​İran’dan seyir füzeleriyle donatılmış yeni denizaltı

Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Bender Abbas şehrinde seyir füzeleriyle donatılan Fatih denizaltısının açılışında (EPA)
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Bender Abbas şehrinde seyir füzeleriyle donatılan Fatih denizaltısının açılışında (EPA)
TT

​İran’dan seyir füzeleriyle donatılmış yeni denizaltı

Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Bender Abbas şehrinde seyir füzeleriyle donatılan Fatih denizaltısının açılışında (EPA)
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Bender Abbas şehrinde seyir füzeleriyle donatılan Fatih denizaltısının açılışında (EPA)

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ABD ile gerilimin arttığı bir dönemde seyir füzeleriyle donatılmış bir yerli üretim denizaltının tanıtımını yaptı.
Reuters’ın haberine göre Ruhani, Fatih isimli yerli üretim yeni denizaltının donanmaya katıldığını duyurdu. İran basını denizaltının, torpidolar, deniz mayınları ve sualtı konumundan su üstü hedeflere yönelik fırlatılabilecek seyir füzeleri dâhil modern silahlarla donatıldığı ve 600 ton ağırlığında olduğunu yazdı.
Ruhani’den Körfez vurgusu
İran Cumhurbaşkanı denizaltı için düzenlenen törende yaptığı konuşmada, İran’ın Körfez ülkeleri ile kardeşçe ve dostane ilişkiler kurmayı hedeflediğini belirterek, ABD ile olan bölge ilişkilerine sert eleştiride bulundu.
Atılan bu adım, İran Devrim Muhafızları Ordusu komutanın Zahedan’da yaşanan olaydan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) suçlamasından sonra geldi. Ruhani, ülkesinin bölgede hırslı olduğunu söylediğini reddederken, “Güçlü bir İran’ın topraklarda emelleri olduğunu düşünüyorlar. Ancak ABD’nin bölgeyi istikrarsızlaştırmasını görmüyorlar” dedi.
Devrim Muhafızlarından yeni tehdit
Ruhani’nin bu açıklamaları, ülkenin güneydoğusunda bulunan Devrim Muhafızları unsurlarını taşıyan otobüse yapılan saldırının ardından geldi. Olayda 40 kişi hayatını kaybederken çok sayıda kişide yaralandı.  
Devrim Muhafızları komutanı yaşanan olayın ardından Pakistan’ı tehdit ederken, Ruhani’den Suudi Arabistan ve BAE için harekete geçme talebinden bulundu. Komutan açıklamasında ayrıca, Devrim Muhafızlarının intikam alacağı vurgusu yaptı.
Mevrim Muhafızlarına yönelik gerçekleştirilen saldırının sorumluluğunu Ceyşul Adl isimli muhalif grup üstlendi.



ABD'de Ku Klux Klan bağlantılı vali adayı hakkında karar verildi

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP
TT

ABD'de Ku Klux Klan bağlantılı vali adayı hakkında karar verildi

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP

Bir eyalet yargıcı, Ku Klux Klan'la (KKK) bağlantılı olduğu bildirilen Missouri vali adayının, kendi partisinin onu adaylıktan çekme çabalarına rağmen oy pusulasında kalmasına karar verdi.

Missouri Cumhuriyetçi Parti Başkanlığı, Darrell McClanahan'ın ağustosta yapılacak Cumhuriyetçi Parti önseçiminin oy pusulasında yer almasını engellemek için dava açmıştı. Associated Press, Missouri Cumhuriyetçi Parti Başkanlığı'nın başlangıçta McClanahan'ı partiye kabul ettiğini ancak daha sonra Nazi selamı verirken çekilmiş fotoğraflarının ortaya çıkmasının ardından McClanahan'ı ihbar ettiğini bildirdi. 

Görsel kaldırıldı.
Fotoğrafta görülen Darrell McClanahan, Nazi selamı verirken çekilmiş fotoğrafları ortaya çıkınca Cumhuriyetçi Parti'nin kendisini görevden almak için dava açmasının ardından Missouri önseçim oy pusulasında yer almaya devam edecek (Darrell McClanahan)

Cuma günü Cole County Gezici Mahkemesi Yargıcı Cotton Walker, McClanahan'ın valilik yarışına katılabileceğine karar verdi.

The Guardian'a göre McClanahan'ın avukatı Dave Roland, mahkeme kararının parti liderlerinin "önseçim oy pusulasında kime yer verileceğini seçme konusunda neredeyse sınırsız bir takdir yetkisine" sahip olmamasını sağladığını belirtti. 

İftira ve İnkarla Mücadele Birliği'ne (Anti-Defamation League/ADL) göre adayın KKK'yle de bağları var. Kuruluş, 2022'de McClanahan'ın ırkçı ve antisemitik inançları savunan, KKK'den büyük ölçüde etkilenen Hristiyan Kimliği (Christian Identity) adlı tarikata bağlı olduğunu belirtmişti. McClanahan daha sonra 2022'de yayımlanan makale nedeniyle kuruluşa dava açmış ancak davası reddedilmişti.

ADL'ye göre 2019'da McClanahan, ABD'nin güneyinin ayrılmasını savunan beyaz üstünlükçü grup League of the South'a ait üyelik kartını paylaşmıştı. 

Bu, McClanahan'ın bir görev için ilk rekabet edişi değil. McClanahan 2022'de eyaletin ABD Senatosu için yapılan önseçiminde de yarışmış ve oyların yüzde 1'inden daha azını alarak kaybetmişti.

Vali adayı kendisini "beyaz yanlısı" diye tanımlamış ancak ADL'nin ırkçı ya da antisemitik olduğu iddialarını reddetmişti. Ayrıca KKK'ye hiç katılmadığını söyleyerek sadece bir yıllık "onursal üyelik" verildiğini öne sürmüştü.

