Almanya ve Fransa işbirliği ve entegrasyon anlaşması imzaladı

Merkel, Macron ve AB Başkanı Donald Tusk, Almanya- Fransa anlaşmanın imzaladı (AP)
Merkel, Macron ve AB Başkanı Donald Tusk, Almanya- Fransa anlaşmanın imzaladı (AP)
TT

Almanya ve Fransa işbirliği ve entegrasyon anlaşması imzaladı

Merkel, Macron ve AB Başkanı Donald Tusk, Almanya- Fransa anlaşmanın imzaladı (AP)
Merkel, Macron ve AB Başkanı Donald Tusk, Almanya- Fransa anlaşmanın imzaladı (AP)

Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron, iki ülke arasında tarihi öneme sahip Elysee Anlaşması'nın 56. yıl dönümünde, yeni bir Alman-Fransız işbirliği anlaşmasını imzaladı. Fransa kamuoyunda Fransız kimliğini olumsuz yönde etkileyeceği yönündeki eleştirilere Fransa Cumhurbaşkanı cevap verdi.
Macron önce iki ülke arasındaki ihtilaflı Alsas-Loren bölgesinin Almanya’ya verileceği ve Almanca’nın zorunlu dil haline getirileceği iddialarına cevap verdi. Yine anlaşmaya göre Fransa’nın BMGK’daki sandalyesini Almanya ile paylaşacağı konusunda da açıklamalarda bulundu. Macron, “yeni anlaşmanın Elysee Anlaşması’nın yerine geçmeyeceğini ancak yirmi birinci yüzyılın zorluklarına uygun olarak bu anlaşmayı tamamlayacağını” söyledi.
7 bölüm ve 28 maddeden oluşan ve Elysee web sitesinde tam metni yayınlanan antlaşmanın ve Cumhurbaşkanlığının açıklamalarına rağmen, siyasi haritanın her iki tarafından gelen aşırı sağ ve sol şüpheci yorumlar durmadı. Macron’un Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki rakibi Marine Le Pen, anlaşmanın Fransız yasalarına uygun olup olmadığının araştırılması için anlaşmayı meclise sunmayı teklif etti.
Alsas-Loren sorunu
1870 Sedan Savaşı'ndan önce Fransa'nın toprağı olan Alsas-Loren bölgesi, Frankfurt Barış Antlaşması'yla Alman İmparatorluğu'nun bir Eyaleti hâline geldi. Ancak Loren'in küçük bir kısmı Fransa'ya bırakıldı.
I. Dünya Savaşı'ndan sonra kısa bir süreliğine, Alsas-Loren Sovyetleri ismi altında bağımsız olsa da, Versay Antlaşması ile Fransa'ya bağlandı.
Yeni gelen Fransız Yönetimi hızlı bir şekilde bölgeyi Fransızlaştırmaya başladı. Zamanla Fransızlaşan bölgeye, Fransa pek çok tahkimat, kale ve Maginot Hattı'nı konuşlandırdı. II. Dünya Savaşı'nda Fransa'nın yenilmesiyle tekrar Almanya'ya geçen bölge, Almanların teslim olmasıyla yeniden Fransız yönetimine bırakıldı. Günümüzde ise Fransız yönetimi altında.
İkinci dünya savaşının bitiminden 18 yıl sonra Elysee Anlaşması imzalandı. İşgal, yıkım ve katliamlar iki ülkeyi barış yapmaya itti. Böylelikle tarih içinde adı zamanla değişen Avrupa Birliği’nin o gün temelleri de atılmış oldu.
