Unutulan Kadınlar: Değişim için savaşan Suriyeli anneler seslerinin duyulmasını istiyor

Unutulan Kadınlar: Değişim için savaşan Suriyeli anneler seslerinin duyulmasını istiyor
TT

Unutulan Kadınlar: Değişim için savaşan Suriyeli anneler seslerinin duyulmasını istiyor

Unutulan Kadınlar: Değişim için savaşan Suriyeli anneler seslerinin duyulmasını istiyor

Yedi yılda yıkım bırakan bir iç savaşın ardından Suriye'de kampanyalar ve yardımlar durma noktasına geldi.
Hala anlatılmamış sıkıntılarla karşı karşıya kalanların çektiği acı, dünya yeni bir krize girerken, kamuoyu gündeminden kayboluyor.
Binlerce insan yerinden edilmiş durumda; gıda, elektrik ve yakıt gibi temel ihtiyaçlara sınırlı erişimleri var.
Bilinmeyen sayıda insanın ya alıkoyulduğu ya da kaybolduğu bilinen bir gerçek. Geride kalanların çoğu ailelerini desteklemek için ellerinden geleni yapan, genellikle sevdiklerinin kaybına yas tutan kadınlar.
Suriye’de savaşılan alan azalmış olsa da, siviller ölümcül tehlikeyle hala karşı karşıya.
Suriye’deki kadınlardan gelen mesaj ise açık: "Acımı hissetmeni istiyorum."
Eski proje yöneticisi ve öğretmen olan 38 yaşındaki bir anne olan Nivin Hotary, yedi ay önce Esad rejiminin doğu Guta kuşatması sırasında Halep kırsalına doğru yerinden edilenlerden sadece biri.
Guta 2012'de kuşatıldığında, Nivin’in "yakın arkadaşları ve ailesi ile çevrili" olan eski hayatı birdenbire yok edildi.
Nivin şöyle diyor: "Çatışma sırasında en zor an, evimin yanına bir bomba atıldığında çocuklarımı kollarımda tutuyor olsam bile onları koruyamamamdı. Vücudumun onları zarardan korumak için daha büyük ve güçlü olmasını dilemiştim."
Yıllar sonra, şimdi çocuklarının biri altı ve diğeri 12 yaşlarında olan Nivin, hala "kimyasal silahlar” ile ilgili anlarını hatırlıyor.
Hava saldırıları vurduğunda, Nivin ve ailesi yeraltında saklanmak zorunda kaldılar.
"Çocuklarımın nefes almakta zorluk çektiği anlarla ilgili kabuslar görüyorum" diye ekliyor Nivin.
Ailesi şimdi Halep’in kuzey kırsalındaki Azaz kasabasında yaşıyor. Fakat yeni hayatı hala zorluklarla dolu.
Nivin, "Her ne kadar kampta değil özel olarak kiraladığım bir evde otursam da her gece yerinden edilmiş her insan gibi istikrarsız duygular içindeyim" diyor.
Nivin sözlerine şöyle devam ediyor: "Geri dönmek isteyenlerin güvenliği için hiçbir garanti yok ve rejim geri dönenleri tutuklamaya devam ediyor."
Yerinden edildiklerinde kızının pazarda gördüğü farklı yiyecek türlerini kendisine sorduğunu belirten Nivin, “Bunun nedeni bütün hayatı boyunca Guta'da kuşatma altında yaşadığı için satılan birçok şeyi daha önce görmemişti” ifadesini kullanıyor.
Nivin, yerel kuruluşlara yapılan uluslararası yardımların azalmaya başladığını belirterek, yaşam maliyetinin çok yüksek, is imkanının da kısıtlı olduğunu söyledi.
Rejim tarafından gözaltına alınan oğlunun güvenliğinden korktuğu için soyadını vermeyen 51 yaşındaki Ahlam ise İdlib'de yaşıyor.
Üç milyon kişinin bulunduğu İdlib'in rejimin kontrolü dışındaki Suriye'nin son bölgelerinden biri olduğuna inanılıyor.
Kent nüfusunun yaklaşık yarısı şiddet nedeniyle ülkenin diğer yerlerinden gelenlerden oluşuyor.
Ahlam eski matematik öğretmeni. Eşi ise eski bir cerrah. Çiftin İdlib şehrinde dört çocuğu ve birkaç torunu var.
Eskiden mutlu bir hayat sürdürdüklerini belirten Ahlam, çatışma başladıktan sonra ise sadece silah sesleri duyduklarını söylüyor.
Ahlam, pek çok Suriyeli ailede olduğu gibi iki oğlunun da rejimin askeri istihbaratı tarafından kaçırıldığını ve gözaltına alındığını söyledi.
İki gün sonra üçüncü oğlunun da üniversitedeki bir protesto sırasında tutuklandığın. Üç oğlunu iki gün içinde kaybetmeyi ve onların nerede olduğunu günlerce bilmemeyi hayal edebiliyor musun?"
Oğullarından ikisi üç ay içinde serbest bırakıldı ve şimdi İdlib'de yaşıyorlar. Ancak en büyüğü Şubat 2012'den beri gözaltında tutuluyor ve annesi oğluna ne olacağını merak ediyor.
İdlib'te ekonomik durum çok kötü, hem tıbbi cihaz ve ilaç kıtlığı var hem de işsizlik var. Halkın çoğu insani yardım bekliyor.
Ahlam, bu yüksek yoksulluk ve çaresizliğin fidye parası için insan kaçırma olaylarının artmasına yol açtığını söylüyor.
"İdlib'deki durum hala dengesiz" diyen Ahlam, şöyle devam ediyor: "Mümkün olduğunda ve paramız olduğunda temiz su alıyoruz. Ayrıca günde birkaç saat elektrik almak için aylık abonelik ödüyoruz. Elektrik olduğunda, etrafta dolaşan, çamaşır makinelerini, ısıtıcıları ve telefon şarj cihazlarını tekrar kesilmeden kullanmak için çok hızlı hareket eden insanlar görürsünüz. Elektrik varken anneler için zor çalışma saati oluyor!"
Bu zorlu alanlarda, çoğu zaman sorumlulukların ağırlığını taşıyan kadınlar seslerini duyurmak istiyor.
Bir zamanlar teknik mühendis olan 30 yaşındaki Muzna Aljundi şimdi İdlib’in kuzeybatısındaki kadınları güçlendirmeyi amaçlayan bir sivil toplum örgütü Women Now for Development'ın yöneticisi.
Muzna, "Elbette savaş, kadınlar üzerinde, özellikle de psikolojik olarak depresyon ve endişe yaratma konusunda büyük bir etkiye sahip" diyor. "Eşlerini kaybeden kadınların, çocuklarının ihtiyaçlarını tek başlarına sağlamak zorunda olmaları onları daha savunmasız hale getirebilir."
Kadınların muhaliflerin bulunduğu bölgelerde nüfusun yüzde 70'ini oluşturduğunu belirten Muzna, bu nedenle kadınların oynadığı rollerin ve yeteneklerinin toplumun tamamı için çok önemli olduğunu söylüyor.
Muzna’nın köyü, rejimden kurtarıldığı günlerde defalarca bombalandı. Ailesi, bombalanma ihtimaline rağmen ihtiyaç sahibi insanlara yiyecek sepetleri dağıtmak için dışarı çıktı.
"Devrimin bitmediğine inanıyorum" diyen Muzna, sivil ve aktivist olarak rollerinin şimdi başladığını belirtiyor.

