Oryantalizm: Batı’nın kurguladığı Doğu

Arabistanlı Lawrence olarak bilinen, Thomas Edward Lawrence'ın geleneksel Arap kıyafetleri içindeki ne zaman çekildiği bilinmeyen fotoğrafı (AFP)
Arabistanlı Lawrence olarak bilinen, Thomas Edward Lawrence'ın geleneksel Arap kıyafetleri içindeki ne zaman çekildiği bilinmeyen fotoğrafı (AFP)
TT

Oryantalizm: Batı’nın kurguladığı Doğu

Arabistanlı Lawrence olarak bilinen, Thomas Edward Lawrence'ın geleneksel Arap kıyafetleri içindeki ne zaman çekildiği bilinmeyen fotoğrafı (AFP)
Arabistanlı Lawrence olarak bilinen, Thomas Edward Lawrence'ın geleneksel Arap kıyafetleri içindeki ne zaman çekildiği bilinmeyen fotoğrafı (AFP)

Filistin Asıllı Amerikalı Düşünür Edward Said’in Oryantalizm hakkındaki ünlü kitabı yayımlandığında Batı’nın Doğu, Arap, İslam, Asya ve Afrika ülkeleriyle ilgilenmesinden bu yana Oryantalizm ve oryantalistlerin meselelerine dair büyük bir çatışma ve iki taraf arasında güven krizi doğurmuştu.
Bazı oryantalistler, Doğu olgusu ve yaşam biçimleriyle ilgili gözlemlerini adalet duygusuyla kaleme almaya çalışsa da makalelerinde Doğu’ya dair gerçek bir anlayış eksikliği ve kibirli bir yaklaşım vardı. Belki de Oryantalizm hareketinin tarihini açıklamaya yönelik her girişimde, her iki tarafın koşullarının anlaşılmış ve dikkate alınmış olması gerekiyordur.
Oryantalizmin doğası gereği oryantalistin Doğu’yu önemsemesi ve bu nedenle yazılarının olumlu bir içerik sunması gerektiğini vurgulamalıyım. Ancak mesele bir oryantalistten diğerine farklılık gösterirken burada şu gözlemleri kaydedebiliriz:
Öncelikle; Batı'nın Doğu’nun büyüsüne bakışı, Batılının düşüncesine hitap etmeyen gizemler, tarihi efsaneler, garip gelenekler, fikirler ve felsefeler coğrafyası olarak şekillendi. Ancak aynı zamanda bu garip ve ilginç dünyayı keşfetmeye yönelik şiddetli isteği de vardı. Coğrafi yayılma hareketiyle keşiflerin başlamasının ardından yeni dünyaya açılmanın başlangıcı olan Hindistan'a ulaşma çabası, Oryantalist akımın refahına katkıda bulundu.
Bu akım, önce eski dünyanın belli bölgeleri ardından da Afrika ve Asya'daki bölgeleri sömürgeleştirerek tahrip etmeye başladı. Modernleşme ve modernleşmeye hazırlık bahanesiyle bu bölgeler geri kalmışlıktan Batı’daki ilerici dünya seviyesine yükseltilmek istendi. Elbette bu doğru değildi. Sömürgeciliğin öncelikli hedefi Asya ve Afrika kıtasındaki eski dünyanın servetini yağmalamaktı.
İkinci olarak; oryantalistlerin yazılarına baktığımızda ziyaret ettikleri ülkelerin rengini yansıttıklarını, bir süre bu ülkelerin halkı arasında yaşadıklarını görebiliriz. Bu yazılar, gördüklerinin, Doğu halkı, toprağı ve kültürü hakkında öğrendiklerinin doğal bir yansımasıdır. Oryantalist, gördükleri karşısında etkilenebilir. Aynı zamanda etrafındakilere karşı da çıkabilir. Her iki durumda da yazıları, rıza ve kabulle ve hatta etrafındakileri onay veya reddetme ve tamamen yabancılaşma ile kaleme alınmıştır.
Oryantalistin kişiliği, kültürü ve yaşadığı deneyimler, kendisine yabancı olan fikirleri, anlattığı hikayeleri ve edindiği sonuçları kabul etme derecesini belirler. Pek çok oryantalistin yazdıklarından ziyaret ettikleri ülkelerde gördükleri ilginç geleneklerden büyülendiklerini ve bazılarının gelip içinde yaşadıkları bu ülkelere adapte olma noktasına geldiklerini hissederiz.
