Pompeo: Suudi Arabistan, ABD’nin önemli bir müttefikidir

Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayid ve ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo (AP)
Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayid ve ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo (AP)
TT

Pompeo: Suudi Arabistan, ABD’nin önemli bir müttefikidir

Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayid ve ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo (AP)
Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayid ve ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo (AP)

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ülkesinin Suudi Arabistan ile olan ilişkilerinin, bölgenin güvenlik ve istikrarının temelini oluşturduğunu söyledi.
El Arabiyye televizyonuna verdiği röportajda gündeme değinen Pompeo, Riyad'ın ‘Washington için önemli bir ortak’ olduğunu dile getirerek, bu ilişkinin bölgenin istikrarı ve güvenliği için oldukça önemli olduğunu ifade etti.
El Arabiyye’ye verdiği röportajda, Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesinde parmağı olanların hesap vermesini istediklerini ifade eden Pompeo, Suudi Arabistan ve ABD arasındaki ilişkilerin gazeteci Kaşıkçı cinayetiyle sınırlandırılmasının mümkün olmadığını söyleyerek, "Suudi Arabistan, ABD'nin önemli müttefikidir ve iş birliğimiz devam edecektir" dedi.
Pompeo, ayrıca Ortadoğu'daki ABD varlığının devam edeceğini belirterek, "Müttefiklerimize bölgeden çekilmeyeceğimizi söylüyoruz" ifadelerini kullandı.
“Bölgede bir Arap gücü istiyoruz”
ABD'nin önceliğinin DEAŞ'ı ortadan kaldırmak olduğunu  söyleyen Dışişleri Bakanı Pompeo, bunu da bölgedeki müttefikleriyle iş birliği  içerisinde gerçekleştireceklerini dile getirerek, “Bölgede, sorunları aşabilecek bir koalisyon ve Arap gücü istiyoruz” dedi.
“İran halkının sesini duymak istiyoruz”
İran konusuna da değinen Pompeo, "İran halkının, rejimin diğer ülkelerin iç işlerine müdahale etmesinin kabul edilemez olduğunu bilmesi gerekir. İran halkının sesini duymak istiyoruz. İran halkının, onlar için onurlu bir hayat istediğimizi bilmesi gerekir" ifadelerini kullandı.
ABD'nin, ‘Suriye'den son İran postalı çıkana kadar’ ortaklarıyla birlikte çalışmaya devam edeceğini söyleyen Dışişleri Bakanı ayrıca, ABD'nin Suriye'ye ‘barış ve istikrarı’ getirmek için çabalarını artıracağını iletti.
Suriye’den çekilme ‘taktiksel bir değişiklik’
ABD’nin, Suriye’de yerinden edilmiş kişilerin evlerine dönmelerini sağlayan siyasi bir yol bulmak için çalıştığını açıklayan Pompeo, Suriye'den çekilme kararının İran'a yönelik stratejileriyle çelişmediğini söyleyerek, bunun bir ‘taktiksel bir değişiklik’ olduğunu ve bunun terörle mücadeleden bir geri çekilme anlamına gelmediğini dile getirdi.
Türkiye ile bölgedeki durum
Pompeo, Abu Dabi’de gazetecilere verdiği demeçte ise,  Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşmesiyle ilgili açıklamasında hem Türkiye'yi hem de Suriye Kürtlerini koruyan 'iyi bir sonuç' elde edilebilecekleri konusunda iyimser olduğunu söyledi.
Türkiye'nin sınırları ve halkını koruma gerekçelerini anladıklarını kaydeden Pompeo,  “Aynı zamanda terörist olmayan ve bu süre zarfında bizimle birlikte savaşanların korumayı hak ettiğini de biliyoruz. Ele alınacak çok fazla ayrıntı var, ancak iyi sonuçlar elde etme kabiliyetimiz konusunda iyimserim” dedi.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'un, ABD birliklerinin Suriye'den çekilmesini tartışmak amacıyla geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği Ankara ziyareti, iki ülke arasındaki ilişkilerin iyileşmeye başlamasından sonra ABD-Türkiye arasındaki bazı farklı görüşleri yeniden körükledi.
Venezuela yorumu
Pompeo konuşmasında, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro hükümetine de hitap ederek, “ABD, Venezuela'da demokrasiyi sağlayabilmek için Latin Amerika'da aynı tutumu benimseyen ülkelerle çalışacak” dedi.
Pompeo’nun Ortadoğu turu
Geçtiğimiz hafta başladığı Ortadoğu turunun bir parçası olarak Pazar gecesi Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ulaşan Pompeo, Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayid ile bir araya gelmişti.
Abu Dabi'deki görüşmede, ikili ilişkiler ile bunların geliştirilmesi, bölgesel ve uluslararası meseleler ve iki ülkenin bölgede güvenlik ve istikrarı sağlama konusundaki işbirliği ele alınmıştı.
BAE, Pompeo'nun 9 ülkeyi kapsayan Ortadoğu turunda ziyaret ettiği 5. ülke oldu. Göreve geldiğinden bu yana ikinci Ortadoğu turuna çıkan Pompeo'nun Ürdün, Irak, Mısır, Bahreyn ve BAE'den sonra Suudi Arabistan, Katar, Umman ve Kuveyt'i ziyaret etmesi bekleniyor.



