Varvara Karaulova, pişmanlığını dile getirdikten sonra serbest bırakıldı

Moskova Üniversitesi öğrencisi Varvara Karaulova (Şarku'l Avsat)
Moskova Üniversitesi öğrencisi Varvara Karaulova (Şarku'l Avsat)
TT

Varvara Karaulova, pişmanlığını dile getirdikten sonra serbest bırakıldı

Moskova Üniversitesi öğrencisi Varvara Karaulova (Şarku'l Avsat)
Moskova Üniversitesi öğrencisi Varvara Karaulova (Şarku'l Avsat)

DEAŞ’a katılmaya çalışmak suçuyla aylardır hapishanede tutulan üniversite öğrencisi Varvara Karaulova dün Rus mahkemesi tarafından şartlı tahliye ile serbest bırakıldı.
Moskova Devlet Üniversitesi'nde okuyan Varvara Karaulova, DEAŞ mensubu biriyle evlendi. Hikayesi hem Rusya'daki hem de yurt dışındaki sosyal medyada, siyaset ve hukuk çevrelerinde büyük yankı uyandırdı. 
Hikaye, 2015 yılında Varvara’nın babasının sosyal medyada “Lütfen çocuklarımızın kaçırılmasının önüne geçmeye ve insan kaçakçılığını durdurmaya yardım edin” başlıklı mesajıyla başladı. Varvara’ın 27 Mayıs’ta okula gitmek için evden çıktığını ve bir daha geri dönmediğini söyleyen baba, kızını “sigara ve alkol kullanmayan, iyi huylu, evcil ve zeki” olarak nitelendirdi.
Kendisine DEAŞ saflarına katılması için öneride bulunulan Varvara, 2015’in haziran ayında Türkiye’den Suriye’ye yasa dışı bir şekilde geçmeye çalışırken Türk güvenlik güçleri tarafından yakalanarak tutuklandı. Ardından sınırdışı edildi. İlk sorgulamasında yanındaki güvenlik güçleri kendisine bu eylemini bir daha tekrar etmemesini tavsiye etti. Bilgisayarı, cep telefonu ve haberleşmeleri üzerinde sıkı kontrol uygulandı. Birkaç ay sonra güvenlik güçleri, genç kızı DEAŞ üyeleriyle iletişime geçmeye çalışmak suçundan tutuklamaya karar verdi. Varvara Karaulova, 4.5yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Soruşturma ve güvenlik operasyonları sırasındaki itiraflarında Varvara’nın internette tanıştığı genç bir DEAŞ üyesi ile evlendiği ve daha sonra Türkiye’ye kaçmaya karar verdiği ortaya çıktı. Genç kız daha sonra internetten aşık olduğu DEAŞ üyesi genci bulmak için Suriye’ye gitmeye karar verdi. Varvara, Airat Samatov adlı kişiyle 10'uncu sınıftayken internet yoluyla tanıştığını itiraf etti. Onunla konuşmaya başladıktan sonra hayatında büyük yer kapladığını, bazı hislerinin uyandığını ve başta normal bir sevgiyle başlayan bu hislerin aşka dönüştüğünü söyledi. Daha önce DEAŞ’ı duymadığını söyleyen genç kız örgüt hakkında konuştuğu ilk kişinin o adam olduğunu ve diğer konular hakkında konuşmayı reddettiği için onunla iletişimi koparmadığını vurguladı.
Varvara, Airat’ın DEAŞ saflarında savaşma niyetini kendisine açıkladığını ancak onu vazgeçirmeye çalışmadığını belirtti. “İşte burada onu sevdiğimi ve onsuz yaşayamayacağımı farkettim” diye konuşan Varvara, Airat’ın aniden ortadan kaybolduğunu, iletişimlerinin kesildiğini, daha sonra DEAŞ saflarında savaşan başka bir gençle Skype üzerinden evlendiğini söyledi. Türkiye’ye gitmesi için ona uçak bileti alan da Varvara'nın yeni eşiydi.
Varvara, tüm itiraflarına rağmen hakkındaki suçlamaları reddetti ve istediği tek şeyin DEAŞ’lı eşinin yanına giderek onunla yaşamak olduğunu söyledi. Ailesi de Varvara'nın bu eylemi “terör niyetiyle” değil tutkusu yüzünden yaptığı konusunda ısrarcı.
Mahkeme 2016’nın aralık ayında genç kıza 4,5 yıl hapis cezası vermişti. Varvara, 2018 yılı sonbaharında Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin’e affedilmesini istediği bir dilekçe yazdı. Önceki gün Volog Bölge Mahkemesi, Varvara’nın af talebine yanıt verildiğini duyurarak “artık toplumdan izole edilmesine gerek yok” ifadelerini kullandı. Varvara, karar hakkındaki ilk yorumunda “Yaptığım şey hayatımdaki en büyük çılgınlıktı. Pişman olmadığımı söyleyenleri duyunca dehşete kapıldım” diye konuştu. Eğitimini tamamlamak istediğini vurgulayan genç kız, hapishanedeyken Rusya üniversitelerinden birine kayıt yaptırdığını söyledi. Varvara’nın babası da açıklamasında “İnanamıyorum.. Bu haberle sanki cennetteymişiz gibi mutlu olduk” dedi.



