Ender görülen bir cilt hastalığa sahip insanlar yerleşik güzellik algısına meydan okuyor

Konjenital melanositik nevüs adı verilen cilt hastalığını taşıyanlar, görünüşlerindeki farklılık nedeniyle olumsuz tepkilere maruz kalabiliyor
Konjenital melanositik nevüs adı verilen cilt hastalığını taşıyanlar, görünüşlerindeki farklılık nedeniyle olumsuz tepkilere maruz kalabiliyor
TT

Ender görülen bir cilt hastalığa sahip insanlar yerleşik güzellik algısına meydan okuyor

Konjenital melanositik nevüs adı verilen cilt hastalığını taşıyanlar, görünüşlerindeki farklılık nedeniyle olumsuz tepkilere maruz kalabiliyor
Konjenital melanositik nevüs adı verilen cilt hastalığını taşıyanlar, görünüşlerindeki farklılık nedeniyle olumsuz tepkilere maruz kalabiliyor

Tedavi edilemez bir cilt hastalığıyla dünyaya gelen kişilerin portrelerinin yer aldığı “Beni Şimdi Nasıl Görüyorsun?” başlıklı sergi Londra’da kapılarını ziyaretçilere açtı. 
Londralı fotoğrafçı Brock Elbank’ın konjenital melanositik nevüs (KMN) adlı hayatı tehdit eden hastalığı taşıyan insanları en doğal halleriyle çektiği kareler Oxo Tower Wharf binasında sergileniyor.
The Independent'tan Katie O’Malley'in haberine göre, Caring Matters Now adlı İngiliz KMN yardım kuruluşunun desteğiyle hazırlanan ve dünyaya “içinde olduğunuz cildi sevin” mesajı veren sergide, “geleneksel güzellik algısına” meydan okuyan 30 farklı portre fotoğrafı yer alıyor. 
Yardım kuruluşunun sözcüsü, “KMN’li insanlar, ender görülen durumlarından dolayı kendilerini genellikle tecrit edilmiş hissediyor. Bu insanlar görünüşlerindeki farklılık nedeniyle karşılaştıkları olumsuz yorumlarla baş etmek zorunda kalıyor. Bu da kendilerine duydukları saygının azalmasıyla sonuçlanıyor” dedi. 
Ulusal Ender Görülen Hastalıklar Kurumu’na (NORD) göre, KMN doğum sırasında var olan ve vücudun yüzde 80’ine kadar yayılabilen ciltteki renkli alanın büyümesi olarak biliniyor. Bu hastalığın pigment içeren hücrelerden gelişen ve bir tür cilt kanseri olarak tanımlanan melanom için risk oluşturduğu kaydediliyor. 
NORD’nin bu hastalıkla ilgili tanımlamasında şu ifadeler yer alıyor: 
“KMN, açık kahverengiden siyaha kadar değişen lekeler ya da plaklar şeklinde olabilir, değişen şekillerde ortaya çıkabilir, neredeyse her boyutta yüzey alanını ya da vücudun herhangi bir bölümünü kaplayabilir.” 
Küçük ya da orta boyutta KMN’nin en az 100 doğumdan birinde gerçekleştiği tahmin edilirken, hesaplamalara göre yetişkinler için vücudun en az 20 santimetresini kaplayan büyük çaptaki KMN’nin görülme olasılığınınsa 50 bin doğumda bir olduğu belirtiliyor.



Guatemala'daki "kan mağarası"nda vahşi Maya ritüelinin izleri ortaya çıktı

Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)
Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)
TT

Guatemala'daki "kan mağarası"nda vahşi Maya ritüelinin izleri ortaya çıktı

Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)
Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)

Arkeologlar Guatemala'daki bir mağarada, yağmur tanrısını yatıştırmak için insanların kurban edildiği vahşi bir Maya ritüelinden kalan parçalanmış kafataslarını ortaya çıkardı.

Cueva de Sangre ya da "kan mağarası" ilk kez 1990'larda Petén'deki arkeolojik kazı alanında yapılan bir araştırma sırasında keşfedilmişti.

Travmatik yaralanma izleri taşıyan kemikler zemine dağılmış halde bulunsa da yakın zamana kadar iyice incelenmemişlerdi.

Araştırmacılar, Maya halkının yaklaşık iki bin yıl önce mağarayı insan kurban etme ritüelleri için kullandığını gösteren kanıtlar sundu.

Aralarında Kaliforniya Eyalet Üniversitesi'nden Michele Bleuze'in de bulunduğu araştırmacılar, kemiklerin ritüel amaçlı parçalara ayrıldığına dair izler buldu.

Örneğin bir kafatası parçasının bir tarafında balta gibi bir aletle vurulduğunu gösteren bir iz var. Bir bebeğin kalça kemiğindeki benzer bir iz de muhtemelen ölüm anına yakın vakitte meydana gelmiş.

Araştırmacılar kemiklerin gömülmeyip yere saçılmış olmasının ve bazılarının tuhaf bir şekilde dizilmesinin, ritüelde kullanıldıklarına işaret ettiğini söylüyor.

Dahası arkeologlar, mağarada obsidyen bıçaklar ve kırmızı aşıboyası gibi ritüellerde kullanıldığı bilinen şeyler buldu.

Mağara alanı toplamda "yetişkin ve çocuklara ait 100'den fazla insan kemiği parçası" içeriyordu.

Araştırmacılar şöyle yazıyor:

Amerikan Yerlileri kozmolojisinde kutsal, canlı Dünya'nın önemi nedeniyle, insan kalıntılarının yeraltı boşluklarında biriktirilmesi Mezoamerika'da özel bir kültürel öneme sahipti.

Kemiklerdeki yaraların vahşi doğasını ve mağaradaki yüksek yoğunluğunu göz önüne alan araştırmacılar, Cueva de Sangre'nin yaklaşık MÖ 400 ila MS 250'de Mayaların ritüel amaçlı insan kurban etme alanı olduğu sonucuna vardı.

Bilim insanları "Mevcut iskelet unsurlarının türleri, travma, kemiklerin dizilişi ve kemiklerdeki değişiklikler, mağaradaki kalıntıların kurban niteliği taşıdığını güçlü bir şekilde destekliyor" diye yazıyor.

Mağaraya, bir su birikintisine açılan bir geçide inen küçük bir açıklıktan ulaşılabiliyor. Antik Mayalar için mağara muhtemelen sadece marttan mayısa kadar süren kurak mevsimde açıktı, sonrasında yağmurlar mağarayı erişilemez hale getirmiş olmalı.

Araştırmacılar, insan kurban edilen vahşi ritüellerin muhtemelen Maya yağmur tanrısı Chaac'ı yatıştırmak için yapıldığını ancak bu tür uygulamaların doğasını daha iyi anlamak için kemiklerin DNA analizinin yapılması gibi daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu söylüyor.

Gelecekteki araştırmaların, İspanyolların fethinden önce Orta Amerika'daki yaşama da daha fazla ışık tutabileceğini belirtiyorlar.

Independent Türkçe