Rusya, İsrail Komünist Partisi’ne ait arşivi Tel Aviv'e iade etti

Rusya'dan İsrail Milli Kütüphanesi’ne götürülen İsrail Komünist Partisi'ne ait belgeler
Rusya'dan İsrail Milli Kütüphanesi’ne götürülen İsrail Komünist Partisi'ne ait belgeler
TT

Rusya, İsrail Komünist Partisi’ne ait arşivi Tel Aviv'e iade etti

Rusya'dan İsrail Milli Kütüphanesi’ne götürülen İsrail Komünist Partisi'ne ait belgeler
Rusya'dan İsrail Milli Kütüphanesi’ne götürülen İsrail Komünist Partisi'ne ait belgeler

Moskova yönetimimi, 1977’de Menahem Begin liderliğindeki Likud partisinin 1977'deki seçimleri kazanmasının ardından Rusya’ya kaçırılan İsrail Komünist Partisi’nin arşivini İsrail'e teslim etti.
Bu adım oldukça önemli. Zira döneminde hem Arap hem de Yahudileri içeren ve Rakah olarak bilinen parti İsrail- Filistin çatışmasında önemli bir rol oynamıştı. İsrail Komünist Partisi'nin aynı zamanda Sovyetler Birliği ile de derin ilişkileri vardı. Parti daha sonra Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile de irtibat kurdu.
Parti, 1948’de yaşanan Nakba'nın ardından İsrail’in Arapları gönderme planlarına karşı Filistinlilerin (48 Arapları) ülkede tutulmasında önemli bir rol üstlendi. Parti liderleri Yahudi, Arap ve yabancı şahsiyetlerle gizli görüşmelerde bulundu.
İsrail Milli Kütüphanesi yetkilisi Yaron Sahıs, İsrail Dışişleri Bakanlığı'ndan Moskova’dan gelen arşivin teslim alınmasıyla ilgili bir talimat aldığını belirterek arşivin 2015 yılında Kudüs’te İbrani Üniversitesi’ndeki İsrail Milli Kütüphanesi'ne getirildiğini açıkladı. Yetkili, arşivin İsrail Kominist Partisi’nin 1970’li yılların sonlarına kadarki belgeleri  içerdiği ve söz konusu belgelerin “yarı gizli” olarak saklandığını söyledi. Bu belgelerin neden Moskova’ya gönderildiğinin ise araştırma konusu olduğunu belirtti.
Dönemin parti liderlerinden biri, söz konusu dönemde parti üyelerinin isimlerinin ve faaliyetleriyle ilgili dökümanların İsrail istihbaratının eline geçmesinden çok korktuklarının ifade etti. Yine bu belgelere el koyarak mahkemeye verilmekten de çekindiklerini aktardı. Parti yetkilisi, bu korkuların yeni sağ parti iktidara geldiğinde arttığını ve bu nedenle tüm arşivin Moskova’ya taşınmasına karar verildiğini ifade etti.
Uluslararası alandaki tüm sosyalist partilerin faaliyetleri ve belgeleri dönemin Sovyet Rusya’sında arşivleniyordu. İsrail Komünist Partisi’nin arşivleri de Sovyetler Birliği'ne gönderilmişti.
Medya kaynakları, eski Eşitlik ve Barış için Demokrasi Cephesi üyesi Tamar Gujanski'nin yaklaşık 10 yıl önce arşivi yeniden kurma çalışmalarına başladığını ve Moskova’daki yetkililerle temasa geçtiğiini aktardı. Ancak arşivin bir partiye değil ancak resmi bir kuruma teslim edilebileceğinin anlaşılması üzerine talebin İsrail Milli Kütüphane yetkilileri tarafından yapıldığını ve belgelerin İsrail’e teslim edildiğini kaydetti.
Knesset üyesi Dov Henin, Begin’in kendilerine karşı kullanılacağı korkusuyla İsrail Komünist Partisi’nin arşivlerinin Moskova’ya taşındığını doğruladı.
Milli Kütüphane Başkanı David Blumberg de yaptığı açıklamada "Bu hareketi gerçekleştiren Komünist Partinin liderleri her ne kadar belgelerin önemini en aza indirmeye çalışsalar da arşivi okuyan araştırmacılar için oldukça zengin bir malzeme var” dedi.



İran’a yönelik saldırılar Avrupa ülkelerinin ABD’nin ‘küçük ortakları’ olduğunu gösterdi

Fransa, İngiltere ve Almanya Dışişleri Bakanları ile AB Dış Politika Şefi'nin İran Dışişleri Bakanı ile görüşmelerinden bir kare (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya Dışişleri Bakanları ile AB Dış Politika Şefi'nin İran Dışişleri Bakanı ile görüşmelerinden bir kare (AFP)
TT

İran’a yönelik saldırılar Avrupa ülkelerinin ABD’nin ‘küçük ortakları’ olduğunu gösterdi

Fransa, İngiltere ve Almanya Dışişleri Bakanları ile AB Dış Politika Şefi'nin İran Dışişleri Bakanı ile görüşmelerinden bir kare (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya Dışişleri Bakanları ile AB Dış Politika Şefi'nin İran Dışişleri Bakanı ile görüşmelerinden bir kare (AFP)

ABD'nin İran'daki nükleer tesislere yönelik saldırıları Avrupa'nın Tahran ile müzakerelerde arabulucu rolü oynama umutlarını kırdı. Söz konusu saldırılar, Avrupa ülkelerinin ABD’nin ‘küçük ortakları’ ya da ‘muadilleri’ olmaktan öteye geçemediklerini gösterdi.

