Amr Musa ile 'Kendinden nefret eden Araplar' üzerine

Eski Arap Birliği Genel Sekreteri ve eski Mısır Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia’ya röportaj verirken (Salah Reşidi)
Eski Arap Birliği Genel Sekreteri ve eski Mısır Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia’ya röportaj verirken (Salah Reşidi)
TT

Amr Musa ile 'Kendinden nefret eden Araplar' üzerine

Eski Arap Birliği Genel Sekreteri ve eski Mısır Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia’ya röportaj verirken (Salah Reşidi)
Eski Arap Birliği Genel Sekreteri ve eski Mısır Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia’ya röportaj verirken (Salah Reşidi)

Eski Arap Birliği Genel Sekreteri ve eski Mısır Dışişleri Bakanı Amr Musa, İsrail ve ABD’nin Golan Tepeleri’nin İsrail’e ilhak edilmesi yönünde bir karar alma çabalarının kolayca geçiştirilemeyecek bir mesele olduğu konusunda kamuoyunu uyardı.
Amr Musa, Suriye, Golan ve hatta bir bütün olarak Filistin meselesi de dahil olmak üzere herhangi bir Arap ülkesi ile ilgili çok önemli kararlar verilirken,  Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin ardından Arap dünyasının yaşadığı zayıflık durumundan yararlanılmasının yanlış olduğunu söyledi.
Araplara yönelik bu tür hareketlerin Arapların sabrını taşma derecesine getirdiğini dile getiren Amr Musa, bardak dolduğu zaman büyük bir patlamaya tanık olunacağını belirtti.
Independent Arabia'ya özel bir röportaj veren tecrübeli siyasetçi, “Bazı Araplar kendilerinden ve Araplıklarından nefret ediyorlar. Tıpkı Yahudi dünyasında kullanılan 'self-hating Jew' (kendinden nefret eden Yahudi) kavramı gibi, Araplar arasında da 'self-hating Arabs' (kendinden nefret eden Araplar) kavramı kullanılıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Yüzyılın Anlaşması ile ilgili söylenenlere ve Filistin devletinin kurulması için Mısır’a Kuzey Sina topraklarının bir kısmını vermesi olasılığına ilişkin konuşulanlara değinen Amr Musa, “Sina'daki topraklarımız için savaşa girdik. Sonrasında ise Camp David’de şiddetli bir diplomatik ve politik mücadele verdik. Normal savaştan bir farkı yoktu. Sonra biri gelerek bana şöyle diyor: "Bana da bir pay versene!"
Musa, kendisi ile gerçekleştirilen 3 saatlik diyalogda, Irak işgalinden sonra Kuveyt'i kurtarmaya yönelik birinci ve ikinci Körfez Savaşı'nın patlak vermesinden bu yana Arap bölgesinde neler olup bittiği konusunda kulislerde konuşulan sırları açıklıyor. Ayrıca, merhum Suudi Dışişleri Bakanı Prens Suud el-Faysal'la olan ilişkisinin ayrıntılarından, Körfez bölgesi meselelerinden, Katar rolünden, Türk-İran tehditlerinden ve kendisi tarafından ilk kez açıklanan sırlardan bahsediyor.
-Kısa süre önce Londra merkezli Şarku’l Avsat gazetesinde yayınlanan bir makalesinde, Araplara “Aralık 2018'de ABD Senatosuna sunulan taslak karar ile Golan Tepeleri’nin İsrail’e ilhak edilmesini önlemeye çalışmaları” hususunda çağrıda bulundunuz. 2019 yılının başlarında yürürlüğe girmesi beklenen bu karar, İsrail'in işgal altındaki Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğinin tanınmasını sağlıyor. Konuya ilişkin dile getirilen Arap tepkisi sizde bir hayal kırıklığı yaratıyor mu?
Durum tam bir hayal kırıklığı. Ancak, ister basın yoluyla isterse de doğrudan olsun, dile getirilen Arap tepkileri olumluydu. Bu makaleyi yazmadan önce bazı Avrupalı ve Amerikalıların yanı sıra başta Ruslar olmak üzere pek çok Arap ve uluslararası siyasi ve diplomatik çevreler ile görüşmelerde bulundum. Bu temaslar sırasında, Suriye, Golan meselesi ve hatta bir bütün olarak Filistin meselesi de dahil olmak üzere herhangi bir Arap ülkesi ile ilgili çok önemli kararların alınmasında kolaycılığa kaçılmaması hususunda uyarılarda bulundum.
Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin ardından Arap dünyasının yaşadığı zayıflık durumundan yararlanılmasının yanlış olduğunu söyledim. Ayrıca Araplara yönelik bu tür hareketlerin Arapların sabrını taşma derecesine getirdiğini ve bardak dolduğu zaman büyük bir patlamaya tanık olunacağını belirttim.
İsrail ile olan sorunlarımız Arap vicdanına dokunan sorunlardır. Yeni nesiller bunları unutmayacak. Arap kamuoyu unutmayacak. İsrail bunu iyi hatırlamalı. Arap halkının her zaman her şeyi kabul edeceğini ve herhangi bir şekilde karşılık veremeyeceğini düşünmek büyük bir hatadır. İsrail bunu da aklında bulundursun.
"İsrail ile olan sorunlarımız Arap vicdanına dokunan sorunlardır. Yeni nesiller bunları unutmayacak. Arap kamuoyu unutmayacak. İsrail bunu iyi hatırlamalı. Arap halkının her zaman her şeyi kabul edeceğini ve herhangi bir şekilde karşılık veremeyeceğini düşünmek büyük bir hatadır. İsrail bunu da aklında bulundursun."
-Bu, Arap halkından bir isyan beklediğiniz anlamına mı geliyor?
Golan Tepeleri’nin İsrail’e ilhak edilmesi buna yol açacaktır (bu kolayca geçiştirilebilecek bir durum değil). İşgal altındaki Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak kabul edilmesi kararına şiddetli bir tepki verildiğine dair kanıtlar var. ABD'nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Nikki Haley, alaycı bir tavırla, “Bize Başkan Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasının ardından kıyametin kopacağını söylediler. Ancak hiçbir şey olmadı. Perşembe, Cuma, Cumartesi, Pazar. Gökyüzü hala olduğu yerde duruyor, yere inmedi” ifadelerini kullandı. Ancak burada belirtilmesi gereken gerçek şu ki, gökyüzü ancak kıyamet günü yerle bir olacak. Arap halklarının, özellikle gençlerin mücadelesinin hor görülmesi ve küçümsenerek karşılanması öfke ve umutsuzluğa sebep oluyor. Bu, şu an tahammül sınırını aşmış durumda.
-Beklentilerinize göre bu öfke, Arap yöneticilerin iradesinin dışında mı olacak?
Arap halklarının genel öfkesinin şu anki manzarasının bir analizinden bahsediyorum. Fakat hükümetlerin buna karşı nasıl bir tutum takınacaklarını söyleyemem. Herhangi bir Arap hükümetinin Kudüs'te yaşananları, Golan’ın İsrail’e ilhak edilmesini veya Arapları aşırı derecede küçümseyen Amerikan yönetiminin desteklediği diğer İsrail eylemlerini resmen ve alenen kabul edeceğine dair şüphe yok. İsrail'in Arap gücünü analiz etme ve küçümseme yaklaşımının yüzeysel olduğunu düşünüyorum. İran'la sorunlarımız olduğu gibi İsrail ile de sorunlarımız var. Bunlardan biri diğerinin alternatifi olmuyor. İsrail ile olan sorunlarımız Arap vicdanına dokunan sorunlardır. Yeni nesiller bunları unutmayacak. Arap kamuoyu unutmayacak. İsrail bunu iyi hatırlamalı. Arap halkının her zaman her şeyi kabul edeceğini ve herhangi bir şekilde karşılık veremeyeceğini düşünmek büyük bir hatadır. İsrail bunu da aklında bulundursun.
İsrail'in Arap gücünü analiz etme ve küçümseme yaklaşımının yüzeysel olduğunu düşünüyorum. İran'la sorunlarımız olduğu gibi İsrail ile de sorunlarımız var. Bunlardan biri diğerinin alternatifi olmuyor.
"İsrail'in Arap gücünü analiz etme ve küçümseme yaklaşımının yüzeysel olduğunu düşünüyorum. İran'la sorunlarımız olduğu gibi İsrail ile de sorunlarımız var. Bunlardan biri diğerinin alternatifi olmuyor."
-Makalenizin sonunda Golan sorununa müdahale etmesi için özellikle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e çağrıda bulundunuz. Bu, Araplar tarafından gösterilecek tepkinin noksan olacağına mı işaret ediyor?
 Arap kamuoyunu etkilemek için yazmıyorum, hedefim bu değil. İsrail’in Golan’a ilhakına ilişkin yapılan herhangi bir girişimin, Arap yorumu olmaksızın doğru olamayacağını dile getirmeye çalışıyorum. Karar verme yetkisine sahip değilim ya da devlete karar vermesini söyleyebileceğim resmi bir pozisyonda da bulunmuyorum. BM’ye gidiyorum, fakat bir Arap vatandaşı olarak düşünüyor, konuşuyor, kabul ediyor veya reddediyorum.
