Lahdar İbrahimi, Cezayir krizinin çözümünün anahtarı mı?

Cezayirli diplomat Lahdar İbrahimi (Reuters)
Cezayirli diplomat Lahdar İbrahimi (Reuters)
TT

Lahdar İbrahimi, Cezayir krizinin çözümünün anahtarı mı?

Cezayirli diplomat Lahdar İbrahimi (Reuters)
Cezayirli diplomat Lahdar İbrahimi (Reuters)

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’nın yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerine girmeyeceğini açıklamasının ardından, ülkesinin içinde bulunduğu krizin çözümünün anahtarı olması itibarıyla gözler, eski BM ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Cezayirli diplomat Lahdar İbrahimi’ye çevrildi.
Cezayir’in geleceğini planlamayı amaçlayan bir konferansa başkanlık eden Lahdar, toplantıdan sonra, “İsviçre’den tedaviden dönmesi sonrasında sağlığının nasıl olduğunu görmem için Cumhurbaşkanı Buteflika tarafından karşılanmak benim için bir şerefti” ifadelerini kullandı.
İbrahimi, “Ülkemizin sokaklarına çıkan gençler sorumlu davrandılar ve yurtiçi ve yurtdışındaki herkesin beğenisini topladılar” diyerek protestocuların davranışlarına övgüde bulundu.
Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) sözcüsünün Şarku’l Avsat’ın 2017’de aktardığı eski bir konuşmasına göre, basında çıkan haberler, İbrahimi ve Buteflika arasındaki ilişkinin, özellikle cumhurbaşkanının 27 Nisan 2013’te onu tekerlekli sandalyeye mahkûm eden beyin kanaması geçirmesi sonrasında güçlendiğine işaret ediyor. Her ne zaman basında “cumhurbaşkanının sağlık durumunun kötüleştiğine” ilişkin haberler çıksa İbrahimi, sahnede görünüyor ve “cumhurbaşkanının sağlığı konusunda halka güven vermek için” onunla bir araya geldikten sonra medyaya çıkıyor. Haberler, İbrahimi’yi Cumhurbaşkanı’nın diplomatik görüşleriyle ilgilendiği dostu olarak nitelendiriyor.
Kıdemli diplomatın tarihi, bölge tarihindeki etkileyici duraklarla doludur. Bazılarının “Suriye krizini” onun diplomatik ve politik kariyerindeki son durak olarak görmesi sonrasında, son zamanlarda yeni bir İbrahimi turu bekleniyor.
Hayatı
Ocak 1934’te doğan İbrahimi, Cezayir siyasi tarihi boyunca birçok olaya karıştı ve Cezayir ve Fransa’da hukuk ve siyaset bilimi eğitimi aldıktan sonra 20’li yaşlarda Cakarta’daki Ulusal Kurtuluş Cephesi gibi pek çok pozisyonda çalıştı.
1971-1979 yılları arasında İngiltere’de ülkesinin diplomatik portföyünü taşıdı. 1982-1984 yılları arasında eski Cezayir Cumhurbaşkanı Şadli Bencedid’e diplomatik danışmanlık yaptı.
BM koridorlarına girmesiyle birlikte, 1989’da BM Lübnan Temsilcisi olarak görev yaptığı dönemde büyük bir başarı kaydetti. Yaklaşık 15 yıl süren ilk Lübnan iç savaşının sonlandırılması için Taif kentinde Lübnanlı milletvekilleri arasında Suudi Arabistan arabuluculuğu boyunca “Taif Mühendisi” lakabını aldı.
BM çalışmaları 1997-1999 yılları arasında Afganistan ve Irak’ta devam etti. İbrahimi, 2012 yılında, istifa eden eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın yerine, 18 aydan fazla bir süre devam eden kanlı iç savaşa bir çözüm bulmak için Arap Birliği ve BM Suriye Ortak Temsilcisi olarak görev yaptı.
Lahdar İbrahimi, BM göreviyle meşgul olmasına rağmen, ülkesi Cezayir’deki etkisi bitmedi. Ülkesi, 11 Aralık 2007’de Cezayir’deki BM ofislerini hedef alan ve 17 BM personelinin ölmesine neden olan terör saldırısının gizli yönlerine ilişkin Uluslararası Soruşturma Komisyonu’na başkanlık ettiği 2008 yılında onun BM görevinden nasibini aldı.
Lahdar’ın adı son zamanlarda, özellikle de 2012’de Arap Birliği ve BM Suriye’ye Özel Temsilcisi olması sonrasında, Suriye kriziyle ilişkilendirildi. İbrahimi, Suriye hükümetinin ve muhalefetin temsilcilerini “Cenevre 1” ve “Cenevre 2” olarak bilinen iki konferansta bir araya getirmeye yönelik zorlu müzakereler aracılığıyla Suriye krizine bir çözüm bulmaya çalıştı. İbrahimi, 13 Mayıs 2014’te seçim yapılmasının yıllarca süren çatışmayı sona erdirmeyi amaçlayan barış müzakerelerine zarar vereceğini vurgulayarak, Suriye’deki seçimlere karşı uyarmasının ardından 20 aydan fazla süren sonuçsuz bir çabadan sonra istifa etti.
Sosyal hayatına gelince, İbrahimi’nin üç çocuğu var. Bunlar Salih, Salim ve eski CNN spikeri olan ve ardından Ürdün Kralı II. Abdullah’ın erkek kardeşi Prens Ali bin el-Hüseyin ile evlenen “Prenses Rym.”
İbrahimi, kariyeri boyunca, eski Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın dünya barışını yaymak için kurduğu Chirac Vakfı’nın Çatışmaların Önlenmesi Ödülü de dâhil olmak üzere birçok ödül aldı.



