Hartum’da eylemcilerin öldürülmesine uluslararası kınama

​Omdurman’da geçtiğimiz çarşamba günü hükümet karşıtı gösteriler (Reuters) Çerçeve içerisinde Antonio Guterrs (EPA)
​Omdurman’da geçtiğimiz çarşamba günü hükümet karşıtı gösteriler (Reuters) Çerçeve içerisinde Antonio Guterrs (EPA)
TT

Hartum’da eylemcilerin öldürülmesine uluslararası kınama

​Omdurman’da geçtiğimiz çarşamba günü hükümet karşıtı gösteriler (Reuters) Çerçeve içerisinde Antonio Guterrs (EPA)
​Omdurman’da geçtiğimiz çarşamba günü hükümet karşıtı gösteriler (Reuters) Çerçeve içerisinde Antonio Guterrs (EPA)

Sudan polisi, geçtiğimiz çarşamba günü Omdurman şehrindeki protesto gösterilerinde gerçek mermi kullanarak en az 3 eylemciyi öldürdü; 10 eylemciyi de yaraladı. Durum, gözlemcileri söz konusu olayları “kanlı Çarşamba” olarak nitelendirmeye itti.
Doktorlar ise, güvenlik güçlerinin hastanelerine baskın düzenlemesi ve ateş açması sonrasında genel greve gitti. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Sudan’da göstericiler arasında ölüme neden olan şiddet eylemlerini endişe ile takip ettiğini belirterek, “kendini sınırlandırma” ve “kapsamlı bir soruşturma” çağrısında bulundu.
Olayların, uluslararası toplum tarafından ülke genelindeki milyonlarca ihtiyaç sahibine gönderilen insani yardımlara yansıması dolayısıyla da endişelerin arttığı ifade edildi.
Şarku’l Avsat’ın “Sudan’daki çeşitli bölge ve şehirlerde yapılan gösteriler ve göstericilere karşı gerçek mermi kullanılması hususunda bir sorusuna cevaben, BM sözcüsü Farhan Hag, Genel Sekreter Guterres’in Sudan Cumhuriyeti’ndeki gelişmeleri endişeyle takip ettiğini vurguladı. Hag, Genel Sekreterin “kendilerini sınırlama” ve “sakinlik” çağrısı yaptığını belirtti. Farhan Hag’a göre Antonio Guterres, sevdiklerini kaybeden herkese taziye mesajlarını ileterek, ülkedeki ifade ve barışçıl toplanma özgürlüğünün korunması gerektiğini ifade etti.
Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) ise bazı şehirlerde ihtiyaç sahiplerine dağıtılan insani yardımlar hususunda “Şu ana kadar Darfur, Güney Kordofan ve Mavi Nil gibi bölgelerde insani yardım operasyonlarını engelleyen önemli bir gösteri olmamıştır” dedi. Ancak bu protestoları tetikleyen ve gıda fiyatlarında keskin artışa neden olan ekonomik durumun bozulmasının, insanların yeterince yiyecek satın alma yetkinliğini etkilediği belirtildi.
İnsani yardıma ihtiyacı olan 5,5 milyon insanın yanı sıra ekonomik durumun da yakıt ve nakit kıtlığına yol açtığı, kurumların savunmasız topluluklara yardım sağlama yeteneklerine yansıdığı vurgulandı.
Öte yandan Avrupa Birliği (AB), Sudan hükümetine vatandaşlara gösteri düzenleme hakkı verme çağrısında bulundu. Gösterilerde yaşanan kayıplara dair endişelerini ifade eden AB, başkentteki protestoların ve farklı eyaletlerdeki bazı şehirlerin de yakından takip edildiğini duyurdu.
AB, 10 Ocak’ta yayınladığı bir bildiride, Sudan’daki sosyal ve ekonomik koşullar sebebiyle devam eden protesto gösterilerinin, özellikle artan mağdur sayısı nedeniyle endişe verici olduğunu belirtti. Bildiride, hükümete “vatandaşların endişelerini ifade etme haklarına saygı gösterme ve şikayetlere cevap verme” çağrısı yapıldı. Bildiride ayrıca, “Tüm güvenlik güçleri, Sudan’ın anayasal ve uluslararası yükümlülüklerine uymak zorundadır” denilirken, söz konusu meselelerin Sudan Hükümeti çerçevesindeki ve insan hakları konusunda bağımsız uzmanlar tarafından gündeme getirileceği vurgulandı.
Aynı şekilde Kanada’nın yanı sıra İngiltere, ABD ve Norveç gibi Troyka ülkeleri, Sudan hükümetinin başkent Hartum ve diğer bölgelerdeki protesto gösterileri sırasında çok sayıda politikacı, eylemci ve göstericinin gözaltına alınması dolayısıyla endişelerini dile getirdi. Söz konusu ülkeler, hükümeti, tutukluları derhal serbest bırakmaya ve mümkün olan en kısa sürede birçok göstericinin ölümüne ilişkin tam, şeffaf ve bağımsız bir soruşturma yürütmeye çağırdı.
