Esed rejiminin Rus-İran rekabeti endişesi

Esed rejiminin Rus-İran rekabeti endişesi
TT

Esed rejiminin Rus-İran rekabeti endişesi

Esed rejiminin Rus-İran rekabeti endişesi

Suriye'deki kitlesel protestoların başlangıcının 8. yıldönümü arifesinde Şam yönetiminin, halen ülke topraklarının tamamında sağlanamayan ‘askeri zaferi’ siyasi zafere dönüştürmekte zorlanması, Rusya-İran rekabetinin kızıştığı bir ortamda Suriye’nin geleceğiyle ilgili endişelere kapı aralıyor.
Geçtiğimiz yıllarda rejim güçlerinin Doğu Guta’nın yanı sıra Suriye’nin güney ve güneybatısında bulunan bölgelerde kontrolü ele geçirmesiyle ülke topraklarının yüzde 60’ı hükümet denetimine girdi. Halen ülkenin üçte biri Washington müttefiklerinin, yüzde 10’u ise Ankara destekli güçlerin kontrolü altında.
Guta’yı vurmak için başkent semalarında gezinen savaş uçaklarının ve silahların sesleri kesildi. Artık Guta sokaklarına bombalar düşmüyor. Ancak Guta şehri günden güne giderek kötüleşen ekonomik krizin pençesinde kıvranıyor. Suriye genelinde, Arap ve Batı ülkelerini Şam yönetimiyle normalleşmeye, yeniden büyükelçiliklerini açmaya teşvik edecek huzur ve istikrar ortamından eser yok.
4 Savaş
Suriye rejim lideri Beşşar Esed, geçtiğimiz ay yaptığı bir konuşmada, “4 alanda verdiğimiz savaş sürüyor: Askeri savaş, ekonomik ambargo, yolsuzlukla mücadele ve sosyal medya üzerinden yapılan propaganda savaşı” ifadelerini kullanmıştı.
Suriye’nin güneyinde yer alan illerde halk elektrik, su gibi temel hizmetler beklerken, geçtiğimiz günlerde Hafız Esed heykelinin 8 yıl aradan sonra yeniden dikilmesine tepki gösteren Suriyeliler protesto gösterileri için alanlara çıktı. Aynı şekilde nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda ilinde de gergin hava henüz dağılmış değil.
Diğer taraftan İran ve Hizbullah, ABD ve Rusya arasındaki uzlaşma gereğince güneyde Suriyeli olmayan güçlerin çekilmesi kararına rağmen, kendilerine bağlı milisleri Suriyeli askerlere eğitim verme gerekçesiyle güneye konuşlandırdı. Rus ordusunun 5. Kolordu üzerindeki nüfuzunu giderek arttırması, Moskova ve Tahran arasındaki rekabeti iyice kızıştırmış durumda. Rekabetin kapsamına, Rusya tarafından ‘uzlaşma’ anlaşmasına imza atan gençlere verilen güvenceyi de göstermek mümkün.
İki ülke arasında Suriye topraklarında yaşanan rekabet sadece gençlere yönelik hamlelerle sınırlı değil. Bilakis rekabetin bir de ekonomi boyutu var. Suriye’deki fosfat madenlerinin işletiminin İran’a devri yine Suriye’de petrol santrali ve 300 milyon dolar değerinde üçüncü bir GSM operatörünün inşası gibi Şam ve Tahran arasında 2017 yılında imzalanan ticari anlaşmalar Rusya’nın eliyle donduruldu. İran ise Rusya’nın bu hamlesine yanıt olarak geçtiğimiz günlerde Esed’in Tahran ziyaretiyle söz konusu anlaşmalardan vazgeçmeyeceğinin sinyalini verdi. Halihazırda ortaya çıkan tabloya göre Suriye rejiminin kolları şimdilik İran’ı kucaklıyor.
Gizli rekabet Fırat Nehri’ne de uzanmış durumda. Zira Rusya 5. Kolordu güçlerinin nehrin etrafındaki Suriyeli birliklere yakın bölgede konuşlandırılmasını desteklerken, İran ise ABD’nin Suriye’den tamamen çekileceği günü beklemeyi tercih ediyor.
ABD’li güçlerin Suriye’deki ikamet sürelerinin uzatılması
ABD Başkanı Donald Trump, Suriye’nin doğusunda DEAŞ’la mücadele gerekçesiyle bulunan ABD askerlerinin tamamen çekileceğini açıklasa da, daha sonra bu kararını değiştirerek askerlerin Suriye’deki kalma sürelerini uzattığını bildirmişti.