Cumhuriyetçi Vali Mike Parson görevdeki son dönemini tamamlarken bu yaz McClanahan da önseçimde birkaç rakibiyle karşı karşıya kalacak. 

Cumhuriyetçi Parti'nin Missouri'deki bir başka radikal sağcı adayı da bu hafta tartışmaların ateşini fitillemişti. Missouri Eyalet Sekreterliği için yarışan Valentina Gomez, perşembe günü LGBTQ+ topluluğunu aşağılayan bir video yayımlamıştı.

Gomez, "Amerika'da istediğiniz her şey olabilirsiniz" demişti.

Güçsüz ve eşcinsel olmayın. Güçlü durun be!

Daha sonra videoda Gomez'in elinde silah tuttuğu bir fotoğraf gösteriliyor.

Video anında tepki çekerken, kullanıcılar bu tuhaf videoyla dalga geçmiş ve LGBTQ+ karşıtı bu açıklamayı kınamıştı. Önceki aylarda Gomez, LGBTQ temalı kitapları alev silahıyla yaktığı bir video yayımlamıştı. X kısa bir süre sonra bunun "X'in Nefret İçeren Davranış kurallarını ihlal edebileceğini" belirterek videoyu kısıtlamıştı. 
Independent Türkçe


Eseri yapan ressam açıkladı: Kral Charles'ın portresi neden kırmızı?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Eseri yapan ressam açıkladı: Kral Charles'ın portresi neden kırmızı?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Kral III. Charles'ın son portresini çizen sanatçı, eserin neden bu kadar kırmızı olduğunu açıkladı.

Salı günü Buckingham Sarayı'nda Kral tarafından açılışı yapılan Jonathan Yeo imzalı tabloda Charles, kırmızı bir arkaplanda Galler Muhafızları üniformasıyla resmedildi.

Sıradışı portre kraliyet hayranları ve sosyal medya kullanıcıları arasında görüş ayrılığına neden oldu. Bazıları geniş kırmızı alanların kendilerini "rahatsız" ettiğini ve hükümdarın "cehennemde" gibi göründüğünü belirtti. 

Yeo karışık tepkileri erkenden "atlattığını" ve portrenin internette yarattığı mimlerle eğlendiğini söyledi.

Sunday Times'a verdiği röportajda, “Küçük kızım bu resimle ilgili TikTok'taki tüm çılgın şeyleri bana göstermeye çok hevesliydi" dedi.

17 yaşında ve... Resimle ilgili tüm komplo teorileriyle, satanist ve İlluminati'den olduğumu söyleyerek hayatının en güzel gününü geçirdi.

Yeo, "Bir resim üzerinde ne yaparsanız yapın, anlattığınız hikayenin ne kadar açık olduğunu düşünürseniz düşünün, birileri ondan başka bir anlam çıkaracaktır" diye ekledi.

Portrede neden bu kadar çok kırmızı kullanmayı seçtiğine gelince 53 yaşındaki sanatçı, bununla Kral'ın parlak renkli üniformasını tonlamak ve dikkati dağıtmak istediğini söyledi.

Gazeteye verdiği röportajda "Kırmızının gerçekten dikkat dağıtacağını düşündüm" diyen sanatçı, sadece üniformanın kırmızı kalması yerine tüm tabloyu kıpkırmızı yapmayı tercih ettiğini sözlerine ekledi.

Yeo, "Bunun psikolojik bir arka planı da olabilir çünkü bu resmi yaparken [Mart 2023'te] kalp krizi geçirdim" dedi.

Ama kesinlikle bunların hiçbirinin bilincinde değildim. Sadece bu rengi beğendim.

Yeo daha önce hiç böyle bir şey yapmadığı için Kral'ın madalyalarını ve üniformasını çizerken zorlandığını açıkladı.

Sanatçı, "Muhtemelen madalyalar üzerinde yüzden daha uzun zaman harcadım çünkü başladığımda yüzü nasıl yapmak istediğimi biliyordum" dedi.

Madalyaları resmettikçe ilk gördüğünüz şey o oluyordu çünkü çok parlaklardı. Bununla ilgili olmasını istemedim ama orada bir yerde olmaları gerekiyordu. Onları ekliyordum sonra çok fazla geliyordu ve siliyordum. Bu bir ekleme çıkarma süreciydi.

2,5 metreye 2 metre boyutlarındaki yeni resim, 2020'de o zamanki Galler Prensi'nin The Drapers' Company üyeliğinin 50. yılını kutlamak üzere sipariş edilmişti. 

Yeo, Charles daha Galler Prensi iken Haziran 2021'de Highgrove'da ve daha sonra Clarence House'da olmak üzere 4 kez Kral'la bir araya gelmişti. Son görüşme Kasım 2023'te Clarence House'da gerçekleşmişti. 

Portre, 16 Mayıs'tan 14 Haziran'a kadar Londra'daki Philip Mould Gallery'de bir ay boyunca halkın ziyaretine açık olacak. Philip Mould Gallery'ye girişler ücretsiz.
Independent Türkçe


ABD ve Çin ekonomileri ‘ayrışmanın’ eşiğinde mi?

Pekin'deki Leapmotor showroomu (EPA)
Pekin'deki Leapmotor showroomu (EPA)
TT

ABD ve Çin ekonomileri ‘ayrışmanın’ eşiğinde mi?

Pekin'deki Leapmotor showroomu (EPA)
Pekin'deki Leapmotor showroomu (EPA)

ABD Hazine Bakanı Janet Yellen bir yıldan biraz daha uzun bir süre önce yaptığı bir konuşmada, Washington'un Çin'den kopmaya çalışmadığını, iki ekonomi arasındaki ‘tam ayrılığın’ her iki ülke için de ‘felaket’ olacağını söylemişti.

