Husiler, cinayet işlemeye devam ediyor

Savan’daki patlamada ölenlerin cenazeleri sosyal medyada paylaşıldı.
Savan’daki patlamada ölenlerin cenazeleri sosyal medyada paylaşıldı.
TT

Husiler, cinayet işlemeye devam ediyor

Savan’daki patlamada ölenlerin cenazeleri sosyal medyada paylaşıldı.
Savan’daki patlamada ölenlerin cenazeleri sosyal medyada paylaşıldı.

Geçen nisan ayında Sana’nın kuzey doğusundaki Savan mahallesinde Husilere ait bir deponun patlaması sonucu en az 15 çocuk ölmüştü. Ardından İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch) Yemen’deki İran ajanı Husi gruba yönelik suçlamaları, İran ve bölgedeki ajanlarının sıkışmasına yol açtı.
Örgüt tarafından yayınlanan bildiride, askeri amaçlar için kullanılan depoda meydana gelen patlamanın, savaş yasalarının yükümlülüklerinin ihlali olduğu belirtildi. Örgüt’ün 9 Mayıs’ta yaptığı açıklamada Husi deposunda hangi maddelerin saklandığının tespit edilemediği belirtildi. Husilerin yoğun nüfuslu bir bölgenin merkezindeki depoda, patlamaya neden olabilecek ne sakladığı merak konusu.
Yanıt ise patlamanın yaşandığı gün Koalisyon’dan geldi. Patlamanın, teröristlerin yerleşim bölgelerinde sakladığı silah ve mühimmattan kaynaklandığı belirtildi.
Yemen Gençlik ve Spor Bakanı Yardımcısı Hamza el-Kemali, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada sivillerin Husi saldırılarından korunması çağrısında bulundu. Açıklamada, Husilerin en üst düzeyde suç işlediğini belirten Bakan Yardımcısı şunları söyledi:
“Sivilleri bombaladılar ve suçu Koalisyon’a atmak için onları öldürdüler. Bir Arap deyişinde bu durum ‘Birini öldürüp cenazesine gitmek’ olarak ifade edilir.  Burada diyoruz ki Husiler, insanları öldürüyor ve siyasi olarak cenazelerine gidiyor.”
Araştırmacılar, patlamanın büyük bir zarara neden olduğu bilgisini verirken deponun yakınlarında bir el bombasının bulunduğunu söyledi. İnsan Hakları İzleme Örgütü “Eğer Husiler, askeri amaçlar için sahada mühimmat ve yakıt gibi kaynaklar depoladıysa, savaş yasalarının yükümlülüklerini ihlal etmiş demektir” açıklamasında bulundu.
Alman Haber Ajansı’na (DPA) göre İnsan Hakları İzleme Örgütü, yayınladığı bildiride şu ifadeleri kullandı:
“7 Nisan’da evlerin ve okulların yakınlarında Husilere ait bir depoda yangın çıktı. Depo ateşe verildi ve Sana’da patlama yaşandı. En az 15 çocuk öldü, 100’den fazla çocuk da yaralandı. Öğleden sonra yaşanan patlamanın ardından bölgeye onlarca Husi gücü gelerek uyarı ateşi açtı. Deponun fotoğrafını çekmeye çalışan birçok vatandaş darp edildi ve gözaltına alındı. Daha sonra birkaç gün boyunca Husi güçleri, alandan kamyonların arkasında büyük miktarlarda bilinmeyen malzemeler aktardı. İnsan hakları araştırmacılarının, 11 Nisan’a kadar bölgeye girişi engellendi.”
Husi medya organları tarafından olaya ilişkin birçok haber paylaşıldı. Hatta patlamanın yaşandığı deponun yakınlarındaki bir okulun içerisindeki kurbanların ve yaralıların sevk edildiği hastaneden canlı yayınlar yapıldı. Yemen meşruiyetini destekleyen Koalisyon Sözcüsü Albay Turki el-Maliki, söz konusu bölgede patlamanın yaşandığı gün herhangi bir askeri operasyon yapılmadığını söyledi. Söz konusu açıklama, Yemen ve uluslararası kamuoyunun gerçekleri öğrenmesi için milislerin Koalisyon’a yönelik suçlamalarına karşı yapıldı. Ancak Husiler, yine de bunu siyasi açıdan sömürmek için kullanmaya devam etti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü üst düzey araştırmacılarından Bill Van Esveld konuya dair şu açıklamada bulundu:
“Husilerin, sivilleri tehlikeye sokmasına rağmen evlere ve okullara yakın alanlarda depo bulundurma kararı, onlarca çocuğun ölmesine ve yaralanmasına yol açtı.”
Esveld ayrıca Husilerin Savan’da yaşananları gizlemeye çalıştığını vurguladı.
SAM kuruluşu, özellikle başta felaketin yaşandığı alanın çevresindeki okullar ve siviller olmak üzere patlamanın, çocuklar için ciddi psikolojik travmaya neden olduğunu belirtti. Yetkililer tarafından açıklanan istatistiklere göre ticari merkezlerde ve 200’den fazla konutun bulunduğu yerleşim alanında orta ölçekli ve ciddi derecede zararlar meydana geldi.
Kuruluşun Avukatı Tevfik el-Hamidi, “Rapor, sivillere yönelik suçları, başta Cenevre Anlaşması olmak üzere uluslararası anlaşmalara yönelik ihlalleri belgeledi” diyerek Yemenlilerin kanlarını ve hayatlarını siyasi pazarlıklar ve medya suçlamaları için kullanmanın bir savaş suçu ve ahlaksız bir eylem olduğunu vurguladı.
Gençlik ve Spor Bakanı Yardımcısı Hamza el-Kemali de gelinen noktada geçmişte yaşananları göz önüne almanın ve geçmişte yaşananlar yüzünden meydana gelen dengesizliği gidermenin önemine dikkat çekti. El-Kemali açıklamasına şöyle devam etti:
“Husiler, baskı kurmak için okullardaki çocukları ve evlerindeki masumları öldüren suçlulardır. Sivilleri bu milislerden korumak için Sana’da ve Husilerin kontrolü altındaki bölgelerde gerekli önlemler alınmalıdır. Çünkü bu öldürme eylemlerinin ve ihlallerin durması gerekiyor.”
Husilerin, sivil ölümlerinden sorumlu tutulması gerektiğini söyleyen Bakan Yardımcısı, Husiler tarafından atılan iftiralara cevaben “Koalisyon’un bazen hatalar yaptığını gördük. Ancak hatalarından kaçmadı ve onlarla cesurca yüzleşti” ifadelerini kullandı.