Analistler, Trump’ın bu hamleyle, ABD askerlerini Rusya ile müzakerelerde koz olarak kullanma, İran nüfuzunu sınırlandırma, DEAŞ'ın yeniden faaliyet alanı bulmasını engelleme ve bölgedeki müttefiki Suriyeli Kürtleri korumayı hedeflediğini belirtiyorlar.
Suriye'deki kitlesel protestoların başlangıcının 8. yıldönümü, bir dönem ülke topraklarının yarısını kontrol altına alan DEAŞ’ın Bağuz’da son nefesini verdiği günlere denk geldi. ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in bugün düzenleyeceği basın toplantısında ABD’nin DEAŞ’a karşı yürüttüğü mücadeledeki son gelişmeleri aktarması bekleniyor.
Jeffrey, geçtiğimiz günlerde Suriyeli mültecilere ve yerinden edilen vatandaşlara yardım kapsamında uluslararası toplumdan ve bölge ülkelerden bağışçıların katılımıyla Brüksel’de düzenlenen uluslararası konferansa katılmıştı.
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye’yi terk eden ve çoğu Türkiye, Lübnan ve Ürdün'e sığınan yaklaşık 5,6 milyon Suriyeli için 5,5, ülke içinde yerinden edilenler için de 3,3 milyar dolar yardıma ihtiyaç olduğunu açıkladı.
Ancak Suriye’de siyasi geçiş ile yardımların yapılması arasındaki ilişki batılı ülkeler tarafından dillendirilmeye devam ediyor. Ayrıca uluslararası toplumun gündeminde yerini koruyan kimyasal silah kullanımı da ceza ve hesap verme dosyasının kapanmadığını gösteriyor.
BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ise Moskova ile birlikte, BM 2254 sayılı kararı çerçevesinde Suriye’de oluşturulacak anayasa komisyonu çalışmaları hususunda müzakerelerini sürdürüyor.
Belçika Dışişleri Bakanı Didier Reynders, dünkü açıklamasında Şam rejimin Cenevre’de müzakere masasına oturması gerektiğini söyledi. Reynders, Belçika ve aralarında Fransa, Almanya, İngiltere, İsveç, Hollanda ve Danimarka’nın da bulunduğu AB ülkelerinin, mevcut şartlara Suriye’de işlenen suçların cezasız kalmaması şartını da eklediğini bildirdi.
Kuzey Üçgeni
Öte yandan Kuzey Üçgeni içerisinde yer alan ve 3 milyonun üzerinde sivil vatandaşın yaşadığı İdlib, Halep kırsalı, Lazkiye ve Hama’da gergin bir hava hâkim. Heyetu Tahriru’ş el-Şam (HTŞ), muhaliflerin son kalesi de olarak bilinen İdlib’de kontrolü elinde tutuyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 17 Eylül 2018’de imzaladıkları anlaşmayla İdlib’de son bir yıldır süren huzur ortamı geçtiğimiz çarşamba günü düzenlenen hava saldırılarıyla bozuldu. Saldırılardan önce bölgede Türk ve Rus askerlerinin devriye faaliyetine başladığı açıklanmıştı.
Önümüzdeki süreçte aşağıdaki maddelerde belirtilen konuların hangi yönde gelişeceği merak konusu. İşte çözüm bekleyen o maddeler;
-Fırat’ın doğusu ve ABD’nin Tenef Askeri Üssü’ndeki geleceği
-Şam ve Kürtler arasındaki müzakereler
-ABD ve Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda kararlaştırdığı güvenli bölge
-Rusya-Türkiye arasında imzalanan İdlib Mutabakatının akıbeti
-Arap ve Batılı ülkelerin Şam rejimiyle normalleşme adımları
-Suriye hükümetinin kontrolündeki bölgelerde giderek derinleşen ekonomik krizin etkileri
-İsrail’in Suriye’deki İran mevzilerine yönelik hava saldırıları,
-Tel Aviv’in, ABD yönetimini, işgal altındaki Golan Tepeleri’ni ‘İsrail toprağı’ olarak tanımasına yönelik ikna çabaları
-Rusya ile İran’ın hükümet bölgelerinde giriştiği ekonomik rekabetin sonuçları.



