'Kalp pili takılı olanlar X-Ray cihazlarından uzak durmalı'

'Kalp pili takılı olanlar X-Ray cihazlarından uzak durmalı'
TT

'Kalp pili takılı olanlar X-Ray cihazlarından uzak durmalı'

'Kalp pili takılı olanlar X-Ray cihazlarından uzak durmalı'

Medicana Sivas Hastanesi doktorlarından Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Hasan Yücel, kalp pili takılı olanların X-Ray cihazından uzak durmaları gerektiğini belirterek, kalp pilinin MR cihazıyla uyumlu olmayan hastaların MR cihazına girmemeleri gerektiğini söyledi. 
Doç Dr. Yücel, kalp pilinin, kalbin yeterli ve yavaş çalışmaması durumunda kalbi desteklemek için takılan bir cihaz olduğunu söyleyerek, "Bir takım çeşitleri vardır. Kalp hızı yaşla birlikte yavaşlayabilir veya bir takım ileti yollarının zayıflaması neticesinde kalp hızı normal hız seviyesinin altına düşer, hastada bir takım semptomlar oluşmaya başlar. Baygınlı; baş dönmesi, göz kararması gibi durumlar, bu durumda kalp hızı yeterli toparlanmayı sağlayamazsa biz bu durumda kalbi desteklemek amacıyla kalp pilini kullanırız. Bir bataryası vardır. Aynı zamanda kalbin içerisinde gönderdiğimiz, göğüsün içerisinden toplar damarlarla gönderdiğimiz kabloları vardır. Bunların neticesinde kalbin ihtiyaç duyduğu an da kalp hızını yeterli seviyede tutması için devriye giren bir mekanizmadır" dedi. 
Kalp pili ameliyatsız takılıyor 
Yücel, kalp pilinin ameliyatsız lokal anestezi ile yapıldığını belirterek, "Kalbin ileti yolları vardır. Kalpten çıkan belirli kablolar vardır. Bu kabloların dejenerasyonu yani yıkımı veya hasarlanması neticesinde, yaşlılıkla veya bir kalp krizi neticesinde bu yollar hasara uğrayabiliyor. Hasara uğramasının neticesinde de bu yollarda da iletim olmadığı için kalp hızı yavaşlıyor, biz bu noktada devreye kalp pilini sokuyoruz. Yeni gelişen kalp piliyle birlikte o kadar fizyolojik sınırları yakalayabiliyoruz ki hasta koştuğu zaman kalp hızını hızlandırabiliyor, uyuduğunda kalp hızını yavaşlatabilen kalp fizyolojisinde çalışan piller üretilmiştir. Tabi biz sırf kalp hızının yavaşladığı için kullanmıyoruz biz bu pilleri. Özellikle ileri kalp yetersizliği olan hastalarımız da kalpte ani durma ihtimali çok yüksek. Tabi biz bunu hastalara kalp pili takarak herhangi bir dışarıda böyle bir olaya maruz kaldıklarında devreye şoklayarak kalp pilini girmesini sağlayan bir takım pillerde mevcut. Biz bu uygulamayı ameliyathane ortamında değil lokal anestezi ile hasta uyanıkken yapılan işlemdir. Özellikle taktığımız piller kibrit kutusu büyüklüğünde olan pillerdir ve kabloları vardır. Biz göğüste lokal anestezi ile uyuşturma yapıp kablolarını kalbin içerisine gönderiyoruz. Yaklaşık yarım saat bir saat süren işlemdir. Hastalarımız 2-3 gün hastanede kalıyor. Daha sonrasında taburcu oluyorlar" ifadelerini kullandı. 
X-Ray cihazlarında uzak durun 
Yücel, kalp pili takılı olanların X-Ray cihazlarından geçmemeleri gerektiğini ifade ederek, "Hasta eğer çok pil ihtiyacı doğuyorsa pil ömrü biraz azalmakta ama ortalama 6-7 yıl civarında takılan pillerin pil ömrü mevcut. Pil taktıktan sonra özellikle erken dönemde pil takılan taraftaki kolunu çok ağır işlerde kullanmamasını, çok kaldırıp indirmemesini, ağır bir şey taşımamasını erken dönemde öneriyoruz. Daha sonrasında ise tabi manyetik bir özelliği olduğu için elektriksel bir aksam olduğu için hastalarımızın özellikle cep telefonu gibi elektriksel rezonansın olduğu alanlardan uzak durulmasını öneriyoruz. Onun dışında eskiden MR uyumu yoktu ancak şuan bizim taktığımız pillerin büyük bir çoğunluğu MR cihazına uyumlu. Bu sayede gönül rahatlığıyla emar cihazına girebiliyorlar ama MR uyumu olmayan hastalarımız MR cihazına girmemeleri gerekmektedir. Onun dışında bakacak olursak bu havaalanlarında alışveriş merkezlerinde X-Ray cihazlarından geçerken oradan geçmemelerini öneriyoruz. Cep telefonlarını mümkün olduğunca diğer tarafta kullanmalarını veya kulaklıkla kullanmalarını öneriyoruz" şeklinde konuştu. 



