Sri Lanka'da OHAL ilan edildi

Patlamanın meydana geldiği bölgede çalışmalar yürüten Sri Lanka güvenlik güçleri. (AFP)
Patlamanın meydana geldiği bölgede çalışmalar yürüten Sri Lanka güvenlik güçleri. (AFP)
TT

Sri Lanka'da OHAL ilan edildi

Patlamanın meydana geldiği bölgede çalışmalar yürüten Sri Lanka güvenlik güçleri. (AFP)
Patlamanın meydana geldiği bölgede çalışmalar yürüten Sri Lanka güvenlik güçleri. (AFP)

Sri Lankalı yetkililer, yerel bir radikal grup tarafından düzenlendiğini duyurduğu ve 290 kişinin öldüğü pazar günkü saldırıların ardından ülkede geniş çaplı bir güvenlik operasyonu başlattı.
Yetkililer tarafından yapılan yazılı açıklamada olası yeni saldırıların önüne geçmek için Sri Lanka yönetiminin pazartesi günü gece yarısından itibaren, kamu güvenliğini korumak için olağanüstü hal ilan ettiği ifade edildi. OHAL ilanının polisin ve ordunun çalışmalarını kolaylaştırmak için yürürlüğe sokulduğu kaydedildi.
Paskalya sabahında, 10 yıl önce iç savaşın sona ermesinden bu yana şiddet eylemlerinme tanık olmayan Sri Lanka'nın bazı bölgelerinde otellere ve kiliselere yönelik terör saldırıları düzenlenmişti.
Hükümet Sözcüsü Rajitha Senaratne dün yaptığı açıklamada, saldırının arkasında yerel aşırılık yanlısı bir grup olan Ulusal Tevhid Örgütü'nün olduğunu duyurdu. Haber ajansları ve sosyal paylaşım siteleri tarafından yayınlanan belgelere göre 11 Nisan'da Sri Lankalı polis şefi, yabancı bir istihbarat teşkilatının Ulusal Tevhid Örgütü'nün Kolombo'daki kiliselere ve Hindistan Yüksek Komiserliği'ne saldırı planladığını bildirdi.
Ulusal Tevhid Örgütü
2016'da Budist karşıtı vaazlar nedeniyle tutuklanan Abdulrazık başkanlığındaki Sri Lankalı Tevhid grubundan ayrılmanın sonucu kurulması dışında bu militan grup hakkında pek bir şey bilinmiyor. Örgüt, kısa bir süre önce ilk saldırısını Budist heykellerini tahrip ederek yaptı. Grubun söylemi mezhep ayrımcılığı üzerinde yoğunlaşıyor. Pazar günkü saldırılarla suçlanmadan önce örgütün şiddete başvurduğuna dair bir bilgi bulunmuyor.
Aşırılık yanlısı grup hakkında yapılan değerlendirmeler örgütün dış yardım olmadan bu büyüklükte bir terör saldırısı düzenleyemeyeceği yönünde.
AFP'ye göre yetkililer, saldırıyla ilgili olarak 24 kişiyi tutuklandı. FBI da soruşturmaya dahil oldu. Bugün, Uluslararası Polis Teşkilatı (INTERPOL) unsurlarının da ülkeye gelmesi bekleniyor. Sri Lanka polisi pazar günü başkent Kolombo'da bir otobüs durağında 87 adet patlayıcı bulduğunu bildirdi.
Saldırıda Hint, İngiliz, Türk, ABD'li ve Japon uyruklu 37 yabancının da öldüğünü belirten yetkililer ölenlerin kimlik tespitinde zorlandıklarını açıkladı.
Dün sabah Kolombo'daki morgda trajik anlar yaşandı. Kurbanlardan bazılarının kimlik tespitine yardımcı olmak için ailelerden DNA testleri istendi. Kolombo'nun yaklaşık 30 kilometre kuzeyindeki Negombo'da San Sebastian Kilisesi'nin önünde, saldırı kurbanlarına ait parçalar bulundu. Pazar sabahı ardı ardına altı patlama meydana geldi. İki saat sonra ise iki patlama daha gerçekleşti. 
Başkentte hedef alınan yerkler arasında Aziz Anthony Kilisesi'nin yanı sıra 3 de lüks otel vardı. Bombalar ayrıca Negombo'daki San Sebastian Kilisesi'nde ve Sri Lanka'nın doğu kıyısındaki Batticaloa kentindeki bir diğer kilisede de patlatıldı. Saldırıdan birkaç saat sonra iki patlama daha meydana geldi: Biri Kolombo'nun güney banliyösündeki bir otelde meydana gelirken diğer saldırı şehrin kuzeyinde bir polis operasyonu sırasında, intihar bombacısının kendini havaya uçurması ile yaşandı.
Pazar akşamı güvenlik önlemlerinin sıkılaştırıldığı ifade edilirken Kolombo Havaalanı'ndaki ana terminale giden bir yolda "el yapımı bir bomba" patlatıldı. 
Saldırıya tepki büyüyor
Vatikan'dan ABD'ye kadar birçok ülkeden yapılan saldırılara ilişkin kınama mesajları yayınlandı. 
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo dün ABD'nin Sri Lanka’daki kanlı saldırıların ardından aşırılık yanlısl terörizm ile savaşına devam edeceğini söyledi. Pompeo, gazetecilere verdiği demeçte aşırılık yanlısı terörizmin tehdit olduğunu belirterek “Bu kötü insanlara karşı mücadeleye devam etmeliyiz. Bu, Amerika'nın  da savaşı" dedi. Pompeo, Sri Lanka Başbakanı Ranil Wickremesinghe ile de bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiği bilgisini verdi.
