Şam rejimi 8 konuda başarısızlığa uğradı

Şam rejimi 8 konuda başarısızlığa uğradı
TT

Şam rejimi 8 konuda başarısızlığa uğradı

Şam rejimi 8 konuda başarısızlığa uğradı

Suriye başkentini ziyaret eden diplomatların değerlendirmelerine göre Şam'da, bu yılın ilk çeyreğinde yaşanan siyasi, askeri ve ekonomik gelişmeler nedeniyle bir hayal kırıklığı yaşanıyor.
Beşşar Esed’in bu gelişmelerle başa çıkmanın yollarını görüşmek üzere geçen hafta Tahran'ı ziyaret etmesi bu değerlendirmeyi destekliyor. Buna karşılık Batılı ülkeler Washington Moskova’yı birtakım tavizler vermeye sevk etmek için “stratejik sabır” üzerine yoğunlaşıyor.
Geçtiğimiz yılın sonunda Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir Şam'ı ziyaret etti, BAE ve Bahreyn elçiliklerini açtı ve Umman ile karşılıklı ziyaretlerde bulundu.
Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanı Ali Memlük, Mısır’ın başkenti Kahire'yi ziyaret etti. Ayrıca Esed rejiminin Arap Birliği'ne dönüşü, Suriye’nin yeniden inşasına yönelik Arap katkısı, İran ve Türkiye’ye karşı Arap rolü meseleleri konuşuldu.
ABD Başkanı Donald Trump 14 Aralık’ta Suriye’nin doğusunda çekilme kararını açıkladı ve Kürt yetkililer Şam'la müzakerelerde bulunma hususunda hızlı davrandılar. Bu faktörler Şam'da iyimserlik düzeyinin yükselmesine katkıda bulundu. Fakat şu anki sahne farklı.
Diplomatlara göre, hayal kırıklığının 8 nedeni var:
1- Arap normalleşmesi