Muzna şunları söylüyor: "Bombalama ve kuşatma korkusu altında yaşamak zorunda olduğum günlere tekrar baktım ve hayatımın en zor zamanları olmasına rağmen, bu günler hayatı gerçekten farklı görmeme neden oldu ve kesinlikle beni daha da güçlü yaptı. Tecrübelerim bana her gün uyanmam ve işe gitmem için bir neden veriyor çünkü olumlu bir değişiklik yapmam için yardım etmek istiyorum."
Dünya Suriye'yi unutmaya başlıyor olabilir, ancak bu üç kadın seslerinin duyulmasını istiyor ve değişimi beklemeyecekler, onu yönetecekler.
Oğlunun gözaltına alınmasına rağmen yerel aktivizme devam eden ve STK'larla çalışan Ahlam sözlerine şöyle devam ediyor: "Bütün kadınlara mesajım: Acılarımızı hissetmenizi ve hükümetlerinizi İdlib'de ve Suriye'nin her yerinde özgürce ve onurla yaşamayı hak eden milyonlarca masum insan olduğunu hatırlatmaları için çağrı yapmanızı istiyorum."
Nivin şimdi kadınlara yönelik çalışmalar yapan bir sivil toplum örgütü olan Kadın Güçlendirme Biriminin yöneticisi.
Suriye'deki savaşa ve yaşlarına rağmen, çok sayıda kadın eğitim almaya devam ediyor.
Nivin, "Devrim başladığında, kadınlar arasında uzmanlık ve nitelik eksikliği vardı, ancak savaş onları daha fazla çalışmaya ve becerilerini geliştirmeye itti" diyor.
Nivin şunları kaydediyor: "Cesur kadınlarla çevriliyim. Suriyeli kadınların, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Alman kadınların yaptığı gibi daha iyi bir Suriye inşasına yardım edeceğini umuyoruz."
Nivin, "Umarım sesimizi duyarsınız. Ben devrime katılmaya karar veren birçok anneden biriyim çünkü çocuklarımın benim yaşadığım gibi yozlaşmış bir rejimin kontrolü altında yaşamalarını istemedim. Umarım, kendi politikaları ve çıkarları için bizi hayal kırıklığına uğratan karar vericilerin bizim hakkımızda sizin düşünme şeklinizi etkilemesine izin vermezsiniz. Umarım çocuklarımıza daha iyi bir yaşam sunmak, özgürlük ve onurla yaşamak ve herkes için Suriye olması için haklarımıza inanır bizimle dayanışma içinde olursunuz" diye ekliyor.



Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
TT

Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)

Tayvan ordusu, Çin'in olası saldırılarına "merkeziyetsiz komuta sistemiyle" hızlı yanıt vermeyi planlıyor.

Reuters'ın aktardığına göre Tayvan Savunma Bakanlığı, Meclis'e bu hafta sunduğu raporda, ordunun "üst kademeden emir beklemeden merkezi olmayan bir komuta yapısıyla" hareket etmesi için çalışmalar yürütüldüğünü bildirdi.

Raporda, Çin'in adayı hazırlıksız yakalamak için askeri tatbikatları aniden Tayvan'a yönelik bir işgal operasyonuna dönüştürebileceği uyarısında bulunuluyor.

Savunma yetkilileri, Çin ordusunun neredeyse her gün ada çevresinde çeşitli tatbikatlar düzenlediğini, Tayvan Silahlı Kuvvetleri'ni "sürekli tetikte tutarak yıpratmayı amaçladığını" savunuyor.

Raporda, Tayvan ordusunun Çin'den gelebilecek ani bir saldırıya karşı hazırladığı acil durum planı hakkında şu bilgiler paylaşılıyor:

Düşman aniden bir saldırı başlatırsa, tüm birimler emir beklemeden 'dağıtılmış kontrol' uygulayacak ve 'merkezi olmayan' bir komuta sistemi altında savaş görevlerini yerine getirecek.

Diğer yandan bu prosedürün nasıl koordine edileceğine dair detay verilmiyor.

Savunma Bakanlığı'nın çalışmasında, Çin'in tatbikatlar aracılığıyla muhtemel işgal senaryolarına hazırlık yaptığı iddia ediliyor. Çin'e ait savaş gemilerinin Pasifik'teki alışıldık pozisyonlarının değiştirildiği, bunların Avustralya ve Yeni Zelanda'ya doğru konuşlandırıldığı aktarılıyor.