Antlaşmanın ana noktalarını savunma, dış politika, iç ve dış güvenlik, iki ülke arasındaki dayanışma oluşturuyor. İki taraf, ortak çıkarlarını etkileyen tüm önemli kararlar hakkında, mümkün olduğunca birlikte çalışma konusundaki ortak pozisyonları belirlemek için istişarelerde bulunmaya karar verdiler. Bu açıdan bakıldığında, altı ana madde içeren "Barış, Güvenlik ve Kalkınma" başlıklı ikinci bölüm, iki ülke arasındaki gelecekteki işbirliğinin resmini çiziyor.
Savunma işbirliğine ilişkin madde, iki ülkenin "topraklarına saldırılması durumunda silahlı kuvvet dahil olmak üzere sahip oldukları her türlü yolla birbirlerine yardım etmelerini" öngörüyor. Bu aynı zamanda son birkaç yıl içinde tarafların uğradığı terörist operasyonları da içeriyor.
Bu bağlamda anlaşma, Fransız-Alman Savunma ve Güvenlik Konseyi'nin kurulmasını ve güçlerinin sınırlarının ötesinde ortak konuşlandırılmasını mümkün kılıyor. Anlaşma aynı zamanda Avrupa’nın “savunma ve savunma verimliliğini” güçlendirmeyi ve savunmasız alanlardaki boşluğu doldurmayı da amaçlıyor ki bu durumun Avrupa Birliği ve NATO’yu güçlendireceği öngörülüyor. İki ülke aynı zamanda silahlı kuvvetlerinin işbirliğini, ortak savunma programları geliştirmeye, diğer ortakları da dahil ederek işbirliğini genişletmeye, endüstriyel savunma ve teknoloji işbirliğini teşvik etmeye karar almış durumda.
Güvenlik ile ilgili olarak, anlaşma; iç güvenlik, terörle mücadele, organize suç ve istihbarat ve adli işbirliği alanlarında işbirliğinin iyileştirilmesini sağlamaktadır. Diplomatik ve politik alanda, partilerin dışişleri bakanlıkları arasındaki işbirliğini güçlendirmeye ve üst düzey kadroları değiş tokuş etmeye ve Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi, NATO ve Avrupa Birliği'nde istişareyi güçlendirmeye karar almış durumdalar.
Almanya Başbakanı yeni anlaşmada öngörüldüğü gibi ortak savunma işbirliğinin arttırılmasının “Avrupa Ordusu”nun kurulmasına zemin hazırlayacağını düşünüyor. Ortak ordu teklifini daha önce Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron da dile getirmiş ve ABD Başkanı Trump tarafından sert şekilde eleştirilmişti. Dün Macron yine aynı çağrıda bulunarak “kendimizi korumak için gerçek bir orduya ihtiyacımız var” dedi.
Ancak Avrupa ordusu pozisyonunda Almanya ile Fransa arasında yakınlaşma olmasına rağmen savunma ve siyasi konularda aynı yakınlaşmayı sağlamak zor. Fransa ile BM daimi üyesi, meşru nükleer güç sahibi ve askeri üssü hala Almanya’da bulunan Amerika arasında yakınlaşma sıkıntılı. Yine Almanya yasaları askeri güçlerinin Almanya dışında konuşlandırılmasını büyük ölçüde sınırlandırıyor ve savunma konularında daha katı standartlara sahip. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Avrupa’nın bu çabalarını memnuniyetle karşıladığını ancak bu ordunun NATO’ya bir alternatif olamayacağını ”söylemişti.