Şam’ın Arap Birliği’ne dönüşünün bu ay sonunda Tunus’ta yapılacak olan Arap zirvesinde yer almayacağı açık. Aynı zamanda Arap devletleri ile Şam arasındaki normalleşme süreci de donmuş durumda. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Körfez ziyareti, büyük Arap ülkelerinin 2254 sayılı karar uyarınca diplomatik ilişkileri siyasi çözümle ilişkilendirdiğini gösterdi.
Batılı diplomatlara göre ilişkilerin normalleşmesi hususunda yaşanan bu gecikme, birtakım sebeplerden kaynaklanıyor. Bu sebeplerdeki ilki, Şam'daki bazı yetkililerin Arapların Suriye'ye dönmesi gerektiğine dair aşırı bir güvenle konuşmaları ve Şam’ın Arap Birliği'ne dönmek için başvuruda bulunmayacağını söylemeleri.
İkinci sebep, Suriye hükümetiyle ilişkiye geçenlerin cezalandırılacağına dair bir yasa tasarısının Kongre’den geçmesi ile birlikte ABD yönetiminin rejim ile normalleşmeyi durdurmaları için Arap ülkelerine baskı yapması.
Üçüncü sebep ise Beşşar Esed’in Tahran ziyareti ve İran dini lideri Ali Hamaney ile görüşmesi. Söz konusu ziyaret, normalleşmenin askıya alınmasına karşı bir cevap olarak gelmişti.
Batılı bir yetkili, “Böyle bir durumda Şam yönetiminin Arap Birliği'ne geri dönüşü İran'ın Arap Birliği'ne girmesi anlamına geliyor, Arapların Suriye'ye girişi değil” değerlendirmesinde bulundu.
2- ABD'nin geri çekilmesi
Başkan Trump’ın Aralık ayının sonunda yayınladığı bir twett, müttefiklerini ve dostlarını şok etti.  Ancak Trump’ın halihazırdaki kararı, Suriye'nin doğusunda 400 asker bulundurmak ve el-Tanf üssündeki varlığını sürdürmek yönünde. Washington, Suriye’nin doğusuna Barışı Koruma Güçleri göndermeleri için Avrupa başkentlerine baskı yapıyor.
Elde edilen bilgilere göre ABD’li bir yetkili birkaç gün önce, Washington’un Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) müzakerelerde bulunmasına izin vermeyeceğini, bilakis müzakerelerin müttefiklerin kontrolü altında bulunan bölgenin özel bir statüye ulaşmasına yönelik bir güç mesabesinde olacağını söylemişti.
Ayrıca Washington, Fırat'ın doğusunda Türkiye ile Suriye sınırları boyunca bir güvenli bölge oluşturulması için Ankara ile müzakerelerde bulunuyor ve hava ambargosunu devam ettirmekle birlikte Barışı Koruma Güçleri’ni bölgede konuşlandırmayı düşünüyor.
ABD ve Rusya Genelkurmay Başkanları, birkaç gün önce “çatışmanın önlenmesine dair olan sözleşme çalışmalarının yenilenmesi ve temas hattının muhafaza edilmesi yönündeki bağlılığın sürdürülmesi” üzerine Avusturya’nın başkenti Viyana'da bir araya geldiler.
Temas hattı olan Fırat nehrinin doğusunda el-Tanf üssü ve Washington'un müttefikleri bulurken, hattın batısında ise Moskova’nın müttefikleri bulunuyor.
3- İdlib Savaşı
Şam, Moskova'yı İdlib'e yönelik bir saldırı gerçekleştirmeye sevk etmek için defalarca baskı yaptı. Ancak Moskova ve Ankara, İdlib’de tırmanışın azaltılmasına yönelik olan Soçi anlaşmasının süresinin uzatılması hususunda başarılı oldu. Bunun yanı sıra Türkiye, Kuzey Üçgeni’ndeki tampon bölgede ortak devriyelerden ziyade paralel devriyelerin bulunması hususunu kabul ettirmekte başarılı oldu.
Bu, İdlib’deki radikallere karşı sınırlı bir operasyon olabileceği ve Hama ve Halep ile Halep ve Lazkiye arasındaki iki ana yolun açılması üzerine çalışılacağı anlamına gelmiyor. Ancak Rusya, Türkiye ile olan ilişkilerindeki stratejik çerçeveye öncelik veriyor. Ankara'nın “paralel devriyelerin çalışmaya başlaması ile birlikte Ekim ayında Rus S-400 sisteminin devreye gireceğini ilan etmesi” tesadüf değildi.
4- Adana Mutabakatı
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Washington’la Ankara arasında müzakere edilen güvenli bölge meselesine alternatif olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile olan müzakere masasına 1998 Adana Mutabakatı’nı koydu. Ancak Ankara’nın anlaşmadaki iki maddeye ilişkin kaygıları var: “Şam ile siyasi muamelelerde bulunmamak ve Adana Mutabakatı’nda belirtildiği şekliyle 5 kilometre değil, 30 kilometre derinliğinde bir saldırı alanına sahip olmak.”
Ankara ile Şam arasındaki normalleşmeye yönelik bir adım atılacak gibiydi, fakat mevcut durumda bu mesele rafa kaldırılmış gibi görünüyor. Bu ayın sonunda yapılacak olan ve halihazırda Türk yetkililerini meşgul eden yerel seçimlerden sonra bu hususa tekrar dönülebilir.
5- Anayasa Komisyonu
Üç garantör ülke olan Rusya, Türkiye ve İran, Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Staffan De Mistura’nın son günlerinde, sivil toplum temsilcilerinden oluşan üçüncü listedeki isimleri kabul ettirmek için yoğun bir baskı yapıyorlardı. Ancak BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, 18 Aralık'ta listeyi onaylamayı reddetti.  Bu, Lavrov'u yeni BM Özel Temsilcisi Geir Pedersen'nin talepleriyle esnek bir şekilde ilgilenmeye iten nedenler arasındaydı.
Moskova, Suriye tarafına, Devlet Başkanı Beşşar Esed’in Soçi-Cenevre sürecine ilişkin eleştirilerinden rahatsız olduğunu illetti. Bu, Arap siyasi söylemindeki “siyasi geçiş” konusuna dönüşle aynı zamana denk geldi. Nitekim geçen ay Mısır’ın Şarm eş-Şeyh kentinde gerçekleştirilen Arap-Avrupa zirvesinin son tebliğinde Suriyeli bir muhalif, “Arap ülkeleri siyasi geçişin İran'ı Suriye'den çıkarmanın yolu olduğuna inanıyor” ifadesini kullandı.
6- Yaptırımlar ve yeniden yapılanma
Avrupa Birliği’nin (AB) “Şam’a yakın olan ve 21 Aralık'taki yeniden yapılanmaya dahil olan kişi ve kurumlara yönelik yaptırımlarını ve yeniden yapılanmayı siyasi çözüme bağlayan bir yasa tasarısının Kongre tarafından kabul edilmesini” içeren Avrupa ve ABD yaptırım dalgası geri döndü.
Elde edilen bilgilere göre, bu ayın 12 ila 14’ü arasında bağışçı ülkenin katılacağı Belçika’nın başkenti Brüksel'deki konferans, yeniden yapılanmaya yönelik desteği güvenilir bir siyasi çözüm ile ilişkilendirerek aynı tutumu teyit edecek.
Batılı bir diplomat, “Batı ülkeleri, yaptırım, meşruiyet ve yeniden yapılanma dosyalarının, Rusya ile Suriye hakkında yapılan müzakerelerde Amerika ve Avrupa ülkelerinin elinde bulundurduğu kartlar olduğunu düşünüyor” değerlendirmesinde bulundu.
Öte yandan üst düzey bir Rus yetkilisinin, Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim’in Guterres’e gönderdiği mektubunda arabuluculuk yapmamalarını talep ettiği Brüksel konferansına katılacak olması dikkat çekici.
7- Ekonomik kriz
Hükümetin kontrolü altına bulunan ve Suriye topraklarının yüzde 60'ını oluşturan alanlardaki ana konuşma, ekonomik kriz, elektrik ve doğal gaz kesintileri ile tüketim malzemeleri ve birtakım hizmetler etrafında dönüyor.
Batılı diplomatlar bu krizin, “bir yandan Batının İran üzerindeki yaptırımlarından, diğer yandan ise Tahran’ın bu ilişkinin önceliğini göstermesi için Şam’a baskı yapmasından ve Şam'a uygulanan yaptırımlardan” kaynaklandığını düşünüyor.
Diplomatlardan biri, “Guta ve güneydeki hükümet kontrolünün yeniden sağlanması, muhaliflerin kontrolü altında bulunan bölgelere gelen fonların askıya alınmasından dolayı söz konusu krize katkıda bulundu” değerlendirmesine bulundu.
8- İsrail baskınları
Suriye'deki İsrail saldırıları son yıllarda da devam etti. Ancak İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun geçen haftaki ziyareti, Suriye hava kuvvetlerinin Eylül ayında bir Rus uçağını düşürmesinin ardından Moskova ile Tel Aviv arasında yaşanan gerginlik sayfasının kapatılması hususunda başarılı oldu. İsrail'in talepleri arasında, yeni S-300 sistemlerinin idaresinin Suriye ordusuna teslim edilmemesi hususu bulunurken, Esed’in Tahran'da Hamaney ile görüştüğü konular arasında “İsrail baskınlarına karşılık verilmesi meselesi”  yer alıyordu.
Söz konusu 8 mesele, Şam'daki yetkililer arasında hayal kırıklığına ve destekçiler arasında yorgunluğa sebep oldu. Bu durum, Batılı yetkililerin taviz vermemek için acele etmemeye dayanan “stratejik sabır” yönündeki düşüncelerini güçlendirdi.
Öte yandan, çeşitli düzeylerde çalışmalarını sürdüren Rusya, Arap ülkelerini normalleşme sürecini devam ettirmeye sevk ediyor, Avrupa ülkeleriyle olan ilişkilerinde mülteci kartını kullanıyor ve Türkiye, İsrail ve ABD ile askeri anlaşmalar yapıyor.



