İlhan Omar davası ve göçmen krizi, ABD yönetimi ve Demokratlar arasındaki anlaşmazlığı derinleştiriyor

ABD Kongre üyesi Ilhan Omar (AP)
ABD Kongre üyesi Ilhan Omar (AP)
TT

İlhan Omar davası ve göçmen krizi, ABD yönetimi ve Demokratlar arasındaki anlaşmazlığı derinleştiriyor

ABD Kongre üyesi Ilhan Omar (AP)
ABD Kongre üyesi Ilhan Omar (AP)

ABD yönetimi ve Demokratlar arasındaki gerilim, yasadışı göçmenlerin Meksika sınırından ‘sığınak şehirlere’ gönderilmesi ve ABD Başkanı Donald Trump’ın Demokrat Kongre Üyesi İlhan Omar’ın 9-11 Eylül saldırıları ile ilgili açıklamalarının ardından attığı tweet nedeniyle arttı.
Trump, dün Yahudi karşıtı ve İsrail karşıtı açıklamalarda bulunan Minnesota Eyaleti Demokrat Parti üyesi Müslüman İlhan Omar’ı yeniden hedef aldı. Trump attığı tweette Omar’ı savunan Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’yi de hedef alarak, Omar’ı savunmayı bırakması ve onun üzerinde kontrol sağlamaması çağrısında bulunmuştu.
Trump dün attığı tweetinde “Kongrenin bütün kontrolünü kaybeden Nancy, başkanını savunmak için bir şey yapmadı. Omar, nefret ifadelerini ve İsrail karşıtı sözlerini göz önünde bulundurmalı. O Nancy’nin kontrolü hariç, kontrolden çıktı” ifadelerini kullandı.
Omar’ın 11 Eylül saldırılarıyla ilgili bir açıklamasının videosunu Twitter’dan paylaşan Trump, Omar’ın Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi’nde yaptığı konuşmanın ‘birileri bir şeyler yaptı’ kısmını alarak, Dünya Ticaret Merkezi ikiz kulelerine saldırı anına ait görüntüleri paylaşımına “ASLA UNUTMAYACAĞIZ” notunu düştü. Trump’ın bu paylaşımı Demokratların eleştirilerine neden olurken bazı Demokratlar bu paylaşımın ölüm tehlikesine neden olabileceğini söyledi. Pelosi, İlhan Omar’ın ve ailesinin güvenliği için Kongre polisi ile temasa geçtiğini söyledi. Bu ay Omar’ı tehdit eden bir ABD’li tutuklanmıştı.
Omar, Trump’ın videoyu paylaşmasından sonra ölüm tehditlerinin arttığını söyledi. Omar’ın destekçileri, Trump’ın, Omar’ın açıklamalarını çarpıttığını belirterek, Başkan’ı şiddet uygulamak ve ırkçılığı yaymakla suçladı.
Buna karşılık Beyaz Saray sözcüsü Sarah Sanders, Pazar günü Trump’ı savunarak, Başkan’ın amacının şiddet ya da nefret odaklı olmadığını belirtti. Sanders, Fox News’e yaptığı açıklamada, “Başkan kimseye karşı şiddeti kışkırtmaya çalışmıyor. Omar Yahudi karşıtı ifadelerine devam ederse, Trump eleştiri yapmaya devam edecek ve bundan çekinmeyecek. Utanmayacak ve utanmamalı” ifadelerini kullandı.
Göçmen krizi sürüyor
Öte yandan Trump yönetiminin, yasadışı göçmenleri sığınak şehirlere göndermeye ilişkin açıklaması eleştirilere neden oldu. Yasadışı göçmenlere çalışma ve barınma olanağı tanıyarak, statülerini federal yetkililerle paylaşmayan kentler için “Sığınak Şehir” (Sanctuary City) ifadesi kullanılıyor.
Sanders, Pazar günü basına verdiği demeçte, bu fikrin Başkan tarafından değerlendirilmekte ve gözden geçirilmekte olduğunu söyledi. Sanders “Politik bir intikam değil, göç ve göçün demokratik zorunluluğunu sona erdiren bir öneridir. Teklif edilen çözüm, Kongre'deki Demokrat liderlerin sınırlarımızda meydana gelen bu korkunç krizi durdurmak için Beyaz Saray ile birlikte çalışmasıdır” ifadelerini kullandı.
Basında yer alan haberlere göre, bazı Beyaz Saray yetkilileri ülkedeki yasadışı göçmenleri yasadışı bir yolla sığınma şehirlerine göndermeyi planlıyor.
Teklifin sızdırılmasından bu yana Beyaz Saray ve İç Güvenlik yetkilileri planın iptal edildiğini söylüyor. Trump ise planı doğrulayarak, “Onları korunan şehir bölgelerine göndereceğiz ve bu bölgeleri göçmenlere ayıracağız” açıklamasında bulundu.
Bazı siyasiler ise Trump’ın sığınma şehirleri planını, Özel Yetkili Savcı Robert Mueller'in soruşturmalarına ilişkin genişletilmiş raporunun yayınlanmasını beklediği için geciktirmeye çalıştığını iddia etti. ABD Adalet Bakanı William Barr’ın raporun incelenmiş bir kopyasını Perşembe sabahı halka ve Kongre’ye sunacağını açıklayan Adalet Bakanlığı sözcüsü, raporun tamamını özellikle Temsilciler Meclisi'nden gelen kongre talepleri temelinde yayınlayacağını ancak ulusal güvenliğe zararlı olduğu düşünülen bilgilerin engelleneceğini söyledi.



