Beşir'den sıkıyönetim gibi KHK'lar

Beşir'den sıkıyönetim gibi KHK'lar
TT

Beşir'den sıkıyönetim gibi KHK'lar

Beşir'den sıkıyönetim gibi KHK'lar

Sudan yargısı, gösteriler sırasında güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınan gazeteci ve aktivistlere yönelik insan hakları ihlalleri yapıldığına dair iddiaları yalanladı.
Devlet Başkanı Ömer el-Beşir rejimine karşı protestolar da ülkede olağanüstü hal (OHAL) ilan edilmesinden sonra üst üste üçüncü günde de devam etti. İktidardaki Ulusal Kongre Partisi’nden üst düzey bir yetkili geçen cuma günü yayınlanan Başkanlık Kanun Hükmünde Kararnameler'ini (KHK) partiye karşı “beyaz darbe” olarak nitelendirdi.
Öte yandan Beşir, “4 acil KHK” yayınlayarak, döviz alım satım işlemlerinin düzenlenmesi, çıkış kontrollerinin belirlenmesi, malların ve yakıtların dağıtımını, tüketimini ve resmi kanallar dışına çıkarılmasını yasaklamanın yanı sıra toplantı, miting ve grev yasağı getirdi. Aynı şekilde KHK'lar uyarınca, 10 yıla kadar hapis cezası verilebilecek ve evlerde arama yapılabilecek.
Bu çerçevede 1 No'lu KHK, düzenli kuvvetlere herhangi bir binaya girme, binayı denetleme, insanları arama, herhangi bir mülkü takip etme, paralara ve mallara el koyma yetkisi verirken, insanların hareketlerini yasaklıyor ve herhangi bir vakitte herhangi bir mekanda kişilerin gözaltına alınmasına olanak tanıyor. Aynı şekilde başsavcıya, acil durum yasası uyarınca, herhangi bir kişinin dokunulmazlığını kaldırma, yargı başkanına da acil mahkemeler kurma ve faaliyetlerini düzenleyen kararlar yayınlama yetkisi veriyor.
2 No'lu KHK, toplantıları, mitingleri, trafiğin engellenmesini ve devletin veya resmi çalışanların prestijinin azaltılmasını yasaklarken, grevleri, kamu mallarına zarar verilmesini engelliyor. Aynı şekilde halkın güvenliğini ve emniyetini bozan faaliyetler de yasa uyarınca yasaklandı. Ayrıca devlete zarar veren haber, bilgi, belge ve görüntülerin dağıtımı, izinsiz seminer, toplantı ve etkinlik düzenlenmesi de yasaklandı.
3 No'lu KHK, döviz alım satım faaliyetlerini engellerken, seyahat halindeki vatandaşlara beraberlerinde 3 bin dolar taşıma izni verildi. Kararname uyarınca yolcular üzerlerinde 150 gramdan fazla altın bulundurmayacak ve ham altın taşımak da yasak.
4 No'lu KHK ile belirlenen yerlerin dışında herhangi bir yerde akaryakıt ile uğraşılmayacak ve benzin istasyonlarında sadece “tank” taşımacılığı için tasarlanan bidonlarda yakıt satışı yapılacak.
Protestolar devam ediyor
Sudan’da OHAL ilan edilmesinden bu yana üst üste üçüncü günde de protesto gösterileri devam ederken, Beşir ve hükümetine istifa çağrıları yapıldı.
Sudan Meslek Odaları’nın (SPA) sivillere gösterileri sürdürme ve OHAL’e meydan okuma çağrısı üzerine başkent Hartum’da yollar trafiğe kapatıldı.
Büyük güvenlik takviyelerine rağmen eylemciler büyük bir kalabalıkla bir araya gelirken, “Arap Pazarı ve Jackson's durağında” gösteriler düzenlendi. Güvenlik güçleri gösterilere göz yaşartıcı gaz ile müdahalede bulundu.
Şarku’l Avsat’ın ulaştığı bilgilere göre "Hırsızlara karşı barışçıl direniş", "barış, adalet özgürlük", "Halk devrimi seçti!” sloganları atan göstericilere yönelik geniş çaplı tutuklama kampanyaları gerçekleşti.
Aynı şekilde Hartum’un doğusundaki “Berri” mahallesinde de gösterciler, ara yolları kapattı.
Devlet ve özel üniversiteler ise, kapılarını kapatmazken, el-Ahfad Kız Üniversitesi ve Bilim ve Teknoloji Üniversitesi de dahil bazı okullarda gösteriler düzenlendi.
Ülke genelinde sosyal medya organları aracılığıyla Bilim ve Teknoloji Üniversitesi öğrencilerine saldıran güvenlik güçlerinin görüntü ve videoları paylaşılırken, üniversite idareleri öğrencilere saldırı konusunda güvenlik makamlarını teşvik etmekle suçlandı.
İktidar Partisi Beşir'e tepkili
Öte yandan İktidardaki Ulusal Kongre Partisi’nde (NCP) üst düzey bir yetkili, partisinin önümüzdeki yıl bir konferansta Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir yerine alternatif bir başkan seçeceğini belirtirken, partinin alternatif sunmaya hazır olduğunu vurguladı. Emin Hasan Ömer, “el-Sayha” gazetesine verdiği bir röportajda, partisinin liderlik açısından zengin olduğunu ve başkan olarak isim seçmekten aciz olmadıklarını vurgulayarak, “Bu durum, el-Beşir’in partinin bir üyesi olmadığı anlamına gelmiyor” dedi.
Cumhurbaşkanı'nın geçen cuma günü yayınladığı kararları “beyaz darbe” şeklinde tanımlayan Hasan Ömer, meşru olarak nitelendirdiği el-Beşir’e atıfla, “Ancak meşruiyete karşı bir darbe değil” ifadelerini kullandı. Yetkili, bu tür kararların İslamcı lider Hasan Turabi ve Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir arasında olan 1999 yılındaki ayrılığa benzediğini söyleyerek, iktidar partisinin “halk ve vatan” kongresi olarak iki bölünme yaşadığına dikkati çekti.
NCP’nin “herhangi bir taraftan, ister siyah ister beyaz olsun bir darbeyle” meşruiyete yönelik bölünmeyi kabul etmeyeceğini vurguladı.
Emin Hasan Ömer, Cumhurbaşkanı'nın yeni hükümeti kurma, birinci yardımcısını, Başbakanı veya atanmış askeri valileri seçme konusunda partisine danışmadığını söyledi.
Partisinin, artık hükümetin lideri olarak görülmediğini belirten yetkili, liderliğin cumhurbaşkanlığına taşındığını ve partizan olmadığını vurguladı.
Tutukluların beraatı
Diğer taraftan Ebi Saad’daki mahkeme, gazeteci Derra Kambo ve ikisi genç kız 6 kişi hakkında delil yetersizliği ve güvenlik güçlerinden şikayet yapılmadığı gerekçesiyle beraat kararı yayınladı. Sanıklar, 10 Şubat’ta savcılığa sevk edilmeden önce birkaç saat boyunca gözaltında tutulmuştu.
Bu çerçevede Peter McKellar Dürüstlük ve Cesaret Ödülü’nü kazanan gazeteci Faysal Muhammed Salih, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Arkvit Ceza Mahkemesi’nin kendisi ve Musab el-Hadi, Hüsam Haydar ve el-Rivai Abdul Gani Keremullah isimli 3 gazeteciye, güvenlik ve istihbarat tarafından kamuoyu huzurunu bozmakla suçlanan 40 kişiye karşı ifadeleri sildiğini belirtti.
Salih ve söz konusu gazeteciler, 17 Ocak konvoyu olarak bilinen protestolar sırasında gözaltına alınmıştı.
Şarku’l Avsat’ın ulaştığı bilgilere göre, genç kızların bazıları soruşturma sırasında taciz edildiklerini iddia ederken, bazı tutuklular da darp edildiklerini savundu. Gazeteci Derra Kambo ise kendisi ve arkadaşlarının şiddete başvurularak arabaya sokulduğunu vurguladı.



