Laneige, Avrupa ve Türkiye'de satışa çıkıyor

Laneige, Avrupa ve Türkiye'de satışa çıkıyor
TT

Laneige, Avrupa ve Türkiye'de satışa çıkıyor

Laneige, Avrupa ve Türkiye'de satışa çıkıyor

Kore’nin önemli kozmetik şirketlerinden Amorepacific, Sephora ile yaptığı özel ortaklık sonucunda hidrasyon esaslı özel markası Laneige ile Avrupa ve Türkiye’ye giriş yapıyor.
Kore'nin önemli kozmetik şirketlerinden Amorepacific, Sephora ile yaptığı özel ortaklık sonucunda hidrasyon esaslı özel markası Laneige ile Avrupa ve Türkiye'ye giriş yaptığını duyurdu. Asya cilt bakımında uzun yıllardır faaliyet gösteren Kore şirketi, markanın Avrupa tanıtımını yaparken; Fransa, Rusya, İspanya, İtalya, Polonya Almanya ve Türkiye dahil olmak üzere Avrupa'daki 18 pazardaki 800'ün üzerinde Sephora mağazasında satışa sunulacağını açıkladı. 
Avrupa'da piyasaya sürülen koleksiyonda, Laniege'nin küresel çapta en iyi satan ürünlerini içerdiği belirtilirken Amorepacific Avrupa Genel Müdürü Thierry Maman, konu ile ilgili değerlendirmesinde şu ifadeleri dile getirdi: "Amorepacific olarak Laneige'nin özel distribütörü Sephora ile çalıştığımız için çok heyecanlıyız. Bu ortaklık sayesinde etkin ve sağlıklı cilt için anında hidrasyon sağlayan bu güvenilir Asya markasını Avrupalı müşterilerimizle paylaşma imkanına sahip olacağız".  



"Arkadaş arayan" kara ayı, soluğu hayvanat bahçesinde aldı

Geçen hafta vahşi bir kara ayı bir şekilde Sequoia Park Hayvanat Bahçesi'ne girdi ve orada yaşayan üç kara ayıyla tanıştı (Sequoia Park Hayvanat Bahçesi)
Geçen hafta vahşi bir kara ayı bir şekilde Sequoia Park Hayvanat Bahçesi'ne girdi ve orada yaşayan üç kara ayıyla tanıştı (Sequoia Park Hayvanat Bahçesi)
TT

"Arkadaş arayan" kara ayı, soluğu hayvanat bahçesinde aldı

Geçen hafta vahşi bir kara ayı bir şekilde Sequoia Park Hayvanat Bahçesi'ne girdi ve orada yaşayan üç kara ayıyla tanıştı (Sequoia Park Hayvanat Bahçesi)
Geçen hafta vahşi bir kara ayı bir şekilde Sequoia Park Hayvanat Bahçesi'ne girdi ve orada yaşayan üç kara ayıyla tanıştı (Sequoia Park Hayvanat Bahçesi)

Genç bir Amerikan kara ayısının arkadaş bulma yolculuğu, onu Kaliforniya'daki bir hayvanat bahçesine girip orada yaşayanlarla sosyalleşmeye yöneltti.

Yetkililer Facebook'taki paylaşımda ayının cuma günü Sequoia Park Hayvanat Bahçesi'ne henüz belirlenemeyen bir şekilde girdiğini ve ardından Tule, Ishung ve Kunabulilh adlı üç kara ayının yaşam alanına doğru ilerlediğini yazdı.

Hayvanat bahçesi müdürü Jim Campbell-Spickler, SFGATE'e konukları hakkında, "Üç ayımızla gerçekten çok ilgilendi ve çitin ardından kendini hepsine tanıttı" diye konuştu.

Campbell-Spickler, "Aralarındaki etkileşim gerçekten tatlı, sakin ve meraklıydı. Sadece bir arkadaş aradığını düşünüyoruz, tabii ki bu insanlaştırma olabilir" diye ekledi.

Çalışanlar, beklenmedik ziyaretçiyi rutin bir denetim sırasında fark ettiklerini söyledi.

Yaklaşık bir buçuk yaşında olduğu tahmin edilen ve cinsiyeti henüz bilinmeyen vahşi ayı, süs oyuncaklarını keşfederek ve diğer hayvanlardan uzak dururken orada yaşayan ayılarla etkileşim kurarak ortama iyi uyum sağlamış gibi görünüyordu.

Hayvanat bahçesi arazisinde dolaştıktan sonra, Eureka Polis Teşkilatı memurları ve Kaliforniya Balık ve Yaban Hayatı Dairesi'nden bir çalışanın yardımıyla ayı, görevliler tarafından nazikçe ayrılmaya teşvik edildi.

Yaklaşık 20 dakika sonra, çevre kapısından geçerek bitişikteki 27 hektarlık Sequoia Parkı'na çıktı.

