Petrol, yaptırımlar ve kesintilerden dolayı yükseliyor

Amerika enerji verileri, ABD’nin petrol üretiminin geçtiğimiz hafta rekor seviyede düştüğünü ortaya çıkardı (Reuters)
Amerika enerji verileri, ABD’nin petrol üretiminin geçtiğimiz hafta rekor seviyede düştüğünü ortaya çıkardı (Reuters)
TT

Petrol, yaptırımlar ve kesintilerden dolayı yükseliyor

Amerika enerji verileri, ABD’nin petrol üretiminin geçtiğimiz hafta rekor seviyede düştüğünü ortaya çıkardı (Reuters)
Amerika enerji verileri, ABD’nin petrol üretiminin geçtiğimiz hafta rekor seviyede düştüğünü ortaya çıkardı (Reuters)

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) hâlihazırda uyguladığı kesintiler ve ABD’nin İran ile Venezuela’ya uyguladığı yaptırımların etkisiyle petrol fiyatları dün yükseldi.
15:07 (GMT) itibariyle Brent tipi ham petrol vadeli işlemden varil başına 67.22 doları gördü ki bu, önceki kapanış fiyatıyla arasında 55 sentlik ya da yüzde 0.82’lik bir yükselişe denk geliyor. ABD Batı Teksas tipi ham petroldeki vadeli işlem ise varil başına 57.89 dolara ulaştı ve bu da önceki düzenlemelere kıyasla 1.02 dolar ya da yüzde 1.79’luk bir artışı ifade ediyor.
OPEC’in gözetimindeki tedarik kesintileri nedeniyle petrol fiyatları, bu yılın başından beri artış gösteriyor. Ayrıca ABD’nin iki OPEC üyesi İran ile Venezuela’dan petrol ihracatına uyguladığı yaptırımlardan ötürü de pazarda yaşanan arz eksikliği arttı.
Avustralya Ulusal Bankası’na göre petrol piyasasının geleceği karışık. Nitekim bir yanda ekonomik büyüme ve ABD’nin güçlü arz artışı ile ilgili endişelerden kaynaklanan fiyat indirimi tehlikesi bulunurken diğer yanda OPEC’in tedarik kesintileri ve ABD’nin İran ve Venezuela’ya uyguladığı yaptırımların fiyatları zorlaması durumu söz konusu.
ABD Enerji Bilgi Yönetim İdaresi’nin salı akşamı yaptığı açıklamaya göre ABD’de ham petrol üretiminin 2019’da beklenenden daha yavaş artması ve günlük ortalamanın varil başına yaklaşık 12.30 milyona ulaşması bekleniyor.
Üretimin bir önceki yıla göre varil başına günlük 1.35 milyon yükselmesi bekleniyor ancak bu, İdare’nin varil başına günlük 1.45 milyon olarak yaptığı tahminlerden daha yavaş büyüyeceği anlamına geliyor. İdare, 2020 yılında üretimin varil başına günlük 730 bin artışla günlük 13.03 milyon varile ulaşacağını öngörüyor. Bu daha önceki tahminlere göre günlük 790 bin varilden daha az bir artışı ifade ediyor.
ABD üretiminin rekor seviyeye ulaşarak günlük 13 milyon varili bulması yönündeki tahminleri 2020’nin üçüncü çeyreğine ötelendi. Önceki tahminlere göre ikinci çeyrekte olması bekleniyordu.
ABD, 2020 yılında ham ve rafine ürünlerin ithalatçısı olma yolunda ilerlemesini sağlayan kaya petrolü devrimi sayesinde hâlihazırda dünyadaki en büyük petrol üreticisi konumunda. ABD’nin ham petrol talebinin 2019 yılında günlük 360 bin varil artarak günlük 20.81 milyon varile ulaşması bekleniyor ki Enerji Bilgi Yönetim İdaresi’nin önceki artış beklentisi günlük 350 bin varil yönündeydi.
İdare, 2020 yılı içinse ABD’nin ham petrole yönelik talebinin günlük 220 bin varil artarak günlük 21.03 milyon varile ulaşacağını öngörüyor ki önceki tahminler de bu yöndeydi.
Öte yandan ABD Petrol Enstitüsü çarşamba günü yaptığı açıklamada ABD’deki ham petrol stoklarının geçtiğimiz hafta beklenmedik bir şekilde azaldığını, bununla birlikte benzin stokları azalırken distilat stoklarının arttığını belirtti. 8 Mart’ta hem petrol stokları 2.6 milyon varil azalarak 449 milyon varile ulaştı. Hâlbuki analistler 2.7 milyon varil artmasını bekliyordu.
Enstitü, Oklahoma’daki Dağıtım Merkezi’ndeki ham petrol stoklarının 1.1 milyon varil azaldığını söyledi. Petrol Enstitüsü’nün açıklamaları, ham petrol rafinerilerinin tüketim ortalamasının günlük 29 bin varil yükseldiğini gösteriyor. Reuters’ın yaptığı anket sonuçlarını analiz edenlerin 2.5 milyon varillik bir düşüş bekledikleri benzin stoklarında ise 5.8 milyon varillik düşüş yaşandı.
Enstitü’nün açıklamaları, dizel ve ısıtıcı yağını da içeren distilat stoklarının 195 bin varil yükseldiğini gösteriyor. Beklentiler ise 1.9 milyon varillik bir düşüş yönündeydi. ABD’nin geçtiğimiz haftaki ham petrol gelirleri, günlük 523 bin varil gerileyerek günlük 6.4 milyon varile ulaştı.



İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
TT

İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)

Ortadoğu'da İsrail ile İran arasındaki çatışma şiddetlenirken, dünya bu gerilimin olası ekonomik yansımaları konusunda endişe duyuyor. Bu hayati bölgede yaşananlar sadece çatışan ülkeleri değil, aynı zamanda birkaç kilit kanal aracılığıyla tüm küresel ekonomiyi etkiliyor; finansal ve ticari istikrarı tehdit ediyor.

cshy
Tahran'da İsrail hava saldırılarının hedef aldığı bir binanın enkazında çalışan arama-kurtarma ekipleri (AFP)

İsrail-İran çatışmasının küresel ekonomi üzerindeki temel etkileri neler?

* Enerji fiyatları... Enflasyonu ateşleyecek bir kıvılcım

Ortadoğu küresel enerjinin can damarıdır ve petrol ve gaz tedarikinin büyük bir kısmı Hürmüz Boğazı gibi hayati önem taşıyan su yollarından geçmektedir. İster petrol tesislerine doğrudan saldırılar isterse seyrüsefere yönelik tehditler yoluyla olsun, bu kaynakların kesintiye uğraması kaçınılmaz olarak petrol ve gaz fiyatlarında bir artışa yol açacaktır. İran, dünya petrolünün yaklaşık yüzde 3'ünü ve gazının yüzde 7'sini üreterek küresel enerji piyasasında önemli bir oyuncu konumunda.

tyu7
Tacoma'daki American Oil and Refining Company (EPA)

Enerji fiyatlarındaki bu artış bölgeyle sınırlı kalmayacak, doğrudan küresel enflasyona dönüşerek tüm mal ve hizmetleri etkileyecek. Küresel olarak artan üretim ve nakliye maliyetleri, merkez bankalarının enflasyonu kontrol altına almak için daha uzun süre yüksek faiz oranlarını sürdürmesini zorlaştıracak ve bu küresel ekonomik büyümenin yavaşlamasına yol açacak.

* Tedarik zinciri kesintisi: Ticaret darboğazı

Küresel tedarik zincirleri büyük ölçüde Ortadoğu'daki hayati deniz yollarına dayanır ve herhangi bir aksama dalga etkisi yaratır:

Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz'e yönelik tehdit: Hürmüz Boğazı, dünya ham petrolünün yaklaşık yüzde 20'sinin geçtiği hayati bir tıkanma noktasıdır. Bu boğazı kapatmaya yönelik herhangi bir tehdit, hatta boğazdaki gemilere yönelik tehditler, nakliye şirketlerini gemilerini Afrika'daki Ümit Burnu çevresine yönlendirmeye zorlayacaktır. Bu yönlendirme basit bir değişiklik olmayıp, nakliye sürelerinde ve maliyetlerinde büyük bir artış anlamına gelmekte, malların varışını geciktirmekte ve son tüketiciye ulaşma fiyatlarını yükseltmektedir. Daha yüksek navlun sigortası primleri şirketler üzerindeki mali yükü artırmakta ve bu da genel maliyetlere yansımaktadır.

Bu transferler limanlar ve küresel dağıtım ağları üzerinde büyük lojistik zorluklar yaratır. Bu da belirli malların kıtlığına ve temel bileşenlerin endüstrilere tesliminde gecikmelere yol açarak küresel üretim zincirlerini sekteye uğratabilir.

u7ı8
Hürmüz Boğazı'ndan geçen bir petrol tankeri (Reuters)

Analiz firması Kpler tarafından yayınlanan verilere göre, geçen hafta İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından navlun oranları yükseldi. Arap Körfezi'nden Çin'e giden tanker navlunlarının cuma günü yüzde 24 artarak varil başına 1,67 dolara yükseldiği belirtildi. VLCC (Çok Büyük Ham Petrol Taşıyıcısı) navlunlarındaki artış yıl başından bu yana görülen en büyük günlük hareketi yansıtıyor ve bölgede algılanan risk düzeyini vurguluyor.

