Tunus Yahudileri siyaset arenasından uzak duruyor

Tunus’un başkentindeki bir Yahudi sinagogu. (Independent Arabia)
Tunus’un başkentindeki bir Yahudi sinagogu. (Independent Arabia)
TT

Tunus Yahudileri siyaset arenasından uzak duruyor

Tunus’un başkentindeki bir Yahudi sinagogu. (Independent Arabia)
Tunus’un başkentindeki bir Yahudi sinagogu. (Independent Arabia)

Yahudiler ile Müslümanların Tunus’taki birlikte yaşamı, Arap düzleminde ve hatta dünya çapında ender rastlanan bir hikâye olarak kabul ediliyor. Tunus’taki 2000 Yahudi’den 1200’ü Cerbe Adası’nda yaşarken geri kalanlar La Goulette şehri ile başkentteki Lafayette semti arasında dağılmış durumda. Tunus Yahudileri, sayıları az olmasına rağmen dikkat çekici ekonomik faaliyetleri ile anılıyor. Nitekim çoğu ticaret alanında ve seyahat ajanslarında çalışıyor.
Bir diğer özellikleri ise siyasi süreçten kendilerini uzak tutmalarıdır. Bilindiği üzere Tunus hareketine katılmayı kabul etmedikleri gibi milletvekilliği de istemediler. Baş Hamam Hayim Bittan, sayılarının az olmasından dolayı bu tutumları ile mezhep bölünmesi tehlikesinden uzak durduklarını düşünüyor.
Independent Arabia'nın haberine göre, Turizm Bakanı Rene Trabelsi kendi aralarından biri olmasına rağmen Hayim, bu konudaki görüşünü değiştirmedi. Bu konuya ilişkin şu sözleri sarf ederek siyasetten uzak tavrın altını çizdi:
“Ancak bize ihtiyaç duyulduğunda Tunus’un selameti için çalışmaya hazırız. Vatandaşlarımız ve Müslüman kardeşlerimiz ile birlikte barış ve saygı içerisinde yaşıyoruz.”
Hayim, 16 Mayıs’taki el-Griba Yahudi Haccı’na hazırlandıklarını belirterek “Bu seferki katılım dikkat çekici olacak. Cerbe’deki tüm oteller bu tören için ayırtıldı” dedi.
El-Griba Sinagogu’nda kendilerine özel bir mekân bulunuyor. Bu sinagog, Afrika’daki en eski Yahudi mabedi. Bazı söylentilere göre dünyadaki en eski Tevrat nüshalarından birini elinde bulunduruyor. Hayim Bittan’a göre el-Griba Sinagogu, Yahudiler tarafından 200 yılı aşkın bir süredir dini ayinler ve Hillula törenleri için ziyaret ediliyor.
Bu ayinler ve törenlerde dualar edilerek mumlar yakılıyor, hahamlardan ‘bereket’ alınıyor. Koyun kurban ediliyor, şarkılar söyleniyor ve Tunus Yahudilerine özgü incirden damıtılmış ‘buha’ içkisi tüketiliyor.
Yahudi mahallesi
2002 yılında bir gaz tankeri şoförü olan radikal bir İslamcının el-Griba mabedine saldırarak 19 turisti öldürmesiyle Cerbe Adası’nın güçlü bir darbe aldığı söyleniyor. Hâlbuki toplum içinde bir uyum söz konusuydu ve her alanda uyum ve iş birliğinin egemen olduğu Ada’da Müslümanlar ile Yahudiler arasında neredeyse hiçbir fark hissedilmiyordu. O kadar ki Müslümanların çoğu, özellikle kuyumculuk, restoran ve turizm sektöründe Yahudilerle çalışmayı tercih ediyordu.
Tunuslu Müslüman bir hanım olan Leyla el-Habib, kendisinin Cerbe tatil beldesine yönelik senelik ziyaretinde meşhur bir Yahudi restoranına gitmeyi tercih ettiğini belirtiyor ve ekliyor:
“Cerbe Yahudileri, rüyalar adasına bir ışıltı eklediler. Geleneksel sanayi ve otel sektöründe Tunuslu adet ve geleneklere bağlı kalarak özel bir iz bıraktılar”.
Yahudilerin çoğu, Cerbe Adası’ndaki büyük mahallede Müslüman komşuları ile aynı hizadaki evlerde yaşıyor. Burada Müslümanlarla karşılıklı ziyaretlerde bulunup dini günler ve düğünlerde hediyeleşen Yahudilerin çocukları da Müslümanların gittiği okullarda eğitim görüyor.