Üçüncü olarak; Oryantalizmin batıdan doğuya gelen sömürgecilikle iç içe geçmiş olduğunu herkes bilir. Birçok oryantalistin siyasi hedeflere göre hareket ettiği, belirli hedeflere ve sonuçlara ulaşmak için ülkelerinden yola çıktığı da biliniyor.  Arabistanlı Lawrence’a siyasal Oryantalizm modellerinden biri olarak bakarsak,  başta Haşimiler ve Şerif Hüseyin ile olan ilişkileri olmak üzere Birinci Dünya Savaşı sırasında oynadığı rolün büyüklüğünü görebiliriz. Arap bölgesinde yaşayan Lawrence, geleneksel Arap kıyafetleri giyerdi.
Hayatının çoğunu -Londra’daki gizemli bir olayla sona erene kadar- Arap bölgesinde geçirdi. Ancak ülkesine verdiği büyük hizmet, Oryantalizmin mutlak bir olgu değil, zaman ve mekan hedefleriyle bağlantılı göreceli bir proje olduğuna işaret ediyor. Çok da uzağa gitmeye gerek yok. İngiliz asıllı Amerikalı tarihçi Bernard Lewis, Batılı bir tarihçinin Doğu hayatı üzerinde oynadığı siyasi rol için açık bir örnek oluşturuyor. Batı’nın Güney dünyasının çeşitli bölgelerine tehlikeli bakışı ve gizli hedeflerini anlamak için Lewis’in Arap dünyasını böl- parçala projesine bakmamız yeterli olacaktır.
Dördüncü olarak; bazı gezgin oryantalistler ve kaşifler Doğu'nun gelenek ve göreneklerinin birçoğunu anlamakta aciz kalmıştır. İslam ülkesine giden bir oryantalistin gördüklerinden bahsederken yazdıklarını hatırlıyorum. Kurban bayramına yakın bir tarihte ziyaretini gerçekleştiren oryantalist, evlerin önlerindeki küçük baş hayvanların köpeklere alternatif olduğunu düşünerek şöyle yazmış:
“Bu ülkedeki insanların, köpek yerine küçükbaş hayvan tercih ettiği görülüyor.”
Birçok oryantalistin Mısır ya da Fas’la ilgili yazdıklarını okusanız, oldukça şaşırtıcı ve sorgulanması gereken ifadeler olduğunu, Batı’nın dış görüşe farklı bir bakış açısıyla yaklaştığını görürsünüz. Bazıları gördüklerini olduğu gibi aktarsa da her zaman yabancı bakışların ve farklı durumların gölgesinde yaşadılar. Bazıları ise gördüklerini doğru bir şekilde yansıtamadı. Oryantalizm sanki Doğu’yu yeniden keşfetme çabası gibiydi.
Beşinci olarak; Oryantalizmin yalnızca Batılılar tarafından doğuya taşındığını kimse söyleyemez. Doğudan Batıya gidenlerin Oksidentalizm olarak isimlendirilen bir akımı oldu. Ortaçağ’da Avrupa şehirlerini gezen Faslı bir gezgin hakkında okuma yapıyordum. Fransa’daki hayattan etkilenen dini ve sosyal rönesansın öncüsü Faslı gezgin Muhammed Abduh’un düşünceleri beni dehşete düşürdü. Ardından geçtiğimiz yüzyıl başlarında köylerden çıkıp ışıkların başkentine giden Taha Hüseyin, Al Abdurrazık ve diğerleri.
Oryantalizm Batı’dan Doğu’ya karşılıksız gelmemişti. Ancak Doğudan Batıya ters yönde farklı amaçlarla entelektüel ve bilimsel akışlar gerçekleşti. Bu durum, yalnızca Batıya duyulan hayranlıktan değil, Batının sanki tek başına modernizmin kaynağı, medeniyetin merkezi ve kültürün beşiği olduğu, modernleşmenin Batılılaşma anlamına geldiği şeklindeki yanlış inançların bir sonucuydu.
Doğu'dan Batı'ya gidenler, içinde bulundukları ortamı reddetmelerinin bir sonucu olarak; dogmatik olmayan düşünce, modernleşme karşıtı yaşam ve doğal dönüşüm vizyonlarıyla geri döndüler. Buna, ABD’ye gidip döndüğünde ılımlı bir yolculuk yaptığını söyleyebildiğimiz, ‘Seyyid Kutup’ örneğini verebiliriz.
Oryantalizm, açıklık ve kültürel hareket olgusudur. Ancak Batı tutkusu ve ulusal hedeflerin etkilerinden kurtulamadı. Hatta tarihçilerin yazılarının ve çalışmalarının birçoğunu çağlar boyu süren sömürgecilik oluşturur. Oryantalizm, araştırmacılar tarafından üstlenilmesi gerekenden daha fazla çalışmanın yapılmasına ihtiyaç duyan bir dalga kırandır. Bunun için Fransa’nın Mısır’a yönelik kampanyasının Oryantalizmin tezahürü olmadığını ve ünlü kampanyanın kitap bilimcilerin de yer aldığı devasa bir çalışma olduğunu hatırlamak yeterli.



