Arap Parlamento Başkanı: Devrim Muhafızı Komutanı’nın Ebu Musa ziyareti kışkırtıcıdır

Arap Parlamento Başkanı: Devrim Muhafızı Komutanı’nın Ebu Musa ziyareti kışkırtıcıdır
TT

Arap Parlamento Başkanı: Devrim Muhafızı Komutanı’nın Ebu Musa ziyareti kışkırtıcıdır

Arap Parlamento Başkanı: Devrim Muhafızı Komutanı’nın Ebu Musa ziyareti kışkırtıcıdır

Arap Parlamentosu Başkanı Meşal bin Fehm es-Silmi, Devrim Muhafızı Komutanı’nın Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Körfez’de işgal edilen Ebu Musa adasına yaptığı ziyareti kınayarak, bu ziyareti kışkırtıcı ve sorumsuzca bir davranış olarak tanımladı.
Meşal bin Fehm es-Silmi dün yaptığı yazılı açıklamada, bu ziyaretin Arap Parlamentosu tarafından kınandığını ve açıklamaların reddedildiğini vurgulayarak, İran rejiminin düşmanca politikasına ve komşu ülkelere yönelik faaliyetlerine hız kesmeden devam ettiğini söyledi. Es-Silmi, İran’ın Arap ülkelerinin iç işlerine olumsuz müdahale ederek, egemenliğini ihlal ve topraklarını işgal ederek bu ülkeleri istikrarsızlaştırma yaklaşımlarını sürdürdüğünü işaret etti.
Es-Silmi, İran rejimi Husilerin akıllı silahlarını ve Yemen’e komşu ülkeleri tehdit eden balistik füze saldırılarına destek verdiğini söyledi.
Es-Silmi’den önemli mesaj
Parlamento Başkanı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) Başkanı’na, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’ne ve Parlamentolararası Birlik (PAB) Başkanı’na gönderdiği mesajda bu düşmanca ziyareti, İran'ın Körfez bölgesindeki güvenlik ve istikrarı dengesizleştirmeyi amaçlayan politikaları ve saldırganlık eylemlerini reddetmelerini talep etti. Meşal bin Fehm es-Silmi, gönderdiği mesajda ayrıca bunların dünya halkları ve ulusları için hayati ve önemli bir alan olarak uluslararası barışı ve güvenliği tehdit ettiğini belirtti.
Arap Parlamentosu Başkanı, Arap ülkelerinin egemenliğine saygı duyulması, içişlerine müdahaleden kaçınılması ve komşuluk ilkelerine saygı duyulması için İran'a baskı yapma ve acil önlemler alma çağrısında bulundu. Ayrıca es-Silmi, işgal edilen Ebu Musa Adası, Büyük Tunb ve Küçük Tunb adaları sorununa müzakere ya da Uluslararası Adalet Mahkemesi yoluyla cevap verilmesini talep etti.
Arap Parlamentosundan BAE’ye destek
Es-Silmi, Arap Parlamentosunun, BAE’nin, Devlet Başkanının, parlamentosunun ve halkının yanında olduğunu vurgulayarak, işgal altındaki 3 BAE adasında tam egemenliği sağlamak için alınan önlemlere destek verdiğini vurguladı.
Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Muhammed Ali Caferi, Birleşik Arap Emirlikleri ve İran'ın egemenlik iddiasında bulunduğu Basra Körfezi'ndeki Ebu Musa Adası'nı ziyaret etti. İran devlet televizyonu Caferi’nin ada gezisi sırasında çekilen video kaydını yayınladı. Adanın çok sayıda kuvvet tarafından korunduğu görülen videoda Caferi, Ebu Musa Adası'nı ‘İran'ın kalbi’ olarak niteleyerek, “Düşmanlar bu adanın İran'ın ayrılmaz bir parçası olduğunu bilmelidir. Savaşçılarımız adanın her bir noktasını kendi namusları gibi koruyorlar” ifadelerini kullandı.



Lübnanlı yetkililer, Aley'de Hamas ve Cemaat-i İslami’ye ait bir eğitim kampı keşfetti

Beyrut şehir merkezine konuşlandırılan Lübnan askerleri (Arşiv – EPA)
Beyrut şehir merkezine konuşlandırılan Lübnan askerleri (Arşiv – EPA)
TT

Lübnanlı yetkililer, Aley'de Hamas ve Cemaat-i İslami’ye ait bir eğitim kampı keşfetti

Beyrut şehir merkezine konuşlandırılan Lübnan askerleri (Arşiv – EPA)
Beyrut şehir merkezine konuşlandırılan Lübnan askerleri (Arşiv – EPA)

Lübnan'da her hafta, DEAŞ örgütüyle bağlantılı bir ağın, ibadethaneleri ve halk toplantılarını hedef alan bombalı saldırılar planladığına dair bir açıklama yapılıyor. Son olarak Lübnan ordusu, ‘askeri kurumu hedef alan terör eylemleri planlayan bir hücreyi durdurduğunu’ duyurdu. Öte yandan Lübnanlı bir yargı kaynağı, Şarku'l Avsat'a, Aley bölgesinde Hamas ve Cemaat-i İslami’ye ait bir eğitim kampının dağıtıldığını açıkladı.

Hamas ve Cemaat-i İslami

Lübnan Dağı’nda yer alan Aley kentindeki Tebiyat kasabası yakınlarında silahlı bir grubun gözaltına alınmasının üzerinden üç hafta geçmesine rağmen, askeri yargı henüz bu kişilere karşı dava açma kararı almadı. Yargı kaynağı, ‘bu olayla ilgili gelişmeleri takip etmeye’ çağırdı.