Tunus’un başkentinin merkezinde bir şarküteri ve Yahudi şeriatına uygun olarak kesilen bir hayvanın eti. (Independent Arabia)
Göç Korkusu
Geride bıraktığımız yüzyılın ortasında yaklaşık 100 bin Yahudi, intikam korkusu ve yoksulluk gibi sebeplerle İsrail’e ve Avrupa’ya göç etti.
Bu bağlamda Tunus ile Fransa arasında yaşayan siyasi eylemci Jacob Perez, geri kalanların tüm Tunusluların yaşadığı zorlu koşullar sebebiyle göç ettiğini belirtiyor. Yahudiler, halkın ayrılmaz bir parçası olarak aynı ekonomik sorunlarla yüzleşiyor. Jacob “Yahudiler, bazı zamanlarda ırkçı baskılara maruz kalıyor. Ancak Tunus’tan uzak duramayız ve bizi yücelten köklerimizi inkâr edemeyiz. Tunus’un bu krizden çıkması için tüm Tunuslulara görev düşüyor” diyor.
Jacob’un eski Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin bin Ali’nin Yahudilere bir dizi imtiyaz tanıdığı yönündeki iddialara ise “Bunu Yahudilerin ekonomik gücüne dayanarak dillendiriyorlar. Yahudiler, özellikle turizm sektöründe olmak üzere Tunus ekonomisinin köşe taşlarından biri oldu ve olmaya da devam ediyorlar” yanıtını veriyor.
Tunus’taki Yahudilerin sayısı, 1956 yılındaki bağımsızlık esnasında 100 bini aştı. Tunuslu Yahudilerin göçü, 1948 yılında İsrail’in kuruluşundan 1967 yılındaki savaşa kadar 20 yıl sürmüştü.
Tarihi bakımdan Yahudilerin Tunus’taki varlığı Süleyman Tapınağı’nın yıkıldığı milattan önce 6’ıncı yüzyıla kadar uzanıyor. Yapılan araştırmaların sonucunda Hammam-Lif veya Kalibiye yakınlarında Yahudi mabetlerinin Roma dönemine kadar uzanan en eski eserleri bulundu.
Mezhep farklılıkları
Cerbe Adası Tarihi Araştırmacısı ve Kullale Müzesi Müdürü Hüseyin el-Tuci, Ada’nın toplumsal yapısını ve Yahudilerin bütünleşmesine olanak veren şartları şöyle açıklıyor:
“Yahudilerin Ada’daki varlığı, bin seneyi aşkın bir zamana uzanıyor. Bu, birlikte yaşam ve hoşgörü ortamının devam etmesinde büyük bir rol oynayan şu iki etkeni dikkate almamız gerekir: Ticaret ve turizm. Bilindiği üzere Yahudiler, ticaret alanında usta ve adanın Berberileri için de bir örnektir.”
Araştırmacıya göre bir diğer önemli etken ise Cerbe halkının diğerlerinden farklı olarak İbadi Mezhebi’ni benimsemesi.
İslam mezheplerinden biri olan İbadilik, Umman Sultanlığı’nda, Libya’da Nefusa Dağı ile Zuvare’de, Cezayir’de Mizab Vadisi’nde ve Kuzey Afrika’nın bazı bölgelerinde etkin.



Hamas, anarşi ve casuslukla suçlanan kişilerle savaşıyor

 Haziran ayında Gazze Şeridi'nde gıda yardımı dağıtılan bir alanın yakınında eşek arabasının üzerine uzanmış yaralı bir Filistinli kadın (AP)
Haziran ayında Gazze Şeridi'nde gıda yardımı dağıtılan bir alanın yakınında eşek arabasının üzerine uzanmış yaralı bir Filistinli kadın (AP)
TT

Hamas, anarşi ve casuslukla suçlanan kişilerle savaşıyor

 Haziran ayında Gazze Şeridi'nde gıda yardımı dağıtılan bir alanın yakınında eşek arabasının üzerine uzanmış yaralı bir Filistinli kadın (AP)
Haziran ayında Gazze Şeridi'nde gıda yardımı dağıtılan bir alanın yakınında eşek arabasının üzerine uzanmış yaralı bir Filistinli kadın (AP)

Hamas, dün şafak vakti Gazze Şeridi'nin orta kesiminde büyük bir aşiretin üyelerini, diğer suçlamaların yanı sıra anarşi ve yardım tırlarının yağmalanması olaylarına karıştıkları iddiasıyla öldürdü. Olay, İsrail'in, Hamas ile El Fetih'e bağlı bazı aktivistler ya da bazı Filistinli aileler arasındaki farklılıkları istismar etmeye ve onları Gazze Şeridi'ndeki Hamas yönetimini zayıflatmak için ordusuyla koordineli çalışan silahlı milisler haline gelmiş gibi göstererek kendi çıkarlarına hizmet etmek için kullanmaya çalıştığı bir dönemde meydana geldi.

İsrail, Gazze Şeridi'nde 20 aydır sürdürdüğü savaşın başından bu yana, El Fetih aktivistlerinin ya da Gazze Şeridi'ndeki bazı aşiret üyelerinin Hamas'a yönelik düşmanlıklarını istismar ederek, Hamas'a karşı silahlı gruplar oluşturmaya çalıştı. Ekim 2023'ten bu yana savaşta yaşadığı gerilemelere rağmen Gazze Şeridi'ni yönetmeye devam eden Hamas ise bu yaklaşıma, İsrail'le bağlantısı olduğundan şüphelenilen bir dizi kişiyi infaz ederek karşılık verdi.