Mısır ve 20 diğer ülkeden açıklama: İsrail'in Somaliland’ı tanıması kararını reddederken kararı Filistinlileri yerinden etme planlarıyla ilişkilendirdiler

Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
TT

Mısır ve 20 diğer ülkeden açıklama: İsrail'in Somaliland’ı tanıması kararını reddederken kararı Filistinlileri yerinden etme planlarıyla ilişkilendirdiler

Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

Mısır, 20 diğer ülke ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) tarafından dün yapılan açıklamalarda İsrail'in Somaliland'ın bağımsızlığını tanıma kararı kategorik olarak reddedilirken, Filistinlileri yerinden etme planlarıyla ilişkilendirdikleri kararı ‘biçim ve içerik olarak kabul edilemez’ olarak nitelendirdiler.

Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, İsrail'in Somali Federal Cumhuriyeti'nden ayrılmak isteyen ayrılıkçı bölgeyi tanıma kararının uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler (BM) Şartı'nı açıkça ihlal ettiği belirtildi.

Açıklamada, Mısır ve diğer imzacı tarafların Somali Federal Cumhuriyeti'nin egemenliğini destekledikleri ve ülkenin birliğini, toprakları üzerindeki egemenliğini ve toprak bütünlüğünü zedeleyen her türlü eylemin reddedildiği belirtildi.

Bildiriyi imzalayanlar taraflar arasında Mısır, Suudi Arabistan, Cezayir, Komorlar, Cibuti, Gambiya, İran, Irak, Ürdün, Kuveyt, Libya, Maldivler, Nijerya, Umman, Pakistan, Filistin, Katar, Somali, Sudan, Türkiye, Yemen ve İİT yer aldı.