Prens Andrew’un malikane daveti: Epstein, Maxwell ve Weinstein katılmış

Prens Andrew, Virginia Giuffre'nin yönelttiği tüm suçlamaları başından beri reddediyor (Reuters)
Prens Andrew, Virginia Giuffre'nin yönelttiği tüm suçlamaları başından beri reddediyor (Reuters)
TT

Prens Andrew’un malikane daveti: Epstein, Maxwell ve Weinstein katılmış

Prens Andrew, Virginia Giuffre'nin yönelttiği tüm suçlamaları başından beri reddediyor (Reuters)
Prens Andrew, Virginia Giuffre'nin yönelttiği tüm suçlamaları başından beri reddediyor (Reuters)

Prens Andrew'un Jeffrey Epstein, Ghislaine Maxwell ve Harvey Weinstein'i Royal Lodge'da ağırladığı ortaya çıktı. 

BBC'nin haberinde Andrew'un 2006'da kızı Prenses Beatrice'in 18. doğum günü kutlaması için Epstein, Maxwell ve Weinstein'i Windsor Kalesi'ndeki evinde konuk ettiği belirtiliyor. 

Birleşik Krallık'ın (BK) kamu kuruluşu, bu kişilerin yer aldığı bazı fotoğrafların arka planındaki ağaç ve dış mekan duvarlarının Royal Lodge'la örtüştüğünü bildiriyor. 

Andrew'un, Windsor'daki 30 odalı malikanesi Royal Lodge'u 2003'ten beri neredeyse hiç kira ödemeden kullanması da gündem olmuştu. 

Epstein, Maxwell ve Weinstein'in Prenses Beatrice'in doğum günü için düzenlenen etkinliğe katılmak üzere Windsor'a gittiği biliniyordu. Ancak Andrew'un malikanesine uğradıkları ilk kez BBC'nin araştırmasıyla ortaya kondu. 

Kamu yayıncısı, Andrew'un yorum talebine yanıt vermediğini aktarıyor. 

Royal Lodge'daki görüşmenin, reşit olmayan birine cinsel saldırı suçlamasıyla Epstein hakkında yakalama kararı çıkarılmasından iki ay sonra yapıldığına da dikkat çekiliyor. Etkinlikten 8 gün sonra Epstein'in Florida'da gözaltına alındığı yazılıyor. 

Giuffre'nin kitabı

Epstein tarafından kurulan pedofili ve fuhuş ağının mağdurlarından Virginia Giuffre'nin gölge yaza Amy Wallace'la birlikte hazırladığı kitabı Nobody's Girl'de Prens Andrew dahil çok sayıda ünlü isme ilişkin iddialar yer almıştı.

Bu yıl 25 Nisan'da 41 yaşındayken hayatına son veren Giuffre'nin kitabı yayımlanmadan ortaya çıkan detaylarda, Giuffre'nin üç kere Prens Andrew'la ilişkiye girdiği, bu dönemde 17 yaşında olduğu iddia edilmişti. 21 Ekim'de piyasaya sürülen kitap, Prens Andrew üzerindeki baskıyı artırmıştı.

2022'de Giuffre'yle tazminat anlaşmasına varan Prens Andrew suçlamaları en başından beri reddediyor.