Hamas'ın son operasyonunda dün şafak vakti Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta büyük bir aşirete mensup yaklaşık 12 Filistinli öldürüldü. Söz konusu aşiretin üyeleri, Deyr el-Balah'ın doğusunda İsrail güçlerinin konuşlandığı bölgelerde ya da yakınlarında bulunuyordu.

Şarku’l Avsat'a konuşan saha kaynakları, öldürülenlerin bir kısmının son zamanlarda yaşanan anarşinin ve yardım tırlarını yağmalama girişimlerinin arkasında olduklarından şüphelenildiğini bildirdi. Bazılarının ise İsrail için casusluk faaliyeti yürüttüklerini iddia eden kaynaklar, bunun da Hamas kaynakları tarafından doğrulandığını söyledi.

İsrail'in Hamas'la mücadele etmek için desteklemeye çalıştığı, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ın bazı bölgelerinde, İsrail'in tamamen işgal ettiği ve sakinlerini yerinden ettiği bölgelerde bulunan Yaser Ebu Şebab silahlı grubu gibi pek çok benzer vaka olduğu açık. Filistin Yönetimi, Ebu Şebab'ın kendisiyle olan ilişkisini reddetmiş olsa da Ebu Şebab, Filistin Yönetimi'ne atıfta bulunarak defalarca ‘Filistin meşruiyeti’ altında faaliyet gösterdiğini iddia etti.

Yedioth Ahronoth gazetesinde yayınlanan bir habere göre İsrail ordusu, Gazze ve Han Yunus'ta faaliyet gösteren ve üyeleri El Fetih üyesi ya da Filistin Yönetimi güvenlik servisleri mensubu olan iki silahlı grupla koordinasyon kurmaya başladı. Bu gruplar Gazze Şeridi'ndeki Hamas yönetimini zayıflatmak amacıyla mali destek alıyor.

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta yiyecek almaya çalışan Filistinli çocuklar, 30 Haziran (AFP)Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta yiyecek almaya çalışan Filistinli çocuklar, 30 Haziran (AFP)

Haberde Rami Halas adlı bir kişinin liderliğindeki silahlı grubun, Gazze şehrinin Şucaiye mahallesinde faaliyet gösterdiği ve mahalle içindeki Hamas mensuplarına karşı operasyonlar düzenlediği, ikinci grubun ise Yaser Hanidek tarafından yönetildiği ve Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta faaliyet gösterdiği belirtildi.

Haberde bu iki grubun İsrail'den silah ve insani yardım desteği aldığı, üyelerinin ise Filistin Yönetimi'nden maaş aldığı iddia edildi.

Söz konusu haber üzerine Yaser Hanidek bir video yayınlayarak, İsrail'in iddialarını yalanladı ve kendisine yöneltilen suçlamaları reddettiğini vurgulayarak halen Han Yunus'ta olduğunu, normal bir şekilde çalıştığını, anarşiyi reddettiğini, direnişin yanında yer aldığını ve direnişin sırtında bir hançer olmayacağını söyledi. Bununla birlikte, iki kardeşinin ölümüne neden olan ailevi anlaşmazlıkların kendisini silahlanmaya ittiğini belirterek, İsrail, El Fetih ya da Filistin Yönetimi'nin herhangi bir kurumuyla hiçbir bağı olmadığını açıkladı.

Öte yandan, tanınmış Halas ailesi vatanseverlik dışı her türlü eylemi reddeden bir açıklama yayınlayarak, Filistinlilerin genel tutumunun dışındaki her türlü davranışı reddettiklerini vurguladı.

Bu ailenin mensuplarınn çoğu El Fetih'e mensup, ancak aralarında Hamas ve İslami Cihad Hareketi üyeleri de var.

Gazze Şeridi’ndeki İçişleri ve Ulusal Güvenlik Bakanlığı Ebu Şebab'a teslim olması için 10 gün süre vermiş, ‘vatana ihanet’, ‘casusluk’, ‘silahlı hücre kurmak’ ve ‘silahlı isyan’ ile suçlamış, teslim olmaması halinde gıyabında yargılamakla tehdit etmişti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bir aydan uzun bir süre önce İsrail'in Hamas'a muhalif silahlı grupları desteklediğini itiraf etmişti.

Hamas sık sık kamuoyu önünde İsrail'i Gazze Şeridi'ndeki kaosun arkasında olmakla suçluyor ve daha önceki açıklamalarına göre ‘vatandaşların güvenliğine müdahale etmeye cesaret eden herkese karşı demir yumrukla saldıracağını’ vurguluyor.

Hamas, Gazze Şeridi'ndeki büyük kaos ortamında güvenlik durumunun kontrolünü yeniden ele geçirmek için ateşkesten faydalanıyor ki bunu, iki aydan fazla süren bir önceki ateşkes sırasında da yapmıştı. Hareket son zamanlarda silahlı adamlara, tüccarlara, çetelere, hırsızlara ve İsrail'le iş birliği yapanlara karşı daha kapsamlı güvenlik operasyonları düzenlemeye ve bu kişileri infaz etmeye ya da yaralamaya başladı.