Mısır ve İngiltere arasında arkeoloji tartışması

Büyük Piramit’in bir parçası olduğu söylenen kireç taşı (İngiliz “Daily Mail” Gazetesi)
Büyük Piramit’in bir parçası olduğu söylenen kireç taşı (İngiliz “Daily Mail” Gazetesi)
TT

Mısır ve İngiltere arasında arkeoloji tartışması

Büyük Piramit’in bir parçası olduğu söylenen kireç taşı (İngiliz “Daily Mail” Gazetesi)
Büyük Piramit’in bir parçası olduğu söylenen kireç taşı (İngiliz “Daily Mail” Gazetesi)

İskoçya Müzesi, geçtiğimiz hafta yaptığı sunumun ardından, Şubat ayında Edinburgh’ta “Antik Mısır” sergisinde, Mısır’daki Büyük Piramit’in bir parçası olarak nitelendirdiği antik taşı sunmaya hazırlanıyor.
Açıklama, Mısırlı yetkililerin antik taşın belgelendirilmesine dair kuşkularını artırdı.
BBC’ye göre, müze, söz konusu taşın 1872’de İngiliz bir mühendisten teslim alınmasına onay vermişti.
Mısır Tarihi Eserler Bakanlığı Tarihi Eserler Genel Müdürlüğü Şefi Şaban Abdulcevad, söz konusu tarihi eserin Büyük Piramit’in bir parçası olduğuna dair mülkiyet ve ihracat belgelerinin doğruluğunu belgelendirmek için resmi bir heyetin İskoçya'yı ziyaret etmesini istedi.
Abdulcevad, bulunan ve yasadışı bir şekilde  ülke dışına kaçırılan tarihi eserlerin iadesi için her türlü tedbirin alınacağını belirtti. Abdulcevad ayrıca antik taşın Mısır’daki Büyük Piramit’in bir parçası olduğuna inanmadığını açıkladı.
Şaban Abdulcevad devamla Tarihi Eserler Bakanlığı’nın, taşın belgeleri ve müzenin bu taşı nasıl elde ettiği konusunda İskoçya makamları ve müze ile iletişim kurulmasına yönelik gerekli tedbirleri almak için Mısır Dışişleri Bakanlığı ile temasa geçtiğini söyledi. BBC’ye konuşan Abdulcevad, 1983 tarihli 117 sayılı Mısır yasasının, tarihi eserlerin ticaretini veya ihracatını yasakladığını ve suç olarak kabul ettiğini kaydetti. Bu parçanın yasadışı bir şekilde kaçırıldığının kanıtlanması durumunda, iadesi için gerekli tedbirlerin alınacağını belirtti.
Müzedeki yetkililer, BBC’ye Büyük Piramit’in bu parçasının İskoç Kraliyet Astronomu Piazzi Smyth ile birlikte çalışan İngiliz mühendis Emma Dixon tarafından bulunduğunu ve 1869’da Mısır hükümeti tarafından yapılan yol çalışmalarının kalıntılarında keşfedildiğini söyledi.
İskoçya Ulusal Müzeleri Sözcüsü, Smyth’in 1865’te, Büyük Piramit’in ilk kez dakik bir şekilde ölçülmesi için bir program başlattığını ve o dönemki Mısır Kralı Yardımcısı ve Mısır Tarihi Eserler Dairesi’nin resmi iznini aldığını belirtti.
Antik taşın, 1872’de Weinmann Dixon tarafından İngiltere’ye getirildiğini ve Charles Piazzi Smyth tarafından Edinburgh’a taşındığını bildirdi.
“Bu parça için gerekli tüm izinlerin ve belgelerin, o dönemdeki yaygın prosedürlere uygun olarak alındığına eminiz” ifadelerini kullandı.
BBC, Mısırlı uzmanlardan, piramidin dış katmanının İskoçya Ulusal Müzesi’nin iddia ettiği gibi kireçtaşından değil granitten yapıldığını aktardı.
Müze Sözcüsü ise, Büyük Piramit’in Tora bölgesinden kireçtaşıyla kaplı olduğunu ve bu güne kadar piramidin tabanında hala kireçtaşlarının bulunduğunu söyleyerek bunu reddetti ve şöyle dedi: “Taşın Büyük Piramit’in bir parçası olduğundan eminiz.”
Gize’deki üç piramidin en eskisi ve en büyüğü olan  Büyük Piramit’in, Kral Khufu’ya ait olduğu ve tarihinin MÖ 2589’dan 2566’ya kadar uzandığı söyleniyor.
Edinburgh’taki müze, antik Mısır’daki piramitlerin tasarımı ve inşası hakkında İngiltere’de türünün tek örneği olacak bir sergi düzenlemeye hazırlanıyor.



