Türkiye’de boşanma oranı yıl geçtikte artıyor

Türkiye’de boşanma oranı yıl geçtikte artıyor
TT

Türkiye’de boşanma oranı yıl geçtikte artıyor

Türkiye’de boşanma oranı yıl geçtikte artıyor

Türkler'in en önemli özelliklerinden biri olan ve toplumu ayakta tutan aile mefhumu her geçen gün yok oluyor. Türkiye İstatistik Müdürlüğü (TÜİK ) verilerine göre bir ömür mutluluk için evlilik yapan çiftlerden 2018 yılında 142 bin 448’i mahkemeye gidip evliliklerini sonlandırdı. Aydın’da ise 2018 yılında 7 bin 734 çift evlenirken, 2 bin 677 çift ise boşanarak ailesini yıktı. 
Boşanma olaylarındaki bu artış sivil toplum örgütleri ve devletin çeşitli kurumlarınca masaya yatırılıp ailedeki bir ömür mutlu beraberliğin sürmesine yönelik çalışmalar devam ederken Türk toplumunu ayakta tutan en önemli unsur olan ailenin her geçen zayıflamasının önüne geçilemiyor. Bir yandan evlilikler azalıp diğer yandan da boşanmaların artması dikkat çekmeye başladı. 
2001 yılından bu yana Türkiye’deki boşanma istatistikleri ele alındığında en fazla boşanma olayının 2018 yılında yaşandığı görüldü. TÜİK verilerine göre 2018 yılında 142 bin 448 çiftin geçinemeyip boşandıkları belirlendi. Yapılan araştırmalara göre; 2001 yılındaki boşanma sayısı 91 bin 994 olarak kayıtlara geçerken bu rakam 2017 yılında da 128 bin 411 oldu. 2016 yılında boşanan çift sayısı 126 bin 164, 2015 yılında ise 131 bin 830 olarak kayıtlara geçti. 
Aydın’da ise 2018 yılında 7 bin 734 çift evlenirken, 2 bin 677 çift ise evliliklerini bitirerek boşandı. Karacasu ilçesinde ise 109 çift evlenirken, 65 çift ise boşandı. 



Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
TT

Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)

Yeni bir çalışma, özellikle günlük kalorinin yüzde 22'sinden fazlasının proteinden geldiği yüksek proteinli beslenme biçimlerinin, ateroskleroz gelişimine yani atardamarların sertleşmesine katkıda bulunarak kalp sağlığı sorunlarına yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

Pittsburgh Üniversitesi'nden araştırmacılar hem hayvan hem de küçük ölçekli insan deneylerini kullanarak fazla proteinin, özellikle de et ve yumurta gibi hayvansal kaynaklarda bulunan lösin adlı amino asidin, arteriyel plak oluşumunda rol oynayan temel bağışıklık hücreleri makrofajlarda mTOR sinyalini tetiklediğini keşfetti.

Hakemli dergi Nature Metabolism'de çarşamba günü yayımlanan çalışmanın başyazarı Dr. Babak Razani, "Yaklaşık yüzde 22 kilokalori protein içeren yemekler yemek, protein ve lösinin riski artırdığı eşik noktasına denk geliyor" diyor.

Ancak tüm uzmanlar aynı fikirde değil. Razani'nin ekibinin 2020'de yaptığı bir çalışma, yüksek proteinli beslenme biçimlerini kardiyovasküler hastalık riskinin artmasıyla ilişkilendirmişti.

2023'te insanlar üzerinde yapılan daha büyük bir çalışmada, yüksek ve standart seviyede protein içeren diyetler arasında kardiyovasküler çıktılar açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştı.

Araştırmada yer almayan kardiyolog Dr. Stephen Tang, çalışmanın herhangi bir sonuca varılamayacak kadar küçük ölçekli olduğunu iddia ediyor. Yine de bu çalışmanın, kalp uzmanlarının bitki ağırlıklı beslenme biçimlerine giderek daha fazla yöneldiğine dair artan kanıtlara işaret ettiğine değiniyor.

Medical News Today'e konuşan Tang, "Ben olsam farklı bir şey yapmazdım" diyor. 

Ancak bu çalışma, yüksek proteinin doğru yol olmadığına dair daha fazla kanıt sunuyor. Kardiyologlar genellikle proteine değil, kolesterol ve yüksek tansiyona odaklanır. Bu çalışma, bitki temelli beslenmenin kalp sağlığına iyi geldiğini doğruluyor.

1984'te yapılan bir çalışmada ekmek, sebze, meyve, kuruyemiş, fasulye ve makarna gibi gıdalardan elde edilenler bitkisel protein diye tanımlanmıştı. Bunlardan daha fazla tüketen kadınların sağlıklı yaşlanma olasılığı yüzde 46 daha fazlayken, hayvansal proteinlere bel bağlayanların yaşlandıkça sağlıklı kalma ihtimali yüzde 6 daha azdı.

Mevcut beslenme kılavuzları genel olarak proteinin günlük kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını tavsiye ederken, alt sınırı vücut ağırlığının bir kilogramı başına yaklaşık 0,8 gram (enerjinin yaklaşık yüzde 11'i) olarak belirlemek çoğu yetişkin için yeterli.

Amerikan Kalp Derneği de protein niteliğinin kritik olduğunu belirtiyor. Fasulye, mercimek, kuruyemiş, tohumlar ve omega-3 bakımından zengin yağlı balıklar gibi bitki bazlı proteinleri tercih edip kırmızı ve işlenmiş etlerle doymuş yağ tüketimini sınırlandırmayı öneriyor.

Harvard araştırmacıları da aşırı proteinin doğası gereği zararlı olmadığını ancak hayvansal proteine fazla bel bağlamanın bitkisel proteine kıyasla kolesterolü ve ölüm riskini artırabileceğini ifade ediyor.

Independent Türkçe