Kpler'deki analistler, deniz savaşı risk primi şu ana kadar değişmemiş olsa da, aşırı istikrarsızlık devam ettikçe navlun oranlarının daha da yükselmesini bekliyor.

* Çalkantılı gökyüzü

Mevcut çatışma ortamı, hava sahasının kapanmasının ardından yolcularını ve mürettebatını korumak için acil önlemler almak zorunda kalan küresel havayolu şirketlerini uçuşlarını yeniden yönlendirmeye ya da iptal etmeye zorladı. Bu da yolcular için büyük aksaklıklara ve zorlukla toparlanan seyahat ve turizm sektörü üzerinde doğrudan bir etkiye neden oldu. Bu durum, daha fazla yakıt tüketimi gerektiren daha uzun rotalar nedeniyle operasyonel maliyetlerde artışa yol açarak bilet fiyatlarına yansıyabilir ve özellikle ekonomik zorluklarla mücadele eden şirketler üzerinde ek mali baskı yaratabilir.

tyu7
Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion Havalimanı'nda boş bir giden yolcu salonu (EPA)

* Finansal piyasalar ve yatırımcı güveni: Volatilitenin dehşeti

Jeopolitik gerilimler finans piyasaları için bir kâbustur. Çatışmalar arttıkça yatırımcılar altın ve ABD doları gibi güvenli varlıklara yönelir, bu da borsalarda ve para birimlerinde keskin dalgalanmalara neden olur. ‘Güvenli limana sığınma’ aynı zamanda bölgeden sermaye kaçışına yol açarak bölgesel sermaye piyasalarını zayıflatabilir ve doğrudan yabancı yatırımları azaltabilir. Ülkelerin kredi itibarları da kötüleşerek borçlanma maliyetlerini artırabilir ve bütçelerine yük getirebilir.

* Yavaşlayan ekonomik büyüme: Resesyon hayaleti

Yüksek enflasyon, yüksek navlun maliyetleri ve düşük yatırımcı güveninin bir araya gelmesi, küresel ekonomik büyümede yavaşlama için bir reçetedir. Çatışmanın uzun sürmesi ve yayılması, özellikle de tedarik zincirlerinin tamamen kesintiye uğraması ve enerji fiyatlarının görülmemiş seviyelere ulaşması halinde, dünyayı bir durgunluğa, hatta bir depresyona itebilir. Bölgesel istikrara ve yakıt fiyatlarına büyük ölçüde bağlı olan turizm ve havacılık gibi sektörler bu durumdan ilk etkilenenler arasında yer alacaktır.

frgty
Almanya'nın DAX endeksi Frankfurt Borsası'nda düştü. (Reuters)

* Güvenlik harcamaları: Bütçeler üzerinde bir yük

Riskler arttıkça, bölgedeki ve dünyadaki hükümetler kendilerini savunma ve güvenlik harcamalarını arttırmak zorunda bulabilirler. Kaynakların üretken yatırımlardan güvenlik harcamalarına kayması, hükümet bütçeleri üzerinde ek bir baskı oluşturarak temel hizmetleri ve kalkınma planlarını etkileyebilir.

* Merkez bankaları altınla korunuyor

Jeopolitik gerilimler ve belirsizlik, dünyanın dört bir yanındaki merkez bankalarını, kriz zamanlarında rezervlerin değerini koruyan güvenli bir liman olarak altın rezervlerini önemli ölçüde artırmaya itiyor. Bu eğilim son üç yılda önemli ölçüde arttı ve Dünya Altın Konseyi önümüzdeki beş yıl içinde daha fazla merkez bankasının altın varlıklarını dolar aleyhine arttırmasını bekliyor.

Sonuç olarak, İsrail-İran anlaşmazlığı küresel ekonomik istikrar için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu sadece bölgesel bir anlaşmazlık değil, küresel ekonominin gölüne atılabilecek ve iç içe dalgalara neden olabilecek bir taştır. Bakalım uluslararası toplum bu gerilimi kontrol altına alabilecek ve dünyayı bunun yıkıcı ekonomik sonuçlarından koruyabilecek mi?