Almanya, İngiltere, Fransa dışişleri bakanları ve Avrupa Birliği (AB) Dış Politika Şefi, geçtiğimiz günlerde İranlı yetkililerle yoğun görüşmelerde bulundu. Bu görüşmelerden biri de geçtiğimiz cuma günü Cenevre'de İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile yapıldı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçtiğimiz cumartesi günü İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından, Fransa'nın ‘savaştan çıkmak ve daha büyük tehlikelerden kaçınmak’ amacıyla İran'ın nükleer dosyasına ilişkin müzakerelere ‘hız kazandırmak amacıyla’ Avrupalı müttefikleriyle birlikte çalışacağını vurguladı.

Birkaç saat sonra ABD, İran'ın nükleer programının merkezinde yer alan üç nükleer tesise bir gecede saldırı düzenleyerek diplomatik yolları şimdilik kapattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Düşünce kuruluşu Atlantik Ortadoğu Forumu (AMEF) kurucularından David Khalifa, yaptığı değerlendirmede, "İranlılar Avrupalıları zaman kazanmak için kullandı, bu çok açık, çünkü son müzakereler Avrupalıların kendilerinin de itiraf ettiği üzere başarısızlıkla sonuçlandı" dedi.

‘Avrupalıların üstleneceği rolün çok sınırlı olacağını’ söyleyen Khalifa, ‘ABD'nin tutumunun bir yansımasının ötesine geçemeyeceklerini düşünüyor.

Sorbonne Üniversitesi İran Araştırmaları Enstitüsü'nde yardımcı araştırmacı olan Clément Therme, ‘önemli hiçbir değişikliğin olmadığını’ söyledi. Therme, 2008 yılından bu yana Avrupa'da eski Almanya Başbakanı Angela Merkel ve eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'den oluşan Alman-Fransız ikilisine verilen isim olan ‘Mercosi’ döneminden bu yana Avrupa'nın İran’ın nükleer programı meselesinde kenara itildiği’ yorumunda bulundu.

Therme, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Avrupalıların ABD'nin küçük ortağı rolünü oynadığı bir sürecin içindeyiz. Avrupalılar, ekonomik egemenliğe sahip olmadıkları ve ekonomik yaptırımlar açısından ABD yasalarını ABD sınırları dışında uyguladıkları için çok basit bir nedenden ötürü oyunun dışında kaldılar.”

Therme, Fransa da dahil olmak üzere Avrupa ülkelerinin oynadığı iddia edilen rolün esasen ‘kendini yücelten bir diplomasi’ olduğunu sözlerine ekledi.

Gerçek şu ki Avrupalılar İran'ın nükleer programına ilişkin diplomatik süreci yaklaşık 20 yıl önce başlattılar ve bu sürecin ön saflarında yer aldılar. Ancak, Avrupalı diplomatların da itiraf ettiği üzere ABD Başkanı Donald Trump'ın 2018 yılında tek taraflı olarak çekildiği İran'la 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmada öngörülen ‘tetik mekanizmasını (snapback)’ harekete geçirme olasılığı ellerinde kalan tek kart. Bu mekanizma, İran’a uluslararası yaptırımların yeniden uygulanmasına olanak tanıyarak Avrupalılara bu ülke üzerinde baskı kurmaları için bir araç sağlıyor.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer dün, İran'a ‘müzakere masasına dönme’ çağrısında bulunurken Elysee Sarayı'ndan yapılan açıklamaya göre Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile yaptığı telefon görüşmesinde ‘diplomatik görüşmelere yeniden başlamasını’ istedi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot de daha önce konuya ilişkin tek sürdürülebilir çözümün ‘müzakere edilmiş bir çözüm’ olduğunu söylemişti. Barrot bir Facebook paylaşımında Fransa'nın ‘ortaklarıyla birlikte bu çözüme katkıda bulunmaya hazır olduğunu’ ifade etti.

David Khalifa, tetik mekanizmasının yanı sıra müzakerelerin yeniden başlaması halinde Avrupalıların yeni ABD saldırıları tehdidinde bulunabileceğini, çünkü ABD’nin müdahalesinin ‘tarihi bir tabuyu yıktığını ve (Başkan George) Bush Jr'dan Joe Biden'a, Barack Obama'dan Donald Trump'a kadar tüm ABD yönetimlerinin tehdit olarak dile getirdiği askeri seçeneği somutlaştırdığını’ söyledi. Khalifa, ‘ABD sopasının’ artık ‘bir psikolojik savaş taktiği olmadığının’ altını çizdi.

Diplomatik bir kaynak, Fransız diplomatların daha önce Tahran'ı İsrail'in İran'a yönelik bir askeri saldırısının inandırıcılığı konusunda uyardıkları gibi, hafta başında da ABD'nin müdahalesinin göz ardı edilemeyeceğine dair işaretlerin artması üzerine aynı uyarıyı yaptıklarını söyledi.

Avrupalılar ABD’nin yeni saldırılar başlatma ihtimalini İran rejimi karşısındaki konumlarını iyileştirmek ve ABD'nin taleplerine yaklaşırken kendi taleplerini kabul etmeye zorlamak için kullanabilecekler.

Cumhurbaşkanı Macron, geçtiğimiz cuma günü, 2015 tarihli nükleer anlaşma uranyumun yüzde 3,67 oranında zenginleştirilmesine izin verdiği için Washington'ın temel taleplerinden biri olan ‘sıfır zenginleştirme yolunda adımların atılacağı nükleer program başta olmak üzere önemli konularda’ müzakerelere geri dönülebileceğini gündeme getirdi.