Bölgesel askeri ittifak, 40 Boko Haram militanı öldürdü

Bölgesel askeri ittifak, 40 Boko Haram militanı öldürdü
TT

Bölgesel askeri ittifak, 40 Boko Haram militanı öldürdü

Bölgesel askeri ittifak, 40 Boko Haram militanı öldürdü

Çad Gölü çevresinde faaliyet gösteren radikal Boko Haram ile mücadele etmek için 4 ülkenin ordularından oluşturulan bölgesel askeri ittifak, geçtiğimiz Cuma gününden beri Nijer ve Nijerya’da gerçekleştirilen operasyonlarda terör örgütünden en az 40 militanın öldürüldüğünü açıkladı. 
Nijer, Nijerya, Çad ve Kamerun’un ordularından oluşturulan bölgesel askeri ittifak, Boko Haram militanlarının geçtiğimiz Cuma günü Nijer’in güneyini hedef alan saldırılar gerçekleştirdiğini açıkladı. Ancak hükümet güçlerinin 27 teröristi etkisiz hale getirdiği belirtildi.
Bölgesel askeri ittifak tarafından yapılan açıklamada, çatışmanın ardından çok sayıda silahlı teröristin Nijer’den Nijerya’ya kaçtığı ifade edildi. Boko Haram’ın Nijer ve Nijerya arasındaki sınırda faaliyet gösterdiği, engebeli arazide bulunan ormanlarda saklanarak eğitimler gerçekleştirdiği ve rehineleri burada alıkoyduğu belirtildi.
Açıklamada, Askeri ittifak ile Boko Haram arasındaki son çatışmanın geçtiğimiz Cumartesi günü Nijerya’nın kuzeyindeki Abadam şehri çevresinde meydana geldiği ifade edildi. Söz konusu çatışmalarda 23 teröristin öldürüldüğü ve 1 teröristin canlı olarak ele geçirildiğini bildirildi.
Bu operasyon, Boko Haram’ın son zamanlarda verdiği en büyük kayıp olarak kaydedildi. Öte yandan askeri ittifak, Boko Haram’ın egemenliği altındaki son bölgelerdeki etkisini sona erdirmek için operasyonlarını yoğunlaştırmak üzerine çalışacağını açıkladı. Bölgesel askeri ittifak, batılı ülkeler tarafından destekleniyor. Söz konusu ittifak aylardır Çad gölü çevresinde yerel halktan oluşan gözetim komitelerine yardımcı oluyor. İttifak, örgütün büyük darbe almasına sağladı.  Ancak örgüt son dönemlerde gücünü yeniden toplayarak kanlı ve sert terör saldırıları gerçekleştirmeye başladı.
İİT saldırıları kınadı
Boko Haram’ın 2009 yılında Nijerya’nın kuzeydoğusunda ortaya çıkmasından beri 27 binden fazla insan hayatını kaybetti. Hala 1,8 milyon kişi evine dönemiyor. Çatışmaların Nijerya’ya komşu olan Nijer, Çad ve Kamerun’a sıçraması Çad Gölü bölgesinde insani krize neden oldu. Boko Haram’ın geçtiğimiz Cuma günü gerçekleştirdiği sert saldırı, çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Söz konusu saldırı uluslararası toplum tarafından kınandı. Öte yandan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Dr. Yusuf el- Useymin, Nijer hükümeti ve saldırıda hayatını kaybedenlerin aileleri için bir taziye yayınladı. Din adına işlenen suçların terör eylemi olduğunu ve faillerinin yasalara göre yargılanması gerektiğini vurguladı.
Boko Haram, yoksulluktan besleniyor
Useymin, İİT’nin tüm terör çeşitleri ve olgularını ret ve boykot ettiğinin altını çizdi. Teşkilat’ın bölgedeki tüm ülkeler tarafından yapılan ‘terör ve radikalizm’ mücadelesine destek verdiğini vurguladı. Boko Haram’ın faaliyet gösterdiği tüm ülkeler, radikalizm ve terörün yayılmasına karşı mücadele yürütüyor. Bu ülkeler, aralarında İİT’nin de bulunduğu uluslararası hayır ve fon kurumlarının desteği ile eğitim üzerine odaklanıyor. Söz konusu kurumlar Uganda ve Nijer’de 5 insani projeye yardım eli uzatıyor. Projeler arasında, İslam aleminde ilim ve bilgiyi yayan Uganda İslam Üniversitesi’ne eğitim yardımı da bulunuyor. Boko Haram, Nijer, Nijerya ve Çad’da geniş bölgelere yayılan cehalet ve fakirliği kullanıyor. Uluslararası uzmanlar tarafından hazırlanan raporda bu nedenle örgütün büyük bir çoğunluğu fakirlik ve cehaletten muzdarip olan ve ülkelerinde daha iyi bir hayat şansı sunulmayan gençlerden oluştuğu ifade edildi.
Boko Haram, kuzeydeki Müslümanlar ve güneydeki Hristiyanlar arasındaki anlaşmazlıklar, toplumsal adalet eksikliği ve yolsuzluğun yayılmasını fırsat bilerek 2009 yılında Nijerya’nın kuzeydoğusunda ortaya çıkmıştı. Nijerya, Afrika kıtasının petrol bakımından en zengin ülkesi sayılmakta ancak nüfusun büyük bir çoğunluğu fakirlik sınırı altında yaşıyor.



Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
TT

Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)

Temmuz 2021'de Havana yönetimine karşı düzenlenen büyük protesto eylemlerinin yankıları sürüyor.

ABD, Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'in de aralarında bulunduğu Kübalı yetkilileri insan haklarını ihlal ettikleri gerekçesiyle yaptırım listesine aldı. 

Karayipler'deki ada ülkesinin üst düzey yöneticilerine vize kısıtlamaları uygulanacağı da duyuruldu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, X hesabından yaptığı açıklamada "Temmuz 2021'deki protestolara katılanların haksız bir şekilde gözaltına alınıp işkenceye tabi tutulmasından sorumlu olan ya da bu olaylarda suç ortaklığı yapan" yargı ve cezaevi çalışanlarının da vize kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalacağını söyledi. 

54 yaşındaki siyasetçi şu ifadeleri kullandı:

ABD, Küba halkının insan hakları ve temel özgürlüklerini desteklemeyi ve gayri meşru, dikta rejimlerinin yarıküremizde hoş karşılanmadığını net bir şekilde ortaya koymayı sürdürecek.

Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'le birlikte Küba Savunma Bakanı Álvaro López Miera ve İçişleri Bakanı Lázaro Álvarez Casas'ın da yaptırım listesine alınmasına Havana'dan tepki geldi. 

Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez de X'te açıklama yaparak ABD'nin Küba halkının ya da liderlerinin iradesini ipotek altına alamayacağını vurguladı. 

Küba Dışişleri Bakanlığı'nın ABD'den sorumlu yetkililerinden Johana Tablada ise Rubio'yu "soykırım ve toplu sınırdışı savunucusu" diye niteledi. 

Elektrik kesintileri yüzünden Havana'nın defalarca karanlığa gömülmesinin ardından 11-12 Temmuz 2021'de patlak veren protestolar, tüm dünyanın dikkatini çekmişti. 

Bir kişinin öldüğü eylemlerin bazılarında protestocular devlet binalarına ve kamu malına zarar vermiş, güvenlik görevlilerine ve mağazalara taş atarak saldırmıştı.

Batı medyası, eylemlerin herhangi bir muhalif örgüt tarafından organize edilmediğini bildirirken Küba yönetimi, onlarca yıldır süren ABD yaptırımları ve propagandasını sorumlu tutmuştu.

Yönetim destekçileri, yetkililerle birlikte tepki göstererek muhalif eylemleri bastırmaya çalışmıştı. 

Ekonomik kriz, gıda ve ilaç kıtlığına karşı başlayan gösterilerin ardından ABD merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün aktardığına göre en az 1400 kişi gözaltına alınırken, yaklaşık 700 kişi hapse atılmıştı. 

2022'de Kübalı savcılar, 790 civarında kişinin bu eylemlerle ilgili olarak soruşturulduğunu açıklamıştı.

Davaları takip eden 11J adlı hak örgütü, 554 kişinin protesto gösterileriyle ilgili olarak aldıkları cezayı çektiği bilgisini 2024 sonunda vermişti. Bunlardan bazıları Papa Francis'in talebiyle şartlı tahliyeden faydalandı. Halihazırda hapiste kalan eylemci sayısının 360'la 420 arasında olduğu tahmin ediliyor.  

Independent Türkçe, France 24, AFP, AP