Berri: Barack'ın Lübnan'ı Suriye'ye ilhak etme söylemi "kabul edilemez bir hata"

Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
TT

Berri: Barack'ın Lübnan'ı Suriye'ye ilhak etme söylemi "kabul edilemez bir hata"

Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)

Lübnan Parlamentosu Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Tom Barrack'ın Lübnan'ın Suriye'ye ilhak edilmesi çağrısıyla ilgili zaman zaman yaptığı tehditleri kabul edilemez bir hata olarak nitelendirerek reddetti. Berri, "Hiç kimse Lübnanlıları tehdit edemez. Özellikle diplomatlar ve hele ki Büyükelçi Tom Barrack gibi bir isim tarafından Lübnanlılara bu şekilde hitap etmek, akıl almaz bir durumdur. Lübnan'ın Suriye'ye ilhak edilmesiyle ilgili söyledikleri ciddi ve kesinlikle kabul edilemez bir hatadır." dedi.

Öte yandan Berri, Basın Sendikası'ndan bir heyete, ilgili yasa konusunda yaşanan görüş ayrılıklarına rağmen, gelecek mayıs ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerinin iptal edilmeyeceğini ya da ertelenmeyeceğini vurguladı.

Parlamento başkanlığından yapılan açıklamaya göre Berri'nin ABD'nin Beyrut Büyükelçisi Michel Issa'yı 24 saat içinde ikinci kez kabul etmesi dikkat çekiciydi; zira görüşmede "iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin yanı sıra genel durumdaki gelişmeler ve güncel olaylar" ele alındı.


İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
TT

İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)

Aralarında Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki Likud Partisi’nden sekiz ismin de bulunduğu 11 İsrailli bakan, dün Savunma Bakanı Yisrael Katz’dan Hanuka Bayramı sırasında Gazze Şeridi’nde bayrak töreni düzenlenmesine izin verilmesini talep etti.

Aşırı sağcı ve yerleşim yanlısı Nahala Hareketi tarafından başlatılan girişim kapsamında yayımlanan mesajda, “Gazze’nin İsrail topraklarının bir parçası olduğunu gururla teyit etmenin zamanı geldi. Bu bölge yalnızca Yahudi halkına aittir ve derhal İsrail devletinin bir parçası hâline gelmelidir” ifadeleri yer aldı.

