Fransız yazar Nicolas Mathieu, Şarku’l Avsat’a konuştu: Orta sınıfın küreselleşmenin getirdiği meseleleriyle ilgileniyorum

Mathieu
Mathieu
TT

Fransız yazar Nicolas Mathieu, Şarku’l Avsat’a konuştu: Orta sınıfın küreselleşmenin getirdiği meseleleriyle ilgileniyorum

Mathieu
Mathieu

İkinci çalışması “Onlardan Sonra Çocukları” (Their children after them) adlı eseriyle 2018 yılında, saygın Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülü’nün sahibi olan 40 yaşındaki Fransız yazar Nicolas Mathieu, basının ve medyanın ilgi odağı, festivaller ve kültürel etkinliklerin ise aranan yüzü haline geldi.
Mathieu, geçtiğimiz günlerde Kahire’nin el-Munira semtinde bulunan Fransız Merkezi’nde düzenlenen seminere konuşmacı olarak katılmak üzere Mısır’ı ziyaret etti. Fransız yazar, seminerdeki konuşması öncesinde Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Fransa'daki anlatı vizyonu, küreselleşme, modernite ve edebi gerçeklik akımlarından bahsetti. İşte Mathieu’nun kendisine yöneltilen İngilizce sorulara Fransızca cevaplar vermeyi tercih ettiği röportajın tam metni:
Öncelikle Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülü’nü kazandığınız için tebrik ederim. Bu saygın ödülü kazanmayı bekliyor muydunuz? Bu gibi ödüllerin bir yazara ne gibi getirileri oluyor?
Aslında, romanın bu kadar ilgi görmesini beklemiyordum. Sadece kendi gençlik dönemim ve 90’lı yıllar hakkında yazmıştım. Özellikle Fransız edebiyat sahnesinde güçlü bir rekabet gücü kazanacağımı tahmin bile edemezdim. Yayıncılık alanında büyük bir sıçrama var. Sadece geçtiğimiz yaz, 60 roman yayımlanırken edebiyat sezonunun başlangıcı olan Eylül ayında 180 roman piyasaya çıktı. Ancak sürekli devam eden bu yayıncılık faaliyetleri karşısında yeterli okuyucu kitlesi bulunmuyor. Yaşadığımız dijital çağda okuma oranları düşmüş durumda. Ancak ödüller sayesinde bu gibi edebi eserler, basın ve internet sitelerindeki eleştiri yazıları sayesinde bir süre gündemde kalıyor. Goncourt Ödülü’nü kazandıktan sonra kitabımın satış oranı, bir hafta içinde 50 bin kopyaya ulaştı.
Peki, şuan tüm bu bilgi ve eğlence girdabında edebiyatın değeri nedir?
Edebiyat, özgürlük ve başlama duygusunu harekete geçirir. Bizi diğer hayatlarla tanıştırır. Bunları yaparken yaşamlarımızın karanlık yönlerini de ortaya çıkarabilir. Edebiyat toplumu eleştirmek ve olumsuz yönlerini ortaya koymak için önemli bir araçtır. Toplum eleştirilerinde Gustave Flaubert ve Edmund Burke’ü takip etmeye çalıştım. Bununla birlikte romanlarımı yazarken bırakacakları etki üzerinde düşünmedim. Sadece okunması için yazdım.
“Onlardan Sonra Çocukları” adlı romanınızı yazma fikri nereden geldi? Gördüğümüz üzere eserinizin derin bir boyutu var. Sizce bu kitap, Fransız edebiyatının gerçek eğilimine güçlü bir dönüş vaat ediyor mu?
Aslında amacım tamamen değişen gençlik hakkında bir roman yazmaktı. Romanı çağdaş gerçeklikle ilişkilendirmek istiyordum. Fransa'nın kuzeyine yaptığım bir ziyaret sırasında kapalı bir fabrika gördüm. Buranın hikayesini duyduğumda bir özlem hissettim. İçimde, küreselleşmenin istilasına hazırlık aşamasında gibi yaşadığımız hayatın hatlarını çizme isteği uyandı.
Burada yazılı olarak belirli bir metodu veya akımı benimsediğimi iddia etmiyorum. Ancak umarım bu olur. Çevremde teknoloji, akıllı telefonlar ve ekranlarla uğraşan zavallı gençler görüyorum. Gençlik dönemlerimiz, yani hayallerimiz ve arzularımız tamamen farklı. Kitabımı yazarken 90’lı yılların sadece Fransa’da değil, tüm dünyada siyasi ve sosyal yaşam açısından çok önemli olduğunu gördüm.  Romanın, tüm bu detayları ve Berlin Duvarı’nın yıkılışı, Samuel P. Huntington’ın “medeniyetler çatışması” teorisi ve Francis Fukuyama'nın “tarihin sonu” kuramı gibi dünya tarihine yön veren olayları ele alacağını bilmiyordum. Kitap, Fransız ailelerin yaşamlarında 90’lı yılların getirdiği dönüşümleri ve değişimleri ortaya koyan zorlu bir yolculuğa çıkarıyor. Bununla birlikte elbette, küreselleşmeden ağır bir biçimde etkilenen işçi sınıfının hayatını ve çok sayıda ailenin parçalanmasına yol açan, birçok gencin cehennem hayatı yaşamalarına neden olan fabrikaları ele almam gerekiyordu.