150'den fazla hayvana ev sahipliği yapan hayvanat bahçesi, kokarca, rakun ve tilki gibi vahşi hayvanların düzenli olarak ziyaret ettiğini ancak ilk kez bir ayının plansız biçimde içeri girdiğini belirtti.

Campbell-Spickler, SFGATE'e "Ayının nasıl içeri girdiğini bilmiyoruz" dedi.

Ana çevre çitinde herhangi bir hasar yoktu. Muhtemelen sadece içeri girip ayılarımızı ziyaret etmeye kararlıydı, bu yüzden bir ağaca tırmanıp yanımıza gelmiş olabilir.

Hayvanat bahçesi personeli Facebook gönderisinde, "Genel olarak çok kibar bir ziyaretçiydi" diye ekledi.

Çalışanlar ayrıca bu komik olayı, ziyaretçilere vahşi yaşamı güvenli bir şekilde gözlemlemeleri ve işaretli patikalarda kalmaları konusunda bir hatırlatma olarak yorumladı.

Independent Türkçe


Bilim insanları: Glüten hassasiyeti olduğunu sanan çoğu kişi yanılıyor

Bir hipermarketteki glütensiz ürünler (AFP)
Bir hipermarketteki glütensiz ürünler (AFP)
TT

Bilim insanları: Glüten hassasiyeti olduğunu sanan çoğu kişi yanılıyor

Bir hipermarketteki glütensiz ürünler (AFP)
Bir hipermarketteki glütensiz ürünler (AFP)

Glüten hassasiyeti dünya çapında her 10 kişiden birini etkiliyor ve çığır açıcı yeni bir çalışma, bu rahatsızlığa sahip olduğunu düşünen çoğu kişinin aslında yanılıyor olabileceğini öne sürüyor.

The Lancet'ta yayımlanan inceleme araştırması, glütenin tetiklediği otoimmün hastalık çölyakla, daha yaygın olan çölyak dışı glüten duyarlılığını (ÇDGD) birbirinden daha iyi ayırıyor.

Melbourne Üniversitesi'nden araştırmacılar bu bulguların, birçok kişinin glüten duyarlılığı hakkında uzun süredir var olan varsayımlarını altüst edebileceğini ve hastalığın nasıl tanımlandığı, teşhis ve tedavi edildiğine dair yeni bir ölçüt belirleyebileceğini söylüyor.

Çalışmanın yazarlarından Jessica Biesiekierski, "Dünya çapında milyonlarca kişi, genellikle hafif rahatsızlıktan şiddetli ağrıya kadar değişen gerçek semptomlar yaşadıktan sonra, glüteni bağırsaklarına zarar verdiğine inanarak hayatından çıkarıyor" diyor.

Dr. Biesiekierski, "Küresel nüfusun neredeyse yüzde 15'ini etkileyen bir hastalık hakkındaki bilimsel ve klinik anlayışımızı geliştirmek son derece önemli" ifadelerini kullanıyor.

Çalışmada bilim insanları, şişkinlik, bağırsak ağrısı ve yorgunluk gibi semptomlarla ilişkili ÇDGD'ye dair mevcut kanıtları inceledi.

Dr. Biesiekierski, "Yaygın inanışın aksine, ÇDGD'si olan çoğu kişi glütene tepki vermiyor" diyor.

Bilim insanları daha ziyade hassasiyetin, esasen bağırsak ve beynin etkileşim biçiminden kaynaklandığını belirtiyor.

Dr. Biesiekierski şöyle diyor: 

Bulgularımız, semptomların genellikle Fodmap diye bilinen fermente edilebilen karbonhidratlar, diğer buğday bileşenleri veya insanların gıdayla ilgili beklentileri ve önceki deneyimleri tarafından tetiklendiğini gösteriyor.

Araştırmacılar, çalışmada incelenen klinik deneylerde bildirilen vakaların yalnızca birkaç tanesinde gerçek bir glüten reaksiyonu belirtisi görüldüğünü söylüyor.

İncelemede çoğu kişinin tepkisinin, plasebo verildiği durumdakinden farklı olmadığı tespit edildi.

Dr. Biesiekierski, "Son çalışmalarda, huzursuz bağırsak sendromu (HBS) olan ve glütene duyarlı olduğunu düşünen kişilerin glütene, buğdaya ve plaseboya benzer tepkiler verdiği görüldü" ifadelerini kullanıyor.

Bu, insanların bağırsak hislerini nasıl tahmin edip yorumladığının, semptomlarını güçlü bir şekilde etkileyebileceğini gösteriyor.

Araştırmacılara göre bulgular, ÇDGD'nin glütenin tetiklediği ayrı bir rahatsızlıktan ziyade, HBS gibi hastalıklara daha yakın, bağırsak-beyin etkileşim spektrumunun parçası olabileceğini gösteriyor.

ÇDGD'ye yönelik bu yeni bakış açısının, bağırsak semptomlarını kendi başına yöneten kişilerin yanı sıra kısıtlayıcı diyetler reçete eden hekimler ve halk sağlığı mesajlarını şekillendiren politika yapıcılar için de etkileri olabilir.