Mesajda ayrıca, etkinliğin temel amacının ‘İsrail’in 2005’te bölgeden çekilirken boşalttığı, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki eski Nisanit yerleşiminin kalıntıları üzerinde İsrail bayrağını göndere çekmek’ olduğu belirtildi.

dfrtg
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (Reuters)

Mesajın imzacıları arasında, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ile aralarında Ulaştırma Bakanı Miri Regev’in de bulunduğu sekiz Likud’lu bakan yer aldı.

Ayrıca, toplam 120 sandalyeli Knesset’ten 21 milletvekili de metne imza attı. İmzacı vekiller Ben-Gvir liderliğindeki Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi ile Likud’a mensup.

Nahala Hareketi, ‘Nisanit’te bayrak töreni’ olarak duyurduğu etkinliğin, Gazze Şeridi’nde hâlen İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede yapılacağını açıkladı.

Etkinliğin 18 Aralık’ta, sekiz gün süren Hanuka’nın beşinci gecesinde düzenlenmesi planlanıyor. Bayram bu yıl pazar günü başlayacak.

İsrail Savunma Bakanlığı, konuya ilişkin AFP’nin yorum talebine henüz yanıt vermedi.

jbhj
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

İsrail ordusu çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, ‘İsrail topraklarından Gazze Şeridi’ne geçen birkaç İsrailli sivilin gözaltına alındığını’ duyurdu.

Yerleşimciler ve Filistinlilere yönelik saldırılarla suçlanan aşırılık yanlılarına hukuki destek veren Honenu örgütü ise yaptığı açıklamada, ‘Çarşamba günü onlarca sağcı aktivistin, Nisanit’in kalıntıları üzerinde bir yerleşim kurulmasını talep etmek üzere Gazze sınır çitini aştığını’ belirtti.

10 Ekim’de İsrail ile Hamas arasında yürürlüğe giren kırılgan ateşkes kapsamında, İsrail ordusu Gazze Şeridi’nin yarısından fazlasında kontrol sağlamasına imkân veren bir hatta çekilmişti. Savaşın büyük yıkıma uğrattığı bölgede bu hat fiili kontrol sınırı olarak işliyor.

Geçtiğimiz kasım ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından da desteklenen ABD’nin Gazze barış planı ise İsrail güçlerinin bölgeden kademeli olarak çekilmesini öngörüyor.


Gazze Anlaşması: Temel hükümlerin uygulanması 2026 yılına ertelendi... Anlaşma mı, gerileme mi?

Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)
Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)
TT

Gazze Anlaşması: Temel hükümlerin uygulanması 2026 yılına ertelendi... Anlaşma mı, gerileme mi?

Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)
Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)

Gazze Şeridi’nde yürürlükte olan ateşkes anlaşmasının süreci son derece yavaş ilerliyor. Anlaşmada yer alan istikrar gücünün konuşlandırılması, Barış Konseyi ile Gazze Yönetim Komitesi’nin oluşturulması ve İsrail’in kademeli çekilmesi gibi başlıklar, ilk bakışta takvimin gerisinde kalmış görünüyor.

Bu gecikmeyi pekiştiren unsur ise Washington’ın söz konusu temel maddelerin uygulanmasını 2026’ya erteleme yönündeki resmi tutumu. Bu tarihe yalnızca birkaç hafta uzak olunmasına rağmen, Trump’ın barış planının çok daha hızlı hayata geçmesi bekleniyordu. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlara göre bunun başlıca nedeni, İsrail’in çıkardığı engeller; bu durum ilk aşamanın henüz tamamlanamamasına ve ikinci aşamaya ilişkin tartışmaların da başlayamamasına yol açtı.