Gazze ateşkesi: ‘Kapsamlı anlaşma’ konuşmaları, durgunlaşan müzakereleri harekete geçirebilir mi?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Netzarim Koridoru yakınlarında gıda yardımlarını taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Netzarim Koridoru yakınlarında gıda yardımlarını taşıyan Filistinliler (AFP)
TT

Gazze ateşkesi: ‘Kapsamlı anlaşma’ konuşmaları, durgunlaşan müzakereleri harekete geçirebilir mi?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Netzarim Koridoru yakınlarında gıda yardımlarını taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Netzarim Koridoru yakınlarında gıda yardımlarını taşıyan Filistinliler (AFP)

ABD’li yetkililerin, müzakerelerin gidişatını Gazze Şeridi'nde kısmi ateşkesten tüm esirlerin geri getirilmesini öngören ‘kapsamlı anlaşma’ çabalarına çevirme konusundaki açıklamaları, Washington ve İsrail'in istişare için geri çekilmesinden bu yana bir haftadan fazla süredir devam eden çıkmazın gölgesinde bunun mümkün olup olmadığına dair soruları yeniden gündeme getirdi.

Geçtiğimiz perşembe günü İsrail'e gelen ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilci Steve Witkoff'un önerdiği görüşme, müzakerelerdeki çıkmazı kırmanın başlangıcı gibi görünebilir. Ancak, Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, müzakerelerin zaman alacağını ve Hamas'ın silahsızlanmayı reddetmesi veya İsrail'in Gazze Şeridi'nin geniş bölgelerinden çekilmeye karşı çıkması gibi engellerle karşılaşacağını tahmin ediyor.

Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, perşembe ve cuma günleri, Gazze Şeridi'ndeki mevcut insani durumu yansıtan, yorgun ve zayıf iki esiri gösteren iki video yayınladı ve bu, İsrail'de büyük yankı uyandırdı.

Dün, çoğu siyah kıyafetler giymiş yüzlerce esir yakını Tel Aviv'de bir meydanda toplandı. Sosyal medyada yayınlanan ve İsrail medyasında yer alan fotoğraflara göre Witkoff da onlara katıldı.

İsrail'in Haaretz gazetesi, Witkoff'un ailelerle yaptığı görüşmede, “Binyamin Netanyahu savaşı sona erdirmeye kararlı ve Hamas silahlarını teslim etmeyi kabul etti” dediğini aktardı.

Gösteriye katılan bir aile üyesi, Witkoff'un ‘Donald Trump yönetiminin, Arap ülkeleri ve ABD'nin tüm gücünü içeren, savaşı sona erdirecek yeni bir çözüm üzerinde çalıştığını’ söylediğini bildirdi.

İsrail Yayın Kurumu, Witkoff'un gösteri sırasında “Müzakerelerin gidişatı ya hep ya hiç şeklinde değişti. Herkes evine dönmeli” dediğini aktardı.

Bu, perşembe günü Witkoff ve Netanyahu'nun görüşmesinin ardından üst düzey bir İsrailli yetkilinin, İsrail ve ABD'nin bazı esirlerin serbest bırakılması planından tüm esirlerin serbest bırakılması, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Gazze Şeridi'nin silahtan arındırılması planına geçilmesi gerektiğini anladığını söylemesiyle örtüşüyor.

Öte yandan İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, iki gün önce Gazze Şeridi'ne yaptığı saha ziyaretinin ardından savaşa ilişkin tutumuyla ilgili olarak AFP’ye şunları söyledi: “Tahminimce, önümüzdeki günlerde esirlerimizin serbest bırakılması için bir anlaşmaya varıp varamayacağımızı öğreneceğiz, aksi takdirde savaş acımasızca devam edecek.”

hyu7ı
Gazze'nin er-Rimal mahallesinde annesiyle birlikte yerde oturan yetersiz beslenmeden mustarip Filistinli çocuk (AFP)

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde İsrail uzmanı olan Dr. Said Ukkaşe, İsrail'in şu anda saldırılarını şiddetlendirmesinin mümkün olmadığını düşünüyor. Ukkaşe, Witkoff'un anlaşma hakkındaki açıklamalarının, iki aşamalı müzakerelerin yeniden başlamasına yol açacağını tahmin ediyor; Birincisi, esirler karşılığında savaşın sona erdirilmesi, ikincisi ise Hamas’ın silahsızlandırılmasıyla Filistin devletinin kurulmasına giden yolda ilerlemek. Kuşkusuz bu, istişareler için zaman alacak.

Filistinli siyasi analist Dr. Abdulmehdi Mutava, İsrail'in şu anda operasyonlarını genişletmek istemediğini düşünüyor. Zira bu, müzakerelerin fiilen çökmesi ve yakın zamanda yeniden başlamaması anlamına gelir. Witkoff'un önerisi, Knesset'in tatilde olduğu bu dönemde Netanyahu için uygun olabilir. Çünkü rakipleri şu anda hükümetini devirme gücüne sahip değil ve Netanyahu şehirlerden çekilme ve diğer bölgelerde kontrolü elinde tutma konusunda ısrarcı.