Çin Savunma Bakanlığı'ndan pazartesi günü yapılan açıklamadaysa Tayvan'ın "savaş çığırtkanlığı" yaptığı savunuldu. Tayvan Devlet Başkanı Lai Ching-te'nin "bağımsızlık için savaş" vurgusuyla halkı paniğe sürüklediği görüşü paylaşıldı.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda.

Ancak ABD Başkanı Donald Trump, Tayvan'ın kendilerine ödeme yapması gerektiğini savunarak Taipei yönetiminde soru işaretleri yaratmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Taipei Times


Ukraynalıların çoğu Rusya’ya verilecek büyük tavizlere karşı

Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
TT

Ukraynalıların çoğu Rusya’ya verilecek büyük tavizlere karşı

Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)

Ukraynalıların çoğu barış anlaşması kapsamında Rusya'ya büyük tavizler verilmesine karşı.

Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü'nün (KIIS) 547 kişinin katılımıyla yaptığı ankette, Ukraynalıların yüzde 75'inin Kiev yönetiminin büyük toprak tavizleri vermesine karşı çıktığı belirlendi.

Katılımcılar, ABD ve Avrupa Birliği'nden (AB) net güvenlik garantileri alınmadan anlaşma yapılmaması gerektiğini savunuyor. Ayrıca Rusya'nın Ukrayna ordusunun büyüklüğünün sınırlandırılması talebine de karşı çıkıyorlar.

Diğer yandan yüzde 72'lik kesim, cephedeki mevcut durumun korunduğu bazı tavizler içeren bir anlaşmaya sıcak bakıyor.

Kasım sonuyla aralık ortası arasında gerçekleştirilen ankette, Ukraynalıların yüzde 63'ünün savaşı sürdürmeye hazır olduğu aktarılıyor. Katılımcıların sadece yüzde 9'u savaşın 2026'nın başlarında sona ereceğine inanıyor.

ABD arabuluculuğunda gerçekleştirilen görüşmelerde ateşkese dair somut bir adım henüz atılmadı. Ankete göre Ukraynalıların sadece yüzde 21'i ABD'ye güveniyor. Bu oran geçen yıl aralıkta yüzde 41'di.

NATO'ya duyulan güven de aynı dönemde yüzde 43'ten yüzde 34'e düştü.

KIIS direktörü Anton Hruşetski, sonuçlar hakkında şunları söylüyor:

Güvenlik garantileri net ve bağlayıcı olmazsa Ukraynalılar bunlara güven duymaz. Bu da barış planının onaylanmasına yönelik genel istekliliği etkiler.

Hafta sonu Berlin'de düzenlenen toplantıda ABD'li ve Avrupalı yetkililer, Ukraynalı heyetle bir araya gelmişti.

Almanya, Fransa, Birleşik Krallık, İtalya, Polonya, İskandinav ülkeleriyle AB yönetimi tarafından dün yapılan ortak açıklamada, Avrupa liderliğindeki Gönüllü Ülkeler Koalisyonu çerçevesinde oluşturulacak ve ABD tarafından desteklenen "çok uluslu bir Ukrayna gücü" kurulacağı duyurulmuştu.

Bu güç, Ukrayna savunma kuvvetlerinin yeniden yapılandırılmasına, hava sahasının güvenliğinin sağlanmasına ve denizlerin daha güvenli hale getirilmesine destek verecek.

Ayrıca Ukrayna için NATO'nun 5. maddesine benzer güçlü güvenlik garantileri içeren bir "barış paketi" üzerinde önemli ilerleme sağlandığı bildirilmişi.

ABD Başkanı Donald Trump da dünkü açıklamasında Ukrayna'nın talep ettiği güvenlik garantilerinin Avrupa'yla işbirliği içinde şekillendirildiğini vurgulayarak, "Savaşın yeniden başlamaması için güvenlik garantileri üzerinde çalışıyoruz" demişti.

Cumhuriyetçi lider, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'ye seçim çağrısı da yapmıştı. ABD Başkanı, Kiev'in "seçim düzenlememek için savaşı bahane ettiğini" öne sürmüştü.