“Yükselen Aslan” operasyonu sadece taktiksel bir İsrail eyleminden daha fazlası

“Yükselen Aslan” operasyonu sadece taktiksel bir İsrail eyleminden daha fazlası
TT

“Yükselen Aslan” operasyonu sadece taktiksel bir İsrail eyleminden daha fazlası

“Yükselen Aslan” operasyonu sadece taktiksel bir İsrail eyleminden daha fazlası

Ahmet Mahir

İsrail, İran nükleer tesislerini, balistik füze bataryalarını ve önde gelen askeri komutanlarını hedef alan yoğun hava saldırıları düzenledi. Bu, iki ülke arasında geçen yıl tanık olunan doğrudan askeri çatışmaların ötesinde önemli bir tansiyon yükseltmeyi temsil ediyor.

Geçtiğimiz yılki karşılıklı saldırılar, vekiller veya yüksek nitelikli istihbarat operasyonları aracılığıyla yapılan saldırılardan doğrudan saldırılara doğru belirgin bir geçişi işaret ederken, her iki taraf da daha önce çatışmanın kapsamını sınırlı tutmaya dikkat etti. Bu yeni büyük ölçekli İsrail saldırıları dalgasının önemli bir stratejik boyutu var. İsrail'in tansiyonu kasıtlı olarak yükselttiğini ve İran askeri sistemine yıkıcı bir darbe indirmekte kararlı olduğunu yansıtıyor.

İsraillilere göre birkaç gün sürebilecek bu saldırılar, sadece taktiksel veya misilleme operasyonları değil, İran'a yüksek stratejik bir maliyet ödetmeyi ve askeri kapasitesini test etmeyi amaçlayan önleyici bir saldırı.

İsrail basınına göre, İsraillilerin “Yükselen Aslan” adını verdiği operasyonda vurulan İran hedefleri arasında İran Ordusu ve Devrim Muhafızları Ordusu komuta kademesi ile Kudüs Gücü Komutanı da yer alıyor.

İran medyası, altı İsrail hava saldırısından birinde İran Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı ve İran'ın en önde gelen askeri yetkililerinden biri olan Hüseyin Selami'nin öldürüldüğünü daha önce bildirmişti.

İsrail-İran basınının birbiri ile uyumlu haberleri, saldırıların ayrıca İran'ın nükleer programının başındaki yetkililer ile İran Dini Lideri Ali Hamaney'in Ulusal Güvenlik Danışmanı Ali Şemhani'yi de hedef aldığından bahsetti.