Bu açıklamadan bir hafta sonra ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in bir ifadesini ödünç alarak ABD'nin ‘riskleri azaltma’ politikası izlediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Financial Times'tan aktardığına göre bu söylem, ABD'nin Çin'in yükselişini kısıtlamak için teknolojiyle ilgili ihracat kontrolleri gibi önlemler aldığı yönündeki Çin eleştirilerini çürütmeyi amaçlıyordu.

Biden yönetimi yetkilileri, şüpheli bir Çin casus balonunun ABD üzerinde uçmasının ardından dibe vuran ilişkileri dengelemeye çalışırken bile Çin'in ABD'nin ulusal ve ekonomik güvenliğini korumak için önlemler almaya devam edeceğini anlamasını istedi.

Gerilen ilişkiler bu hafta Başkan Joe Biden'ın Çin'den ithal edilen elektrikli arabalara ve diğer temiz enerji ürünlerine uygulanan gümrük vergilerini sert bir şekilde arttırmasıyla yeniden gündeme geldi.

Pekin, ABD Başkanı'nı ‘Çin'le kopuş arayışında olmama’ sözünden dönmekle suçlarken, eleştirmenler de Biden'ı Kasım ayındaki başkanlık seçimlerinde önemli seçim savaş alanları olan Pensilvanya ve Michigan gibi eyaletlerde mavi yakalı işçilere dalkavukluk yapmakla suçladı.

Bazıları ise Demokrat başkanın gümrük vergilerini, bu yılki Beyaz Saray yarışında Cumhuriyetçi rakibi Donald Trump'tan daha sert görünmek için bir silah olarak kullanıp kullanmadığını sorguladı. 2018'de Çin'e karşı bir ticaret savaşı başlatan Trump, kısa süre önce Çin'den ABD'ye yapılan tüm ithalata yüzde 60 vergi getirme sözü vermişti.

Washington'daki uzmanlar, ABD sanayisini korumak için gümrük vergilerinin kullanılmasının yararlarını tartışırken, bu hafta açıklanan önlemleri bir ‘ayrışma’ ya da yeni bir ticaret savaşının işareti olarak değerlendirenlerin sayısı azdı.

Center for a New American Security düşünce kuruluşunda ticaret uzmanı olan Emily Kilcrease, Pazartesi günü elektrikli araçlar ve bataryalar da dahil olmak üzere diğer temiz teknoloji ürünleri için açıklanan yüksek vergilerin ‘riskten arındırma gündeminin yoğunlaştırılması’ olduğunu belirtti.

Riskten arındırma, Pekin'den gelen güvenlik tehditlerini azaltmaktan ABD'nin Çin tedarik zincirlerine olan bağımlılığını çeşitlendirmeye kadar her şeyi kapsayan bir terim.

Kilcrease, “Biden, ABD-Çin rekabetinin merkezinde yer alan sektörleri hedef aldı, ancak yeni bir faktör ekledi: tarifeler. İhracat kontrolleri gibi varsayılan politika araçları, Çin'in halihazırda önemli bir kapasiteye sahip olduğu teknoloji alanlarında tamamen etkisizdir ve bazı durumlarda aşırı kapasiteye sahiptir” ifadelerini kullandı.

Trump yönetiminde Beyaz Saray'ın eski ticaret yetkililerinden biri olan Clete Willems ise yeni önlemlerin belirli sektörlere odaklanmasını yansıtmak için farklı bir terim kullandı. Willems, “Tam ayrıştırma ile sadece riskten arındırma arasında çok büyük bir uçurum var. Bu stratejik ayrıştırmadır” dedi.

Pazartesi gününe kadar Biden, Çin'in yarı iletkenler gibi gelişmiş ABD teknolojisini elde etmesini önlemek için büyük ölçüde güvenlikle ilgili önlemlere odaklanmıştı. Sullivan, yapay zekâ gibi kilit sektörlere odaklanan bu dar stratejiyi ‘yüksek çitli küçük bahçe’ yaklaşımı olarak tanımladı.

Salı günü bazılarının sorduğu soru, Biden'ın Trump'la birlikte ABD'nin sanayi kuşağında kur yaptığı mavi yakalı seçmenlere hitap etme konusunda rota değiştirip değiştirmediğiydi.

Trump'ın ticaret savaşı sırasında 300 milyar dolar değerinde Çin malına uyguladığı gümrük vergilerinin yasal olarak gözden geçirilmesinden sonra, gümrük vergileri getirildiğinde eleştiren Biden, vergileri olduğu gibi korudu, ancak temiz enerji ürünlerine başka vergiler ekledi.

Willems, “Gördüğünüz şey, açıkça siyasi olarak motive edilmiş çok sayıda sembolizmdir” dedi.

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nde ticaret uzmanı olan Emily Benson, Biden'ın yeni tarife rejiminde hedeflenen her bir ürüne bakmanın önemli olduğunu belirtti. Örneğin, elektrikli otomobil ithalatını caydırmak, Çin otomobil sektörü ile ABD ekonomisinin ‘başlangıçta büyük ölçüde iç içe geçmediği’ göz önüne alındığında, bir ayrıştırma örneği değildi.

Benzer şekilde, Çin yarı iletkenlerine uygulanan gümrük vergilerinin ikiye katlanarak yüzde 50'ye çıkarılmasının etkisi sınırlı olacaktır, çünkü ABD çok az çip ithal ediyor. Buna karşın, çip içeren bitmiş ürünlerin hedef alınması, ayrışmaya doğru yeni bir adım olacak.

Dış İlişkiler Konseyi'nde (Council on Foreign Relations) ticaret uzmanı olan Brad Setser, gümrük vergilerinin en iyi açıklamasının Washington'un Çin'in ABD'de gelişmekte olan temiz enerji sektörünün bazı bölümlerinde yer edinmesini engellemeye çalışması olduğunu ifade etti.