Mısır'ın Somali'ye askeri desteğinin sınırları ne?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Somalili mevkidaşı Hasan Şeyh Mahmud geçtiğimiz ağustos ayında Kahire'de bir askeri iş birliği protokolünün imza törenine katıldı. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Somalili mevkidaşı Hasan Şeyh Mahmud geçtiğimiz ağustos ayında Kahire'de bir askeri iş birliği protokolünün imza törenine katıldı. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır'ın Somali'ye askeri desteğinin sınırları ne?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Somalili mevkidaşı Hasan Şeyh Mahmud geçtiğimiz ağustos ayında Kahire'de bir askeri iş birliği protokolünün imza törenine katıldı. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Somalili mevkidaşı Hasan Şeyh Mahmud geçtiğimiz ağustos ayında Kahire'de bir askeri iş birliği protokolünün imza törenine katıldı. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Somali'nin Mısır'dan askeri destek aldığını tekrar tekrar açıklaması, Addis Ababa ile çatışma halinde olan Mogadişu hükümetine verilen bu desteğin sınırları ve Etiyopya'nın ayrılıkçı Somaliland bölgesinde bir deniz limanı elde etme çabalarına ilişkin soru işaretlerini gündeme getirdi.

Somali Dışişleri Bakanı Ahmed Muallim Fiqi, ülkesinin ‘Mısır'dan askeri yardım ve mühimmat’ aldığını açıkladı. Fiqi cumartesi günü yaptığı basın açıklamasında, ‘Kahire'nin Somali için destekleyici bir rol oynadığını ve tarihsel olarak her zaman Mogadişu'yu savunduğunu’ belirtti.

Uzmanlar ve askeri yetkililer Mısır'ın Somali'ye verdiği askeri desteğin şekillerini sıraladılar. Somali'nin şu anda karşı karşıya olduğu güvenlik sorunları çerçevesinde bu desteğin “ortak savunma ve bilgi alışverişinin yanı sıra Afrika Birliği (AfB) barışı koruma güçlerine katılımı” da içerdiğini ifade ettiler.

Mısır, Etiyopya hükümetinin ocak ayında Somaliland ile imzaladığı ve Etiyopya'nın Somaliland'ı bağımsız bir devlet olarak tanıması karşılığında, Addis Ababa'nın bir deniz limanı alacağı mutabakat zaptına karşı çıktı. Kahire söz konusu anlaşmayı ‘Somali'nin egemenliğine saldırı’ olarak değerlendirdi.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Somalili mevkidaşı Hasan Şeyh Mahmud geçtiğimiz ağustos ayında Kahire'de ‘askeri iş birliği protokolü’ imzaladı. Sisi ayrıca ülkesinin Ocak 2025'ten itibaren AfB’nin barışı koruma güçlerine katılacağını duyurdu.

Mısır Askeri Akademisi danışmanlarından Tümgeneral Pilot Dr. Hişam el-Halebi'ye göre Mısır'ın Somali'ye askeri desteği ‘Somali tarafından gelen ve Somali Cumhurbaşkanı tarafından sunulan resmi bir talebe’ dayanıyor.

El-Halebi Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Kahire'nin Mogadişu'ya sağladığı güvenlik ve askeri yardım iki şekilde gerçekleşiyor. Birincisi, AfB'nin barışı koruma güçleri çerçevesinde, hafif silahlı Mısır güçlerinin de katılımıyla, güvenliğin sağlanması ve insani yardımların ulaştırılması. İkincisi ise iki ülkenin silahlı kuvvetleri arasında ikili iş birliği çerçevesinde gerçekleşiyor. Somali ordusunun etkinliğini ve yeteneklerini arttırmak için eğitim programlarını içeriyor” ifadelerini kullandı.