Romanla ilgili bir planınız var mı? Romanınızın kahramanları olan gençlerin yazdıklarınıza tepkileri nasıl oldu?
Roman birbirine düğümlenmiş ipler gibi isyan, nefret, öfke ve sevgi kavramlarını işliyor. Bir çerçeve oluşturmadım. Öyle olsaydı, yazdığım bilimsel bir tez olurdu. Önümde bir başlangıç bir de son vardı. Romanın birçok sinema filminde yansıtıldığı gibi mutlu sonla bitmeyeceğini ve romandaki tüm kahramanların hayatlarının hayal kırıklıklarıyla geçeceğini düşünmüştüm. Hayaller, gerçekliğin sarp kayalarına vurarak yıkılabiliyor. Bazen hayat çarpmalarla dolu bir yol olabiliyor. Roman, 14 yaşındaki kahramanı Anthony’nin bir yaz gecesi Fransa’nın doğusundaki bir vadide arkadaşıyla buluşmasıyla başlıyor. Ardından aynı sosyal sınıftan olmadığı Steve’e olan aşkının hikayesini anlatıyor.
8 yıllık zaman zarfında yaz mevsiminin seçilmesinin sembolik bir anlamı var mı?
Kurgu içinde zaman aralığını seçmenin yer ve karakterler kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Kış veya yaz mevsiminin seçimi mutlaka karakterlerin davranışlarına yansıyor. Dikkatle ele alınan olayları ve detayları kontrol ediyor. Ben yalnızca gençlik döneminde çevremizdeki görüntüleri, ara sıra kapıldığımız yabancılaşma duygusunu ve ailelerinin gençlere bakışlarındaki değişimi aktarmaya çalıştım. Roman, bizi zamanın üzerimizdeki etkisini düşünmeye çağırıyor. Zaman, olaylar ve karakterlerdeki değişimin anahtarıdır. Bununla birlikte fikirsel ve fiziksel değişimler de var.
Romanı ne kadar sürede yazdınız?
İşe gitmeden önce güneşin ilk ışıklarıyla yoğun bir şekilde yazmaya koyuluyordum. Günde bin kelime yazarak iki buçuk yılda tamamladım.
Romanda hem anlatıcı hem de diyalog tekniğini kullanmışsınız. Tarzınız sanki bir belgeseli anımsatıyor. Okuyucu kitabı okurken sanki arka planda Whitney Houston, Celine Dion veya Michael Jackson şarkıları çalıyor gibi hissediyor. Romanınızın 1990'lı yıllardan bir miras ya da belki de bir “ağıt” olduğuna mu kast ediyorsunuz?
Hayır. Tam olarak bunu kast etmedim. Birçok görsel ve işitsel referans üzerine inşa edilmiş bir roman olduğu doğru. Fakat, romanın çok ilginç olduğunu söyleyen veya ayrıntılarından bahseden gençlerle karşılaştığımda mutlu olduğumu inkar edemem.
Edebiyat hayata bir bakış açısı sunuyor. Gençlerin duygularını ifade etmenin güçlüklerine rağmen bu duyguları aktarma konusunda ısrarcıydım. Bunun için oturup gençlerle konuştum. Aralarında yaygın olarak kullandıkları kelimeleri seçmeye gayret ettim.
İlk kitabım olan “For Animals War” (Hayvanlar için Savaş), kış mevsiminde geçiyor. Bu yüzden ikinci kitabımda başka bir ruh haline bürünmek ve başka bir zaman dilimi sunmak istedim. Böylece yaz mevsiminde geçen bir romanla gençler arasındaki kader, belirlenircilik, güç ve sosyal ilişkiler sorunlarına ışık tutmayı amaçladım.
Roman, küreselleşmeyi ve modernliği kahramanlarınızın hayatlarını mahvetmekle suçluyor.  “Onlardan Sonra Çocukları” kitabı bize hangi mesajı vermek istiyor?