Mutava, Trump'ın İran'ın şu anda Hamas'ı yönlendirdiğinin farkında olduğunu ve Gazze meselesini bir kerede bitirmek istediğini düşünüyor; bu nedenle, manevra yapmak, Hamas'ı ifşa etmek ve ona baskı uygulamak için bu konuyla ilgili konuşmalar artacak. Mutava, “Netanyahu ve Hamas, müzakerelerin tıkanmasının ve kapsamlı anlaşma görüşmelerinin tehlikeye girmesinin iki ana nedeni olmaya devam ediyorlar. Çünkü Hamas silahlarını teslim etmiyor ve İsrail de Gazze Şeridi'nin birçok bölgesinden çekilmiyor” ifadelerini kullandı.

Silah bırakmayı kabul ettiklerine ilişkin iddiaları yalanlayan Hamas, son aylarda ısrarla talep ettiği kapsamlı anlaşma konusuna değinmedi. Hamas tarafından dün yayınlanan açıklamada, “Bazı medya kuruluşlarının Witkoff'un sözlerini aktararak, hareketin silahlarını teslim etmeye hazır olduğunu yayınladığı haberlere ilişkin olarak, işgal devam ettiği sürece direniş ve silahların ulusal ve yasal bir hak olduğunu bir kez daha yineliyoruz. Bu, sözleşmeler ve uluslararası normlarla onaylanmıştır” denildi.

cdfvdc
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de İsrail'in hava saldırısı sonucu hasar gören binanın enkazı arasında hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)

Washington ve İsrail, yaklaşık bir hafta önce, 6 Temmuz'dan beri Doha'da süren müzakerelerden heyetlerini çekeceklerini açıklamışlardı. Bu açıklama, Hamas ile ABD ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında karşılıklı suçlamaların yaşandığı bir dönemde geldi.

Hamas’tan bir kaynak cuma günü Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, hareketin Gazze Şeridi'nde ateşkes konusunda sunduğu teklife İsrail'in verdiği yanıtın ‘cesaret verici olmadığını’ söyledi. Kaynak, ‘arabulucuların Hamas’a İsrail'in sözlü yanıtını ilettiğini, ancak İsrail'in Filistinliler tarafından reddedilen Amerikan yardım kurumunun kurulmasını ve güçlerinin Gazze Şeridi'nde konuşlandığı güvenlik noktalarının kalmasını ısrarla talep ettiğini’ belirtti. Kaynak, İsrail'in yanıtının ‘savaşı sona erdirme konusunda gerçek bir niyetinin olmadığını gösterdiğini’ vurguladı.

Müzakerelerin gidişatına aşina olan Mısırlı bir kaynak da cuma günü Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, İsrail ve Washington'un bir haftadan fazla bir süre önce istişare için çekilmesinden bu yana müzakerelerde bir kriz olduğunu söyledi. Kaynak, baskı altında müzakerelerle ilgili toplantılar yapılsa bile, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki kontrol bölgelerinde kalma eğiliminin, müzakerelerin yine sonuçsuz kalacağını gösterdiğini belirtti.

Ukkaşe, Hamas'ın gelecekteki varlığını güvence altına almak amacıyla yeni şartlar bahanesiyle talep ettiği kapsamlı anlaşmayı reddetmesi halinde, kendisini dünyanın karşısına koymuş olacağına inanıyor ve Hamas'ın silahsızlanmayı reddetmesinin uzlaşma yoluyla aşılacağını öngörüyor. Ukkaşe, “Hamas ve İsrail, sanki her iki tarafın da galip gelmek istediği bir maçta olduğu gibi, anlaşmayı bozmaya çalışacak” dedi.

Mutava ise Hamas'ın silahlarına sarılmasının, zaman kazanmak ve Gazze savaşının ertesi günü için kendine bir yer aramak amacıyla olduğunu düşünüyor. Mutava, “İran'a sadık olan radikal kanat halen söz sahibi ve hareketin silahsızlandırılması konusunda Arap ve uluslararası konsensüsün boyutlarını ve bunun kesinleştiğini anlamıyor” dedi. Hareketin iki seçeneği olduğunu belirten Mutava, ‘ya baskı altında bu seçeneği kabul edeceğini ya da risk alıp silah ve iktidarı elinde tutacağını’ söyledi.