Bakanlık açıklamasında, ‘diğer ülkelerin topraklarının bir kısmının bağımsızlığını tanımak tehlikeli bir emsal teşkil eder ve uluslararası barış ve güvenliği tehdit eder’ diyerek uyardı.

İsrail, geçtiğimiz cuma günü Somaliland'ın bağımsızlığını tanıdığını duyurdu.

Karar, Somali Cumhuriyeti’nin Arap Birliği (AL) üyesi olmasından dolayı Arap dünyasında yaygın bir tepkiyle karşılandı.


İsrail, son saldırıların akabinde Batı Şeria'daki bazı bölgeleri kuşattı

Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)
Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)
TT

İsrail, son saldırıların akabinde Batı Şeria'daki bazı bölgeleri kuşattı

Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)
Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde gerçekleştirilen bir operasyon sırasında iki İsrail asker (AP)

İşgalci İsrail askerleri, Filistinliler tarafından İsrail'in kuzeyinde ve Ramallah yakınlarında gerçekleştirilen saldırıların ardından, Batı Şeria'daki birçok şehirde yer alan köy ve beldeye boğucu bir kuşatma uyguladı. Bu saldırılar, çeşitli bölgelerde yerleşimciler tarafından Filistinlilere karşı her gün düzenlediği saldırılar ve işgalci İsrail güçleri tarafından gerçekleştirilen tutuklamaların devam ettiği bir dönemde gerçekleşti.

Filistinliler tarafından gerçekleştirilen son saldırılardan önce, İsrail'in Batı Şeria'daki saldırıları devam etti. Bu saldırılar sırasında çeşitli koşullarda birçok Filistinli öldü. İsrail, Filistinlilere yönelik baskınlarını, tutuklamalarını ve diğer saldırgan eylemlerini sürdürüyor.

Cuma günü İsrail'in kuzeyindeki Afula yakınlarındaki Beysan kentinde iki İsraillinin öldürüldüğü saldırının ardından, İsrail güçleri saldırının failinin geldiği Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesine boğucu bir kuşatma uyguladı.

fv
İsrail ordusunun dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde düzenlediği operasyon sırasında barikatlarla katılan bir yol (AP)

İşgalci İsrail güçleri, Kabatiya ve çevresindeki onlarca eve baskın düzenlerken birçok Filistinliyi gözaltına alarak sahada sorguya çekti. Gözaltına alınanların bir kısmı yakınlardaki gözaltı merkezlerine nakledildi. Gözaltına alınanlar arasında saldırılara karışanlardan Ahmed Ebu er-Rub'un ailesi, arkadaşları ve saldırıyla bağlantılı olduğundan şüphelenilen kişiler de vardı.

Baskın düzenlenen evlerin bazı odaları, ev sakinlerinin gözaltına alınmasının ardından askeri karargaha dönüştürüldü. Diğer evlerin sakinleri ise sokakların ve altyapının geniş çapta tahrip edilmesi ve beldenin yan girişlerinin çoğunun toprak setlerle kapatılması nedeniyle tamamen terk etmek ve bölgenin dışına kaçmak zorunda kaldı.

Öte yandan İsrail, Batı Şeria'nın merkezindeki Ramallah'ın kuzeybatısındaki yaklaşık 10 köye ve beldeye, Modi'in Illit Yahudi yerleşim biriminden 700 metre uzaklıktaki Hashmonaim kontrol noktası yakınlarındaki güvenlik çitine Filistinli silahlı bir kişinin ateş açtığı gerekçesiyle, herhangi bir can kaybı olmamasına rağmen, bir başka boğucu kuşatma uyguladı.

İsrail güçleri, Ni'lin köyünün ana girişini kapatarak insan ve araç giriş ve çıkışlarını engelledi. Kharbatha Bani Harith köyüne giden yol da kapatılırken bölge sakinlerinin giriş-çıkışları sırasında sıkı önlemler alındı. Atara askeri kontrol noktası da kapatıldı. Bunun sonucunda Filistinliler, Ramallah'ın kuzeybatısı ve batısındaki birkaç köye ve beldeye ulaşmalarını engelleyen ciddi bir trafik kriziyle karşı karşıya kaldı.