Görev süresi geçen yıl sona eren Zelenski ise Batılı müttefiklerin güvenliği sağlaması halinde 90 gün içinde seçime gitmeye hazır olduğunu söylemişti.

Ancak KIIS anketine göre, Ukraynalıların sadece yüzde 9'u çatışmalar sona ermeden seçim yapılmasını istiyor.

Independent Türkçe, Reuters, NBC


Sırbistan'daki protestoların ardından Trump'ın damadı geri adım attı

Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
TT

Sırbistan'daki protestoların ardından Trump'ın damadı geri adım attı

Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)

Sırbistan yönetimi, ABD Başkanı Donald Trump'ın damadı Jared Kushner'ın otel yapmasına yeşil ışık yaksa da ardından gelen protestolar ve bir bakana açılan dava, Belgrad'daki projenin iptaline neden oldu.

Pazartesi günü bir özel savcı, aralarında Kültür Bakanı Nikola Selaković'in de olduğu 4 kişi hakkında, Kushner'ın projesiyle bağlantılı olarak düzenlediği iddianameyi açıkladı. 

Organize Suçlardan Sorumlu Kamu Başsavcılığı'nın sitesinde yayımlanan açıklamada bu 4 kişinin görevin kötüye kullanılması ve belgede sahtecilikle suçlandığı bildirildi. 

Bunun üzerine Kushner'ın firması Affinity Partners hızlıca bir açıklama yayımlayarak Belgrad'ın merkezindeki otel ve apartman kompleksi projesinin iptal edildiğini duyurdu:

Anlamlı projeler ayrışmaya değil, birleşmeye neden olmalı. Sırbistan ve Belgrad halkına saygı göstererek başvurumuzu geri çekiyoruz.

Kushner'ın iki yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığı projenin 1999'daki Kosova Savaşı sırasında NATO'nun bombaladığı bir bölgede yapılması öngörülüyordu.

Lüks otel Trump markasını taşıyacağı için projede Cumhuriyetçi liderin oğulları Eric ve Donald Jr. tarafından yönetilen Trump Organization da yer alıyordu.

Ancak yarım milyar dolarlık proje, bombalanan Yugoslav Halk Ordusu karargahının yer aldığı anıt bölgesinde inşa edileceğinden ülkede büyük tartışma yaratmıştı. 

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, bölgenin kültürel koruma statüsünü geçen yıl kaldırmıştı. Ayrıca Kushner'ın firması Affinity Partners'la 99 yıllığına kira sözleşmesi imzalanmıştı. Bunun ardından ülkede büyük protestolar patlak vermişti. 

Vucic'in liderliğindeki Sırp İlerleme Partisi, çoğunluğu elinde bulundurduğu Parlamento'da geçen ay geçirdiği yasayla inşaatın önünü açmıştı. 

Muhalefetten hükümetin kararına sert tepkiler gelmişti. Merkez sol Özgür ve Adalet Parti'den parlamenter Marinika Tepic, Belgrad'ın "Donald Trump'ı memnun etmek uğruna ülkenin tarihini yok ettiğini" söylemişti. 

44 yaşındaki damat, ilk Trump döneminin aksine ABD yönetiminde yer almayacağını açıklasa da Gazze ve Ukrayna savaşlarındaki müzakerelerde önemli roller üstleniyor. 

Diğer yandan da çoğunlukla Ortadoğu yönetimlerinin fonladığı bir özel sermaye şirketi olan Affinity'nin başında. 

Şirket, dünyanın en büyük oyun şirketlerinden Electronic Arts'ın (EA) satışında da gündem oldu. 

Önceki aylarda sağlanan 55 milyar dolarlık anlaşmayla EA'i satın alan konsorsiyumda Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu'yla birlikte Affinity Partners ve bir başka özel sermaye şirketi olan Silver Lake de yer alıyor.

Netflix'in satın alması beklenen Warner Bros. için Paramount'un verdiği teklifte de Affinity'nin adı geçiyor. 

Independent Türkçe, New York Times, Wall Street Journal, AP