İddiaların odağındaki Prens Andrew, bu ay önce resmi kraliyet görevlerinden çekildiğini duyurmuş ardından da York Dükü de dahil olmak üzere unvanlarından feragat ettiğini açıklamıştı. 

Epstein skandalı

18 yaş altındaki onlarca kız çocuğuna yönelik cinsel istismar ve fuhuş ağı kurma suçlamasıyla yargılanan Epstein, tutuklandıktan sonra nakledildiği New York Manhattan Metropolitan Merkez Hapishanesi'ndeki hücresinde 10 Ağustos 2019'da ölü bulunmuştu.

Maxwell de kızların fuhuş ağına katılmasını sağladığı gerekçesiyle Haziran 2022'de 20 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

100'den fazla kadına cinsel saldırıda bulunmakla yargılanan ABD'li film yapımcısı Harvey Weinstein ise 2020'de 23 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Ünlü Hollywood yapımcısı hakkındaki bazı cezalara temyiz süreci devam ediyor. 

Independent Türkçe, BBC, DW


Çin, Afrika'daki facianın mağdurlarını susturmaya çalışıyor

Kitwe yakınlarındaki madenin duvarındaki delik 19 Şubat'ta böyle görüntülenmişti (AP)
Kitwe yakınlarındaki madenin duvarındaki delik 19 Şubat'ta böyle görüntülenmişti (AP)
TT

Çin, Afrika'daki facianın mağdurlarını susturmaya çalışıyor

Kitwe yakınlarındaki madenin duvarındaki delik 19 Şubat'ta böyle görüntülenmişti (AP)
Kitwe yakınlarındaki madenin duvarındaki delik 19 Şubat'ta böyle görüntülenmişti (AP)

Zambiya'nın kuzeyindeki bir bakır madeninin atık barajının 18 Şubat'ta çökmesinin yankıları sürüyor. 

Çinli Sino Metals Leach'in işlettiği madende meydana gelen kaza bölge halkını uzun süre boyunca etkileyecek gibi. 

Bathsheba Musole de kaza tarihini "hayatının en kötü günü" olarak görenlerden. 

Zehirli atık havuzunun yaklaşık 9 metrelik duvarının çökmesiyle birlikte köyündeki evlerin ve tarlaların kötü kokan sarı bir sıvıyla kaplandığını anlatan Musole, siyanür ve arsenikli sel sularının göğüs hizasına geldiğini vurguluyor.

48 yaşındaki kadın, "Boğulacağımı düşündüm" diyor. 

Çin devlet şirketi China Nonferrous Mining Corp.'a bağlı Sino Metals'in yetkililerinin köye gelmesi ağustosu bulmuş. 

Zambiya yönetimi en az üç yıl boyunca tarım yapamazsınız derken kendilerine 150 dolar tazminat önermiş. 

Kendilerine iletilen teklifi Wall Street Journal'a (WSJ) gösteren köylüler, bu para karşılığında kaza ya da şirketle yapacakları anlaşma hakkında asla konuşmamalarının ve Sino Metals'e dava açmamalarının istendiğini vurguladı. 

Her ay 5 kilo mısır ununu da içeren anlaşmayı bölgedeki çoğu kişi gibi Musole de kabul etmek zorunda kalmış:

En azından yiyecek bir şeyimiz oldu. Buradakilerin çoğu Çinlilerle mücadele etmekten yoruldu.

Mağdur avukatlarından Brigadier Siachitema şirket yetkililerinin yaklaşımını "insanlık dışı" diye niteleyip ekliyor:

Belgeyi imzalayana kadar mağdurlara ne kadar para verileceğini bile göstermediler.

Çin Dışişleri Bakanlığı, WSJ'ye yaptığı açıklamada şirketin üstüne düşen sorumluluğu alıp gerekli adımları attığını savundu. 

China Nonferrous Mining ise bölge halkının maden atıklarının tutulduğu havuza zarar vererek sert yağışlarla birlikte kazaya zemin hazırladığını öne sürdü.

WSJ'ye konuşan uzmanlar, Zambiya ekonomisi ve hükümeti Çin'e bel bağlamak zorunda kaldığı için bu kazanın boyutunun gerçekte olduğundan çok daha önemsiz gösterildiğini ve mağdurların daha fazla kazanım elde edemediğini bildiriyor. 

Son 25 yılda Çin devletine ait şirketler Afrika'ya on milyonlarca dolar harcayarak liman, tren yolu, otoban, hava limanı, stadyum ve hastane inşa etti. 