Öte yandan Sudan polisi, 3 eylemcinin öldürüldüğünü açıkladı. Sudan resmi haber ajansı Suna’nın resmi sözcü Haşim Abdurrahman’dan aktardığına göre, Omdurman’daki halk ayaklanmalarında çok sayıda eylemci hayatını kaybederken çok sayıda da yaralanma yaşandı.
Bir tıbbi kaynak ise, yaklaşık 5 kişinin Omdurman olaylarında doğrudan gerçek merminin hedefi olduğunu açıkladı. Kaynak, diğer bölgelerdeki protestolarda ise 7 kişinin yaralandığını ve tedavi edilmek üzere hastaneye kaldırıldıklarını vurguladı.
Fadıl Hastanesi’nde mermiyle yaralanan 3 kişinin ameliyat edildiği ve durumlarının kritik olduğu da ifade edildi.
Başbakanın eski birinci yardımcısı Ali Osman Muhammed Taha, bölgede “halk güvenliği” ismiyle anılan rejime ait özel kuvvetlerin bulunduğunu söyledi. Muhammed Taha, bir televizyon kanalına verdiği röportajda, “Kurtarma faaliyetleri, hayatları tehlikede olsa bile tugay ve gruplar tarafından gerçekleştiriliyor” dedi.
Sudan hükümeti, protesto gösterilerinde 19 kişinin öldüğünü açıklayarak, ölümlerin “sabotaj ve şiddet eylemlerinden” kaynaklandığını savundu. Muhalefet ise ölenlerin sayısının şu ana kadar 40 kişiyi aştığını vurguladı.
Görgü tanıklarına göre göstericiler, mermilerle karşı karşıya geldi. Merkezi Sudan Doktorlar Komitesi ise güvenlik güçlerinin eylemcilere yalnızca ateş etmekle kalmayıp aynı zamanda hastanelere de baskın yaptığını, gerçek mermi ve gaz bombaları kullandığını ifade etti. Komite tarafından yayınlanan bildiride, güvenlik yetkililerinin kutsal alanlara, doktorlara, hastanelere, çocuklara ve hastane personellerine karşı çok sayıda ihlal gerçekleştirdiği belirtildi.
Hastanelerde, hastalara yönelik ihlaller dolayısıyla doktorlar, açık grev kararı alarak, gözaltındaki meslektaşlarının da serbest bırakılması çağrısı yaptı.
Hartum’daki Sağlık Bakanlığı, Bakan Memun Hamide aracılığıyla “güvenlik güçlerinin Omdurman Hastanesi’ne baskın düzenlemesini” kınadığını duyurarak, durumu kabul edilemez olarak nitelendirdi. Hamide, ilgili makamlara konuya ilişkin soruşturma başlatılması çağrısında bulundu.
Öte yandan gazeteci ve siyasi analist olan Faysal Muhammed Salih, “Bu durum, rejimin yeni bir davranışı değil, Haziran 1989’da iktidara geldiğinden bu yana tabiatının ve davranışlarının bir parçası” dedi.
Salih, darbenin insanların hayatlarını tehdit ettiğini söyleyerek, rejimin iktidara geldiği ilk dönemlerde bir grup subayın soğuk kanlılıkla öldürüldüğünü, vatandaşların bilinmeyen yerlerde alıkonulduğunu, bir kısmının da hayalet evlerde işkence gördüğünü ve Darfur savaşında binlerce sivilin bulunduğu köylerin yakıldığını belirtti.
Muhammed Salih, Eylül 2013 ayaklanmasında ise rejimin insan hakları kuruluşları tarafından 200 olduğu tahmin edilen çok sayıda eylemciyi öldürdüğünü söyledi. Salih, halen protesto gösterilerinin devam etmesiyle ölen kişilerin sayısının artacağını belirtti.
Öte yandan ülkedeki protesto gösterilerinin devam etmesi beklenirken, Sudanlı bir grup, protestolar için adımların yeniden düzenlendiğini duyurdu. Grup tarafından yayınlanan bir bildiride, “Hayallerimize ve arzularımıza yönelik gelecek adımlarımızı düzenlemek için görüşmeler yapılıyor. Sabredin vakit değişim ve özgürlük vakti” ifadelerine yer verildi.



Irak'ta seçimlerin boykotu iktidar koalisyonunu karıştırdı

Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
TT

Irak'ta seçimlerin boykotu iktidar koalisyonunu karıştırdı

Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)

Eski Başbakan Haydar el-İbadi Irak'ta ‘seçim sisteminin reforme edilmesi’ çağrısında bulunurken, Koordinasyon Çerçevesi’nin Mukteda es-Sadr'ın Kasım 2025'te yapılması planlanan seçimleri boykot etme kararına karşı tavır alması bekleniyor.