Çeşitli çevrelerden makaleye veya makalenin içeriğine dair gelen geniş tepkilerden anladığım kadarıyla, bir kişinin yazmış olduğu bir makale ile meseleye son noktayı koyması bekliniyorlar. Oysa bu sadece bir makaleden ibaret. Fakat bu makalenin öncesinde birçok ülkede devlet ve hükümet başkanları ile bakanlar ve yetkililerle konuştuğuma atıfta bulunmak gerekiyor.
-Bu başkanların ve bakanların bazılarının isimlerini açıklayabilir misiniz?
Bundan hoşlanmıyorum. Konuyu birden fazla ortak toplantıda sunmuş ve uzun uzun tartışmıştım. Amerika muhtemelen uzun süre Ortadoğu’da bulunmayacak ve muhtemelen sürekli olarak kendisine dayanılan bir ülke olmayacak.
-Pek çok kimse tarafından yorumlanan “self-hating Arabs” (kendinden nefret eden Araplar) ifadenizle ne demek istediniz?
Arap sorunlarına karşı olan ve onları unutmak isteyenleri kastettim. Kendilerinde, kendilerine ve içlerindeki Araplığa karşı bir duygunun bulunduğu kimseleri kastettim. Bazı Araplar kendilerinden ve Araplıklarından nefret ediyorlar. Tıpkı Yahudi dünyasında kullanılan self-hating Jew (kendinden nefret eden Yahudi) kavramı gibi, Araplar arasında da self-hating Arabs (kendinden nefret eden Araplar) kavramı kullanılıyor.
-ABD'nin Suriye’den çekilme ilanı, Golan Tepelerinin İsrail’e ilhak edilmesi meselesiyle ilişkili olabilir mi?
Sanmıyorum, ama belki de bu durum İsrail’in Golan’ı ilhak etmeye çalışmasının stratejik sebeplerinin bir parçası olabilir. Amerika muhtemelen uzun süre Ortadoğu’da bulunmayacak ve muhtemelen sürekli olarak kendisine dayanılan bir ülke olmayacak. Bu nedenle İsrail, güvenlik ve refahını sağlayacağı bölgelere yerleşmeye çalışıyor. Buna karşılık, Arap dünyası ve genel olarak Ortadoğu hala kaynıyor.  
Stratejik pozisyonlar, sağlam politikalar, reformlar ve iyi yönetim dışında hiçbir şey durumu kurtarmayacaktır. Bağımlılığın devam etmesi ve insanların umutlarına ve ihtiyaçlarına cevap verilememesi bir hatadır. Arap dünyasının birçok yerinde tanık olduğumuz hukuksuzluk ve kötü yönetimler şu anda içinde bulunduğumuz duruma bizi sürüklemiştir.
-Arap dünyasındaki kötü yönetim derken ne kastediyorsunuz?
Hükümetin, polisin, yargının değil, genel olarak eğitim, sağlık ve hizmetler gibi insanların ihtiyaçlarının yönetimini kastediyorum.  Arap dünyasında zarar gören toplum ve toplum yönetiminin neticesinde, kaosla sonuçlanan Arap Baharı ortaya çıktı. Evet, refah içinde yaşayan bazı Arap ülkelerinin kaosa maruz kalmadığı söylenebilir. Ancak, diğer taraftan önemli bir siyasi hareketliliğin yaşandığı belirtilmelidir. Özellikle Körfez toplumlarında İsrail ve Filistin meselesiyle ilgili yeni politikalardan hoşlanmayan pek çok kişi var. Filistinlilerin haklarını savunan ve Arapların çıkarlarını destekleyen bir tutumu benimsiyorlar. Arap dünyasının daha fazla politik, ekonomik ve sosyal reformlara ihtiyacı var. Tüm bunları üstlenecek tek bir reform söz konusu değil. Arafat istisnai bir pozisyonda bulunuyordu ve gerçekten büyük bir sorumluluğu üstlendi. Verebileceği daha iyi karalar olmasına rağmen mazurdur.
"Arafat istisnai bir pozisyonda bulunuyordu ve gerçekten büyük bir sorumluluğu üstlendi. Verebileceği daha iyi karalar olmasına rağmen mazurdur."
SİNA'DAN BİR METRE BİLE TAVİZ VERİLMEYECEK
-Bazı siyasi analistler, Yüzyılın Anlaşması ile ilgili olarak Arap Barış Girişimi (2002’de Kral Abdullah’ın başlattığı bir girişim) olduğu değerlendirmesinde bulunuyorlar. Buna katılıyor musunuz?
Şimdiye kadar, Yüzyılın Anlaşması olarak adlandırılan anlaşmaya dair tam veya kesin bir formül yoktu. Nisan ayında açıklanacağına dair söylentiler vardı. İsrail’in nisan ayında erken parlamento seçimlerini gerçekleştireceği nedeniyle bu tarih, İsrail’in ihtiyaçlarını karşılamak için belirlenmiş gibi görünüyor. İsrailliler, -özellikle İsrail başbakanının seçim pozisyonunu etkileyebilecek şekilde fikrini ifade etmesi gerektiğinden dolayı- herhangi bir çatışmaya girmemek konusunda dikkatli davranıyorlar. Bunun yanı sıra, Ortadoğu'daki atmosferin sorun ve şüphelerle dolu olduğu apaçık ortada. Buradaki temel soru şudur: “Amerikan politikası gerçekten İsraillilerle Filistinliler arasında güvenilir bir arabulucu olarak görülebilir mi?”