Lübnanlı yetkililer, Aley'de Hamas ve Cemaat-i İslami’ye ait bir eğitim kampı keşfetti

Beyrut şehir merkezine konuşlandırılan Lübnan askerleri (Arşiv – EPA)
Beyrut şehir merkezine konuşlandırılan Lübnan askerleri (Arşiv – EPA)
TT

Lübnanlı yetkililer, Aley'de Hamas ve Cemaat-i İslami’ye ait bir eğitim kampı keşfetti

Beyrut şehir merkezine konuşlandırılan Lübnan askerleri (Arşiv – EPA)
Beyrut şehir merkezine konuşlandırılan Lübnan askerleri (Arşiv – EPA)

Lübnan'da her hafta, DEAŞ örgütüyle bağlantılı bir ağın, ibadethaneleri ve halk toplantılarını hedef alan bombalı saldırılar planladığına dair bir açıklama yapılıyor. Son olarak Lübnan ordusu, ‘askeri kurumu hedef alan terör eylemleri planlayan bir hücreyi durdurduğunu’ duyurdu. Öte yandan Lübnanlı bir yargı kaynağı, Şarku'l Avsat'a, Aley bölgesinde Hamas ve Cemaat-i İslami’ye ait bir eğitim kampının dağıtıldığını açıkladı.

Hamas ve Cemaat-i İslami

Lübnan Dağı’nda yer alan Aley kentindeki Tebiyat kasabası yakınlarında silahlı bir grubun gözaltına alınmasının üzerinden üç hafta geçmesine rağmen, askeri yargı henüz bu kişilere karşı dava açma kararı almadı. Yargı kaynağı, ‘bu olayla ilgili gelişmeleri takip etmeye’ çağırdı.

