İsrail, Suriye’de kullandığı F-35 tecrübesini Avrupalılarla paylaşacak

Berlin’de bir fuarda sergilenen F-35 savaş uçağı (Arşiv-Reuters)
Berlin’de bir fuarda sergilenen F-35 savaş uçağı (Arşiv-Reuters)
TT

İsrail, Suriye’de kullandığı F-35 tecrübesini Avrupalılarla paylaşacak

Berlin’de bir fuarda sergilenen F-35 savaş uçağı (Arşiv-Reuters)
Berlin’de bir fuarda sergilenen F-35 savaş uçağı (Arşiv-Reuters)

İsrail Hava Kuvvetleri, Avrupa’da ABD yapımı F- 35 savaş uçaklarıyla ilgili yapılacak uluslararası tatbikata katılmak ve Suriye’de kullandığı bu uçaklar hakkında fikir vermek üzere İngiliz Hava Kuvvetleri’nden bir davet aldı.
İsrail Hava Kuvvetleri’nden bir yetkili İsrail’in bu daveti, söz konusu uçakların sahada kullanılmasında en deneyimli ülke olmasından aldığını belirtti. Yetkili, “ABD Hava Kuvvetleri pilotlarının bile bizimkine benzer bir tecrübesi yok. Bu tatbikat türünde bir ilk olan modern uçakların performansı inceleme ve saha çalışmalarını geliştirmek için yapılıyor. Bu uçakları kullanan herkes bizden duyduklarından memnun olacaklardır” dedi.
2013 senesinde üretilen F-35’lerin bazı hataları ortaya çıkınca dünyada bu uçakları kullanan az sayıda ülke uçakların sahadaki performansıyla ilgili bilgi sahibi olmak istiyordu. 2014 yılında uçakta ortaya çıkan bu sorunlardan dolayı üretimine ara verilmişti. ABD Hava Kuvvetleri, yakıt tanklarının içindeki elektronik sistemleri soğutan yalıtım hatlarındaki sorunlardan dolayı F-35 savaş uçağı üretimini durdurma kararı aldığını açıklamıştı. Bu etkenlerden ötürü bazı ülkeler uçakların performanslarından tatmin olmak için ortak bir tatbikat yapma kararı aldı. Bu tatbikatlardan ilki ABD, İtalya, Yunanistan, Almanya ve diğer bazı ülkelerin hava kuvvetlerinin katılımıyla Kasım ayında İsrail'de yapılacak olan “Mavi Bayrak Tatbikatı” olacak. Ancak en büyük tatbikat, ABD ve İsrail'in katılımıyla İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde yapılacak.
F-35’lerin özellikleri
F-35, dünyanın en gelişmiş savaş uçağı olarak kabul edilmektedir. Lockheed Martin tarafından üretilen bu uçağın boyu 15,7 metre olup yüksekliği 4,33 metredir. Saatte 2 bin km hıza ulaşabilen bu uçak, radarların tespit edemediği çok fonksiyonlu bir avcı uçağıdır. Gelişmiş Rus S-300, S-400 füzeleri bu uçakları düşüremez. Bu nedenle “hayalet savaşçı” adını almışlardır. En zor hava koşullarında bile uçabilir. Başlıca özelliklerinden biri, yakıt ikmaline gerek kalmadan uzun mesafelere uçabilmesi ve 2 bin 200 km menzile sahip olması. Lazer güdümlü bombalar, güdümlü füzeler ve havadan havaya füzeler dâhil olmak üzere çeşitli silahlar taşıyabiliyor.
F-35 savaş uçağının geliştirilmesi programına 400 milyar dolar gibi yüksek maliyetle de olsa çok sayıda ülke katıldı. Tek bir uçağın maliyeti 110 milyon dolara ulaşıyor. Bu projeye katılan devletlerden biri de İsrail. Ancak İsrail’in bu katılımı ABD’nin Çin ile ticari güvenlik bağları nedeniyle 2003 yılında iki yıl donduruldu. 2005 yılında İsrail bu projeye tekrar dâhil edildi. İsrail bu uçaklardan 48’ini aldı. Bu uçakların 2022 yılında teslim edilmesi bekleniyor. İsrail sınır ötesi gözetleme işinde bu uçakları kullanıyor. Yine Suriye’deki İran hedeflerini bu uçaklarla vuruyor.
Bahsi geçen İsrailli yetkili bu tecrübenin F-35’leri kullanan herkes için büyük önem taşıdığına işaret ederek İsrail’in bu tatbikata katılıp uçakla ilgili dersler vermekten memnuniyet duyacağını belirtti.



İran’a yönelik saldırılar Avrupa ülkelerinin ABD’nin ‘küçük ortakları’ olduğunu gösterdi

Fransa, İngiltere ve Almanya Dışişleri Bakanları ile AB Dış Politika Şefi'nin İran Dışişleri Bakanı ile görüşmelerinden bir kare (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya Dışişleri Bakanları ile AB Dış Politika Şefi'nin İran Dışişleri Bakanı ile görüşmelerinden bir kare (AFP)
TT

İran’a yönelik saldırılar Avrupa ülkelerinin ABD’nin ‘küçük ortakları’ olduğunu gösterdi

Fransa, İngiltere ve Almanya Dışişleri Bakanları ile AB Dış Politika Şefi'nin İran Dışişleri Bakanı ile görüşmelerinden bir kare (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya Dışişleri Bakanları ile AB Dış Politika Şefi'nin İran Dışişleri Bakanı ile görüşmelerinden bir kare (AFP)

ABD'nin İran'daki nükleer tesislere yönelik saldırıları Avrupa'nın Tahran ile müzakerelerde arabulucu rolü oynama umutlarını kırdı. Söz konusu saldırılar, Avrupa ülkelerinin ABD’nin ‘küçük ortakları’ ya da ‘muadilleri’ olmaktan öteye geçemediklerini gösterdi.