Romanda, 90'lı yıllarda gençlerin hayatlarının sosyal yönünü ele almaya, estetik bir yaklaşım benimsemeye çalıştım. Gerçeklik ile kurgu arasında ince bir çizgi olduğuna inanıyorum. “Onlardan Sonra Çocukları” kitabında gerçekliğin, insanı bazen dar bir çevrede yaşamak ve büyüklerinin kaderlerini miras olarak almak zorunda bıraktığına işaret ettim. Romanı yazmadaki amacım, bazen dünyanın değişebileceği konusunda hayal kırıklığına uğrayan gençlere bir mesaj vermekti. Burada toplumun dayattığı güç problemleri ortaya çıkıyor. Ancak, dünyanın doğasının tam olarak farkına varılmasıyla, engellerden kurtulmak, ilerlemek ve hayatta aktif bir rol oynamanın mümkün olabileceğini düşünüyorum.
İlk romanınızda suç dünyasını ele almıştınız. İkinci kitabınızı özellikleri ve sosyal gerçekliğe yönelimi sebebiyle edebi bir projenin başlangıcı olarak görebilir miyiz?
İlk romanım bir kara polisiyeydi. Olayların dönüşümüyle polisliğin başka bir yüzü ortaya çıkıyordu. Bu tür hikayeler artık okuyucuların ilgisini çekmiyor. Artık halk tarihi ve bilim kurguya yöneliyor. Fransa’da Amerikan edebiyatına özel bir ilgi var. Ancak ilk romanım iyi bir tepki aldı ve bir televizyon dizisine dönüştürüldü. İlk romanımın gördüğü bu ilgi otomatik olarak ikinci romanımın yazım havasını değiştirdi.
Şimdi konuyu biraz değiştirelim. Üçüncü nesil Arap göçmeni yazarların Fransız edebiyatında etkili olduğu söylenebilir mi?
Elbette. Çok fazla okunuyorlar. Özellikle Yasmina Khadra ve Kamel Daoud en çok satanlar listesinde yer alıyor. Bununla birlikte Arapçadan çevrilen eserlere de büyük bir ilgi var. Fakat roman satışlarında geçtiğimiz yıla oranla yüzde 17'lik bir düşüş yaşandı.
ABD'li romancı James Patterson’ın Facebook Messenger üzerinden sunduğu “interaktif okuma deneyimi” gibi bir çalışma yapmayı düşünür müsünüz?
Bunu hiç düşünmedim. Fakat okuyucuları yeniden romanlara çekmek için elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorum. Belki de okuyucu kitlesini eski haline getirmek için teknoloji ile yazıyı birleştirmeliyiz. Ben de “Facebook” kurbanlarından biriyim. Zamanımı çok fazla alıyor.  Dizi ve sinema izlenmelerinin yanı sıra okuma oranlarını da düşürdü. Okuyucuyu yeniden kitaplara çekmemiz gerektiğine inanıyorum. Bence edebiyat ışığını hiçbir zaman kaybetmedi.
Sosyal hareketlere yönelik ilginizden dolayı soruyorum. Sarı Yelekliler hareketi size ilham veriyor mu?
Evet.  Fakat doğrudan veya genel olarak bu hareket hakkında bir şeyler yazmak istemiyorum. Ben daha çok hareketin büyük bölümünü oluşturan orta sınıfın sorunlarıyla ilgileniyorum. Bu insanlar benim ilgi odağımda. Çünkü ben de onlardan biriyim. “Orta sınıf” küreselleşme tarafından yok edildi. “Onlardan Sonra Çocukları” kitabında, bu sınıfın çocuklarının öfke ve umutsuzluğunu kaleme aldım. Onların hayatlarının ve günlük yaşamlarının bir portresini çizmeye çalıştım.
Yazma isteğinizi ne zaman keşfettiniz?
7 yaşlarımdayken okumayı çok seviyordum. Fakat yazma isteğimi, öğretmenim sayesinde fark ettim. Benden yazmamı istediğinde yeteneğimi göstermek için bir metin yazdım. Bu benim hayatımın dönüm noktasıydı.
Fransız veya yabancı en sevdiğiniz yazarlar kimlerdir?
Gustave Flaubert, Emile Zola, Louis-Ferdinand Celine, Jean-Patrick Manchette ve Annie St-Arnault en sevdiğim Fransız yazalar. Ernest Hemingway gibi sıradan insanların hayatlarını kaleme alan Amerikalı yazarları da beğeniyorum. Bununla birlikte şiiri de seviyorum. Çünkü şiir, insan ruhuna nüfuz ediyor.
Şu anda üzerinde çalıştığınız yeni bir projeniz var mı?
Kadın ve erkek ilişkileri üzerine yazmak istediğim romantik bir çalışmanın taslağını geliştirdim.
Günlük hayatınız da ne iş yapıyorsunuz? Goncourt Ödülü’nü kazandıktan sonra işten ayrılıp kendinizi kitap yazmaya adamayı düşünür müsünüz?
Hayır, hiç sanmıyorum. Şu anda her gün yeni insanlarla tanışmamı sağlayan, en son gelişmeler ve yeni hikayeler hakkında bilgi edindiğim hava kalitesini koruma alanında çalışıyorum.