El-İbadi liderliğindeki Zafer Koalisyonu, seçim sisteminin ‘yolsuzluk’ suçu işleyen kişilerin seçime katılmasını engellemesi gerektiğini bildirdi. Koalisyon tarafından bugün yapılan basın açıklamasında, “Ülkenin karşı karşıya olduğu zorluklar, özellikle de bu tarihi anda, sistemin siyasi tabanını genişletmeyi, herkesi dahil etmeyi ve seçim sürecini yolsuzluğa bulaşmış kişilerden ve manipülatörlerden korumayı gerektiriyor” denildi.

Koalisyon, ‘herhangi bir devletin çöküşünün üstesinden gelmenin, halkın çıkarlarını ve devletin varlığını koruyarak iç siyasi ve sosyal birlikle başarılabileceğini’ vurguladı. Açıklamada, “Ulusal bir reform vizyonu temelinde aday olmamak, çıkarlar nedeniyle başkalarının seçimlere katılmasına izin vermemekten temelde farklıdır” ifadesi yer aldı.

Koordinasyon Çerçevesi’nin ana bileşenlerinden biri olan el-İbadi'nin koalisyonu, Sadr'ın benzer bir açıklama yapmasından bir gün sonra seçimleri boykot ettiğini duyurdu.

 Eski Irak Başbakanı Haydar el-İbadi (X)Eski Irak Başbakanı Haydar el-İbadi (X)

Koordinasyon Çerçevesi'nin pozisyonu

Koordinasyon Çerçevesi, Sadr ve el-İbadi'nin kararları ve bunların bir sonraki parlamentoda Şii temsiliyeti üzerindeki etkileri konusunda hemen bir görüş bildirmedi. Bilgi sahibi kaynaklar, “Sadr ve el-İbadi'nin kararlarını ele alma konusunda Şii meclisi içinde anlaşmazlıklar var” dedi.

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar şu ifadeleri kullandı: “Bedir Örgütü lideri Hadi el-Amiri ve Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim'in başını çektiği bazı Şii liderlerin durumu kontrol altına alma çabaları var. Yaşananlara uyum sağlamak için uzlaşmacı bir çözüm arayışının yanı sıra Sadr'a seçimlere katılması ve boykotu tersine çevirmesi için davette bulunma ve Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu'nu birkaç günlüğüne adaylık kapısını yeniden açmaya davet etme olasılığı da var… Koordinasyon Çerçevesi içinde farklı görüşler var, ancak Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki'nin tutumunun Sadr'ı boykotu kırmaya ve seçimlere katılacağını açıklamaya davet etme eğiliminde olduğu dikkat çekiyor.”

Sadr, Kasım ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerini boykot etme kararından dönmek için zorlu koşullar öne sürdü.

Sadr X platformundaki hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, “Yolsuzluk var olduğu sürece hiçbir seçime katılmayacağım. Doğruluk ancak kontrolsüz silahların teslim edilmesi, milislerin dağıtılması ve ordunun güçlendirilmesiyle tesis edilecektir” ifadelerini kullandı.

Yerel platformlarda, Sadr Hareketi liderleri ile aralarında Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin de bulunduğu Şii liderler arasında seçimlere katılma amacıyla temaslar kurulduğuna dair sızıntılar dolaşıyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan siyasi bir kaynak, ‘Sadr Hareketi ile geri dönme olasılıkları konusunda şu ana kadar görüşmelerin durmadığını’ söyledi.

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Sadr Hareketi medyası)Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Sadr Hareketi medyası)

Seçimlerin meşruiyeti

Son dönemde izlenen çeşitli göstergelere göre seçimlerin meşruiyetine ilişkin endişeler bulunuyor. Boykotun kırılgan bir bölgesel ve uluslararası ortamda diğer kesimler tarafından da tekrarlanması, özellikle silah taşıyan ya da geçmişte silah taşımış olanlar başta olmak üzere pek çok Şii gücün, İran'ın hedef alınmasının ardından ABD ve İsrail tarafından hedef alınabilecekleri korkusunu taşımaya devam ettikleri bir dönemde, siyasi sistemin meşruiyetini etkileyebilir.

Aynı bağlamda araştırmacı Seyf es-Saadi Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı: “Irak'taki siyasi sınıf, boykot eden çoğunluğun seçimlere katılma güvenini yeniden tesis edecek olgun bir seçim sistemi sunamadı. Bunun nedeni, seçim yasasının her seçim döneminde, oy veren halkın gerekçeleri dikkate alınmaksızın, büyük geleneksel partilerin ölçülerine uyacak şekilde değiştirilmesidir… Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr ve iki eski başbakan Haydar el-İbadi ve Mustafa el-Kazımi'nin boykotu, seçimlere giden sürecin ciddiyetinin bir göstergesidir.”

Ancak es-Saadi, ‘seçim bölgesi sistemi, Sainte Lague sistemi ve benimsenen yüzde ile her seçimde sorunlara neden olan sonuç hızlandırma cihazlarına ilişkin doğru istatistiklere dayanan olgun bir yasanın çıkarılması yoluyla Irak'taki seçim sisteminde reform yapılabileceğini’ düşünüyor.