El-Halebi, ‘Mısır'ın askeri desteğinin kimseye karşı olmadığını ve diğer bölgesel taraflarla savaşmayı amaçlamadığını’ belirtti. ‘Mısır'ın Somali'yi terör örgütlerinin tehdidi ve Kızıldeniz bölgesinin güvenliğiyle ilgili güvenlik sorunları çerçevesinde desteklemeyi amaçladığını’ ifade eden el-Halebi, bunun, ‘Mısır'ın Libya, Sudan, Yemen ve Suriye'ye yönelik politikasıyla aynı olan, egemenliklerini korumak için çatışmalarla karşı karşıya olan ülkelerin ulusal kurumlarını desteklemeye dayanan dış politika parametreleriyle tutarlı olduğunu’ kaydetti.

Somali geçtiğimiz ağustos sonunda, Mısır'ın barışı koruma güçlerine katılımının bir parçası olarak Mısır askeri teçhizatının ve heyetlerinin başkent Mogadişu'ya geldiğini duyurdu. Bunu, Etiyopya'nın ‘bölge için risk oluşturan bazı ülkelerin dış müdahalesini eleştiren’ açıklaması izledi. Söz konusu açıklamada, ‘buna karşı kayıtsız kalınmayacağı’ belirtildi.

Öte yandan el-Halebi, Etiyopya'nın Kızıldeniz'de bir liman elde etme hamlesini eleştirerek, bunun ‘uluslararası hukuk kurallarını ihlal ettiğini ve Somali'nin endişesinin meşru olduğunu, zira Etiyopya'nın hamlesinin, bölgenin resmi olarak bölünmesinin bir başlangıcı olduğunu’ vurguladı.

Mısırlı Afrika uzmanı Rami Zuhdi, Mısır'ın Somali'ye verdiği askeri desteğin sınırlarını ve şeklini sıralayarak, bunun ‘ortak savunma anlaşması, bilgi alışverişi, Somali silahlı kuvvetleri için eğitim programları ve AfB barışı koruma güçlerine katılımı’ içerdiğini belirtti. Zuhdi, ‘barışı koruma misyonundaki Mısır güçlerinin 10 bin personele ulaşabileceğini, bunların 7 bininin sınır korumasına, 3 bininin ise şehirlerdeki güvenlik durumunun korunmasına katılacağını’ söyledi.

Şarku’l Avsat'a konuşan Zuhdi, “Mısır'ın istikrarı sağlama ve Somali'yi koruma arzusu, karşılıklı savunma anlaşması ve uluslararası hukuk kuralları doğrultusunda askeri iş birliği seviyesini mümkün olduğunca sınırsız hale getirebilir” dedi.

“Kahire, Somali'nin bağımsızlığından bu yana Mogadişu'ya her zaman destek olmuştur” diyen Zuhdi, ‘bu desteğin kriz dönemlerinde arttığını ve şekillerinin çoğaldığını’ belirtti. Zuhdi ayrıca ‘mevcut Somali Cumhurbaşkanı’nın Mayıs 2022’de göreve gelmesinden bu yana Kahire'yi üç kez ziyaret ettiğini’ vurguladı.

Somali, topraklarında Etiyopya birliklerinin varlığını sürdürmesi nedeniyle bir güvenlik sorunuyla karşı karşıya. Zuhdi, Addis Ababa'nın AfB barış gücü misyonunun bir parçası olarak bu yılın sonunda görev süresi dolacak olan birliklerini sürdürmekte ısrar etmesi halinde gerilimin artabileceğini kaydetti.

Somali Dışişleri Bakanı geçtiğimiz günlerde basına yaptığı açıklamada, AfB barış gücü misyonuna katılan Etiyopya güçlerinin bu yılki görev sürelerinin sonunda Somali topraklarını terk etmelerini talep etti. Etiyopya güçlerinin bölgede kalışını ‘ülkesinin mevcut tüm imkanlarla mücadele edeceği askeri bir işgal’ olarak değerlendiren Fiqi, ‘Addis Ababa'nın sadece deniz limanlarını elde etmeye değil, Somali topraklarını kontrol etmeye ve egemenliğine katmaya çalıştığına’ işaret etti.