Gazze ateşkesi, anlaşma şartlarının yarattığı engeller ve ilerleme umutları arasında sıkışıp kaldı

İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de bulunan Halime es-Sadiye Okulu'na düzenlediği saldırının meydana getirdiği hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de bulunan Halime es-Sadiye Okulu'na düzenlediği saldırının meydana getirdiği hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
TT

Gazze ateşkesi, anlaşma şartlarının yarattığı engeller ve ilerleme umutları arasında sıkışıp kaldı

İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de bulunan Halime es-Sadiye Okulu'na düzenlediği saldırının meydana getirdiği hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de bulunan Halime es-Sadiye Okulu'na düzenlediği saldırının meydana getirdiği hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)

Gazze ateşkes müzakereleri, Hamas'ın İsrail'i engellemekle suçladığı ve ABD ile İsrail'in görüşmelerde bir ilerleme kaydedileceği ve birkaç gün içinde anlaşmaya varılacağı yönündeki iyimser söylemleri arasında Katar'ın başkenti Doha'da altıncı gününe girdi.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar, karmaşık müzakere sahnesini deşifre etti. Uzmanlara göre, görüşmelerin geleceğine dair süren belirsizliğe rağmen, Amerikan tarafının açık ve doğrudan baskıları sayesinde bir ‘çözülme’ ihtimali ağır basıyor. Bu süreçte, engelleyici şartların aşılması ve Hamas’a bazı güvencelerin verilmesi öngörülüyor. Ayrıca, ABD ile İsrail arasında Gazze cephesinde bir sakinlik sağlanması konusunda mutabakat bulunuyor. Zira, Washington ile Tahran arasındaki mevcut görüşme hattı başarısız olursa, İran’a ikinci bir saldırı düzenlenmesi ihtimali değerlendiriliyor.

Geçtiğimiz pazar gününden bu yana Doha'da devam eden müzakerelerin ortasında Netanyahu perşembe günü yayınladığı bir videoda Hamas'ın silahsızlandırılmasını, askeri kabiliyetlerinin olmamasını ve bölgeyi yönetmemesini şart koşarak bunlar olmadan Gazze Şeridi'nde anlaşma ihtimalini dışladı ve savaşa geri dönme tehdidinde bulundu. Netanyahu, “Bu müzakereler yoluyla elde edilebilirse iyi olur, aksi takdirde kahraman ordumuzun gücüyle başka yollarla elde edeceğiz” dedi.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar perşembe günü Avusturya gazetesi Die Presse'ye verdiği röportajda, müzakerelerin geleceği için bir başka koşul öne sürerek Hamas liderlerinin sürgüne gönderilmesinin ‘savaşı sona erdirecek çözümün bir parçası olabileceğini’ belirtti.

