İslam mimarisinin Kahire’deki eşsiz örneği: Tolunoğulları Cami

İslam mimarisinin Kahire’deki eşsiz örneği: Tolunoğulları Cami
TT

İslam mimarisinin Kahire’deki eşsiz örneği: Tolunoğulları Cami

İslam mimarisinin Kahire’deki eşsiz örneği: Tolunoğulları Cami

254-292 yılları arasında Mısır'ı yöneten Tolunoğulları Devleti’nin kurucusu Tolunoğlu Ahmed, Yeşkur Dağı’nın kayalık bölgesinde durup, Mukattam Dağı’nın eteklerinden batıya, Yeşkur Dağı’na uzanan alanda bulunan devletinin başkenti el-Katai’de inşa ettirmek istediği camiyi tarif ederken, “Mısır batsa da yansa da geriye kalacak bir cami yaptırmak istiyorum...” ifadelerini kullandı. Çevresinde bulunanlar ise ona, “O halde ateşe dayanıklı alçı, kil ve pişmiş kerpiçten yaptır ve mermer sütunlar kullanma. Çünkü mermer ateşe dayanıksızdır” şeklinde karşılık verdiler.
Mısırlı tarihçi Makrizi’nin “El-Muvaiz ve’l İtibar bi Zikri’l Hutat ve’l Asar” adlı kitabında aktardığı bu sahnenin ardından cami, hicri 263 (miladi 877) yılına kadar planlara uygun olarak inşa edildi. Tolunoğlu Ahmed adını taşıyan cami, Amr bin el-As Cami ve El-Ezher Cami’nden sonra Mısır'daki üçüncü cami oldu.
Turistleri bölgeye çekiyor
Cami hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze ulaşmayı başarırken Mısır’daki en büyük cami olma özelliğini taşıyor. Yaklaşık 6 buçuk dönümlük bir alan üzerinde bulunan cami, aynı zamanda ülkedeki en önemli ve en eski İslam miraslarından biri olarak sınıflandırılıyor. İslam mimarisinin eşsiz bir örneği olan cami, turistleri ve ziyaretçileri bölgeye çekiyor.
Mısır'ın en eski minaresi olması, bu İslami ve arkeolojik sit alanını önemli bir cazibe merkezi haline getiriyor. Bazı camilerin minaresine çıkılamaz. Fakat Tolunoğlu Ahmed Cami’nin minaresine çıkmak ve buradaki manzaranın tadını çıkarmak mümkün. Minareye dışındaki merdivenlerden çıkılıyor. Yaklaşık 40 metre yükseğindeki minareye çıkıldığında, Mısır’ın eski başkentinden Kahire'nin evleri, camileri ve tarihi miraslarıyla dolu geniş bir bölgesini gözler önüne seren birçok açıyı size sunuyor.
Farklı tarzı
Caminin kuzeybatı köşesinde kendisinden ayrı olarak inşa edilmiş minarenin silindir olan şekli, onu Kahire’nin diğer minarelerinden farklı kılıyor.
Minarenin bu silindir yapısının arkasında, tarih kaynaklarında yer alan bir hikaye bulunuyor. Tolunoğlu Ahmed bir gün bazı devlet adamlarıyla otururken el-Katai şehrinde inşa etmeyi planladığı yeni cami hakkında konuşuyordu. Bir sessizlik oldu. Tolunoğlu parmağına doladığı bir bez parçasını çıkardığında onun silindir şeklindeki hali, bu şekilde bir minare yapılması fikrini aklına getirdi. Etrafındakilere aklına gelen fikri bir kâğıtla anlatan Tolunoğlu Ahmed, silindir şeklinde bir minare yapılmasını istedi.
Ancak Mısırlı yazar Cemal el-Gaytani, “Melamihi’l Kahire fi Elfi Sene” adlı kitabında hikâyeyle ilgili şunları söylüyor:
“Bu hikâye, Kahire'nin en eski minaresi olan Tolunoğlu Cami’nin minaresinin bu garip şeklini açıklayıcı olabilir. Ancak bu yorumu yapmadan önce, Tolunoğlu Ahmed’in, Mısır'a gelmeden önce Irak’ın Samarra kentinde yaşadığını belirtmekte fayda var. Tolunoğlu Ahmed tarafından camiden bağımsız olarak kuzeye yaptırılan minare tıpkı Samarra Cami’nin minaresi gibi camiden ayrıdır. Ancak Tolunoğlu’nun minaresi gibi, iki yönlü asma bir köprü ile camiye bağlantıları yoktur. Benzerlikler burada bitmiyor. Her ikisi de silindir olan minareler, dışarıdan yaklaşık 90 santimetre genişliğindeki merdiven basamaklarıyla dairesel olarak çevrilidir. Bu nedenle Tolunoğlu Ahmed Cami’nin minaresi ile Samarra Cami’nin minaresi arasında benzerlikler bulunuyor. Her iki minareyi de ziyaret ettim. Minarelerin özellikle dışarıdan çevreleyen merdivenlerle zirveye ulaşılmasının sağlaması noktasında benzerlikleri olduğundan şüphe yok. Tek fark Tolunoğlu Ahmed Cami’nin merdiven kenarlarında kısa bir yükselti olması.”
Turistlere yönelik gezi turlarında listenin başlarında olan Tolunoğlu Ahmed Cami, haftanın her günü, ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor.



Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı

35 yıldır karıncaların mantarla ilişkisini inceleyen Schultz, ekibiyle birlikte binlerce genetik örnek topladı (Unsplash)
35 yıldır karıncaların mantarla ilişkisini inceleyen Schultz, ekibiyle birlikte binlerce genetik örnek topladı (Unsplash)
TT

Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı

35 yıldır karıncaların mantarla ilişkisini inceleyen Schultz, ekibiyle birlikte binlerce genetik örnek topladı (Unsplash)
35 yıldır karıncaların mantarla ilişkisini inceleyen Schultz, ekibiyle birlikte binlerce genetik örnek topladı (Unsplash)

Yeni bir araştırma, karıncaların milyonlarca yıldır kendi gıdalarını yetiştirdiğini ortaya koydu.

Bilim insanları, 66 milyon yıl önce bir göktaşının Dünya'ya çarparak 5. kitlesel yok oluşu tetiklediği sıralarda karıncaların mantar yetiştiriciliğine başladığını bildiriyor. 

Kretase-Paleojen yok oluşu, dinozorları yeryüzünden silerken mantarların büyümesini sağlamış. Göktaşının fotosentezi engellemesiyle çürüyen bitkiler, karıncalarla mantarların halihazırda sürdürdüğü ortaklığı başlatmış. 

Zamanla güçlenen ilişki, insanların bitkileri evcilleştirmesine benzeyen bir süreçle, karıncaların 27 milyon yıl önce ileri tarım teknikleri geliştirmesini sağlamış. Böylece bazı karınca türleri daha kurak iklimlerde mantar yetiştirebilmiş.

Dün Science adlı bilimsel dergide bulguları yayımlanan araştırma, yüzlerce karınca ve mantar cinsinden alınan genetik verilere dayanıyor. Çıkarılan evrim ağaçları, karıncaların mantarla ilişkisinin detaylarını aydınlattı. 

Baş yazarlardan Ted Schultz şöyle diyor:

Karıncalar, tarım ve mantar yetiştiriciliğine insanlığın var oluşundan çok daha önce başladı. Karıncaların son 66 milyon yılda tarımda gösterdiği başarıdan öğrenebileceğimiz şeyler vardır.

Amerika kıtalarında ve Karayipler'de yaşayan 250'ye yakın cinsin mantar yetiştirdiği ortaya kondu. Karıncalar, tarım stratejilerine göre 4'e ayrıldı. 

En gelişmiş örnekleri sergileyen türler arasında yaprak kesen karıncalar var. Taze bitkilerle mantarları besledikleri belirlendi. Mantarlar da gongylidia adı verilen yapıları üreterek milyonlarca karıncalık kolonilere besin sağlıyor. 

Karıncaların istenmeyen bakteri ve mantarları temizleyip sağlıklı miselyumlarla onları beslediği de saptandı. İlginç bir diğer unsur da karıncaların mantarlarına saldıran hastalıklarla mücadele edebilecek antibiyotikleri üreten bakterilere sahip olması. 

Meseleyi açıklayan Schultz şu ifadeleri kullanıyor:

66 milyon yıl içerisinde mahsullerindeki hastalıkları kontrol etmeyi ve etkisini sürdüren antibiyotikler geliştirmeyi bir şekilde başarmışlar. Biz herbisit ve antibiyotikleri kullanmaya başlayalı 100 yıldan az oldu ki direnç ve yeni antibiyotik geliştirmeye dair büyük problemler yaşıyoruz.

Independent Türkçe, Newsweek, Science Daily