-Filistin devletinin kurulması için Mısır’ın Kuzey Sina topraklarının bir kısmını vermesi olasılığına ilişkin konuşulanlar hakkında neler söyleyebilirsiniz? Kapsamlı diplomatik ilişkilerinizi göz önüne aldığımızda, bu hususta bir anlaşmaya yapıldığına dair herhangi bir bilginiz var mı?
Bu anlaşmayla ilgili herhangi bir bilgim yok, fakat çeşitli görüşmelerden edindiğim birtakım bilgiler var ve mantıklı düşünüyorum. Kuzey Sina'daki Mısır topraklarına gelirsek, böyle bir şey kesinlikle mümkün değildir.  Filistinlilerin İsrail'in işgal ettiği bir toprağı var. Size bunu mu ifşa etmemi istiyorsunuz? Bunu kim söyledi? Mısır'ın böyle bir şeyi kabul etmesinin mümkün olduğunu kim söyledi? Böyle bir fikir mantıklı bir kapıdan çıkmış olmaz, olsa olsa safsata ile malul bir zihnin ürünüdür. Başka bir sorunu çözmek için Mısır topraklarından bir metre bile almak mümkün değildir. Sina'daki topraklarımız için savaşa girdik. Sonrasında ise Camp David’de şiddetli bir diplomatik ve politik mücadele verdik. Normal savaştan bir farkı yoktu. Sonra biri bana gelerek bana şöyle diyor: "Bana da bir pay versene!"
Hangi Arap hükümeti Kudüs'te yaşananları, Golan’ın İsrail’e ilhak edilmesini veya Arapları aşırı derecede küçümseyen Amerikan yönetiminin desteklediği diğer İsrail eylemlerini resmen ve alenen kabul edebilir?
"Hangi Arap hükümeti Kudüs'te yaşananları, Golan’ın İsrail’e ilhak edilmesini veya Arapları aşırı derecede küçümseyen Amerikan yönetiminin desteklediği diğer İsrail eylemlerini resmen ve alenen kabul edebilir?"
ARAFAT OLAĞANÜSTÜ BİR LİDER
-Kişisel hatıralarınızda merhum Filistinli lider Yaser Arafat’ı uzun uzun anlattınız. Onun hakkında ve Filistin davasına ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
Arafat istisnai bir pozisyonda bulunuyordu ve gerçekten büyük bir sorumluluğu üstlendi. Verebileceği daha iyi karalar olmasına rağmen mazurdur. Yaptığı doğrular da oldu yanlışlarda. Cesur ve liderlik kabiliyeti olan biriydi. Fakat çözümü zor bir mesele ile karşı karşıyaydı ve karmakarışık bir atmosferde yelken açmıştı. Dava gerçekten tek bir ülke tarafından benimsendi: Mısır.  
Mısır, Yaser Arafat ve Filistin davasını çok destekledi. Aslında, Mısır'ın Filistin davasına yardım ettiği gibi, Filistin davası da Mısır’ı desteklemiştir. Filistin sorunu, Mısır diplomasisine canlılık, hareket özgürlüğü ve bölgesel liderlik ve prestijli uluslararası merkez için fırsat vermiştir. Evet, Mısır olmasaydı Filistin davası olmazdı. Bu büyük ilgi, Kral Faruk'un Filistin savaşa girmesinden bu yana devam ediyor. Mısır'ın Filistin davasına olan bağlılığı, 1940'lardan bu yana netleşmeye başladı.
Röportajın ikinci bölümünde yer alacak olan meseleler:
- Suud el-Faysal ve Musa arasında Tiran ve Sanafir davasıyla ilgili olarak neler yaşandı?
Türkiye ve İran’ın Körfez bölgesindeki rolü nedir?
- Bazı Arap ülkeleri, Arap Baharı’nın patlak vermesinin öncesinde Arap Birliği tarafından önerilen girişimi neden reddetti?
- Eski Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in Türkiye'nin Müslüman Kardeşler liderlerinin serbest bırakılması talebine verdiği tepki neydi?
- Savaştan birkaç gün önce BM ve Saddam Hüseyin arasındaki müzakerelerin başarılı bir şekilde sonuçlanmasına rağmen, neden Irak’ın vurulması yönünde karar alındı? Ahmed Ben Helli, Saddam Hüseyin’le görüştükten sonra Musa’ya ne dedi?
- Musa iki defa suikast girişimine maruz kaldı mı?
RÖPORTAJIN İKİNCİ BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYINIZ
RÖPORTAJIN SON BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYINIZ

Amr Musa: Finansör olduğu sürece terör bitmez



Gazze’de İsrail bombardımanlar ve kıtlık nedeniyle sivil ölümleri devam ediyor

Cuma günü Gazze'nin merkezindeki Nuseirat mülteci kampında şiddetli yetersiz beslenme sorunu yaşayan çocuğuna su veren Filistinli bir kadın (DPA)
Cuma günü Gazze'nin merkezindeki Nuseirat mülteci kampında şiddetli yetersiz beslenme sorunu yaşayan çocuğuna su veren Filistinli bir kadın (DPA)
TT

Gazze’de İsrail bombardımanlar ve kıtlık nedeniyle sivil ölümleri devam ediyor

Cuma günü Gazze'nin merkezindeki Nuseirat mülteci kampında şiddetli yetersiz beslenme sorunu yaşayan çocuğuna su veren Filistinli bir kadın (DPA)
Cuma günü Gazze'nin merkezindeki Nuseirat mülteci kampında şiddetli yetersiz beslenme sorunu yaşayan çocuğuna su veren Filistinli bir kadın (DPA)

Gazze Şeridi'nde İsrail’in düzenlediği bombardımanlar ve kıtlık nedeniyle siviller arasındaki ölümler her gün devam ederken, Mısır ve Katar'daki arabulucular, ABD'nin desteğiyle, ateşkes müzakerelerini yeniden canlandırmak ve son birkaç gündür yaşanan çıkmazın ardından İsrail ve Hamas'ı yeniden müzakere masasına oturtmak amacıyla yeni çözümler aramaya çalışıyor. Öte yandan İsrail'in Güvenlik İşleri İçin Küçültülmüş Bakanlar Kurulu (KABİNET) Gazze Şeridi'ni kademeli olarak işgal etmeyi amaçlayan bir planı oylamaya hazırlanıyor.