Uzmanlar, ertelemenin hem fırsat hem de risk içerdiğini belirtiyor. Fırsat, arabulucular arasında uzlaşıya varma ya da bu uzlaşıya ulaşmak için daha fazla zaman kazanılması anlamına gelirken, risk ise anlaşmanın tehlikeye girmesi. Süreçte yaşanacak tıkanmaların yalnızca birkaç haftalık gecikmeye değil, aylar sürecek yeni ertelemelere yol açabileceği ifade ediliyor. Bu durumun seyrinin ise büyük ölçüde ABD’nin tutumu ve İsrail üzerindeki baskısına bağlı olacağı vurgulanıyor.

Trump, çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, Barış Konseyi’nin gelecek yılın başında ilan edileceğini söyledi ve ‘dünyanın en önemli ülkelerinin liderlerinin bu yapıya katılmak istediğini’ belirtti.

Trump’ın Gazze için hazırladığı 20 maddelik planın temel unsurlarından biri olan ‘konsey’ önerisi, geçtiğimiz kasım ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen kararda da yer almıştı. Plan uyarınca konsey, iki yıl süreyle Gazze’nin idaresinden sorumlu olacak ve bunu Filistinli teknokratlardan oluşan bir komite üzerinden yürütecek. Bu yapıya uluslararası güçler ile Mısır ve Ürdün tarafından eğitilmiş Filistin polisinin destek vermesi öngörülüyor. Konseyin ayrıca Hamas ve diğer grupların silahsızlandırılmasını denetlemesi planlanıyor.

İstikrar gücü

Barış Konseyi’nin ilanının ertelenmesine, istikrar güçlerinin konuşlandırılmasına ilişkin takvimin ötelenmesi de eşlik ediyor. ABD, İstikrar Gücü’nün Gazze’de konuşlanmasına gelecek yıl ocak ayının ortasında başlanmasını, bölgenin tamamen silahsızlandırılmasının ise nisan ayı sonunda tamamlanmasını hedefliyor. Ancak İsrail Kanal 14 televizyonu, bu takvimin ‘gerçeklikten kopuk bir beklenti’ olduğunu belirterek yeni gecikmelerin gündeme gelebileceğine işaret etti.

Bu ertelemeler, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun birkaç gün önce Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına yaklaşılmakta olduğu yönündeki açıklamalarına rağmen yaşanıyor. Öte yandan İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Gazze Şeridi’ndeki ‘sarı hattın’ fiilen yeni bir sınır hattı niteliği taşıdığını söyledi.

hyu
El-Bureyc Mülteci Kampı’ndaki çadırların önünden geçen yerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Filistin ve İsrail meseleleri üzerine uzmanlaşan siyaset bilimi profesörü Dr. Tarık Fehmi’ye göre Trump’ın açıklamaları, ‘tarafların hâlâ uzlaşıya varamaması nedeniyle anlaşmanın şeklen aksadığına’ işaret ediyor. Fehmi, tüm aktörlerin zaman kazanmaya, yükümlülükleri ertelemeye ve birbirlerinin hamlelerini beklemeye devam ettiğini belirterek, “Netanyahu ikinci aşamanın yaklaştığını söylüyor ama gerçekte hedefi, Gazze üzerindeki kontrolünü artırmak ve ikinci aşamanın gerekliliklerini geciktirmek” değerlendirmesinde bulundu.

Filistinli siyasi analist Dr. Eymen er-Rakab ise Trump’ın söylemini ‘uzlaşı arayışı değil, oyalama ve aksama’ olarak nitelendirdi. Rakab, istikrar gücü, Gazze Yönetim Komitesi gibi dosyaların hâlâ sonuçlanmadığını ve bunların çözümü için haftalar değil aylar gerektiğini vurguladı. Rakab’a göre gecikmenin arkasında İsrail’in Gazze’de daha fazla toprak kontrolü sağlama çabaları var ve Washington bu süreçte sessiz kalmayı sürdürüyor.

Gazze'nin yeniden inşasının akıbeti ne olacak?

