İran karşıtı Kürt Komutan: Stratejimiz bağımsız bir Kürt Devleti kurmak

Hüseyin Yezdan Penah
Hüseyin Yezdan Penah
TT

İran karşıtı Kürt Komutan: Stratejimiz bağımsız bir Kürt Devleti kurmak

Hüseyin Yezdan Penah
Hüseyin Yezdan Penah

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin silahlı gücü olan Peşmerge birliklerinin yaklaşık dört yıldır DEAŞ’a karşı yürüttüğü mücadeleye İran karşıtı Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) savaşçıları da cephelerde destek veriyor. Yakın Tarih’te ilk Kürt Cumhuriyeti olarak kayıtlara geçen Mahabad Kürt Cumhuriyeti'nin kurucusu Qazi Muhammed’in oğlu Ali Qazi’nin liderliğinde kurulan PAK, IKBY topraklarında terörün püskürtülmesi için mücadele ediyor. İran destekli Haşdi Şabi birliklerinin Irak’ta konuşlandırılmasının ardından PAK’ın Erbil’deki varlığı giderek arttı. Aynı zamanda Erbil Yönetimi, İran’ın muhalif partilere ülkeyi terk etmeleri için uyguladığı baskıyı reddediyor.
Kerkük’ün kuzeyindeki bir cepheden Şarku’l Avsat’a konuşan PAK Genel Sekreter yardımcısı ve saha komutanı Hüseyin Yezdan Penah, partisinin ve askeri kanadının faaliyetleri hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
İran’ın artık eski konumunda olmadığını dile getiren Penah, “Tahran’ın baskıları başarısız oldu. Ancak şu an bölgede siyasi ve güç dengeleri değişti. Artık böylesi bir talepte bulunacak veya IKBY Yönetimine cevap vermesi için baskı uygulayabilecek bir konumda değil. İran rejimi, içinde bulunduğu açmaza bir çıkış noktası aramakla meşgul” dedi.
“ABD birliklerimizi eğitti”
Penah, ABD güçlerinin DEAŞ’a karşı verilen mücadele sırasında Peşmerge birliklerine verdiği eğitime devam edip etmediği sorusuna, “ABD güçleri, teröre karşı savaşan güçlerin Kürt birliklerden oluşması hasebiyle peşmerge birliklerini ve partimizin savaşçılarını eğitti. Halihazırda devam eden eğitimler, partimizin savaşçılarına özel bir durum değil” diye yanıt verdi.
Penah, İran rejiminin geleceğiyle ilgili şunları kaydetti;
“İran, dünyanın diğer devletleri gibi sadece bir devlet değildir. Bilakis İran, egemen Fars milliyetçiliğinin yanı başında varlığı ciddi tehlikelerle karşı karşıya olan Kürt, Arap, Beluç, Azeri ve azınlıkta olan diğer halkların üzerine basarak kurulmuş bir Pers İmparatorluğu’dur. Bundan dolayı bu halklar, Pers hükümranlığına boyun eğmeyi reddederek özgürlük fırsatını kolluyor. Aynı şekilde bu İmparatorluk, uluslararası barış ve güvenliğe yönelik ciddi bir tehdit oluşturuyor. Özellikle Tahran’ın bölgede izlediği yayılmacı politika, uluslararası toplumun tamamen reddettiği bir durum. Eğer Washington Tahran’a yönelik baskılarını sürdürür, ülkede ezilen halklarla işbirliğini artırırsa, bu halkların yakın gelecekte özgürlüğüne kavuşmaları mümkün olacaktır. Aynı şekilde uluslararası toplumun da, dünyanın en büyük terör finansörü olarak nitelendirilen rejimden kurtulması mümkün olur.”
“Amacımız bağımsız bir Kürt Devleti kurmaktır”
PAK’ın duruşu hakkında konuşan Penah, “Geleceğe dönük hedefimiz ve stratejimiz, bundan 73 yıl önce Mahabad’da Kürt Cumhuriyeti'ni kuran efsanevi liderimiz Qazi Muhammed’den aldığımız ilhamla bağımsız bir Kürt Devleti kurmaktır. Ancak bu devleti yönetecek olan rejim, uluslararası yasaların ve ilkelerin ışığında Kürt halkının sandıklara atacağı oylarla belirlenecek” ifadelerini kullandı.
“Batı’nın bölgedeki politikalarının kurbanı Kürtler oldu”
ABD’nin İran’a yönelttiği tehditlerin Washington’un bölgedeki çıkarlarının korunmasını hedeflediğini söyleyen Penah, “Batı’nın bölgedeki politikalarının kurbanı Kürtler oldu. Fakat mevcut durumda dengeler değişti” dedi. Penah, açıklamasını şöyle sürdürdü;
“ABD ve Batı’nın çıkarları ile Kürtlerin çıkarları, küresel terörizmle mücadele, bölgede demokrasinin tesis edilmesi ve Tahran rejiminin zayıflatılması gibi konularda birbiriyle kesişti. ABD’nin tehditlerinin ciddi olduğunu düşünüyoruz. Trump yönetimi, Tahran’ın hem bölgedeki müttefiklerine hem de bölge istikrarına yönelik doğrudan bir tehdit haline geldiğine tamamen ikna olmuş durumda”
ABD’nin, İran rejimini değiştirme niyetinde olmadığı yönündeki açıklamasını, ‘rejimin daha fazla kenetlenmesini engellemek amacıyla’ yaptığını söyleyen Penah, “rejimin yakın gelecekte yıkılacağı” şeklinde beklentilerin olduğuna işaret ederek konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Tahran rejiminin, uyarılara kulak asmayan, bölge halklarının egemenliğine ve güvenliğine kayıtsız kalan ve bu sorunlara kibirle yaklaşan tavrı; işin sonunda bölgede ABD veya belki de İsrail’in askeri güce başvurduğu büyük bir savaşın fitilini ateşleyebilir.”
ABD’nin İran’a karşı olası bir askeri operasyon başlatması halinde PAK nasıl bir duruş sergiler?
“İran rejimi, Kürt halkına meşru haklarını elde etmesi için silaha başvurması dışında başka bir seçenek bırakmıyor. Rejim, sadece İran’da değil Ortadoğu’nun tamamında Kürtlerin, demokrasinin, istikrarın ve güvenliğin en büyük ve en azılı düşmanıdır. İşte bu yüzden PAK, bu rejimin düşürülmesini hedefleyen her türlü askeri, siyasi ve ekonomik çabaya destek verecektir.”
İran’ın geçtiğimiz Ağustos ayında Kuzey Irak'ın Köy Sancak bölgesinde bulunan İran Kürdistan Demokrat Partisi (KDP-İ) merkezine düzenlediği füze saldırısı buradaki iki partinin savaşma gücünü zayıflattı mı?
“İran’ın elindeki füzeler, bölge ülkelerinin güvenliği için büyük tehlike arz ediyor. Uluslararası Toplum ve ABD’nin bu tehlikeye ciddiyetle eğilmesi gerekir. Eğer böyle balistik füzelerimiz olsaydı, İran'a on kat misliyle cevap verirdik. Ancak Tahran rejiminin şunu iyi bilmesi gerekir: Dünyadaki tüm cephanelikler, Kürt halkının meşru özgürlük ve bağımsızlık haklarına ulaşma konusundaki arzusu ve iradesi karşısında aciz kalır.”
PAK, Halkın Mücahitleri Örgütü ile herhangi bir bağlantı kurdu mu?
“Kürt grupları dışında, ön şart olarak Kürt halkının kendi kaderini tayin etmesi hakkını kabul etmeyen hiçbir İranlı örgütle hiçbir ilişki kurmayız. Halkın Mücahitleri, şimdiye kadar bunu kabul etmiş değil.”
Son olarak PAK, uluslararası güçlerin veya İranlı diğer muhalif örgütlerin Tahran rejimini yıkma yönünde çabalarını birleştirmek için bir koalisyon kurması halinde buna katılmaya hazır mı?
“Biz boş yere hiç kimseye düşmanlık da dostluk da etmeyiz. Bilakis bu olacaksa şayet, ön şart olarak halkımızın kendi kaderini tayin etmesinin kabul edilmesi esasına göre olur. Tahran’ın eli kanlı rejiminin estirdiği terör tehlikesini dizginlemeye yönelik kurulacak bölgesel ittifaklara katılmaya hazırız.”