Pompeo, DEAŞ tehdidinin halen devam edip etmediğine ilişkin bir soruya da şu cevabı verdi:
"Amerika Birleşik Devletleri, Suriye'de terör örgütü tarafından açıklanan 'halifeliği' yok etmeyi başardı. Ancak dünyanın dört bir yanında elimiz tetikte olmalı. Maalesef dünyada kötülük var.”
Bulgular El-Kaide ve DEAŞ'a işaret ediyor 
Güvenlik uzmanları dün yaptığı açıklamada Sri Lanka'daki kiliselerin ve otellerin koordineli bir şekilde bombalanması ve eylemlerin karmaşıklığı göz önüne alındığında saldırının DEAŞ ve El Kaide gibi aşırılık yanlısı terör örgütlerinin izlerini taşıdığını aktardı.
İntihar saldırısı ve diğer saldırıların sorumluluğunu ise hiçbir örgüt üstlenmedi. 2009'da iç savaşın sona ermesinden bu yana ülkede ilk defa ölü sayısının bu kadar fazla olduğu bir saldırı düzenlendi. 
Uzmanlar, Sri Lanka'daki yabancı turistlerin sıkça ziyaret ettiği kiliseleri ve otelleri hedef alan saldırıların Budist ülkede endişeye yol açtığını ifade ediyor. 
Daha önce iç savaş sırasında düzenlenen intihar saldırılarında hükümet görevlileri ve kamu kurumları hedef alınmıştı. 
Yaklaşık 10 yıldır militan örgütler üzerinde araştırmalar yapan terörle mücadele uzmanı Alto Laptopon, "Bu eşzamanlı saldırılar sıradan değil" dedi. Reuters'a göre Ortadoğu ve Güneydoğu Asya'daki benzer saldırılarla karşılaştırıldığında söz konusu eylemler El Kaide'nin izlerini taşıyor.
İsminin yayınlanmaması koşuluyla konuşan kıdemli bir  terörle mücadele yetkilisi, saldırının büyük olasılıkla "Büyük operasyonel yetenekleri olan liderlere sahip" bir grup tarafından gerçekleştirildiğini aktardı.
Devlet Başkanı Maithripala Seressina'nın ofisindan yapılan açıklamada intihar bombacılarının uluslararası bağlantılarını izlemek için dış destek isteneceği belirtildi. Açıklamada, istihbarat raporlarının "Yerli teröristlerin yabancı terör gruplarının arkasına saklandığı belirtilerek "Bu nedenle Devlet Başkanı yabancı ülkelerden yardım isteyecek” denildi.
Başbakan Ranil Wickremesinghe dün yetkililerin, kiliselerin pek bilinmeyen bir İslami grup tarafından saldırıya uğrama olasılığı hakkında önceden bilgisi olduğunu kabul etti.  Reuters'ın bildirdiğine göre Singapur'daki güvenlik uzmanı Rohan Gunaratna, Sri Lankalı grubunun faaliyetlerini sürdürerek, Suriye ve Irak'ta terörist gruplara katılmak için Ortadoğu'ya seyahat edenlerle bağlantısı bulunduğunu ve hedeflerinin DEAŞ'ın Sri Lanka'daki uzantısı olmak olduğunu söyledi. 
Hedefte kiliseler ve Batı vardı
Yerel saat ile 8.45'te eş zamanlı olarak dört patlama meydana geldi. Ardından, 20 dakika sonra iki patlama daha yaşandı. Öğleden sonra şehirde iki patlama daha oldu. Yetkililer daha sonra bazı noktalarda mühimmat ve çeşitli patlayıcılarla dolu bir kamyon buldu.
Geçtiğimiz yıllarda da Asya ve Ortadoğu'nun çeşitli bölgelerinde kiliseler bombalanmıştı. 
Endonezya'nın Surabaya kentinde geçen yıl kiliselere intihar saldırıları düzenlenirken Filipinler'deki Jolo Adası'ndaki kilise de bu yıl benzer saldırılara sahne oldu.
Sri Lanka, 2009'dan önce birçok intihar saldırısına sahne oldu. Ancak "Tamil ayrılıkçıları" çoğunlukla hükümet noktalarını hedef aldı. Uzmanlar, örgütün saldırılarının kiliselere yönelmesinin sebebini Batı'nın çıkarlarını hedef almasına bağlıyor.
Her ne kadar saldırıların faillerinin silahlara ve patlayıcılara doğrudan erişim sağladığı düşünülse de eylemlere yabancı unsurların da dahil olabileceği ihtimali üzerinde de duruluyor.
Uzman Laptopon "Saldırının büyüklüğü göz önüne alındığında yerel unsurların saldırıları tek başına gerçekleştirdiğini sanmıyorum. Hindistan'a veya Pakistan’a giren ve çıkanlar da dahil olmak üzere yabancı grupların veya bireylerin eylemlere katılmış olması muhtemeldir" dedi. 
"Patlayıcılar Sri Lanka'da büyük ölçüde mevcut" diyen Rao, "Saldırıların ölçeği ve karmaşıklığı dış bağları işaret etse de de şu ana kadar eylemleri doğrudan DEAŞ'la ilişkilendirecek bir kanıt bulunamadı" bilgisini verdi.