İran: Avrupa Troykası ile birkaç gün içinde görüşmeler yapma konusunda anlaştık

Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
TT

İran: Avrupa Troykası ile birkaç gün içinde görüşmeler yapma konusunda anlaştık

Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)

İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, İran, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın cuma günü İstanbul'da nükleer müzakereleri yeniden başlatacağını açıkladı. Bu açıklama, Avrupa'nın üç büyük ülkesi olan İngiltere, Fransa ve Almanya'nın müzakerelerin yeniden başlamaması halinde İran'a uluslararası yaptırımların yeniden uygulanacağı uyarısının ardından geldi.

İran resmi basınına göre Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İsmail Bekayi, “İran, İngiltere, Fransa ve Almanya arasındaki toplantının, dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde yapılacağını” açıkladı.

İran medyası dün, Batılı güçlerin BM yaptırımlarına hızlı bir şekilde geri dönüş için "snapback" mekanizmasını devreye sokmak üzere ağustos sonuna kadar süre vermesinin ardından, Tahran'ın Avrupa Troykası ile müzakereleri yeniden başlatma konusunda anlaştığı haberini verdi. Devrim Muhafızları'na bağlı Tesnim Haber Ajansı, konuya hakim bir kaynağın "Görüşmelerin prensibi üzerinde anlaşmaya varıldı, ancak zaman ve yer konusunda istişareler devam ediyor" dediğini belirtti.

Birkaç gün önce, Avrupa Troyka'nın dışişleri bakanları ve Avrupa Birliği'nin dışişleri politika sorumlusu, geçen ay İsrail ve ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine düzenlediği saldırıdan bu yana İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile ilk telefon görüşmesini gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Avrupa Troykası, Çin ve Rusya ile birlikte, 2015 yılında İran ile imzalanan ve 2018 yılında ABD'nin çekildiği nükleer anlaşmanın kalan taraflarını oluşturuyor. Anlaşma uyarınca, İran'ın nükleer programına kısıtlamalar getirilmesi karşılığında yaptırımlar kaldırılmıştı.

Avrupa Birliği, İran ile İsrail arasında hava savaşı öncesinde devam eden nükleer müzakerelerin yeniden başlamaması veya somut sonuç alınmaması halinde, BM'nin yaptırımlarını otomatik olarak yeniden uygulamaya koyan “Snapback” mekanizması yoluyla, ağustos ayı sonuna kadar İran'a BM yaptırımlarını yeniden uygulayacağını açıkladı.

Arakçi birkaç gün önce yaptığı açıklamada, “Avrupa Birliği ve Avrupa Troyka'sı bir rol oynamak istiyorsa, sorumlu davranmalı ve ahlaki ve hukuki hiçbir temeli olmayan (yaptırımların yeniden uygulanması) politikası da dahil olmak üzere, modası geçmiş tehdit ve baskı politikalarından vazgeçmelidir” ifadelerini kullandı.

2015 nükleer anlaşmasını onaylayan BM kararının maddelerine göre, Avrupa Troykası 18 Ekim 2025 tarihine kadar BM'nin Tahran'a yaptırımlarını yeniden uygulayabilir.

İran Parlamentosu Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu üyesi Vahid Ahmedi, üç Avrupa ülkesinin “uluslararası hukuk açısından mekanizmayı devreye sokma hakkına sahip olmadığını”ifade etti. İran Observer haber sitesine verdiği demeçte, Tahran'ın ABD ile müzakerelere dönmek için üç temel şart koyduğunu belirtti. “Birincisi, İran topraklarına yönelik saldırının uluslararası platformlarda kınanması, ikincisi, 12 gün süren savaşın yol açtığı zarar ve kayıpların belirlenmesi, üçüncüsü, gelecekte İran topraklarına yönelik herhangi bir saldırının tekrarlanmayacağına dair net garantiler verilmesi.”

İsrail-İran savaşından önce Tahran ve Washington, Umman'ın arabuluculuğunda beş tur nükleer müzakere gerçekleştirdi, ancak Batı güçlerinin silahlanma tehlikesini ortadan kaldırmak için İran'ın uranyum zenginleştirmesini sıfıra indirmesini talep etmesi gibi önemli engellerle karşılaştı.

ABD saldırılarından önce İran, uranyumu yüzde 60 saflıkta zenginleştiriyordu. Bu uranyumun saflığı, silah geliştirmeye imkan veren yüzde 90'a kadar kolaylıkla yükseltilebilir.

Tahran, nükleer programının sadece sivil amaçlara yönelik olduğunu söylüyor. Batılı güçler ise bu düzeyde zenginleştirmenin sivil bir gerekçesi olmadığını belirtiyor.

Birleşmiş Milletler'in en üst düzey denetim kurumu olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ise nükleer silah üretmeden uranyumu bu düzeye kadar zenginleştiren başka bir ülke olmadığını vurguluyor.