Filistin hükümetinin bir organı olan Duvar ve Yerleşim Direniş Komisyonu, geçtiğimiz ekim ayında yayınladığı bir raporda Filistin topraklarını bölen kalıcı ve geçici bariyerlerin toplam sayısının, askeri kontrol noktaları ve kapılar dahil olmak üzere 916'ya ulaştığını bildirdi. Rapora göre bunların 243'ü 7 Ekim 2023'ten sonra inşa edilen demir kapılardı.

gbh
Dün Cenin'in güneyindeki Kabatiya beldesinde düzenlenen operasyona katılan İsrail güçleri (AP)

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'un bildirdiğine göre Ramallah yakınlarında meydana gelen olayın milliyetçi bir saldırı değil, bir Filistinlinin kuş avına çıktığı bir olay olduğu sonradan ortaya çıktı. İsrail ordusu tarafından daha sonra yapılan açıklamada, kuş avı için kullanılan silaha el koymak ve soruşturma yapmak amacıyla avcıyı aramak için bölgeye uygulanan kuşatmanın devam ettiği belirtildi.

Tüm bunlar olurken Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde günlük olarak tutuklama kampanyaları da devam ediyor. Bu tutuklama kampanyalarında, çoğu El Halil’den olmak üzere en az 14 Filistinli tutuklandı. Bunların arasında bir kadın ve bir çocuk da vardı. Cuma akşamı İsrail'in kuzeyinde bir bölge sakini tarafından düzenlenen saldırının ardından operasyonun sürdürüldüğü Kabatiya beldesinde tutuklananlar bu sayıya dahil değil.

Öte yandan Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde yerleşimcilerin saldırıları devam ederken, yerleşimciler Ramallah'ın batısındaki Bil'in beldesi girişinde Filistinlilere ait araçlara saldırarak maddi hasara yol açtı. Nablus'un güneyindeki Akraba bölgesine bağlı Khirbet Yanoun yerleşim biriminde yerleşimcilerin düzenlediği başka bir saldırıda bir Filistinli yaralandı.

Duvar ve Yerleşim Direniş Komisyonu’na göre işgalci İsrail güçleri ve yerleşimciler kasım ayı boyunca 2 bin 144 saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırılardan 360’ı Ramallah ve el-Bireh illerinde, 348’i El Halil’de, 342’si Beytlahim’de ve 334’ü Nablus’ta meydana geldi.


Arap dünyasından İsrail'in Somaliland'ı tanıma kararına tepki

Cuma günü Somaliland'ın başkenti Hargeisa'da İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararını kutlayanlar (AFP)
Cuma günü Somaliland'ın başkenti Hargeisa'da İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararını kutlayanlar (AFP)
TT

Arap dünyasından İsrail'in Somaliland'ı tanıma kararına tepki

Cuma günü Somaliland'ın başkenti Hargeisa'da İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararını kutlayanlar (AFP)
Cuma günü Somaliland'ın başkenti Hargeisa'da İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararını kutlayanlar (AFP)

Somali, İsrail'in Somaliland'ı bağımsız bir devlet olarak tanıma kararına karşı Arap ve İslam dünyasının desteğine güveniyor. Arap Birliği (AL), Somali’nin bu konudaki talebine dün acil bir delegeler toplantısı düzenleyerek yanıt verdi.

Somali'nin Kahire Büyükelçisi ve AL Daimi Temsilcisi Ali Abdi Avari, Şarku’l Avsat gazetesine verdiği demeçte, ülkesinin Tel Aviv'in açıklamasını reddetmek ve Somali'nin egemenliğini savunmak için Arap ve İslam düzeyinde harekete geçtiğini doğruladı. Bu adımlar arasında AL tarafından acil bir toplantı düzenlenmesi talebinin de olduğunu söyleyen Avari, ülkesinin diplomatik çabaları çerçevesinde yakında bir AL-İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesi toplantısı yapılması çağrısında bulunduğunu belirtti.

İsrail'in ayrılıkçı Somaliland bölgesini tanıma kararı, Filistin Yönetimi, Hamas ve Mogadişu’nun, bu kararla Somaliland’ın İsrail'in yaklaşık iki yıl önce Gazze Şeridi’ndeki savaşın başlamasından bu yana sürdürdüğü Filistinlileri yerinden etme planı çerçevesinde Filistinliler için yeni bir sürgün yeri haline gelebileceği uyarısında bulunmalarına yol açtı.

Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, İsrail'in bu hamlesinin yerinden edilme meselesini yeniden gündeme getireceğinden ve Tel Aviv'in, yeniden inşa ve istikrar için somut planlar bulunmamasına rağmen, Batı Şeria ve Gazze'ye baskı uygulayarak bunu yapmaya zorlayacağından endişe duyduklarını ifade ettiler.

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in bu adımı karşısında alaycı bir tavırla dikkati çeken bir tutum sergiledi. Somaliland'ın bağımsızlığını tanımayacağını açıklayan Trump, “Somaliland'ın ne olduğunu gerçekten bilen var mı?” diye sordu.