Saç ekimi yaptıracaklara önemli uyarı

Saç ekimi yaptıracaklara önemli uyarı
TT

Saç ekimi yaptıracaklara önemli uyarı

Saç ekimi yaptıracaklara önemli uyarı

Saç Ekim Uzmanı İsmail Zengin, saç ekimi yaptırmayı düşünenlere uyarıda bulundu.
Eurozen Saç Ekim Merkezi Saç Ekim Uzmanı İsmail Zengin, saç ekimi yaptırmayı düşünenlere uyarıda bulundu. Saç ekiminden üçgün sonra, operasyonu yapan kliniklerin hastanın saçlarını yıkadıklarını söyleyen Zengin, "Bu yıkama işlemi ile ekilen saç köklerinin kimyasallara ve suya maruz kalmasına sebep olarak tutunmasını zorlaştırmaktadır. Birçok teknolojik yenilikle birlikte saçlar yıkanmadan kabuklanmasını hızlandırarak ekilen köklerin dökülmesini önlemektedir" dedi.
İsmail Zengin, kendi yöntemleri olan Fiber Fue yönteminde saç yıkama işlemi 10-12 gün sonra başladığını belirterek ,"Fiber Fue saç ekimi son dönemlerde en çok ilgi gören saç ekim yöntemi haline geldi. Diğer yöntemlere göre çok daha fazla tercih edilen bu yöntem sayesinde hastaların en çok şikâyet ettiği işlem sonrası meydana gelen yara ve kesik izleri sorunu ortadan kalkıyor. Birçok farklı tekniğin tek bir operasyonda kullanıldığı bu işlem sayesinde uzmanlar hastalarına gündelik hayattan kopmadan gür saçlara sahip olma imkânı sağlıyor" şeklinde konuştu.
Özel losyonlarla rahatlama ve dezenfekte etme
Saç derisini rahatlatan özel losyonlar hazırlanarak yapılan saç ekimi işleminin ardından kullanılan losyonlar kafa derisini dezenfekte ettiğinin altını çizen Zengin, "Özel losyonlar ayrıca rahatlama verdiği için su ile yıkama işlemine gerek kalmıyor. Fiber Fue yönteminin tercih edilmesinin bir diğer nedeni de diğer yöntemlerde olduğu gibi sık sık saçların yıkanması nedeniyle tedavi sürecinin yavaşlamasının ortadan kalkmasıdır.
Daha önce kullanılan klasik Fue yönteminde saç ekim işleminin ardından gelen 15 gün boyunca saçların her gün yıkanması gerekirken, Fiber Fue yönteminde saç naklinin 12'nci gününe kadar saç yıkama işlemi yapılmıyor. Saç dökülmesinin ve kabuk dökülmesinin gerçekleşmediği bu yöntemde 12'nci günün sonunda iyileşme süreci sonuç vermeye başlıyorlar. Saç derisinin su ile temas etmediği bu yöntemde, diğer yöntemlerde meydana gelen iltihap kapma ve yaranın geç iyileşmesi gibi sorunlarda ortadan kalkmış oluyor" ifadelerini kullandı.
Hiçbir cerrahi ameliyattan sonra su kullanılmadığını belirten Zengin, "En az 1 hafta yaraya su değdirmezler. Biz de fark ettik ki su değmediği için tedavi daha hızlı ilerliyor ve yaralar daha çabuk iyileşiyor. Su değdikçe deri yumuşuyor, yeniden kabuk bağlıyor adaptasyon süresi uzuyor. Bizdeki Fiber FUE saç ekimi işlemiyle su değmediği için 10 günden itibaren saç çıkmaya başlıyor. Bu yöntemde kullanılan özel solüsyon sayesinde bu tarz yaraların açılmaz" dedi.  



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature