​Sudan'ın laik muhalefet liderinden gösterilere destek

Abdulvahid Muhammed Nur  (AFP)
Abdulvahid Muhammed Nur (AFP)
TT

​Sudan'ın laik muhalefet liderinden gösterilere destek

Abdulvahid Muhammed Nur  (AFP)
Abdulvahid Muhammed Nur (AFP)

Sudan hükümetine karşı savaşan Sudan Kurtuluş Hareketi (SLM-AW) kurucusu ve lideri Abdulvahid Muhammed Nur, hareketinin Aralık ayında Hartum'da başlayan ve ülkenin farklı şehirlerine yayılan “Gençlik Devrimi"ni desteklediğini açıkladı.
Göstericilerin sürekli söylediği “Rejim devrilecek” sloganının harfi harfine uygulanması gerektiğini belirten Nur, hükümetin harekete yönelik ‘yıkıcı girişimlerde bulunma, protesto sırasında vatandaşları hedef alma ve İsrail ile anlaşma’ iddialarının kesinlikle doğruyu yansıtmadığını kaydetti.
Sudanlı yetkililer, SLM-AW mensuplarının İsrail’de eğitim alarak, Sudan’daki gösterileri kışkırtacak faaliyetlerde bulunmakla suçladı. Ancak Nur iddiaları yalanlıyor.
Gösterilerin üçüncü ayına girdiğini kaydeden Nur, Sudan rejiminin krizle yüzleşmekten kaçtığını ve krizi çözme konusunda başarısızlığa uğradığını söyledi.
Nur, Sudan’da Devlet Başkanı seçilmesi halinde İsrail’de Hartum Büyükelçiliği’ni açacağını ve Filistin meselesinde iki devletli çözümden yana olduğunu ifade ederek, Sudan halkının çıkarını zedeleyen hiçbir faaliyette bulunmayacağını vaat etti.
“Filistin meselesini çözmek için tek bir safta yer alacağız” ifadelerini kullanan Nur, “İlişkilerimizi, ülkemizin çıkarlarını koruma doğrultusunda kurmalıyız” diye konuştu.
Nur, Şarkul Avsat’a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı: “Cumhurbaşkanı Ömer Beşir, Sudanlıları din ve ırklarına göre bölerek, ülkenin her yerinde savaşın fitilini ateşledi.” Beşir yönetiminden küresel arabulucular aracılığıyla defalarca ‘Hartum’u bölme’ teklifi aldıklarını belirten Nur, reddettiklerini açıkladı. Nur şöyle devam etti: “2006 yılında Nijerya’daki Abuja müzakerelerinde bize bu teklifi sundular. Daha sonra Fransa’ya gittiğim sıralarda defalarca aynı teklif ile geldiler. Özellikle de Uluslararası Af Örgütü, Beşir yönetimini suçlayınca bu tekliflerini yinelediler.”
Nur, her defasında bu girişimleri reddettiklerinin altını çizerek şöyle konuştu: “Sudan’ın parçalanmasını istemiyoruz. Bilakis, herkesi bir araya getirerek bir plan ile ülkenin birlik olmasını istiyoruz. Sorun Darfur’da ya da Güney Sudan’da değil. Asıl mesele, Sudan’daki ‘kardeşlik’ rejiminde.
Sudan’da şu an olup bitenlerin devrimin bir parçası olduğunu savunan Nur, “Bu, bir vatan anlayışını inşa edemeyen başarısız bir yönetimin sebep olduğu ve nesiller boyu devam eden krizlerin birikimidir” ifadelerini kullandı.
“Sudan halkının hak ettiği saygınlık, medeni seviyeye gelmesi ve insanlar arasında, din, ırk, renk ve kültür ayrımı yapmayan eşit bir vatandaşlık anlayışını getirmek için uğraşıyoruz elde etmek için çalışıyoruz” ifadelerini kullanan Nur şöyle devam etti:
“Ülkemize bağımsızlıktan sonra başarısız bir devlet mirası kaldı ve Beşir hükümeti de bu başarısızlığa başarısızlık kattı.”
Hareketinin laik bir Sudan devletin kuracağını belirten Nur, din ve devlet işlerinin ayrılması gerektiğini yineledi.
Nur, "Devrime öncülük eden gençler şimdi yeni fikirlere ve kavramlara sahipler. Amaçları birlik olan bir vatan ve şimdi tüm Sudanlıları iki kelimeyle birleştiren bir slogan etrafında dönüyorlar. “Rejim devrilecek” Sadece iki kelime ama zekice ve derin bir slogan…”
Haziran 2006’da Nijerya’da Abuja anlaşmasını imzalamadığı için hükümetle herhangi bir müzakereye gitmeyeceği konusunda kararlı olan Sudan Kurtuluş Hareketi lideri, hareketinin, İsrail’den silah alarak kaos yarattığı iddialarını net bir dille yalanladı. Nur, “Provokatör bir hareket değiliz. Bilakis, halkı Sudanlıları bölmek ve aralarında korku uyandırmak için uğraşan iktidarın zihniyetinden kurtarmaya çalışıyoruz. Beşir yönetimi başarılı olamadı. Çünkü halk birlik olduğunu bir kez daha gösterdi, dertlerinin adalet olduğunu ve tüm dinler için özgürlüğün önemli bir yeri olduğunu anlayarak birlik içinde hareket etti. Hareketinin zayıfladığı yönündeki iddiaları reddeden Nur, her zamankinden daha güçlü olduğunu öne sürdü. Uluslararası toplumun önerdiği Sudan yönetimi ile uzlaşma tekliflerini ise reddettiklerini açıkladı.
Nur, Sudan'ın kültür ve etnik köken bakımından zengin, geniş bir ülke olduğunu, iktidarı belirli bir grubun lehine çalışarak kendi tekelinde bulundurmasının adil olmadığını vurguladı. Adaletsizliklerin ve zulmün tarih boyu devam etmesinden yakınan Nur, bunun sebebinin merkezi hükümetler olduğunun altını çizdi. Hareketinin, demokratik bir birlik çerçevesinde federal bir yönetim kurmayı amaçladığını ifade eden Nur, “Vatandaşın vali olmak veya kendi yöneticisini kendisi seçmesini içeren bir sistem hedefliyoruz. Halkçı devrim ve silahlı mücadele yoluyla duruşumuzu ilan ettik. Şu anda barışçıl bir ayaklanma var. Böyle bir hedefi kendimize şiar edinmişken, biz bir sivili nasıl öldürebiliriz? Biz ulusal projemizi gerçekleştirmek için uğraşıyoruz. Zaten bu zamana kadar bu vatan için çok sayıda şehit, milyonlarca mülteci verdik…”
Hareketinin vizyonu ile ilgili konuşan Nur, "Hareketimizi, ‘Darfur’u Kurtarma Hareketi’ değil, Sudan Kurtuluş Hareketi olarak isimlendiriyoruz. Sudan’ı ‘Güney Sudan, Darfur, Al-Nevbe Dağları ve Mavi Nil’ olarak ayıran İngiliz sömürgesinden bu yana ülkeyi yöneten dinci zihniyetten kurtarmayı amaçlıyoruz. Hareketinin, Sudan’ın birliğini yeni bir temele dayandırmayı hedeflediğini ifade eden Nur, milliyetçilerin, bölgesel kabile veya aşiretlerin isimler üzerinden ülkeyi bölmesini reddettiğini duyurdu.
"Darfur halkı binlerce yıl öncesine dayanıyor. Büyük bir medeniyete sahipler ve Mısır ve Sudan'da piramitlerin inşasına katkıda bulundular. Darfur Sultanlığı, on yıllarca Kabe'nin örtüsünün dikimine ev sahipliği yaptı. Sonuncusu Sultan Ali Dinar tarafından dikildi. Mekke’de “Aabar Ali” olarak biliniyor. Darfur Sultanlığı, İngiliz ordusunun 1916'da işgaliyle sona erdi” diye konuşan Nur, "Darfur, batı Sudan ve Kurdufan halkı, Sudan’ın en büyük ekonomik projesi olan Cezire Projesinin dayanağıdır” dedi. Hükümetin uluslararası arabulucular aracılığıyla yaptığı teklifleri hatırlatan Nur, “Bütün bu geçmiş, Darfur bölünürse nereye gidecek? Kesinlikle böyle bir şeyi en başından reddettik ve reddedeceğiz” diye konuştu.
Nur şu ifadelere yer verdi: “18 yıldır reddettiğimizi kabul edemeyiz. Beşir, milliyetçi bir başkan olmaya çalıştığını söylüyor ve herkesten tek bir noktada yer almasını bekliyor, bu kabul edilebilir bir şey değil. Rasyonel bir çaba değil. 30 yıllık yönetimden sonra, bir kişi gelir ve bir mesafede durmak istediğini söyler.”
Nur, Sudan halkının taleplerinin yerine getirilmesi için, Beşir ve rejiminin derhal istifa etmesi gerektiğini belirterek en yüksek oranın gençlere verildiği bir geçiş hükümetinin oluşturulması gerektiğini söyledi. Nur’a göre, otuz yıldır devam etmekte olan durumdan en çok etkilenenler gençler. Yaşananların bedelini canlarıyla ödediklerini söyleyen Nur, bazıları öldürüldü, bazıları işkenceye maruz kaldı, bazıları yerinden edildi, bazıları mülteci konumuna düştü. Bazıları ise işsizlik, açlık ve hastalık içinde yaşam mücadelesi veriyor. “İktidardaki İslamcı rejim hiçbir koşul olmadan derhal ortadan kalkmalı” diyen Nur, “Artık yama değil gerçek bir çözüm gerekiyor. İstifa eden veya görevde olan bazı yetkililer, barışçıl göstericileri öldürmek suçundan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Lahey’de yargılanmalı” şeklinde konuştu. Rejimden itiraflar geldiğini belirten Nur, “Cumhurbaşkanı’nın kendi ağzıyla söylediği ‘Darfur’da birilerini öldürdük’ ifadesi Lahey’e taşınacak. Bu açık açık bir suç itirafıdır” dedi.
"Bir sonraki geçiş döneminin görevi demokratik bir anayasa yazmak, kalıtsal meselelere ve sorunlara çözüm aramak. Bu çok büyük bir şey…” diyen Nur, “Yerinden edilen vatandaşların geri dönmesi için ekonomik adımlar atılarak üretim araçları edindirilmeli” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığıyla ilgili konuşan Nur, “Bunları gerçekleştirirsek halkın hizmetçisi oluruz, halkın başına bela değil” dedi.
Hareketinin İsrail’le ilişkileri hakkında söylenenlere de değinen Nur, “Gizli yapılan bir şey yok. Her şeyi aleni ve ortada. Mısır’daki Sina üzerinden çok sayıda Sudanlının İsrail’e gitmesinin ardından ben de Şubat 2009’da İsrail’i ziyaret ettim. İsrail’deki Sudanlılarla ilgili işlerin takibini yapmak üzere orada bir ofis açtık. Sudan'ın başkalarının nefretinin kurbanı olduğunu biliyoruz. Sudan Devlet Başkanı olursam, İsrail ve Filistin’de elçilik veya temsilcilik açacağım ve sorunun çözülmesi ve iki devletli çözüm için iki devlete de eşit mesafede yer alacağım” dedi. Nur, sözlerini şöyle tamamladı: “İlişkilerimizi, ülkemizin çıkarları doğrultusunda inşa etmeliyiz.”



Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA
TT

Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA

Aliya Mansur

Yeni Suriye ulusal logosunun (görsel kimlik) lansman töreni, Suriye'deki her etkinlik gibi Suriyeliler arasında geniş çaplı bir tartışmanın eşlik ettiği, etkileyici ve güzel bir etkinlikti. Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın katıldığı Halk Sarayı'ndaki görkemli törene, “Suriye Demokratik Güçleri”nin kontrolü altındaki Rakka ve Haseke hariç olmak üzere Suriye'nin çeşitli bölgelerinde aynı anda düzenlenen kutlamalar eşlik etti. Gösteriler ve sloganlar Suriye devriminden sahneleri çağrıştırdı.

Şara'nın tören sırasında yaptığı etkileyici konuşma Suriye'nin birliğinin ve çeşitliliğinin altını çizdi ama daha tören bitmeden önce Suriyeliler arasında şu tartışma başlamıştı; bu ulusal logo gerçekten Suriyeli mi yoksa başka ülkelerden “ilham mı” alındı? Bazıları bunun bir alkollü içecek şirketnin ticari logosu olduğunu söyleyecek kadar şüphelerinde ileri gittiler.

Suriye şahininin “çalıntı” olduğu suçlamaları - ki bu kesinlikle doğru değil - ve bunlara verilen karşılıklar arasında meselenin özü neredeyse kayboldu. Oysa meselenin özü şu: Nasıl bir Suriye istiyoruz? Hukuk devleti olan bir Suriye mi yoksa halkın ruh hallerinin dalgalanmalarına tabi bir Suriye mi?

Konuya ilişkin yorumunda Anayasa Bildirgesi Taslağı Komitesi üyesi Dr. Ahmed el-Karbi, resmi logoların kabulü tartışılırken yasal temellere dayanmanın gerekliliğini vurguladı. Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesinde açıkça “devletin logosu kanunla belirlenir” ifadesinin yer aldığına ve hukuka dayalı bir devletin anayasal çerçevelere uygun olarak onaylanmamış bir logoya indirgenemeyeceğine işaret etti.

Suriye'deki tartışma ve çekişmenin özü bu olmak yerine, bazı Suriyeliler binlerce yıllık Suriye anıtlarına kazınmış olan Suriye şahininin kökeni ve sembolizmiyle ilgili suçlamalarda bulunmakla meşgul oldular.

Esed rejiminin devrilmesinden ve Şara'nın yönetime gelmesinden bu yana, Suriye halkı hükümetin, özellikle de Başkan Şara'nın her eylemini mutlak biçimde destekleyenler ile hükümetin yaptığı her eylemi veya açıklamayı mutlak biçimde reddedenler arasında bölündü. İki grup arasında, bir şeyleri düzeltmek amacıyla eleştirenlerin ve teşvik etmek amacıyla destekleyenlerin sesleri kayboldu.

Esed rejiminin devrilmesinden bu yana 7 ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre Esed rejiminin devrilmesinden bu yana yedi ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak. Bu da yorumlara kapıyı açıyor ve Suriye halkının doğasını ve doğruluğunu bilinmediği söylentilerin yayılmasına katkıda bulunuyor.

17 Mayıs'ta Suriye Cumhurbaşkanlığı, eski rejim tarafından işlenen ihlallerle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak, sorumlularından hesap sormak, mağdurlara tazminat ödemek ile görevli bir geçiş adaleti komisyonu kurulacağına dair bir kararname yayınladı. Kararname, Abdulbasıt Abdullatif'in komisyon başkanı olarak atanmasını ve duyuru tarihinden itibaren 30 günü geçmeyecek bir süre içinde bir çalışma grubu oluşturma ve iç yönetmelikler hazırlama görevini üstlenmesini öngörüyordu.

Bu kararnamenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçti, yani komisyonun kurulması için öngörülen 30 günlük süre geçti. Peki bu komisyon hangi aşamada? Cevap yok. Bu sadece şeffaflığın eksik olduğunu değil, aynı zamanda hükümetin kendi yayınladığı kararnamelere ve mevzuata, örneğin Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesine bağlı olmadığının da bir örneği.

İşte meselenin özü de budur: Nasıl bir Suriye istiyoruz?

Hukuk ve kurumlar devleti Suriye'nin sesi, iki grubun kopardığı gürültü arasında neredeyse duyulmuyor. Bir tarafta destekçiler var ve bunların çoğu Suriyelilerin “Aralık 2024 devrimcileri” olarak adlandırdığı, devrimin 14 yılı boyunca önemli bir rol veya sese sahip olmayan, şimdiyse hükümetin sağ tarafında yer alan kişiler. Diğer taraftaki hükümetin muhalifleri arasındaysa, hükümetin her türlü eylemini çarpıtmakla meşgul olan, çoğunluğu eski rejim kalıntısı ve solcu olan sesler bulunuyor. İkisi arasında aklın sesi kayboluyor.

Suriye'nin istikrarı sadece Suriye için değil, bölge için de bir öncelik. İstikrarlı bir Suriye, komşu ülkelerin istikrarının başlangıcıdır ve bir vatandaşlık devleti ve hukukun üstünlüğünün inşası, Suriyelilerin onlarca yıllık geleceğinin temel taşıdır. Sağlam olmayan temeller üzerine inşa edilen her yapı, özellikle Suriye'nin düşmanları hâlâ pusuda beklediğinden, çökme riski altındadır. Hukukun üstünlüğü, adalet, özgürlük, vatandaşlık ve şeffaflık, istediğimiz devleti inşa etmek için önceliklerdir.