Diğer yandan Hamas yaptığı açıklamada, İsrail'in ‘kötü niyetli’ tutumunu eleştirerek daha önce ‘saldırganlığın kalıcı olarak durdurulmasını, işgal ordusunun kapsamlı bir şekilde geri çekilmesini ve yardımların serbest akışını sağlayacak bir anlaşma karşılığında tüm esirlerin bir kerede serbest bırakılacağı kapsamlı bir takas anlaşmasına varmayı teklif ettiğini, ancak Netanyahu'nun o zaman bu teklifi reddederek kaçmaya ve daha fazla engel koymaya devam ettiğini’ vurguladı.

Bununla birlikte Hamas, hem Filistin hem de İsrail tarafındaki esirlerin serbest bırakılması karşılığında savaşı sona erdirecek bir anlaşmaya yönelik müzakerelere ‘olumlu ve sorumlu’ yaklaşımını sürdürdüğünü ifade etti. Bu açıklama, Hamas'ın ‘devam eden ateşkes görüşmelerinde yardım akışının sağlanması, İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nden çekilmesi ve kalıcı bir ateşkes için gerçek garantiler verilmesi de dâhil olmak üzere birçok önemli noktanın müzakere edildiğini’ belirtmesinden bir gün sonra geldi.

Han Yunus'ta yerinden edilmiş insanlar için kurulan derme çatma bir kampta yıkılmış çadırları inceleyen Filistinlilere bakan bir kadın (AFP)Han Yunus'ta yerinden edilmiş insanlar için kurulan derme çatma bir kampta yıkılmış çadırları inceleyen Filistinlilere bakan bir kadın (AFP)

Bu, Hamas liderlerinden Basim Naim'in ‘Netanyahu'nun 22 aylık savaş ve kıtlıkta başaramadığını müzakere masasında da başaramayacağını’ vurguladığı basın açıklamalarıyla aynı zamana denk geldi.

Netanyahu'nun Gazze Şeridi ve İran dosyalarına değindiği Washington ziyaretinin ardından İsrail yeniden İran'ı vurma tehdidinden söz etmeye başladı. Savunma Bakanı Yisrael Katz perşembe günü yaptığı açıklamada, İsrail'in İran tarafından tehdit edilmesi halinde bu ülkeyi ‘daha büyük bir güçle’ vuracağını söyledi.

İsrail'in haziran ayında İran'a karşı 12 gün süren bir hava savaşı başlatması bölgede daha geniş çaplı bir çatışma korkusu yarattı. İki taraf, 23 Haziran'da ABD Başkanı Donald Trump tarafından ilan edilen, ABD arabuluculuğunda bir ateşkes üzerinde anlaştı.

İsrail ve Filistin konularında uzman Mısırlı siyaset bilimi profesörü Dr. Tarık Fehmi, ateşkes müzakerelerinin engellerden ve ayrıntılara getirilen karartmadan, ABD'nin baskısı altında bir atılımın her iki tarafça da kabul edilmesine doğru ilerleyeceğini düşünüyor. Fehmi, Netanyahu'nun Washington ziyaretinde Gazze ve İran meselelerinin farklı görüşlere yol açacak şekilde ele alındığını, ancak Trump'ın Gazze'de anlaşmanın tamamlanması ve İsrail'in gerekirse İran'ı vurmasına izin verilmesi konusunda ısrarcı olduğunu belirtti.

Fehmi'ye göre bir atılım şansı, İsrail'in özellikle Mısır sınırına yakın Morag Koridoru’ndan kademeli olarak çekilmeyi kabul etmesiyle mümkün. Hamas, ABD yönetimiyle doğrudan iletişim kanalının devam etmesiyle bunu kabul edebilir. Bu da müzakerelerdeki pozisyonunu güçlendirecek, Netanyahu'nun Trump ile çatışmasını önleyecek ve İran'ı tekrar hedef alma isteklerini kabul etmesi karşılığında Gazze anlaşmasını uygulamasına olanak tanıyacaktır.