Kaynak, Lübnan ordusunun ‘Lübnanlı ve diğer uyruklardan silahlı kişileri eğitmek için özel olarak kurulmuş ve silah ve teçhizatla donatılmış bir kampı dağıtmayı başardığını’ açıkladı. Yargı kaynağı, “Bu eğitim kampında Hamas Hareketi ve Lübnan'daki Cemaat-i İslami’nin askeri kanadı Fecr Kuvvetleri'nden silahlı kişiler bulunuyor, bu da onların askeri yaklaşımlarında ısrarcı olduklarını ve savaşma yeteneklerini yeniden geliştirmeye devam ettiklerini gösteriyor” dedi. Kaynak, ‘10'dan fazla kişinin tutuklandığını ve bunların çoğunun Beyrutlu olduğunu, ayrıca Ürdün vatandaşı arkadaşlarının da bulunduğunu’ belirtti. Tutuklananları ‘önemli kişiler’ olarak nitelendiren kaynak, özellikle de bazılarının babalarının güney cephesinde savaşırken son savaşta İsrail tarafından öldürüldüğünü ifade etti.

DEAŞ'dan tutuklamalar

Lübnan Ordu Komutanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Terör örgütlerinin izlenmesi ve takip edilmesi kapsamında, istihbarat müdürlüğü bir dizi güvenlik operasyonu düzenledi ve sonuç olarak DEAŞ terör örgütünü destekleyen bir hücre kurdukları gerekçesiyle üç vatandaşı tutukladı” denildi. Açıklamada, “İlk soruşturmalarda, hücrenin ülke dışındaki örgüt liderlerinin talimatıyla orduya karşı güvenlik operasyonları planladığı ortaya çıktı. Hücrenin geri kalan üyelerinin tutuklanması için çalışmalar devam ediyor ve tutuklananlar hakkında yetkili yargı makamlarının gözetiminde soruşturma başlatıldı” ifadeleri yer aldı.

Yeni endişeler

Lübnan sokaklarında, özellikle Suriye'de son zamanlarda yaşanan olayların ardından, aşırılıkçı grupların ülkeye sızdığına dair endişeler yeniden güçlendi. Ancak konuyla ilgili bilgi sahibi bir kaynak bu endişeleri hafifleten açıklamalarda bulundu. Bazı medya kuruluşlarının, Lübnan Genel Güvenlik Teşkilatı'nın, üyelerinden birinin Beyrut'un güney banliyölerinde intihar saldırısı planladığı bir terör şebekesini durdurduğunu sızdırması, Lübnan'ın, 2013 ila 2015 yılları arasında yaşadığı bombalı saldırı kabusunun geri döndüğünü düşündürdü.

Şarku'l Avsat'a konuşan kaynak, “Lübnan yargı ve güvenlik kurumları, uyuyan ya da aktif olan güvenlik hücreleriyle sürekli bir mücadele içinde. Son gelişmeler, Suriye uyruklu iki gencin (Halid ez-Zubi ve Muhammed el-Acluni) tutuklandığını ortaya çıkardı. Bu iki genç, Beşşar Esed rejiminin düşüşünün ardından gizlice Lübnan'a girmiş ve Güney Lübnan'ın Sayda kentinde bir akrabalarının yanında kalarak, banliyöde kalabalık bir alanda motosiklet bombalamak gibi operasyonlar hazırlamak için harekete geçmiştir” ifadelerini kullandı.

Kontrol noktasında bir aracı arayan Lübnan ordusu mensupları (Lübnan Ordu Komutanlığı)Kontrol noktasında bir aracı arayan Lübnan ordusu mensupları (Lübnan Ordu Komutanlığı)

Kaynak, ‘tutuklananların çoğunun aşırıcı eğilimleri olduğunu, ancak Lübnan'da güvenlik operasyonu planları olmadığını ve gerekli imkanlara sahip olmadıklarını’ gizlemedi. “Lübnan güvenlik güçlerinin son yıllarda terör hücrelerini takip ederken edindiği deneyim, DEAŞ'ın hedef bankası belirlemediği ve bu görevler için silah ve patlayıcı sağlamadığı sürece kişileri veya grupları örgüte dahil etmediğini gösteriyor” diyen kaynak, ‘son zamanlarda dolaşan bilgilerin, özellikle Suriye'nin Suveyda vilayetinde yaşanan olayların ardından, bu aşamada istismar edilip kullanılmak üzere abartıldığını’ vurguladı.

DEAŞ ile bağlantısı olmayan tutuklular

Güvenlik güçleri, birkaç hafta önce güney banliyösündeki Burc el-Baracna bölgesinde ve Bekaa Vadisi'ndeki Şemstar kasabasında DEAŞ mensubu olduğundan şüphelenilen iki grup Suriyeliyi gözaltına aldı. Ancak bir güvenlik kaynağı, ‘bu kişilerin DEAŞ veya herhangi bir terör örgütüyle ilgisi olmadığını’ kesin bir dille ifade etti. Güvenlik kaynağı, Burc el-Baracna'da gözaltına alınanların Suriyelileri iş bulmak için Lübnan'a kaçak olarak sokan bir grup olduğunu ve sözde Şemstar hücresinin herhangi bir faaliyet yürütmediğini, sadece kimlik belgeleri olmadığı için şüpheli görülen işçiler olduğunu belirtti. Güvenlik kaynağı, “Bu aşamada ihtiyatlı olmak anlaşılabilir ve haklıdır; ancak bu, insanları korkutmak için bir araç olarak kullanılmamalıdır” dedi.