130 medya kuruluşu İsrail'den yabancı muhabirlerin Gazze'ye girişine izin vermesini talep etti

Gazze'deki El-Ehli Baptist Hastanesi'ne düzenlenen hava saldırısında hayatını kaybeden Filistinli gazeteci İsmail Bedh'in naaşını taşıyorlar (Reuters)
Gazze'deki El-Ehli Baptist Hastanesi'ne düzenlenen hava saldırısında hayatını kaybeden Filistinli gazeteci İsmail Bedh'in naaşını taşıyorlar (Reuters)
TT

130 medya kuruluşu İsrail'den yabancı muhabirlerin Gazze'ye girişine izin vermesini talep etti

Gazze'deki El-Ehli Baptist Hastanesi'ne düzenlenen hava saldırısında hayatını kaybeden Filistinli gazeteci İsmail Bedh'in naaşını taşıyorlar (Reuters)
Gazze'deki El-Ehli Baptist Hastanesi'ne düzenlenen hava saldırısında hayatını kaybeden Filistinli gazeteci İsmail Bedh'in naaşını taşıyorlar (Reuters)

130'dan fazla medya kuruluşu ve gazetecileri savunan örgüt dün yaptığı açıklamada İsrail'den, 7 Ekim 2023'ten bu yana yabancı muhabirlerin girişini bazı istisnalar dışında yasaklayan Gazze Şeridi'ne uluslararası basının “derhal ve kısıtlama olmaksızın” girişine izin vermesini talep etti.