Filistinli siyasi analist Dr. Suheyl Diyab'a göre Hamas mümkün olduğunca çok şey teklif etti; ancak müzakereler Netanyahu'nun, ABD yönetiminin ve özellikle de İsrail içişlerinin krizleri nedeniyle tıkanmış durumda. Netanyahu, özellikle de kişisel çıkarları için herkesi manipüle etme girişimleri sona erdiğinden, kendisine sunulan senaryoları seçme konusunda halen büyük tereddütler yaşıyor.

Diyab, Netanyahu-Trump görüşmelerinin ayrıntıları henüz açıklanmadığı için Gazze ateşkes dosyasının İran dosyasının ayrıntılarıyla bağlantılı olduğunu göz ardı etmedi. Dünyanın ABD ve İran arasındaki anlaşma ya da anlaşmazlığın seyrini izlediği bu dönemde, bir atılım ve anlaşmanın teşvik edilmesi, İsrail ve Washington'un dikkat çekici bir şekilde yeniden zorladığı bir seçenek gibi görünüyor.

İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyine düzenlediği saldırılarda hayatını kaybeden Filistinliler (AFP)İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyine düzenlediği saldırılarda hayatını kaybeden Filistinliler (AFP)

Geçtiğimiz perşembe günü televizyonda yayınlanan bir röportajda Netanyahu birkaç gün içinde bir anlaşmaya varılacağı umudunu dile getirerek şunları söyledi: “50 esir halen Hamas tarafından tutuluyor ve bunlardan sadece 20'sinin hayatta olduğuna inanılıyor. Şu anda yaşayanların yarısının ve ölülerin yarısının çıkarılmasını öngören bir anlaşmamız var, yani 10 yaşayan insanımız ve yaklaşık 12 ölen rehinemiz kalacak, ancak onları da çıkaracağım. Umarım birkaç gün içinde bunu sonuçlandırabiliriz.”

Geçen hafta Netanyahu ile Beyaz Saray'da iki kez görüşen Trump, ateşkesin yakın olduğu söylemini yineleyerek bu haftayı olası bir tarih olarak belirledi. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio perşembe günü yaptığı açıklamada bir anlaşma için ‘büyük umutları’ olduğunu ifade etti.

Öte yandan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Alman mevkidaşı Johann Fadivoll ile yaptığı telefon görüşmesinde, Gazze Şeridi'ndeki son gelişmeler ile ateşkesin yeniden başlatılması ve bazı esir ve mahkûmların serbest bırakılmasına yönelik müzakerelerdeki gelişmeler hakkında bilgi verdi. Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamaya göre Abdulati, ‘Filistin halkının kanının akıtılması ve trajik insani durum ışığında Gazze Şeridi'ne insani yardım akışının sağlanması gerektiğini’ vurguladı.

Fehmi'ye göre Gazze anlaşması yaklaşıyor. “Birkaç gün içinde anlaşma nihai aşamasına girecek. Pazar ya da pazartesi günü ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un son rötuşları yapmak üzere bölgeye bir ziyaret gerçekleştireceğini görebiliriz” diyen Fehmi, ‘Washington'un bölgedeki çıkarlarını düşünerek ve Trump'ı izleyicileri önünde mahcup etmemek için anlaşmanın başarısız olmasına izin vermeyeceğini’ vurguladı.

Diyab, Netanyahu'nun Washington ziyaretinden sonra bir anlaşma istediğine ve Trump'a hayır diyemeyeceğine inanıyor. Dolayısıyla siyasi çıkarları çerçevesinde kendisine daha fazla zaman kazandırabilecek bir atılımla ya da özellikle farklılıklar ve ABD'nin baskıcı tutumu nedeniyle kendisini devirecek bir tökezleme ve patlamayla karşı karşıya.