Hamas ve Ortadoğu müzakerelerine katılan diğer gruplardan kaynaklar, arabulucularla temasların fiilen devam ettiğini söylediler. Son iki gün içinde, Filistin müzakere heyetinin müzakerelerin eskisi gibi devam etmeye hazır olduğu ve İsrail'in müzakere heyetinin verdiği cevaba resmi olarak yanıt vermesini beklediği mesajı iletildi. Bunun amacının Gazze halkını savaşın daha fazla acısından kurtarmak olduğu vurgulandı.

ewrfre
Dün Gazze Şeridi'nin bir bölümünü gösteren Ürdün askeri uçağından çekilen hava fotoğrafı (Reuters)

Kaynaklara göre önümüzdeki günlerde Hamas heyeti ile arabulucular arasında bir toplantı düzenlenmesi için koordinasyon çalışmaları sürüyor. Arabulucuların, müzakereleri yeniden başlatmak için yeni bir zemin bulmaya çalıştıkları belirtiliyor. Ancak bu, İsrail'in kararlarından geri adım atıp bu sürece geri dönme olasılığına bağlı olabilir.

ABD merkezli haber sitesi Axios, ABD Başkanı Donald Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile İspanya’nın İbiza kentinde bir araya gelerek Gazze'deki savaşı sona erdirme ve Hamas’ın elinde tuttuğu tüm rehinelerin serbest bırakılması planını görüştüğünü bildirdi. Axios’a göre barışı sona erdirecek kapsamlı bir diplomatik çözüm için yeni bir öneri sunulmasının, İsrail'in Gazze şehrini işgal etmek için yeni bir saldırı planını geciktirebileceğini belirtti.

Axios, müzakerelere katılan bir kaynağın, Katar ve ABD'nin önümüzdeki iki hafta içinde taraflara sunulacak kapsamlı bir anlaşma önerisi hazırladığını söylediğini aktardı.

grty
Dün Gazze üzerinde bir nakliye uçağından yardım paketleri atan Ürdün Hava Kuvvetleri mensupları (Reuters)

İsrailli bir yetkili, Axios’a yaptığı açıklamada, savaşın Hamas ile olduğunu, ABD ile olmadığını, bu nedenle aradaki uçurumun çok büyük olduğunu ve bu aşamada kapsamlı bir anlaşmadan söz etmenin anlamsız olacağını söyledi.

İsrail ve ABD, Gazze Şeridi'nde Hamas'ın silahsızlandırılması ve tasfiye edilmesini içeren kapsamlı bir anlaşmadan bahsetmeye başladı. Anlaşma, Hamas'ın Gazze'nin geleceğine hiçbir şekilde müdahale etmemesini ve ilişki kurmamasını öngörüyor. Hamas ise İsrail'in Gazze Şeridi’nin güvenliğini sağlama ve yönetimi başka bir tarafa devretme önerisinin yanında bu durumu reddediyor ve İsrail güçlerinin Gazze'den çekilmesi, savaşın tamamen durdurulması, Gazze'nin yeniden inşası ve İsrail'in savaşın ertesi gününe müdahale etmemesi gibi birçok talebinde ısrar ediyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hamas’tan kaynaklar, İsrail ve ABD'nin dayatmalarının kabul edilemez olduğunu belirterek “Her sorun diyalogla çözülmeli, bize şartlar dayatılmamalı” dediler.

Sahadaki ve insani durum

Bu durum, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonlarının devam etmesi ve kıtlık nedeniyle insani krizin derinleşmesiyle eş zamanlı olarak gerçekleşiyor. Arap dünyası ve uluslararası toplumdan kuruluşlar tarafından yardım malzemeleri hava yoluyla bölgeye ulaştırılmaya devam edilse de, bu malzemeler büyük çapta yağmalanıyor ve pazarlarda yüksek fiyatlarla satılıyor.

dfrgthy
Dün Gazze Şeridi’nin orta kesimlerindeki Deyr el-Beleh'te havadan atılan gıda maddelerini toplamaya koşan Filistinliler (AP)

Gazze Şeridi’nin batısındaki Zeytun Mahallesi ve çevresi, Askula ve Sabra mahalleleri sakinleri, İsrail ordusunun talebi üzerine evlerini terk edip güneydeki Han Yunus’ta el-Mevasi'ye gitmeyi reddettikten sonra, İsrail Hava Kuvvetleri, söz konusu mahallelerin sakinlerine telefonla doğrudan ulaşarak binaları boşaltmalarını istedi ve 4 kattan fazla olan yüksek katlı binaları hedef alan operasyonlarını yoğunlaştırdı.

İsrail savaş uçakları, iki gün içinde ağır bombardımanlarla çevredeki 12'den fazla binayı ve evi yıkarak, bu bölgelerde kara harekatı için zemin hazırladı. İsrail güçleri, Gazze Şeridi'nde kara harekatı başladığından bu yana iki kez bu bölgelere girerek bazı kısımları yıkmıştı.