Uzmanlar bağırsakta harikalar yaratan tam tahılı anlattı

Salata ve çorbalara harika bir lif ve protein takviyesi sağlayan kinoa, doyurucu bir doku ve topraksı bir tat sunar (Unsplash)
Salata ve çorbalara harika bir lif ve protein takviyesi sağlayan kinoa, doyurucu bir doku ve topraksı bir tat sunar (Unsplash)
TT

Uzmanlar bağırsakta harikalar yaratan tam tahılı anlattı

Salata ve çorbalara harika bir lif ve protein takviyesi sağlayan kinoa, doyurucu bir doku ve topraksı bir tat sunar (Unsplash)
Salata ve çorbalara harika bir lif ve protein takviyesi sağlayan kinoa, doyurucu bir doku ve topraksı bir tat sunar (Unsplash)

Kinoa, hem tok tutan hem de sağlıklı beslenmek isteyenler için son derece çok yönlü ve lezzetli bir karbonhidrat.

Güney Amerika'ya özgü bu tam tahıl, çeşitli vitamin ve mineraller sunmanın yanı sıra daha tok hissetmeye de fayda sağlıyor. Sadece bir fincan pişmiş kinoa, pişmiş beyaz pirinçten neredeyse üç kat daha fazla karbonhidrat ve yaklaşık 10 kat daha fazla lif içeriyor.

Rochester Üniversitesi Tıp Merkezi'ne göre bir fincan beyaz pirinçte sadece 1,42 gram lif varken bir fincan kinoada 10,03 gram bulunuyor ve bu da yetişkinler için önerilen günlük lif miktarının büyük bir kısmını karşılıyor.