Kaynak, Lübnan ordusunun ‘Lübnanlı ve diğer uyruklardan silahlı kişileri eğitmek için özel olarak kurulmuş ve silah ve teçhizatla donatılmış bir kampı dağıtmayı başardığını’ açıkladı. Yargı kaynağı, “Bu eğitim kampında Hamas Hareketi ve Lübnan'daki Cemaat-i İslami’nin askeri kanadı Fecr Kuvvetleri'nden silahlı kişiler bulunuyor, bu da onların askeri yaklaşımlarında ısrarcı olduklarını ve savaşma yeteneklerini yeniden geliştirmeye devam ettiklerini gösteriyor” dedi. Kaynak, ‘10'dan fazla kişinin tutuklandığını ve bunların çoğunun Beyrutlu olduğunu, ayrıca Ürdün vatandaşı arkadaşlarının da bulunduğunu’ belirtti. Tutuklananları ‘önemli kişiler’ olarak nitelendiren kaynak, özellikle de bazılarının babalarının güney cephesinde savaşırken son savaşta İsrail tarafından öldürüldüğünü ifade etti.

DEAŞ'dan tutuklamalar

Lübnan Ordu Komutanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Terör örgütlerinin izlenmesi ve takip edilmesi kapsamında, istihbarat müdürlüğü bir dizi güvenlik operasyonu düzenledi ve sonuç olarak DEAŞ terör örgütünü destekleyen bir hücre kurdukları gerekçesiyle üç vatandaşı tutukladı” denildi. Açıklamada, “İlk soruşturmalarda, hücrenin ülke dışındaki örgüt liderlerinin talimatıyla orduya karşı güvenlik operasyonları planladığı ortaya çıktı. Hücrenin geri kalan üyelerinin tutuklanması için çalışmalar devam ediyor ve tutuklananlar hakkında yetkili yargı makamlarının gözetiminde soruşturma başlatıldı” ifadeleri yer aldı.

Yeni endişeler

Lübnan sokaklarında, özellikle Suriye'de son zamanlarda yaşanan olayların ardından, aşırılıkçı grupların ülkeye sızdığına dair endişeler yeniden güçlendi. Ancak konuyla ilgili bilgi sahibi bir kaynak bu endişeleri hafifleten açıklamalarda bulundu. Bazı medya kuruluşlarının, Lübnan Genel Güvenlik Teşkilatı'nın, üyelerinden birinin Beyrut'un güney banliyölerinde intihar saldırısı planladığı bir terör şebekesini durdurduğunu sızdırması, Lübnan'ın, 2013 ila 2015 yılları arasında yaşadığı bombalı saldırı kabusunun geri döndüğünü düşündürdü.

Şarku'l Avsat'a konuşan kaynak, “Lübnan yargı ve güvenlik kurumları, uyuyan ya da aktif olan güvenlik hücreleriyle sürekli bir mücadele içinde. Son gelişmeler, Suriye uyruklu iki gencin (Halid ez-Zubi ve Muhammed el-Acluni) tutuklandığını ortaya çıkardı. Bu iki genç, Beşşar Esed rejiminin düşüşünün ardından gizlice Lübnan'a girmiş ve Güney Lübnan'ın Sayda kentinde bir akrabalarının yanında kalarak, banliyöde kalabalık bir alanda motosiklet bombalamak gibi operasyonlar hazırlamak için harekete geçmiştir” ifadelerini kullandı.

Kontrol noktasında bir aracı arayan Lübnan ordusu mensupları (Lübnan Ordu Komutanlığı)Kontrol noktasında bir aracı arayan Lübnan ordusu mensupları (Lübnan Ordu Komutanlığı)

Kaynak, ‘tutuklananların çoğunun aşırıcı eğilimleri olduğunu, ancak Lübnan'da güvenlik operasyonu planları olmadığını ve gerekli imkanlara sahip olmadıklarını’ gizlemedi. “Lübnan güvenlik güçlerinin son yıllarda terör hücrelerini takip ederken edindiği deneyim, DEAŞ'ın hedef bankası belirlemediği ve bu görevler için silah ve patlayıcı sağlamadığı sürece kişileri veya grupları örgüte dahil etmediğini gösteriyor” diyen kaynak, ‘son zamanlarda dolaşan bilgilerin, özellikle Suriye'nin Suveyda vilayetinde yaşanan olayların ardından, bu aşamada istismar edilip kullanılmak üzere abartıldığını’ vurguladı.

DEAŞ ile bağlantısı olmayan tutuklular

Güvenlik güçleri, birkaç hafta önce güney banliyösündeki Burc el-Baracna bölgesinde ve Bekaa Vadisi'ndeki Şemstar kasabasında DEAŞ mensubu olduğundan şüphelenilen iki grup Suriyeliyi gözaltına aldı. Ancak bir güvenlik kaynağı, ‘bu kişilerin DEAŞ veya herhangi bir terör örgütüyle ilgisi olmadığını’ kesin bir dille ifade etti. Güvenlik kaynağı, Burc el-Baracna'da gözaltına alınanların Suriyelileri iş bulmak için Lübnan'a kaçak olarak sokan bir grup olduğunu ve sözde Şemstar hücresinin herhangi bir faaliyet yürütmediğini, sadece kimlik belgeleri olmadığı için şüpheli görülen işçiler olduğunu belirtti. Güvenlik kaynağı, “Bu aşamada ihtiyatlı olmak anlaşılabilir ve haklıdır; ancak bu, insanları korkutmak için bir araç olarak kullanılmamalıdır” dedi.