Yüzü dövmeli mumya bulan arkeologlar şaşkına döndü

(Temsili/Unsplash)
(Temsili/Unsplash)
TT

Yüzü dövmeli mumya bulan arkeologlar şaşkına döndü

(Temsili/Unsplash)
(Temsili/Unsplash)

Arkeologlar 800 yıllık bir And mumyasının yanaklarında ve kollarında daha önce hiç görülmemiş dövmeler bularak Güney Amerika'daki eski kültürel uygulamalara daha fazla ışık tuttu.

Tarih boyunca insanlar hakim güzellik standartlarına uymak, sosyal statü, grup aidiyeti ve hatta ritüel gibi nedenlerle vücutlarında değişiklikler yaptıkları yöntemleri benimsedi. Bu tür vücut modifikasyonları arasında dövme, hâlâ geniş çapta uygulanan bir kültürel pratik olarak varlığını sürdürüyor.

Ancak derinin yumuşak yapısı nedeniyle arkeolojik kayıtlarda günümüze ulaşan çok az dövmeli cilt örneği var.

Dövme izleri olan korunmuş ciltleri içeren mevcut kayıtların analizi, dünyadaki korunmuş dövmeli insan kalıntılarının en çok Güney Amerika'nın kıyı çöllerinde yer aldığını gösteriyor.

Bilim insanları bu nedenle Torino Üniversitesi Antropoloji ve Etnografya Müzesi'nde bulunan ve And Dağları'ndaki bir kazı alanında keşfedilen iyi korunmuş bir kadın mumyasını yakından inceledi.

Radyokarbon analizi, mumyanın 800 yıldan daha eski olduğunu ortaya çıkardı. Kadın MS 1215'le 1382 arasında bir dönemde yaşamış.

Araştırmacılar çıplak gözle görülemeyen dövmeleri tespit etmek için kızılötesi analiz yapan iki yeni teknik kullandı. Kulaktan ağza uzanan üç düz çizgi de dahil, mumyanın yüzünün her iki yanağında dövmeler bulunca şoke oldular.

Ayrıca el bileğinde S şeklinde bir dövme de saptadılar.

Görsel kaldırıldı.
Mumyanın sağ yanağı ve büyütülmüş hali (Journal of Cultural Heritage 2025)​​​​

X ışını floresansı ve Raman spektroskopisi gibi kimyasal analiz tekniklerini kullanarak dövmelerin demir minerali manyetit ve piroksen adlı başka bir mineralden geliştirilen pigmentlerle yapıldığını belirlediler. Analizler, literatürde en yaygın kullanılan dövme malzemesi olan odun kömürünün şaşırtıcı bir şekilde bulunmadığını ortaya koydu.

Araştırmacılar çalışmada şöyle yazıyor:

Sonuçlar hem nadir şekiller ve anatomik konumlar (yanaklardaki çizgiler ve bilekteki S benzeri işaret) hem de alışılmadık mürekkep bileşimini gösteriyor.

Öte yandan bu basit dövmeleri yorumlayıp belirli bir kültürle özdeşleştirmek zordu.

Güney Amerika dövmeleri genellikle eller, el bilekleri, ön kollar ve ayaklar üzerine yapılan daha karmaşık çizimler içeriyor. Yanak dövmelerine daha nadir rastlanıyor. Hatta bölgede bugüne kadar bulunan başka hiçbir antik dövme, mumyanın kolundaki "S" motifine benzemiyor.

Araştırmacılar dövmelerin genellikle giysilerle örtülmeyen vücut bölgelerinde yer aldığı düşünüldüğünde, bunların "dekoratif veya iletişim amacıyla" yapıldığından şüpheleniyor.

Ancak "şu anda, bunların tıbbi veya terapötik bir amacı ya da kültürel kökeni olduğunu söylemek mümkün değil" diye ekliyorlar.

Araştırmacılar şu ifadeleri kullanıyor: 

Sonuç olarak bu araştırma, özellikle Güney Amerika'da yaklaşık 800 yıl önceki antik dövme uygulamalarının incelenmesine aktif bir katkı sunuyor ve eski kültürlerin analizinde müze koleksiyonlarının rolünü vurguluyor.

Independent Türkçe