Deniz samurlarının dişlerini nasıl koruduğu tespit edildi

Deniz samurları aletler sayesinde daha çok yiyeceğe erişiyor (Chris Law/Reuters)
Deniz samurları aletler sayesinde daha çok yiyeceğe erişiyor (Chris Law/Reuters)
TT

Deniz samurlarının dişlerini nasıl koruduğu tespit edildi

Deniz samurları aletler sayesinde daha çok yiyeceğe erişiyor (Chris Law/Reuters)
Deniz samurları aletler sayesinde daha çok yiyeceğe erişiyor (Chris Law/Reuters)

Deniz samurlarının dişlerine zarar vermemek için kabuklu canlıları yerken aletler kullandığı tespit edildi. Ayrıca bu su samuru türünün dişileri aletleri daha çok kullanıyor. 

Şempanze ve yunus gibi hayvanların aletlerden yararlandığı bilinirken, Kaliforniya deniz samurlarını (Enhydra lutris nereis) inceleyen bilim insanları bu türlerin de karınlarını doyurmak için farklı araçlar kullandığını gözlemledi.

Nesli tükenme tehlikesi altındaki Kaliforniya deniz samuru popülasyonu halihazırda 3 bin civarında. Araştırmacılar, Amerikan eyaletinin kıyısında yaşayan bu hayvanların 196'sını takip ederek beslenme alışkanlıkları ve ağız sağlıkları hakkında bilgi edindi.

Hakemli bilimsel dergi Science'ta perşembe günü yayımlanan çalışmada deniz samurlarının taş ve kabuğun yanı sıra çöpte buldukları şişe gibi araçları kullandığı kaydedildi. Yengeç, midye, deniz tarağı ve deniz salyangozu gibi sert kabuklu canlıların kabuğunu bu aletlerle açtıkları gözlemlendi. Araştırmacılar bir taşı örs gibi kullanarak bir deniz canlısının kabuğunu açan bir Kaliforniya deniz samurunun görüntülerini de kaydetti:

Araştırmacılar başka besin kaynakları olmadığı zamanlarda hayatta kalmak için bu kabuklu hayvanları yemek zorunda kalan deniz samurlarının, dişlerini de koruması gerektiğini belirtiyor. Kabuğu ağızlarıyla açmaya kalkarlarsa dişleri zarar görüyor ve bu da açlıktan ölmelerine neden olabiliyor. 

Bilim insanları dişi deniz samurlarının aletleri daha fazla kullandığını ve dişlerinde daha az hasar olduğunu gözlemledi. Çalışmayı yürüten evrimsel biyolog Chris Law "Deniz samurları dişleri olmadan yemek yiyemez ve ölür" diyerek şöyle ekliyor: 

Dişiler muhtemelen daha fazla alet kullandığından dişlerinde genel olarak biraz daha az hasar görülüyor.

Araştırmacılar yavruları doğuran ve büyüten dişilerin, araçlardan yararlanarak daha fazla kalori almayı başardığını düşünüyor. Erkeklerden daha küçük boyuttaki dişiler bu sayede sert kabuklu hayvanları yemeyi başarıyor. Law şöyle belirtiyor:

Alet kullanan dişilerin, kafaları erkeklerden daha küçük olmasına ve bir şeyi onlar kadar güçlü ısıramamasına rağmen, alet kullanan ve kullanmayan erkeklere kıyasla yüzde 21 ila 35 daha sert avları tükettiğini tespit ettik.

Bonobo, şempanze ve yunusların dişilerinin de erkeklerden daha fazla alet kullandığı biliniyor.

Law, bundan sonra alet kullanan deniz samurlarının üreme başarısının daha yüksek olup olmadığını incelemeyi planlıyor.

Independent Türkçe, Popular Science, BBC, Science


Diyabet kaynaklı hastalık riski erkeklerde daha fazla çıktı

Kronik bir hastalık olan diyabet, pankreasın yeterli miktarda insülin salgılayamaması sonucu meydana geliyor (Reuters)
Kronik bir hastalık olan diyabet, pankreasın yeterli miktarda insülin salgılayamaması sonucu meydana geliyor (Reuters)
TT

Diyabet kaynaklı hastalık riski erkeklerde daha fazla çıktı

Kronik bir hastalık olan diyabet, pankreasın yeterli miktarda insülin salgılayamaması sonucu meydana geliyor (Reuters)
Kronik bir hastalık olan diyabet, pankreasın yeterli miktarda insülin salgılayamaması sonucu meydana geliyor (Reuters)

Erkeklerin diyabet komplikasyonları yaşama riskinin kadınlardan daha yüksek olduğu bulundu.

Avustralya'daki Sidney Üniversitesi'nden bilim insanlarının yaptığı araştırmada, tip 1 ve tip 2 diyabetten muzdarip erkeklerin, hastalık komplikasyonlarını yaşama ihtimalinin kadınlara kıyasla yüzde 51 daha fazla olduğu belirtildi. 

45 yaş ve üstü 25 bin 713 diyabet hastasından 10 yıl boyunca toplanan verilerin incelendiği araştırma, hakemli dergi Journal of Epidemiology & Community Health'de 16 Mayıs'ta yayımlandı.

Hastaların neredeyse yarısı 60 ila 74 yaşlarındaydı. Grupta 14 bin 697 erkek, 11 bin 16 kadın yer alıyordu.

Araştırmaya göre gruptaki erkeklerin yüzde 44'ü diyabet kaynaklı kardiyovasküler hastalık, yüzde 57'si de göz hastalığı yaşadı. Kadınlar içinse bu oranlar yüzde 31 ve yüzde 61 oldu.

Benzer şekilde, diyabet nedeniyle erkeklerin yüzde 25'inde bacak ve ayak rahatsızlıkları, yüzde 35'inde de böbrekle ilgili hastalıklar oluştu. Kadınlardaysa aynı komplikasyonlar için oranlar yüzde 18 ve yüzde 25 olarak belirlendi. 