Fransa ve İngiltere Gazze'ye asker gönderme planlarını sonlandırıyor

İsrail güçlerinin çekilmesinin ardından Gazze Şehri'nde yıkılan bir mahallenin havadan görünümü (Reuters)
İsrail güçlerinin çekilmesinin ardından Gazze Şehri'nde yıkılan bir mahallenin havadan görünümü (Reuters)
TT

Fransa ve İngiltere Gazze'ye asker gönderme planlarını sonlandırıyor

İsrail güçlerinin çekilmesinin ardından Gazze Şehri'nde yıkılan bir mahallenin havadan görünümü (Reuters)
İsrail güçlerinin çekilmesinin ardından Gazze Şehri'nde yıkılan bir mahallenin havadan görünümü (Reuters)

Fransa, dün yaptığı açıklamada, önümüzdeki günlerde Gazze'ye uluslararası bir güç konuşlandırılmasının temelini oluşturacak bir BM Güvenlik Konseyi kararını tamamlamak için İngiltere ve ABD ile birlikte çalıştığını belirtti.

İki üst düzey ABD danışmanı çarşamba günü, ABD'nin arabuluculuğunda İsrail ve Hamas arasında Gazze'de ateşkes sağlanmasıyla birlikte, Filistin bölgesinde güvenliği sağlamak üzere uluslararası bir güç kurulması için planlamaların başladığını söyledi.

Paris'te gazetecilere konuşan Fransız Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Pascal Confrère, böyle bir gücün uluslararası hukukta sağlam temel oluşturmak ve devletlerin olası katkılarını kolaylaştırmak için Birleşmiş Milletler'den yetki alması gerektiğini ifade etti.

Confrère, “Fransa, Güvenlik Konseyi kararıyla resmileştirilmesi gereken bu tür bir uluslararası misyonun kurulması için ortaklarıyla yakın iş birliği içinde çalışıyor” dedi.

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze için 20 maddelik bir barış planı açıkladı. Bu plana ilave olarak, Hamas'ın Gazze'nin yönetiminde hiçbir rol oynamayacağı, Gazze'nin silahsızlandırılacağı ve bağımsız denetim altına alınacağına dair bir madde de eklendi.

Hamas'ın bu plana bağlı kalması karşılığında, ABD yönetimi, Başkan Trump'ın elçileri Steve Witkoff ve Jared Kushner aracılığıyla, tüm rehineler iade edildikten sonra, barış içinde bir arada yaşama ve silahsızlanma taahhüdünde bulunan Hamas üyelerinin ilk aşamada affedileceğini ve Gazze'den diğer ülkelere güvenli bir şekilde geçiş imkânı sağlanacağını garanti etti.


İsrail anketi: Rehine anlaşmasının ardından Netanyahu'nun partisi Likud’un popülaritesi artıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)
TT

İsrail anketi: Rehine anlaşmasının ardından Netanyahu'nun partisi Likud’un popülaritesi artıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)

The Times of Israel'in İbranice kardeş sitesi Zman Yisrael tarafından yapılan bir anket, bugün seçimler yapılsa Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Likud partisinin 34 sandalye kazanacağını gösteriyor. Bu, kalan rehinelerin serbest bırakılması ve Gazze'de ateşkesin sağlanmasının ardından başbakanın popülaritesinde önemli bir artış anlamına geliyor.