Guatemala'daki "kan mağarası"nda vahşi Maya ritüelinin izleri ortaya çıktı

Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)
Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)
TT

Guatemala'daki "kan mağarası"nda vahşi Maya ritüelinin izleri ortaya çıktı

Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)
Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)

Arkeologlar Guatemala'daki bir mağarada, yağmur tanrısını yatıştırmak için insanların kurban edildiği vahşi bir Maya ritüelinden kalan parçalanmış kafataslarını ortaya çıkardı.

Cueva de Sangre ya da "kan mağarası" ilk kez 1990'larda Petén'deki arkeolojik kazı alanında yapılan bir araştırma sırasında keşfedilmişti.

Travmatik yaralanma izleri taşıyan kemikler zemine dağılmış halde bulunsa da yakın zamana kadar iyice incelenmemişlerdi.

Araştırmacılar, Maya halkının yaklaşık iki bin yıl önce mağarayı insan kurban etme ritüelleri için kullandığını gösteren kanıtlar sundu.

Aralarında Kaliforniya Eyalet Üniversitesi'nden Michele Bleuze'in de bulunduğu araştırmacılar, kemiklerin ritüel amaçlı parçalara ayrıldığına dair izler buldu.

Örneğin bir kafatası parçasının bir tarafında balta gibi bir aletle vurulduğunu gösteren bir iz var. Bir bebeğin kalça kemiğindeki benzer bir iz de muhtemelen ölüm anına yakın vakitte meydana gelmiş.

Araştırmacılar kemiklerin gömülmeyip yere saçılmış olmasının ve bazılarının tuhaf bir şekilde dizilmesinin, ritüelde kullanıldıklarına işaret ettiğini söylüyor.

Dahası arkeologlar, mağarada obsidyen bıçaklar ve kırmızı aşıboyası gibi ritüellerde kullanıldığı bilinen şeyler buldu.

Mağara alanı toplamda "yetişkin ve çocuklara ait 100'den fazla insan kemiği parçası" içeriyordu.

Araştırmacılar şöyle yazıyor:

Amerikan Yerlileri kozmolojisinde kutsal, canlı Dünya'nın önemi nedeniyle, insan kalıntılarının yeraltı boşluklarında biriktirilmesi Mezoamerika'da özel bir kültürel öneme sahipti.

Kemiklerdeki yaraların vahşi doğasını ve mağaradaki yüksek yoğunluğunu göz önüne alan araştırmacılar, Cueva de Sangre'nin yaklaşık MÖ 400 ila MS 250'de Mayaların ritüel amaçlı insan kurban etme alanı olduğu sonucuna vardı.

Bilim insanları "Mevcut iskelet unsurlarının türleri, travma, kemiklerin dizilişi ve kemiklerdeki değişiklikler, mağaradaki kalıntıların kurban niteliği taşıdığını güçlü bir şekilde destekliyor" diye yazıyor.

Mağaraya, bir su birikintisine açılan bir geçide inen küçük bir açıklıktan ulaşılabiliyor. Antik Mayalar için mağara muhtemelen sadece marttan mayısa kadar süren kurak mevsimde açıktı, sonrasında yağmurlar mağarayı erişilemez hale getirmiş olmalı.

Araştırmacılar, insan kurban edilen vahşi ritüellerin muhtemelen Maya yağmur tanrısı Chaac'ı yatıştırmak için yapıldığını ancak bu tür uygulamaların doğasını daha iyi anlamak için kemiklerin DNA analizinin yapılması gibi daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu söylüyor.

Gelecekteki araştırmaların, İspanyolların fethinden önce Orta Amerika'daki yaşama da daha fazla ışık tutabileceğini belirtiyorlar.

Independent Türkçe