Çalışmada genel olarak erkeklerin, kadınlara kıyasla diyabet kaynaklı kardiyovasküler hastalığa yakalanma ihtimalı yüzde 51, bacak ve ayak rahatsızlığına yakalanma ihtimali yüzde 47, böbrek hastalığına yakalanma ihtimali de yüzde 55 daha yüksek çıktı. 

Bilim insanları erkeklerin yaşam tarzı değişiklikleri yapma, önleyici ilaçlar alma veya sağlık kontrolüne gitme alışkanlıklarının, kadınlarınkine kıyasla daha zayıf olduğunu, farkların bundan kaynaklanmış olabileceğini söyledi. 

Araştırmacılar, hedefe yönelik tedavilerin geliştirilebilmesi için, erkeklerle kadınlar arasındaki komplikasyon farklarının oluşmasını sağlayan nedenlerin daha detaylı incelenmesi gerektiğini belirtti.

Independent Türkçe, News Medical, Everyday Health


Küba'da kriz: En önemli sektörlerden biri "neredeyse yok oldu"

Şeker sektörünü de vuran yakıt kıtlığı nedeniyle Küba'da uzun kuyruklar oluşuyor (Reuters)
Şeker sektörünü de vuran yakıt kıtlığı nedeniyle Küba'da uzun kuyruklar oluşuyor (Reuters)
TT

Küba'da kriz: En önemli sektörlerden biri "neredeyse yok oldu"

Şeker sektörünü de vuran yakıt kıtlığı nedeniyle Küba'da uzun kuyruklar oluşuyor (Reuters)
Şeker sektörünü de vuran yakıt kıtlığı nedeniyle Küba'da uzun kuyruklar oluşuyor (Reuters)

Küba'daki ekonomik kriz, ülke ticaretinde önemli yere sahip şeker sektörünü çökmenin eşiğine getirdi.

Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısı BBC'nin haberinde, yüksek enflasyon, temel ürünlerde kıtlık ve onlarca yıldır süren ABD ambargosu nedeniyle "özellikle şeker ticaretinde durumun iç karartıcı hale geldiği" belirtildi. 

Resmi rakamlara göre geçen yıl Küba'nın ham şeker üretimi 350 bin ton oldu. Bu, ülke tarihindeki en düşük seviye. 2019'daysa söz konusu rakam 1,3 milyon tondu. 

Başkent Havana'daki düşünce kuruluşu Küba Ekonomisi Çalışmaları Merkezi'nden Juan Triana, "Bu bir felaket. Artık Küba'da şeker endüstrisi diye bir şey neredeyse kalmadı" dedi. 

"Küba'nın 19. yüzyılın ortalarında ürettiği miktarda şeker üretiyoruz" diyen Triana, söz konusu gerilemenin ülke ekonomisini ayakta tutan rom ihracatını da vurduğuna dikkat çekti. Bu içki büyük oranda şeker kamışının damıtılmasıyla elde ediliyor.

BBC'nin analizinde, şeker sektöründeki sorunlarda eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Havana hükümetine yaptırımları ağırlaştırarak izlediği "maksimum baskı" politikasının önemli rol oynadığı belirtildi. ABD Başkanı Joe Biden'ın da seçim vaatlerine rağmen bu politikada ciddi bir değişikliğe gitmediği aktarıldı. 

Diğer yandan Havana hükümetinin şeker endüstrisine gerekli önemi göstermediğine de işaret edildi. Yönetimin ağırlıklı olarak turizmi desteklediği, bu nedenle devlet yardımlarının sadece yüzde 3'ünün şeker sektörüne yapıldığı belirtildi. 

Şeker kamışı işçilerinden Miguel Guzman, "Yeterli sayıda kamyon yok ve yakıt sıkıntısı nedeniyle bazen günlerce iş yapamıyoruz" dedi.

Devlete ait şeker şirketi Azcuba'nın iletişim direktörü Dionis Pérez de ülkedeki fabrikaların çoğunun kapandığını söyledi.

Havana yönetimi, 1 Mart itibarıyla benzin fiyatına 5 kat zam yapmıştı. Son dönemde gıda, ilaç ve yakıt kıtlığının yanı sıra elektrik kesintileriyle boğuşan ülkede martta hükümet karşıtı protestolar düzenlenmişti. 

ABD'nin Küba'ya yönelik ambargoları ilk kez 1960'da başlatıldı ve ilerleyen yıllarda kapsamı daha da genişletildi. 

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun (BMGK) 2 Kasım 2023'teki oturumunda, ambargonun kaldırılmasını talep eden karar tasarısı, 1 çekimser ve 2 "hayır" oyuna karşı 187 oyla kabul edilmişti. ABD ve İsrail "hayır" oyu verirken Ukrayna çekimser oy kullanmıştı.

Öte yandan ABD'nin Küba'ya yönelik ambargosunu kaldırmasına dair karar tasarısı 2012'den bu yana her yıl BMGK'da kabul ediliyor. Fakat bağlayıcılığı bulunmayan BMGK kararı sadece tavsiye niteliği taşıyor ve uluslararası toplumun tutumunu gösteriyor.

Independent Türkçe, BBC, Reuters


19 Mayıs Türkiye genelinde düzenlenen törenler ile kutlanıyor

Fotoğraf: gsb.gov
Fotoğraf: gsb.gov
TT

19 Mayıs Türkiye genelinde düzenlenen törenler ile kutlanıyor

Fotoğraf: gsb.gov
Fotoğraf: gsb.gov

Ülke genelinde düzenlenen törenlerle 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlandı.

Etkinlikler kapsamında öğrenciler ve vatandaşlar, bazı şehir caddelerinde Türk bayrakları ile yürüyüş düzenledi.

İl ve ilçe meydanlarında düzenlenen törenlerde, Atatürk Anıtı'na çelenk bırakıldı.

Etkinlikleri kapsamında Anıtkabir'de tören düzenlendi. Törene Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak ve öğrenciler katıldı.

Tören sonrası etkinlikler, gün içinde devam edecek.