Royal Melbourne Hastanesi'nden gastroenterolog Jason Tye-Din, "ÇDGD'yi ilgili bağırsak rahatsızlıklarından ayırmak, doktorların doğru tanı ve kişiye özel bakım sunmasının yanı sıra altta yatan nedenleri tedavi etmeleri için de hayati önemde" diyor.

Araştırmada yer almayan Dr. Tye-Din, "Bu inceleme, bağırsak sağlığına daha kişiselleştirilmiş, kanıta dayalı bir yaklaşımı destekliyor ve gereksiz beslenme kısıtlamalarından kaçınılması gerektiğini vurguluyor" diye belirtiyor.

Independent Türkçe


Bilim insanları yaşlanmanın sırrını köpeklerde arıyor

Yiyeceklerin sindirilmesi, yaşlanmayla bağlantılı amino asitleri oluşturabilir (AFP)
Yiyeceklerin sindirilmesi, yaşlanmayla bağlantılı amino asitleri oluşturabilir (AFP)
TT

Bilim insanları yaşlanmanın sırrını köpeklerde arıyor

Yiyeceklerin sindirilmesi, yaşlanmayla bağlantılı amino asitleri oluşturabilir (AFP)
Yiyeceklerin sindirilmesi, yaşlanmayla bağlantılı amino asitleri oluşturabilir (AFP)

Köpek sahipleri genellikle evcil hayvanlarına küçük birer insanmış gibi davranır ve artık bilim insanları da insanlarda yaşlanmanın gizemi hakkında daha fazla bilgi edinmek için köpekleri aynı şekilde inceliyor.

Hem köpeklerin hem de insanların farklı yaşlanma hızlarına dair ipuçlarının böbreklerde ve bağırsaklarda yattığından şüpheleniyorlar.

Birleşik Devletler Köpek Yaşlanma Projesi araştırmacıları 2020'de, köpekleri uzun vadeli bir yaşlanma çalışmasına dahil etmeye başladı ve yaklaşık 50 bin köpek sahipleri tarafından gönüllü olarak kayıt ettirildi.

Proje, yaşlanma modelleriyle bunların genetik ve çevre değişkenleri tarafından nasıl şekillendiğini belirlemek için tasarlandı.

İnsanlara benzer genetik çeşitliliğe, hastalıklara ve yaşam koşullarına sahip olduklarından evcil hayvanların araştırma için ideal modeller olduğu düşünülüyordu. Proje tarafından yapılan yeni çalışmada, "Köpekler yalnızca boyut, şekil ve davranış açısından değil, aynı zamanda yaşlanma modelleri açısından da muazzam farklılıklar gösteriyor" deniyor.

Araştırmacılar, köpeklerin nispeten kısa ömürlerinin, keşiflerinin hem köpek hem de insan sağlığı üzerindeki etkisini kendi yaşamları boyunca görmelerine olanak sağladığını söyledi.

Yaklaşık 800 köpeğin kan örneklerini analiz ettikten sonra, köpeklerin kanındaki küçük moleküllerin yaklaşık yüzde 40'ının yaşla birlikte değiştiğini buldular.

Aging Cell adlı akademik dergide yayımlanan çalışmanın kıdemli yazarı ve Köpek Yaşlanma Projesi eş direktörü bilim insanı Daniel Promislow, "Metabolitler diye bilinen bu moleküller, temelde yaşamın yapı taşlarıdır" dedi.

Proteinlerin, DNA'nın ve diğer hücresel bileşenlerin oluşumunda hammadde görevi görür ve hücrelerin canlı kalmasında kritik bir rol oynarlar.

Araştırmacılar, translasyon sonrası modifiye amino asitler (ptmAA'lar) adı verilen bir tür metabolitin, tüm ırk, boyut ve cinsiyetteki köpeklerde yaşlanmayla güçlü bir şekilde bağlantılı olduğunu buldu.

Bağırsaktaki bakteriler, yiyecekler sindirilirken amino asitleri oluşturabilir.

Köpekler ve insanlar yaşlandıkça böbrekler daha az işliyor. Çalışmanın yazarları, böbrek fonksiyonu azaldıkça amino asitlerin biriktiğini, bunun bazı köpeklerin neden diğerlerinden daha sağlıklı yaşlandığını açıklayabileceğini ve insanlar için de ipuçları sunabileceğini buldu.

Araştırmacılar, aynı köpeklerdeki metabolitlerdeki değişiklikleri birkaç yıl boyunca takip etmeyi ve yaşla birlikte bolluğu değişebilecek bağırsak mikroplarını belirlemeye çalışmayı planlıyor.

Ayrıca, hem yaşlanan köpeklerde hem de insanlarda yaygın bir olgu olan kas kütlesindeki değişikliklerin amino asitlerle bağlantılı olup olmadığını görmek için sahiplerden gelen bilgileri de incelemek istiyorlar.

Independent Türkçe