Cleveland Clinic'ten kayıtlı diyetisyen Beth Czerwony yaptığı açıklamada, "Yetişkinler günde ortalama 25 ila 35 gram lif almalı" diyor.

Beyaz pirinç veya işlenmiş tahıllar gibi düşük lifli seçenekler yerine kinoa kullanmak, daha sağlıklı bir bağırsağınız olmasına katkı sağlayabilir.

Lif açısından zengin bir beslenme, kalbe kan akışını engelleyerek kalp krizi veya felçleri tetikleyebilen mumsu, yağ benzeri bir madde olan kolesterol seviyelerini düşürebilir. Kinoa yemek aynı zamanda gençler arasında artan kolon kanseri vakalarına yakalanma riskini de azaltabiliyor.

uıo9
Bolivya'nın Aymara yerlileri, Nisan 2013'te And Dağları'ndaki bir kinoa tarlasında yürüyor. Bu kadim tahıl, binlerce yıldır orada hasat ediliyor (AFP)

Ancak kinoa sadece lifle değil, kısmen de yüksek protein içeriğiyle tok tutuyor. Bir fincan kinoa, bir fincan beyaz pirinçteki 4,6 grama kıyasla 22 gramdan fazla protein içeriyor.

Czerwony kinoanın "tam protein" diye bilinen, yani proteinlerin yapı taşları olan 9 temel amino asidin tamamını içeren bir besin olduğunu söylüyor.

Cleveland Clinic, vücudun kas oluşturmak, doku geliştirip onarmak için tam proteinlere ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. Czerwony, "Tam proteinlerin çoğu et, bu nedenle kinoa yemek, etin muhtemel sağlık riskleri olmadan protein almayı sağlar" diyor.

Kinoanın kalorisinin de daha yüksek olması, daha az açlık hissetmeye fayda sunuyor. Bir fincanı, beyaz pirinçten 440 kalori daha fazla enerji içeriyor. Yine de insanların kinoayı beslenme düzenlerine dahil etmekten aldığı tek fayda bunlar değil.

Bir fincan kinoa 357 miligram magnezyumla dolu. Bu mineral, tip 2 diyabet riskini azaltabilir, sinir ve kas fonksiyonlarını düzenler, kemikleri güçlü tutar ve kalp atışlarının düzenli kalmasını sağlar.

Aynı miktarda beyaz pirinçte yalnızca 14,22 miligram magnezyum var. Czerwony şu ifadeleri kullanıyor: 

Kinoayı meyve, sebze ve diğer tam tahıllarla birlikte tüketmek diyabet ve diğer metabolik rahatsızlıkların önlenmesine yardımcı olabilir.

Kinoanın glütensiz olması, kan şekeri seviyelerinin yönetilmesine de yardım ettiği anlamına geliyor. Çok yüksek kan şekeri seviyeleri kalp hastalığına ve diyabete yol açabilir.

Bazı kişilerin kinoanın dış kabuğundaki saponin adlı doğal kimyasala alerjisi olabilir ancak buna nadir rastlanıyor.

Çoğu kişi pişmiş kinoayı mandalinayla birlikte salataya ekleyerek veya brunch'ta yumurta ve somon kasesinin parçası olarak güvenle servis edebilir. And Dağları'ndaki tarlalardan toplanan ve 7 bin yıldan uzun süredir yemeklerde kullanılan kinoa, kuskus veya karnabahar pirinci gibi diğer tahıl ve makarna seçeneklerinden daha doyurucu bir doku sunar.

Fındıksı ve topraksı bir tada sahip kinoanın kırmızı, siyah ve beyaz çeşitleri mevcut. Bir avuç kinoayı keklere katabilir, dolmalık biberlere doldurabilir veya kışlık sebze çorbasına ekleyebilirsiniz. Sadece 15 dakikada pişiyor.

Independent Türkçe


İlk rolden Altın Küre'ye: Dwayne Johnson eski rol arkadaşına teşekkür etti

Chuck Russell'ın yönettiği 2002 yapımı Akrep Kral'da Dwayne Johnson'ın canlandırdığı Mathayus, arkadaşlarını öldüren Memnon'dan intikam almaya çalışıyor (Universal Pictures)
Chuck Russell'ın yönettiği 2002 yapımı Akrep Kral'da Dwayne Johnson'ın canlandırdığı Mathayus, arkadaşlarını öldüren Memnon'dan intikam almaya çalışıyor (Universal Pictures)
TT

İlk rolden Altın Küre'ye: Dwayne Johnson eski rol arkadaşına teşekkür etti

Chuck Russell'ın yönettiği 2002 yapımı Akrep Kral'da Dwayne Johnson'ın canlandırdığı Mathayus, arkadaşlarını öldüren Memnon'dan intikam almaya çalışıyor (Universal Pictures)
Chuck Russell'ın yönettiği 2002 yapımı Akrep Kral'da Dwayne Johnson'ın canlandırdığı Mathayus, arkadaşlarını öldüren Memnon'dan intikam almaya çalışıyor (Universal Pictures)

Dwayne Johnson, Mumya Geri Dönüyor'da (The Mummy Returns) birlikte çalıştığı Brendan Fraser'a yıllar sonra duyduğu minneti dile getirdi. 

Variety ve CNN'in Actors on Actors programının yeni bölümünde bir araya gelen ikili, kariyerlerini ve o dönemde yaşadıkları deneyimleri konuştu.

Fraser, 1999'da Rachel Weisz'la başrolünü paylaştığı Mumya (The Mummy) serisiyle büyük başarı elde etmişti. Serinin devam filmi çekilirken, o sıralar profesyonel güreşle ün kazanan Johnson, Mathayus yani Akrep Kral rolü için projeye dahil oldu. Johnson, o dönem hiç oyunculuk deneyimi olmamasına rağmen Fraser'ın kendisini "açık yüreklilikle karşıladığını" söyledi.

53 yaşındaki Johnson, o günlere dair duygularını şöyle anlattı:

Sana minnetim büyük. Mumya dünyanın en büyük serilerinden biriydi. Hollywood'a adım atmak üzereydim ve hiçbir oyunculuk deneyimim yoktu. 'Bu adam güreşçi, risk almayalım' diyebilirdiniz. Ama bana gelen haber 'Brendan fikri sevdi, seni memnuniyetle karşılıyor' oldu. Bu benim için çok şey ifade etti. Çünkü o risk sayesinde bugün bulunduğum yere geldim. Hayatımı gerçekten değiştirdin.

Johnson'ın beyazperdedeki ilk rolü olan Mumya Geri Dönüyor, oyuncunun kariyerinde dönüm noktası oldu. Ardından Akrep Kral karakteri kendi yan serisine kavuştu ve Johnson'ın Hollywood'daki yükselişi bundan sonra hız kesmeden sürdü.

60'tan fazla filmden sonra ilk Altın Küre adaylığı

Oyuncu, onlarca filme ve gişe rekorlarına imza attıktan sonra bu hafta kariyerinin ilk Altın Küre adaylığını aldı. Johnson, Benny Safdie'nin yazıp yönettiği Dövüş Efsanesi'nde (The Smashing Machine) eski MMA dövüşçüsü Mark Kerr'ü canlandırıyor.

Johnson'a göre bu adaylık, yalnızca mesleki bir başarı değil, daha geniş bir anlam taşıyor:

Bu adaylık, herkesin içindeki mücadeleyi temsil ediyor. Bağımlılıklarıyla, kendi kusurlarıyla savaşanları... Mark Kerr her şeyi kaybetti, sonra hayatını toparladı. İki kez aşırı doz aldı ama bugün ayakta çünkü artık temiz. Herkes o kadar şanslı değil. Biz de mücadele edenlere bir selam gönderen bir film yapmak istedik.

Filmde Johnson'a Emily Blunt eşlik ediyor. Blunt da En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında aday gösterildi.