Gençlik ve Spor Bakanı Anıtkabir'i ziyaret etti.

Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Osman Aşkın Bak, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla temsilci gençler ve sporcularla beraber Anıtkabir'i ziyaret etti.

Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Osman Aşkın Bak, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinlikleri kapsamında beraberindeki heyetle Anıtkabir'e ziyarette bulundu.

Bakan Dr. Osman Aşkın Bak ve beraberindeki heyet, Türk bayrakları taşıyan gençlerle Aslanlı Yol'dan yürüyerek Atatürk'ün mozolesine geldi.

Mozoleye çelenk koyan Bakan Bak, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Misak-ı Milli Kulesi'nde Anıtkabir Özel Defteri'ni imzaladı.

Bakan Bak, Anıtkabir Özel Defteri'ne şunları yazdı:

"Aziz Atatürk, Türk gençliğine armağan ettiğiniz 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle gençlerimizle beraber manevi huzurunuzdayız. Milli Mücadele'nin meşalesini yakmanızın üzerinden tam 105 yıl geçti. Tarihin akışını değiştiren o meşale, bugün Türk milletinin ve gençliğinin ruhunda aynı heyecan, umut ve inançla yanıyor. Gençlerimiz, kendilerine emanet edilen canımızdan aziz bu vatanı aydınlık yarınlara taşımak için tüm gücüyle çalışırken, biz de onları, her gün gelişen, güçlü imkanlarla destekliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci yüzyılında da aşkla yılmadan çalışarak ülkemizi ve bayrağımızı her alanda yüceltmeye devam edeceğiz. Eğitimde, bilimde, sanatta, sporda dünyaya iz bırakan, yol açan, öncülük eden gençlerimizle omuz omuza vererek emanetinize sadakat ve vefa ile sahip çıkacağız. Dün olduğu gibi bugün de Türkiye'nin en büyük gücü, gençliği, gençliğin en büyük gücü ve ilham kaynağı ise köklerinden gelen inanç ve kararlılıktır. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle zatıalinizi ve milletin istiklali, istikbali yolunda canla başla mücadele etmiş tüm kahramanlarımızı saygı, rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhunuz şad olsun."

Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Osman Aşkın Bak, daha sonra gençlerle sohbet ederek hatıra fotoğrafı çektirdi.


Biden Martin Luther King Üniversitesi'ni ziyaret ederken, Filistinlilere destek gösterileri düzenlenmesi bekleniyor

ABD Başkanı Joe Biden dün (cumartesi) Atlanta'daydı. (AP)
ABD Başkanı Joe Biden dün (cumartesi) Atlanta'daydı. (AP)
TT

Biden Martin Luther King Üniversitesi'ni ziyaret ederken, Filistinlilere destek gösterileri düzenlenmesi bekleniyor

ABD Başkanı Joe Biden dün (cumartesi) Atlanta'daydı. (AP)
ABD Başkanı Joe Biden dün (cumartesi) Atlanta'daydı. (AP)

ABD Başkanı Joe Biden bugün (Pazar), sivil haklar mücadelesinin sembol ismi Martin Luther King'in okuduğu üniversitede, Filistinlileri destekleyen ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşını reddeden gösterilerle karşılaşabilecek olmasına rağmen, siyahi seçmenlerin ilgisini çekmeye çalışacak.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre Biden’ın Morehouse College'da yapacağı konuşma, son haftalarda ABD kampüslerinde düzenlenen Filistin yanlısı gösterilerden bu yana Başkan ile öğrenciler arasındaki en doğrudan yüzleşme olacak.

Tarihsel olarak siyahilerin gittiği bir üniversite olan Morehouse'daki öğrenciler, Ekim ayında Hamas'a karşı başlatılan savaştan bu yana İsrail'e verdiği destek nedeniyle, üniversite yönetimine, Demokrat başkanın konuşmasını iptal etme çağrısında bulunmuştu.

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre Cuma günü yaptığı açıklamada, Biden'ın “barışçıl gösterilere saygı duyacağını” ifade ederek, “bunu nasıl ele alacağına ve ilerleyeceğine Morehouse'un karar vereceğini” belirtti.

Jean-Pierre, “Etkili bir konuşma olacağını düşünüyorum. Bence bu konuşmanın önemi daha da artacak” şeklinde konuştu.

Şarku’l Avsat’ın NBC'den aktardığı habere göre bir Beyaz Saray yetkilisi, 81 yaşındaki Demokrat başkanın ziyareti öncesinde gerginliği azaltmak amacıyla kısa süre önce öğrenciler ve üniversite yetkilileriyle bir araya geldi.

Beyaz Saray'da ikinci dönem için aday olan Biden, Morehouse'a gelerek üniversitede eğitim görmüş olan sivil haklar hareketi kahramanını onurlandırmak istese de protestocular, Martin Luther King'in savaşa, özellikle de 1960'lardaki Vietnam Savaşı'na karşı olduğunu vurguluyor.

Gazze Şeridi'nde İsrail ile Hamas arasındaki savaşa karşı düzenlenen gösteriler konusunda başlangıçta sessiz kalan Biden, polisin oturma eylemlerini dağıtmak ve protestocuları gözaltına almak için defalarca müdahale ettiği üniversite kampüslerinde ‘düzenin hâkim olması gerektiğini’ açıkladı.

Alarm verici anketler

Bu güçlü muhalefet, Demokrat adayın 2020'de Donald Trump'ı yenmesine yardımcı olan iki grup olan ABD'deki siyahi ve genç seçmenlerin desteğini kazanmakta yaşadığı zorlukları yansıtıyor.

Demokratlar, Cumhuriyetçi rakiplerinin Beyaz Saray'a geri dönmesini engellemeye çalışırken, Kasım 2024'te yapılması planlanan başkanlık seçimlerinde bu iki grup (siyahi ve genç seçmenler) yine çok önemli olacak.