New York merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü ve Gazetecileri Koruma Komitesi tarafından hazırlanan mektubun imzalayanları, “Yirmi aydır İsrail yetkilileri, Gazze dışındaki gazetecilerin bölgeye bağımsız olarak girmesini engelliyor. Bu durum, silahlı çatışmaların çağdaş tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir durumdur” ifadelerini kullandı.

Mektupta şu ifadeler yer aldı: "Gerçeği en iyi şekilde iletebilen yerel gazeteciler açlık veya sürgün riskiyle karşı karşıyadır. Bugüne kadar yaklaşık 200 gazeteci İsrail ordusu tarafından öldürüldü ve çok daha fazlası yaralandı. Gerçeği bildirmek işlerini yaptıkları için güvenliklerine yönelik sürekli tehditlerle karşı karşıyalar.” Mektup, Agence France-Presse'de haber müdürü olan Phil Chetwynd, Associated Press'in müdürü Julie Pais ve İsrail gazetesi Haaretz'in baş editörü Aluf Benn tarafından imzalandı.          

7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'e düzenlediği saldırıların ardından, İsrail ordusu Gazze'ye geniş çaplı saldırı düzenledi. Saldırı sonucunda binlerce kişi hayatını kaybetti ve bölgede büyük yıkım yaşandı. İki buçuk aydan fazla süren tam abluka sonrasında, İsrail 19 Mayıs'tan itibaren sınırlı sayıda BM kamyonunun Gazze'ye girmesine izin verdi. BM, yaklaşık 2,4 milyon kişinin açlık tehdidi altında olduğu göz önüne alındığında, yardımların miktarını “okyanusta bir damla” olarak nitelendiriyor.

İsrail, Gazze'yi yabancı muhabirlere de kapattı, ancak bazı muhabirlere kısa süreliğine askerlerini takip etme izni verdi. Büyük yabancı medya kuruluşları, 20 aydır süren bombardımanlardan yorgun düşen Gazze'deki Filistinli gazetecilerden oluşan ekiplerine güveniyor. Bazıları ise bölgeden ayrılmayı başardı ve sahada bulunan kişilerin desteğiyle durumu uzaktan takip ediyor.

Gazze'deki Muataz Aziza ve Bisan Odeh gibi, binlerce takipçisi olan birçok genç Instagram başta olmak üzere sosyal medyayı kullanarak, İsrail bombardımanı altındaki Filistinlilerin günlük hayatlarını paylaştı. Mektupta, “Askeri operasyonların yeniden başlaması ve Gazze'ye insani yardımın ulaştırılması için çabaların sürdüğü bu kritik anda, İsrail'in Gazze sınırlarını açması (...)” gerektiğini belirtildi ve “dünya liderlerini” bu amaç için baskı yapmaya çağrıldı.

Gazetecileri Koruma Komitesi Başkanı Jodi Ginsberg, “Gazeteciler benzeri görülmemiş sayılarda öldürülürken ve bağımsız uluslararası medya (Gazze'ye) erişimi engellenirken, dünya olayları net bir şekilde göremez, neler olup bittiğini tam olarak anlayamaz ve etkili bir şekilde harekete geçemez” dedi.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Direktörü Thibaut Bruttin, Gazze'ye uygulanan medya ablukasının "kuşatma altındaki bölgenin tamamen yok edilmesine ve yok edilmesine olanak sağladığını" söyledi. Bruttin, "Bu, gerçekleri susturmak, gerçeği bastırmak ve Filistin basınını ve halkını izole etmek için koordineli bir girişimdir" ifadesini kullandı.

Mektup, Filistin Gazeteciler Sendikası'nın Gazze Şehri'ndeki bir hastanenin yakınında gerçekleşen hava saldırısında üç gazetecinin öldüğünü duyurduğu dün yayınlandı. İsrail ordusu, saldırının hastane avlusunda "komuta ve kontrol merkezinde faaliyet gösteren bir İslami Cihat teröristini" hedef aldığını açıkladı.

Uluslararası medya kuruluşları, yabancı muhabirlerin Gazze Şeridi'ne sınırsız erişime sahip olmasını defalarca talep etti ancak sonuçsuz kaldı. İsrail ve Filistin topraklarında uluslararası medya kuruluşları için çalışan muhabirleri temsil eden Kudüs merkezli Yabancı Basın Derneği (FPA), Gazze'ye giriş yasağına itiraz etmek üzere İsrail Yüksek Mahkemesi'ne başvuruda bulundu.