Johnson, Drama Dalında En İyi Erkek Oyuncu kategorisinde Joel Edgerton, Oscar Isaac, Michael B. Jordan, Wagner Moura ve Jeremy Allen White'la yarışacak.

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, ScreenRant, Variety


Güney Kore yapımı yeni dizi seyirciyi hayran bıraktı: Mutlaka izleyin

Pro Bono, izleyicilerin oylarıyla IMDb'de 10 üzerinden 7,9 puanda (Netflix)
Pro Bono, izleyicilerin oylarıyla IMDb'de 10 üzerinden 7,9 puanda (Netflix)
TT

Güney Kore yapımı yeni dizi seyirciyi hayran bıraktı: Mutlaka izleyin

Pro Bono, izleyicilerin oylarıyla IMDb'de 10 üzerinden 7,9 puanda (Netflix)
Pro Bono, izleyicilerin oylarıyla IMDb'de 10 üzerinden 7,9 puanda (Netflix)

Netflix aboneleri, geçen hafta sonu sadece iki bölümü yayımlanmasına rağmen yeni bir hukuk dramasına şimdiden kapılmış durumda.

Pro Bono adındaki dizinin iki bölümlük açılışı, 6 Aralık Cumartesi günü platformdaki yerini aldı. Dizi her hafta yeni bölümleriyle sürecek.

Bu etkileyici Kore dramasında 42 yaşındaki aktör ve şarkıcı Jung Kyung-ho, kariyerinin zirvesindeyken yaşadığı beklenmedik bir krizle kamu avukatlığı yapmaya başlayan eski hakim Kang David rolünde.

Platform, 18 yaş altına uygun olmadığını belirttiği mini dizinin konusunu şöyle özetliyor:

Saygın bir hakimin dünyası bir gecede altüst olunca, önde gelen bir hukuk bürosunun gönüllü ekibine katılarak umudun en beklenmedik yerlerde yerlerde ortaya çıktığı yeni bir hayata adım atar.

İlk iki bölümün yayına girmesinin ardından izleyiciler sosyal medyada Pro Bono'ya ilgilerini dile getirdi.

"Bu dizi doğru seçim"

Bir izleyici Reddit'te Jung Kyung-ho'nun performansını överek şöyle yazdı:

Jung Kyung-ho'nun, iyi niyetli ama kibirli ve narsist karakterlerde adeta ustalaşmasını seviyorum. Karakter hem komedi unsurları taşıyor hem de ilerleyen bölümlerde duygusal bir derinlik vaat ediyor.

Bir başka izleyici diziyi şöyle değerlendirdi:

Bu dizi tam bana göre! Kang'ın karakter arketipine bayıldım: Zeki, alaycı, zaman zaman umursamaz ama katmanlı bir karakter. Uzun zamandır ilk kez bir Kore draması izlemeye karar verdim ve doğru seçim olduğuna eminim. Önümüzdeki haftalar adeta her hafta açacağım bir hediye gibi olacak.

Üçüncü bir yorumda ise dizinin temposuna vurgu yapıldı:

Hukuk dizilerinden sıkıldığımı sanıyordum ama bu ilk iki bölüm beni hemen içine çekti. Jung Kyung-ho gerçekten çok karizmatik.

"Hem eğlenceli hem ilham verici"

X'te de benzer bir heyecan hakim. Bir kullanıcı şöyle yazdı:

Herkes duysun! Pro Bono hem çok eğlenceli hem de inanılmaz ilham verici! Jung Kyung-ho'nun enerjisi tarif edilemez. Mutlaka izleyin ve destek verin!

Bir diğeri ise şu sözlerle katıldı:

Tamamdır, Pro Bono beni ikna etti. Türü yeniden yazmıyor belki ama çok eğlendiriyor. Tutkulu mahkeme sahneleri tam istediğim gibi ve Jung Kyung-ho'nun canlandırdığı karakter kendine has bir dahilik taşıyor. Yan karakterlerin performansları da dizinin gücünü artırıyor.

Pro Bono, cumartesi günleri Netflix'te yayımlanmaya devam ediyor.

Independent Türkçe, Express, Mirror