New York Times'ın Siena Centre ile iş birliği içinde gerçekleştirdiği bir ankete göre, Trump'ın 5 Kasım'daki seçimlerde siyahilerin yüzde 20'sinin oyunu alması bekleniyor ki bu da 2020'de aldığı oyların neredeyse iki katı. Bu, Cumhuriyetçi bir aday için rekor olacak ve söz konusu seçmen kitlesinin Demokrat rakibine yabancılaşmasını yansıtacak.

Bunun olmasını engellemek amacıyla Biden Cuma günü Washington'daki Afro-Amerikan Kültürü ve Tarihi Ulusal Müzesi'nde yaptığı konuşmada, ‘ülke genelinde çeşitliliğe, eşitliğe ve kapsayıcılığa saldıran’ rakibinin ve destekçilerinin ‘aşırıcılığını’ eleştirdi.

Başkan ayrıca Perşembe günü Beyaz Saray'da, 1954 yılında ABD Yüksek Mahkemesi'nin okul ayrımcılığını yasaklayan ve ABD yurttaşlık hakları hareketinde bir dönüm noktası olan Brown v. Board of Education of Topeka davasının davacıları ve aileleriyle bir araya geldi.

ABD Başkanı kampanyasına bugün ülkenin kuzeydoğusunda bulunan Detroit'te devam edecek ve burada ülkenin başlıca sivil haklar örgütü NAACP'ye (Siyahi İnsanların Gelişmesi İçin Ulusal Birlik) hitap edecek.


Arzu edilen etik ile erdemsiz siyaset hakkında

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Arzu edilen etik ile erdemsiz siyaset hakkında

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Husam İytani

Herhangi bir çağdaş olguda etik ile siyasi veriler arasında bir ayırıcı çizgi çizmek, otomatik veya kolay bir süreç değildir. Sonuçları her zaman bunu yapan kişinin lehine değildir. Çünkü bir faktörün ilerleyişine aşırı şekilde bağlılık göstermek ve ona değer olarak öncelik vermek çoğu zaman hem siyaset hem de etiğin birlikte ortadan kalkmasına yol açar.

Etik ve siyaset iç içe geçer, karışır ve birini diğerinden çıkarmak beyhude bir mesele haline gelir.

ABD ve Avrupa üniversitelerindeki öğrenci gösterilerini ele alıp, katılımcıların etik üstünlüğünü, sloganlarını ve taleplerini göz önünde bulundurarak onları siyasi olarak değerlendirmek istersek, hızlı bir analiz ile bunun Joe Biden yönetimi ile İsrail arasındaki derin ittifakı gösterdiğini görürüz. Bu ittifakın amacı, Hamas hareketini yenilgiye uğratmak, Gazze Şeridi'nin yönetici organı konumuna geri dönmesini engellemek ve silahlı varlığına son vermektir. Washington'un İsrail ordusuna uçaklarda kullanacağı füzelerin sevkiyatını askıya almasının ardından ortaya çıkan anlaşmazlığı, Amerikalılar görüş farklılığı bağlamına yerleştirirken, Binyamin Netanyahu ve hükümetindeki aşırı dinci sağ korosu, bunu İsrail'in kendisini savunmasını engelleme girişimi olarak göstermeye çalıştı.

Biden'ın 7 Ekim saldırısını takip eden ilk saatlerden bu yana İsrail'e verdiği mutlak desteğe Arap Amerikalıların dile getirdiği derin itiraza, Amerikan yönetiminin gösterilere tepkisi, öğrencilerin tutuklanması ve binlerce öğrencinin geleceğinin yok edilmesi noktasına varılması ekleniyor. Bu iki faktörün birleşimi, Biden'ın gençlerin ve Arap Amerikalıların oylarını kazanma konusunda zaten zayıf olan şansına ciddi bir darbe indirecek. Biden'ın başkanlık seçimleri kampanyasına Demokrat adayın göç politikasının başarısızlığı ve ileri yaşına, tökezlemelerine ve gaflarına güçlü bir şekilde odaklanılması gibi başka zayıflık faktörleri de ekleniyor. Bu durumda görünen o ki tüm soruşturmalara ve popülist söylemlere rağmen Cumhuriyetçi aday Donald Trump'a Beyaz Saray'a dönme konusunda ciddi bir şans veren kamuoyu yoklamaları, Amerikan toplumundaki derin kutuplaşma durumu göz önüne alındığında büyük bir güvenilirliğe sahip.

Buraya dikkatli bakıldığında öğrencilerin, istemeden ve dilemeden, İsrail'in işgal altındaki Suriye’nin Golan bölgesini ilhak etmesini tanıyan ve Amerikan büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyan Trump'ın, Biden’a karşı önemli bir ilerleme kaydetmesini sağladıkları görülüyor. Hem de Demokrat Parti'nin yıldızlarından biri olduğu dönemde Kongre'de yaptığı ünlü konuşmasında Biden’ın kendisinin de, ABD'nin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana gerçekleştirdiği en önemli eylemin "İsrail'e yatırım yapmak" olduğu değerlendirmesinde bulunmasına rağmen.

Dikkatli bakıldığında öğrencilerin, istemeden ve dilemeden, İsrail'in işgal altındaki Suriye’nin Golan bölgesini ilhak etmesini tanıyan ve Amerikan büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyan Trump'ın, Biden’a karşı önemli bir ilerleme kaydetmesini sağladıkları görülüyor.

İki pozisyon arasındaki etik çizgi nerede?