(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
TT

Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)

Suriye İçişleri Bakanlığına bağlı Genel Güvenlik Teşkilatı mensubu bir kişinin, Palmira’da (Tedmur) ABD-Suriye ortak devriyesini hedef alan saldırının faili olduğu açıklandı. Yetkililer, saldırının ardından aynı teşkilattan 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve soruşturma sürecinin başlatıldığını bildirdi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir güvenlik kaynağı, Tedmur saldırısını gerçekleştiren kişinin yaklaşık 10 aydır Genel Güvenlik Teşkilatında görev yaptığını, farklı şehirlerde çalıştıktan sonra Tedmur’a atandığını söyledi. Kaynak, olayın hemen ardından 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve haklarında soruşturma başlatıldığını ifade etti.

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Babba da saldırganın Genel Güvenlik güçlerine mensup olduğunu ve daha önce yapılan bir güvenlik değerlendirmesi doğrultusunda görevden uzaklaştırılmasının planlandığını belirtti. Babba, resmi televizyona yaptığı açıklamada, saldırganın “tekfirci veya aşırı fikirler taşıyabileceğine” dair bir değerlendirme yapıldığını ve bu doğrultuda hakkında karar alınmasının gündemde olduğunu söyledi.

Sözcü, Badiye bölgesindeki iç güvenlik komutanlığının 5 binden fazla personelden oluştuğunu ve personelin haftalık değerlendirme mekanizmasına tabi tutulduğunu, gerekli görüldüğünde idari ve güvenlik tedbirleri alındığını kaydetti.

Önceki yönetimin devrilmesinin ardından iç güvenlik ve polis teşkilatlarında yaşanan çöküş nedeniyle yeni yönetimin güvenlik açığını kapatmak amacıyla geniş çaplı gönüllü alımına gittiği hatırlatıldı.

ABD Başkanı Donald Trump, cumartesi günü yaptığı açıklamada saldırıya karşılık verileceğini belirterek, olayın Suriye makamlarının tam kontrolünde olmayan ve “son derece tehlikeli” olarak nitelendirdiği bir bölgede meydana geldiğini söyledi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), saldırıyı gerçekleştiren kişinin öldürüldüğünü, üç ABD askerinin ise yaralandığını açıkladı. CENTCOM, askeri heyetin Tedmur’da DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlara destek kapsamında bulunduğunu bildirdi.

Suriye yönetimi, Tedmur’da meydana gelen saldırının bir terör saldırısı olduğunu belirterek, ABD hükümeti ve halkına başsağlığı mesajı gönderdi. Açıklamada, geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın geçen ay Washington’a yaptığı ziyaret sırasında Suriye’nin DEAŞ’la mücadele kapsamında uluslararası koalisyona resmen dahil olduğu kaydedildi.

Suriye çölünde 2015–2016 yıllarında etkisini artıran DEAŞ, bu dönemde Tedmur’u kontrol altına alarak tarihi mirasa büyük zarar verdi ve siviller ile askerleri hedef alan infazlar yaptı. Örgüt, Rusya destekli Suriye güçleri ile ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun operasyonları sonucunda bölgeden çıkarılırken, 2019’dan itibaren geniş alanlardaki varlığını kaybetti. Ancak çöl bölgelerinde faaliyet gösteren hücreleri hâlen saldırılar düzenliyor.

ABD güçleri Suriye’de ağırlıklı olarak ülkenin kuzeydoğusunda Kürtlerin kontrolündeki bölgelerde ve Ürdün sınırı yakınındaki Tanf Üssü’nde konuşlu bulunuyor. Washington, askeri varlığının temel amacının DEAŞ’la mücadele ve yerel müttefiklere destek olduğunu vurguluyor.