Bu aksamalara rağmen, Gazze Şeridi’nin yeniden inşası, ateşkes anlaşmasının bir diğer maddesi olarak hâlâ ertelenmiş durumda. Kasım sonunda düzenlenmesi planlanan yeniden inşa konferansının gecikmesine yanıt olarak, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, aralık başında Berlin’de Alman mevkidaşı Johann Wadephul ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “Yeniden inşa konferansına eş başkanlık yapmak üzere ABD ile istişare halindeyiz. Konferansın tarihini mümkün olan en kısa sürede, ortaklarımızla iş birliği içinde belirlemeyi umuyoruz” dedi.

Tarık Fehmi’ye göre yeniden inşa adımlarını İsrail engelleyecek ve Washington’ın desteğini alarak Gazze Şeridi’ni bölme ve fiili durum stratejisini pekiştirme çabası içinde olacak. Bu durum, anlaşmanın maddelerinin bir kez daha ertelenmesine ve yeniden inşa konferansının gerçekleşmemesine yol açacak.

Arabulucuların açıklamaları, Netanyahu’nun 29 Aralık’ta Washington’a yapacağı ziyareti beklerken, kaygı ve taleplerin net bir şekilde ortaya konduğunu gösteriyor. İsrail Hükümet Sözcüsü Shosh Bedrosian birkaç gün önce düzenlediği basın toplantısında bu duruma dikkat çekti.

Öte yandan Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile Bahreyn Kralı Hamad bin İsa Al Halife, dün yaptıkları telefon görüşmesinde, Gazze’deki savaşın sona ermesini öngören anlaşmanın tam olarak uygulanması ve insani yardımların hızlı ve kesintisiz ulaştırılmasının gerekliliğini vurguladı. Açıklamada, Gazze’nin yeniden inşasına başlama zorunluluğu da belirtildi.

6uı8
Deyr el-Balah dışındaki el-Meğazi Mülteci Kampı’nda yıkılmış bir binanın duvar resminin önünde el arabası çeken Filistinli çocuklar (AFP)

Daha önce arabulucular ve garantörler Washington’ın katılmadığı bir toplantıyı Kahire’de gerçekleştirdi. Toplantıya Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın katıldı. Görüşmede, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarının arttığı geçen ayın ardından, herhangi bir ihlalin önlenmesi ve ateşkesin kalıcı hâle getirilmesi ele alındı.

Ancak arabulucuların açıklamaları, taleplerin yanı sıra endişeleri de yansıtıyor. Katar Başbakanı birkaç gün önce yaptığı açıklamada, “Şu anda kritik bir noktadayız… Ateşkesin sürdüğünü garanti edemeyiz. Ateşkes, ancak İsrail’in tamamen çekilmesi ve Gazze’de istikrarın sağlanmasıyla tamamlanmış olur” dedi. Başbakan, İsrail güçlerinin bölgede kalmaya devam etmesi ve ihlallerin sürmesinin çatışmanın yeniden tırmanmasına yol açabileceğini vurguladı.

Tarık Fehmi’ye göre Mısır’ın girişimleri, anlaşmanın uygulanmasının zorluğunun farkında olmasından kaynaklanıyor ve tarafların süreci geciktirme çabalarını gözlemlemek açısından kritik bir rol oynuyor. Fehmi, Trump ile Netanyahu arasında gerçekleşecek görüşmenin, mevcut aksaklıkları aşacak uzlaşıların sağlanması açısından belirleyici olacağını, örneğin Hamas’ın silahsızlandırılmasının süresinin iki yıla uzatılması gibi düzenlemelerin bu görüşmelerde gündeme gelebileceğini belirtti.

Eymen er-Rakab da aynı görüşte; Trump-Netanyahu görüşmesinin, Gazze anlaşması maddelerinin akıbetini netleştireceğini ve sürecin ya hızlandırılarak uygulanacağını ya da İsrail’in genişleme stratejisi lehine geciktirileceğini ifade etti.