Öğrenciler doğal olarak Trump'ın kampanyasına destek vermek istemiyorlar. Aynı zamanda İsrail'in Gazze'deki katliamına yönelik mutlak Amerikan desteğinin devam etmesini de istemiyorlar. Ne var ki etik yükseklik savunucularının nefret ettiği ve küçümsediği "gerçeklik" şu denklemi dayatıyor: Biden'a ister destek verin ister muhalif olun, başkanlık seçimleri sonrasında Beyaz Saray'da kimin ikamet edeceğine bakılmaksızın ABD'nin İsrail'e desteği devam ediyor. Buradan hareketle madem ki Trump ile Biden aynı, o zaman öğrencilerin katliamı reddettiklerini ifade etmek için gösteri yapmalarının daha iyi olacağını söyleyenler olabilir. Buna karşılık bazıları da, sonuç aynı olduğu sürece, yani ABD'nin İsrail'e desteği her türlü devam edecekse, öğrencilerin gösteri yapıp üniversitelerinin meydanlarında çadır kurmalarının veya hiçbir şey yapmamalarının bir önemi olmadığını söyleyecektir. Başka bir deyişle, “etiği” bir eylem kılavuzu olarak benimsemek kolay, ancak seçimler söz konusu olduğunda siyasi etkinliğini hesaplamak zor. Basitleştirme çoğu zaman eleştirel düşünmeyi, verilerin çokluğunu ve örtüşmesini hesaba katmayı reddetmenin bir işaretidir.

Kendisini etik açısından üstün görse bile bir tutumun tam tersine dönüşmesine, düşmanlarına hizmet eder hale gelmesine başka örnekler de mevcuttur. Post-kolonyal ekollerin takipçileri ekranlarda rakiplerini alt edip galip geldiklerine inandıkları hüzünlü müdahalelerde bulunurlar. Ama güç dengesini ve dünya haritasını belirleyen temel gerçekleri görmezden gelen bu müdahaleleri, aslında yaşadıkları kafa karışıklığının, bugün ve geleceğe yönelik giderek daha karmaşık, kompleks ve belirsiz hale gelen geçmişçi bakış açılarının bir başka kanıtıdır. Muhaliflerin, post-kolonyalistlerin, yeni ve eski solun, siyasi İslam'ın takipçilerinin görüşlerinin bu karışımı rahatlatıcı bir şey değil. Etiğin bu grupların karışımını gerektirdiğini söylemek, kimsenin nasıl sözde ideolojik düşmanı ile el ele tutuştuğunu sorgulamadan tek bir konu üzerinde buluştuğu bu farklı fikirlerin ve geçmişlerin doğasının derinlemesine yeniden düşünülmesini gerektiriyor.

Bu sözler, Filistinlilerin öldürülmesinin durdurulması ve topraklarında bağımsız bir devlet kurulması da dahil olmak üzere meşru haklarının iade edilmesi amacıyla üniversitelerde veya sokaklarda gösteri yapılmaması yönünde bir çağrı mı içeriyor? Tabi ki hayır. Aksine seçim yapmanın zorluğunu gösteriyor. Bu seçimde bir yanda, vekilliği veya bir davayı sahiplerinden ayrı olarak temsil etmeyi hesaba katmadan etik bütünlüğü ön planda tutan pozisyon vardır. Diğer yanda ise sözde "dürüstlük", tüm olumsuzlukları, katliamları, Gazze ve diğer yerlerde çocukların ölümü ile gerçekliği olduğu gibi okumanın somut siyasi yansımaları vardır. İşte yukarıda zikredilenler, bu seçimin Filistin kefiyesi takıp zafer işaretleri yapmak kadar basit bir iş olmadığına işaret ediyor.

Etik ve siyaset arasındaki bu okyanus, temel yazılarda ve kamusal tartışmalara yapılan katkılarda her zaman eksiktir. Yakın zafer fikirlerini yaymak için mükemmel bir fırsatı temsil etmektedir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


İsrail'in Nuseyrat Mülteci Kampı’na düzenlediği bombalı saldırıda 31 kişi hayatını kaybetti

Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki Filistinliler yardım dağıtılan alana yürüyor. (DPA)
Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki Filistinliler yardım dağıtılan alana yürüyor. (DPA)
TT

İsrail'in Nuseyrat Mülteci Kampı’na düzenlediği bombalı saldırıda 31 kişi hayatını kaybetti

Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki Filistinliler yardım dağıtılan alana yürüyor. (DPA)
Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki Filistinliler yardım dağıtılan alana yürüyor. (DPA)

El-Aksa TV bugün (Pazar), İsrail'in dün gece Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nın batısına düzenlediği saldırının ardından 31 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Kurbanlar, İsrail savaş uçaklarının Nuseyrat Mülteci Kampı’nın batısındaki Hasan ailesinin evini hedef almasının ardından birkaç evin enkazından çıkarıldı.

Filistin Kızılayı bugün erken saatlerde, İsrail'in Nuseyrat Mülteci Kampı’na düzenlediği saldırıda beş kişinin öldüğünü açıkladı. Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre Gazze Şeridi'nin merkezindeki Aksa Şehitleri Hastanesi daha önce yaptığı açıklamada, “Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nın kuzeyindeki yeni kampta bulunan Hasan ailesinin evini hedef alan İsrail bombardımanı sonucunda 20 kişinin öldüğünü ve çok sayıda yaralı olduğunu” duyurdu.

Görgü tanıklarına göre saldırı gece saat 3 sularında gerçekleşti.

İsrail ordusu olayı soruşturduğunu söyledi.

Dün gece İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinin merkezinde bir apartman dairesine düzenlediği hava saldırısında en az üç Filistinli ölmüş, diğerleri de yaralanmıştı. Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığına göre yerel kaynaklar, kurtarma ekiplerinin Refah'ın merkezindeki el-Beled bölgesinde bulunan Ebu Haşim binasındaki bir apartman dairesinin İsrail savaş uçakları tarafından bombalanmasının ardından enkazdan üç ölü çıkardığını bildirdi.

İsrail güçlerinin 8 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne karadan, denizden ve havadan düzenlediği saldırılarda çoğu kadın ve çocuk 35 bin 386 sivil hayatını kaybetti, 79 bin 366 kişi de yaralandı.