Almanya, İngiltere, Fransa dışişleri bakanları ve Avrupa Birliği (AB) Dış Politika Şefi, geçtiğimiz günlerde İranlı yetkililerle yoğun görüşmelerde bulundu. Bu görüşmelerden biri de geçtiğimiz cuma günü Cenevre'de İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile yapıldı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçtiğimiz cumartesi günü İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından, Fransa'nın ‘savaştan çıkmak ve daha büyük tehlikelerden kaçınmak’ amacıyla İran'ın nükleer dosyasına ilişkin müzakerelere ‘hız kazandırmak amacıyla’ Avrupalı müttefikleriyle birlikte çalışacağını vurguladı.

Birkaç saat sonra ABD, İran'ın nükleer programının merkezinde yer alan üç nükleer tesise bir gecede saldırı düzenleyerek diplomatik yolları şimdilik kapattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Düşünce kuruluşu Atlantik Ortadoğu Forumu (AMEF) kurucularından David Khalifa, yaptığı değerlendirmede, "İranlılar Avrupalıları zaman kazanmak için kullandı, bu çok açık, çünkü son müzakereler Avrupalıların kendilerinin de itiraf ettiği üzere başarısızlıkla sonuçlandı" dedi.

‘Avrupalıların üstleneceği rolün çok sınırlı olacağını’ söyleyen Khalifa, ‘ABD'nin tutumunun bir yansımasının ötesine geçemeyeceklerini düşünüyor.

Sorbonne Üniversitesi İran Araştırmaları Enstitüsü'nde yardımcı araştırmacı olan Clément Therme, ‘önemli hiçbir değişikliğin olmadığını’ söyledi. Therme, 2008 yılından bu yana Avrupa'da eski Almanya Başbakanı Angela Merkel ve eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'den oluşan Alman-Fransız ikilisine verilen isim olan ‘Mercosi’ döneminden bu yana Avrupa'nın İran’ın nükleer programı meselesinde kenara itildiği’ yorumunda bulundu.

Therme, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Avrupalıların ABD'nin küçük ortağı rolünü oynadığı bir sürecin içindeyiz. Avrupalılar, ekonomik egemenliğe sahip olmadıkları ve ekonomik yaptırımlar açısından ABD yasalarını ABD sınırları dışında uyguladıkları için çok basit bir nedenden ötürü oyunun dışında kaldılar.”

Therme, Fransa da dahil olmak üzere Avrupa ülkelerinin oynadığı iddia edilen rolün esasen ‘kendini yücelten bir diplomasi’ olduğunu sözlerine ekledi.

Gerçek şu ki Avrupalılar İran'ın nükleer programına ilişkin diplomatik süreci yaklaşık 20 yıl önce başlattılar ve bu sürecin ön saflarında yer aldılar. Ancak, Avrupalı diplomatların da itiraf ettiği üzere ABD Başkanı Donald Trump'ın 2018 yılında tek taraflı olarak çekildiği İran'la 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmada öngörülen ‘tetik mekanizmasını (snapback)’ harekete geçirme olasılığı ellerinde kalan tek kart. Bu mekanizma, İran’a uluslararası yaptırımların yeniden uygulanmasına olanak tanıyarak Avrupalılara bu ülke üzerinde baskı kurmaları için bir araç sağlıyor.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer dün, İran'a ‘müzakere masasına dönme’ çağrısında bulunurken Elysee Sarayı'ndan yapılan açıklamaya göre Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile yaptığı telefon görüşmesinde ‘diplomatik görüşmelere yeniden başlamasını’ istedi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot de daha önce konuya ilişkin tek sürdürülebilir çözümün ‘müzakere edilmiş bir çözüm’ olduğunu söylemişti. Barrot bir Facebook paylaşımında Fransa'nın ‘ortaklarıyla birlikte bu çözüme katkıda bulunmaya hazır olduğunu’ ifade etti.

David Khalifa, tetik mekanizmasının yanı sıra müzakerelerin yeniden başlaması halinde Avrupalıların yeni ABD saldırıları tehdidinde bulunabileceğini, çünkü ABD’nin müdahalesinin ‘tarihi bir tabuyu yıktığını ve (Başkan George) Bush Jr'dan Joe Biden'a, Barack Obama'dan Donald Trump'a kadar tüm ABD yönetimlerinin tehdit olarak dile getirdiği askeri seçeneği somutlaştırdığını’ söyledi. Khalifa, ‘ABD sopasının’ artık ‘bir psikolojik savaş taktiği olmadığının’ altını çizdi.

Diplomatik bir kaynak, Fransız diplomatların daha önce Tahran'ı İsrail'in İran'a yönelik bir askeri saldırısının inandırıcılığı konusunda uyardıkları gibi, hafta başında da ABD'nin müdahalesinin göz ardı edilemeyeceğine dair işaretlerin artması üzerine aynı uyarıyı yaptıklarını söyledi.

Avrupalılar ABD’nin yeni saldırılar başlatma ihtimalini İran rejimi karşısındaki konumlarını iyileştirmek ve ABD'nin taleplerine yaklaşırken kendi taleplerini kabul etmeye zorlamak için kullanabilecekler.

Cumhurbaşkanı Macron, geçtiğimiz cuma günü, 2015 tarihli nükleer anlaşma uranyumun yüzde 3,67 oranında zenginleştirilmesine izin verdiği için Washington'ın temel taleplerinden biri olan ‘sıfır zenginleştirme yolunda adımların atılacağı nükleer program başta olmak üzere önemli konularda’ müzakerelere geri dönülebileceğini gündeme getirdi.