Washington merkezli Amerikan Girişimcilik Enstitüsü'nün (American Enterprise Institute/AEI) tahminlerine göre Çin yalnızca 2023'te Afrika'da madencilik için 8,7 milyar dolar civarında bir yatırım yaptı. ABD içinse bu rakam 300 milyon dolarda kaldı. 

Bu yatırımlar Çin'in kıtada ekonomik hegemonya kurmasını sağlarken diplomaside de Pekin'in işine yarıyor. 

Independent Türkçe, WSJ, AP


ABD'nin tahliye ettiği Afganlar çölden çıkamıyor

Amerikan uçaklarının içine girecek kadar şanslı olamayanlar, onların dışına tutunarak ülkeden kaçmaya çalışırken ölmüştü (AFP)
Amerikan uçaklarının içine girecek kadar şanslı olamayanlar, onların dışına tutunarak ülkeden kaçmaya çalışırken ölmüştü (AFP)
TT

ABD'nin tahliye ettiği Afganlar çölden çıkamıyor

Amerikan uçaklarının içine girecek kadar şanslı olamayanlar, onların dışına tutunarak ülkeden kaçmaya çalışırken ölmüştü (AFP)
Amerikan uçaklarının içine girecek kadar şanslı olamayanlar, onların dışına tutunarak ülkeden kaçmaya çalışırken ölmüştü (AFP)

Ağustos 2021'de Taliban, Afganistan'da iktidarı ele geçirirken ABD, örgütün hedef alabileceği çok sayıda Afgan'ı da kendi birlikleriyle birlikte tahliye etmişti. Ancak sonraya bırakılanların bazılarının bürokratik engelleri aşması uzun sürdü. 

16 Ocak'ta iki çocuğu ve eşiyle birlikte Katar'daki eski bir ABD üssüne götürülen Muhammed İbrahim de bunlardan biri. 

İbrahim'in 2021'de kaçmayı başaran çocuklarından 4'ü halihazırda ABD'de yaşıyor. 

10 yılı aşkın süre boyunca Amerikan ordusuyla iş yaptıktan sonra ailesiyle birlikte ABD'de mülteci olarak yaşayacaklarını düşünen İbrahim, üç senesini Taliban'a yakalanmamaya çalışarak geçirdiğini anlatıyor.

Tam Katar'a nakledilerek kurtulduğunu sanarken Ortadoğu ülkesindeki Seyliye üssünde aynı durumdaki 1300 Afgan'la birlikte beklediklerini sözlerine ekliyor. 

Konuyu haberleştiren Wall Street Journal (WSJ), Donald Trump'ın göçmenlere yönelik sert tutumunun umutları azalttığını bildiriyor. 

Katar'daki Afganların ülkelerine geri gönderilme korkusunun arttığı vurgulanıyor.

10 aydır bekleyen Muhammed İbrahim'in şu sözleri aktarılıyor:

Geçmişte Amerikalılarla çalıştığımı Taliban'ın bilme ihtimali önceden yüzde 50'yse, artık yüzde 100 emin olacaklar.

Ailesiyle birlikte ranza ve bir TV'nin olduğu bir odada yaşadığını belirten İbrahim, çok sıcak olduğu için çölün ortasındaki tesisin iç mekanlarında zaman geçirmek zorunda kaldıklarını anlatıyor. 

Afganların kampın dışına çıkmasına da izin verilmiyor. 

WSJ, Washington'ın Afganistan'da birlikte çalıştığı yüz binlerce kişiye ABD'de yaşama sözü verdiğini ancak ne Joe Biden ne de Donald Trump döneminde gereken adımların hızlıca atılmadığını bildiriyor. 

Resmi rakamlara göre Aralık 2024'te 180 bin civarında Afgan ülkesinden tahliye edilmişti. Bunlar yeşil kart ve iltica başvurularının sonuçlarını bekliyor.  

Trump başa geçtiğinde 200-260 bin civarında Afgan'ın hâlâ bu konuda ABD'den medet umduğu tahmin ediliyor. Bunların çoğu Afganistan'da ya da sıklıkla kendilerini ülkelerini göndermekle tehdit eden Pakistan'da yaşıyor. 

WSJ'nin konuştuğu Demokrat Partili Senatör Jeanne Shaheen, "Onlara borçluyuz" derken Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Tommy Pigott, bu kişilerin ABD yurttaşları için risk oluşturabileceğini ve önce güvenlik kontrollerinin tamamlanması gerektiğini söylüyor. 

Independent Türkçe, WSJ, AP