Geçtiğimiz yılki karşılıklı saldırılar, vekiller veya yüksek nitelikli istihbarat operasyonları aracılığıyla yapılan saldırılardan doğrudan saldırılara doğru belirgin bir geçişi işaret ederken, her iki taraf da daha önce çatışmanın kapsamını sınırlı tutmaya dikkat etti. Bu yeni büyük ölçekli İsrail saldırıları dalgasının önemli bir stratejik boyutu var

İsrail medyasına göre, Kudüs Gücü Komutanı General İsmail Kaani'nin özel olarak hedef alınması, İran'ın yurt dışında ve bölgede nüfuzunu güçlendirmede, Hamas'ın Ekim 2023'teki saldırılarından bu yana ciddi ABD-İsrail askeri saldırılarına maruz kalan vekil ağını yönetmede kilit rol oynayan İran askeri birliğini zayıflatmayı amaçlayan bir adım.

Bu son askeri operasyon, İsrail'in İran'ın operasyonel etkinliğini zayıflatma ve koordineli askeri yanıtlar verme kabiliyetini sınırlama yaklaşımını yansıtıyor.

Binyamin Netanyahu liderliğindeki mevcut sağcı İsrail hükümetinin, Trump yönetimi ile İran arasında İran’ın nükleer programı konusunda olası bir anlaşmayla ilgili dolaylı görüşmelere rağmen bu adımı atmaya karar verdiği artık açık ve net.  Dahası Wall Street Journal da dahil olmak üzere Amerikan basınında Başkan Donald Trump'ın İsrail operasyonundan birkaç gün önce Netanyahu'yu şahsen arayıp, İran'a saldırmamasını istediği yönündeki haberlere rağmen bu operasyonu gerçekleştirdi.

İsrail, İran nükleer programı yetkililerini doğrudan hedef alarak ve bu son operasyonu düzenleyerek, Hamas saldırılarından sonra bölgedeki stratejik askeri misyonunu, Lübnan'daki İran'ın en büyük askeri vekili Hizbullah'ı önemli ölçüde zayıflattığı geleneksel savaşın ötesinde yeni bir seviyeye yükseltmeye çalışıyor gibi görünüyor.

İsrail bu sefer, İran askeri komutasının kafasını karıştırmaya ve Tahran'ın karar alma sürecinin merkezindeki nükleer faaliyetleri aksatmaya kararlı görünüyor. Amacı, sivil ihtiyaçların ötesine geçen uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin hızlanmasını önlemek. Zira İran'ın nükleer silah kullanımını yasaklayan dini fetvasına ve nükleer programının yalnızca sivil amaçlarla sınırlı olduğuna dair tekrarlanan güvencelerine rağmen, İsrail ve Batı'da programın askeri boyutlara ulaşabileceği yönündeki korkular büyüyor.

Bugün, İran'ın bölgedeki müttefik vekil ağının gerilemesiyle birlikte, temel çatışmanın doğrudan İsrail ve İran arasında yoğunlaşması muhtemel. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre bu, vekalet savaşının geleneksel dinamiklerini değiştirir ve daha geniş bölgesel gerilimi artırma riskini azaltır, ancak tamamen ortadan kaldırmaz.

Bu, İran-İsrail çatışmasında kritik bir aşama, çünkü her iki tarafın eylemleri yanlış değerlendirmeler ve stratejik yanlış hesaplar riski taşıyor ve bu da çatışmayı açıklanan sınırlarının ötesine taşıyabilir.

Kesin olan husus, bugün yaşanan çatışmanın son aylarda her iki tarafın da topyekûn bir savaşın yüksek maliyetinden kaçınmak ister gibi, orada burada paylaşılan kahramanlık anlatıları yoluyla yürütülen medya savaşı ve karşılıklı propaganda taktiklerinin ötesine geçmiş olduğudur.

Ancak, İsrail'in İran gibi bir devletin egemenliğine yönelik son askeri eylemleri şüphesiz salt politik ve medya söyleminin ötesine geçen tehlikeli bir gerilimi temsil ederken, İran'ın beklenen misilleme saldırısı ciddi bölgesel sonuçlara yol açabilir.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.