Bu gelişme, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kuzey ve merkezinde yoğun hava saldırıları ve topçu bombardımanının yoğunlaşmasıyla eşzamanlı olarak gerçekleşti. İsrail tankları, el-Mevasi bölgesinin sınırlarına özellikle de Esdaa bölgesine yaklaşırken, bu bölgeyi çeşitli yönlerden kuşatarak, içinde hareket eden herkesi hedef alacak şekilde ateş açmaya başladı.

İsrail'in dün sabah itibarıyla düzenlediği çok sayıda hava saldırısı ve operasyonlarda 25'ten fazla Filistinli öldürüldü. Bunların 12'si, özellikle Netzarim Koridoru yakınlarındaki ABD’nin yardım dağıtım noktası çevresinde yardım bekleyen kişilerdi.

cdfrgt
Cumartesi günü Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Jabalia'ya havadan atılan yardım paketinden aldığı gıda maddelerini taşıyan Filistinli bir çocuk (AFP)

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre Gazze Şeridi'ndeki hastanelere son 24 saat içinde (Cuma öğleden sonra ile Cumartesi arası) 39 ölü ve 491 yaralı ulaştı. Böylece İsrail’in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda ölen Filistinli sayısı 61 bin 369’a yaralanan Filistinli sayısı ise 152 bin 850’ye yükseldi. Bunların 9 bin 862'si, İsrail'in yaklaşık iki ay süren ateşkesten sonra saldırılarını yeniden başlattığı 18 Mart’tan bu yana öldürülenlerdi.

Öte yandan Arap dünyası ve uluslararası toplumdan uçakların attığı yardım kolilerinden birinin düşmesi sonucu bir çocuk öldü, bazıları ise çeşitli şekillerde yaralandı. Olay, Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nın batısında meydana gelirken yaklaşık iki hafta önce hava indirme operasyonlarının başlamasından bu yana üçüncü vaka olarak kayıtlara geçti.

Son 24 saat içinde hastanelere ulaşan yardım beklerken ölenlerin sayısı 21 olurken 341 kişi de yaralandı. Böylece ABD’nin geçtiğimiz mayıs ayı sonlarında Gazze'de yardım merkezleri açmasından bu yana yardım beklerken öldürülenlerin toplam sayısı bin 743'e, yaralananların sayısı ise 12 bin 590'a yükseldi.

Tüm bunların yanında yardım malzemelerine yönelik yağmalama ve pazarlarda satılması olayları devam ederken tüccarlara ait kamyonların pazara girmeye başlamasıyla ancak sayılarının halen sınırlı olmasıyla ve bu kamyonların da fiyatların sınırlı bir şekilde düşmesine katkıda bulunmasıyla, piyasadaki mal miktarının artması ve fiyatların düşmesi umut ediliyor.

Gazze'deki Filistin Hükümeti Basın Ofisi’ne göre Gazze Şeridi'ne girmesi beklenen kamyon sayısı 7 bin 800’ken bunların sadece bin 115’i girdi. Bu rakam, gerçek ihtiyaçların yüzde 14'ünü karşılamaya, ancak yeterken malların çoğu, İsrail işgalinin ‘açlık ve kaos mühendisliği’ politikası kapsamında kasıtlı olarak yaratılan güvenlik kaosu ortamında yağmalandı ve soyuldu.

Gazze Şeridi’nde insani koşullar giderek kötüleşirken kıtlık nedeniyle daha fazla sayıda insan yetersiz beslenme sorunu yaşıyor. Bu durumdan en çok bir yandan pazarlarda satılan ürünleri satın alamayan, diğer yandan da yağmalanma ve uluslararası kuruluşların yardım dağıtımında yetersiz kalması nedeniyle herhangi bir yardım alamayan, yoksul, savunmasız ve ötekileştirilmiş gruplar etkileniyor.

Gazze Sağlık Bakanlığı'nın son istatistiklerine göre son 24 saatte (cuma öğleden sonra ile cumartesi arası) yetersiz beslenme ve açlık nedeniyle 11 ölüm vakası kaydedildi. Böylece Gazze Şeridi’nde açlıktan ölenlerin sayısı 98’i çocuk olmak üzere 212'ye yükseldi.