Bu, Likud'un 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırısı ve Gazze'de savaşın patlak vermesinden bu yana herhangi bir seçim anketinde elde ettiği en iyi sonuç.

Buna karşılık, yaklaşan seçimlerde Netanyahu'nun başlıca rakibi olan eski Başbakan Naftali Bennett'in partisi, bugün seçimler yapılsa yalnızca 20 sandalye kazanabilecek.

Likud'un sandalye sayısındaki bu artış, koalisyon partilerinin yeni seçimde 59 sandalye kazanacağı anlamına geliyor; bu ise hükümet kurmak için gereken 60 sandalyelik çoğunluktan sadece bir sandalye eksik.

Bennett liderliğindeki Netanyahu karşıtı Siyonist blok 53 sandalye kazanırken, Hadash Arap Değişim Koalisyonu ve Arap çoğunluklu İslam Birlik Hareketi (Ra'am) toplam sekiz sandalye kazanıyor.

Zman Yisrael anketi, birçok partinin %3,25 barajının üzerinde, dört sandalye barajının civarında seyrettiğini ve bu durumun onları barajın altına düşme ve Knesset'e girme şanslarını tamamen kaybetme riskiyle karşı karşıya bıraktığını gösteriyor.

Avigdor Lieberman'ın Yisrael Beiteinu (İsrail Evimiz) partisi, 2026 seçimlerinde 10 sandalye ile Likud ve Bennett'in ardından Knesset'teki üçüncü büyük parti olacak. Ultra Ortodoks Şas partisi 9 sandalyeyle, ultra Ortodoks Birleşik Tevrat Yahudiliği partisi ise 7 sandalye ile onu takip ediyor.

Yair Lapid liderliğindeki merkezci Yesh Atid (Gelecek) Partisi ve Yair Golan liderliğindeki sol görüşlü Demokratlar Partisi yedişer sandalye alırken, Gadi Eisenkot liderliğindeki Yaşhar ve Itamar Ben-Gvir liderliğindeki Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) beşer sandalye alacak.

Listenin en altında, Bezalel Smotrich liderliğindeki Dini Siyonizm ve Benny Gantz liderliğindeki Mavi ve Beyaz, Ra'am, Hadash-Ta'al partileri dörder sandalye ile yer alıyor.

Yoaz Hendel liderliğindeki "HaMeluimnikim" (Rezerv) partisi ile Filistin milliyetçisi "Balad" partisi ise seçim barajını geçemedi.


İsrail Dışişleri Bakanı: Refah sınır kapısının pazar günü açılması muhtemel

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar bir konferansta konuşuyor (Reuters)
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar bir konferansta konuşuyor (Reuters)
TT

İsrail Dışişleri Bakanı: Refah sınır kapısının pazar günü açılması muhtemel

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar bir konferansta konuşuyor (Reuters)
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar bir konferansta konuşuyor (Reuters)

İtalyan haber ajansı ANSA, İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar'ın dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi ile Mısır arasındaki Refah sınır kapısının pazar günü yeniden açılmasının muhtemel olduğunu söylediğini belirtti.

Saar, Napoli'de düzenlenen Akdeniz bölgesi konulu bir konferansta, "Gerekli tüm hazırlıkları yapıyoruz" dedi.

Sınır kapısının insani yardım veya bireysel geçişlere açık olup olmayacağı belirtilmedi.

İsrail, dün Gazze ile Mısır arasındaki Refah sınır kapısının yeniden açılma tarihini daha sonra belirleyeceğini ve insani yardım geçişine izin verilmeyeceğini duyurdu.

Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörü (COGAT) yaptığı açıklamada, "Refah sınır kapısının sakinlerin geçişine açılacağı tarih, İsrail ve Mısır tarafının sınırı açmak için gerekli hazırlıkları tamamlamasının ardından daha sonra açıklanacaktır." ifadelerine yer verdi. Açıklamada, "İnsani yardımların Refah sınır kapısından geçmeyeceği vurgulanmalıdır. Bu hiçbir aşamada kararlaştırılmamıştır" denildi ve "yardımlar diğer sınır kapıları aracılığıyla Gazze Şeridi'ne girmeye devam etmektedir" ifadeleri kullanıldı.

Birleşmiş Milletler ve yardım kuruluşları, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te Yahudi devletine saldırmasıyla başlayan iki yıllık savaşın ardından Gazze'nin ciddi bir insani krizle karşı karşıya kalması nedeniyle, geçişin yeniden açılması çağrısında bulundu.

 Birleşmiş Milletler, ağustos ayı sonunda Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde kıtlık ilan etti.