Mekke’deki Saat Kulesi Müzesi, ziyaretçilerine zaman ve evren hakkında bilgi sunuyor

Mekke'deki Saat Kulesi Müzesi
Mekke'deki Saat Kulesi Müzesi
TT

Mekke’deki Saat Kulesi Müzesi, ziyaretçilerine zaman ve evren hakkında bilgi sunuyor

Mekke'deki Saat Kulesi Müzesi
Mekke'deki Saat Kulesi Müzesi

Mekke’deki Saat Kulesi Müzesi, Ramazan ayının başlamasıyla birlikte ziyaretçilerin kozmik inanç yolculuğuna girmesi için zaman ve evren hakkında geniş bilgiler sunuyor.
Muhammed bin Selman bin Abdulaziz Vakfı (Misk) tarafından işletilen Saat Kulesi Müzesi, Mekke’nin en yüksek noktasında yer alıyor. Müze, ziyaretçilerine evren ve galaksi tanıtımından başlayarak Mekke’deki saatin tanıtımını da kapsayan bir turla hizmet sunuyor.
Ramazan ayı boyunca her gün ziyaretçilere kapılarını açan müzede, ziyaretçiler hem güneş hem de ay saatlerinin yanı sıra nanosaniyeleri kullanarak zamanın nasıl ölçüldüğünü öğreniyor. Müzenin 1. katında dünyanın en büyük saati hakkında bilgi alan ziyaretçiler, özellikle Müslümanlar için referans olan ay ve güneş saatleri hakkında geniş bilgiler ediniyor.
Müzenin 2. katında insanların binlerce yıl boyunca zamanı ölçmek için kullandığı su saatleri, güneş saatleri ve cep saatleri tanıtılıyor.
Müzenin 3. katında, ziyaretçilere güneş, ay ve atmosfer hakkında geniş bilgiler sunuluyor. Bu katta en yüksek teknoloji teleskop sistemi tarafından izlenen güneş tutulmasından ve ayın evreleri hakkında açıklamalar yer alır.
4. katta ise evren, galaksi ve Samanyolu’nu anlatan engin bilgiler bulunur.
Mekke'deki en yüksek nokta olan saat kulesinin terasta, ziyaretçiler Mescid-i Haram’ı izleme fırsatı da yakalayabiliyor.



12 bin yıllık ritüelin kalıntıları bulundu: En uzun soluklu gelenek olabilir

Son Buzul Çağı'nın bittiği döneme ait çubuklar, toprağın kuru kalması sayesinde çok iyi bir şekilde korunmuş (Monash Üniversitesi)
Son Buzul Çağı'nın bittiği döneme ait çubuklar, toprağın kuru kalması sayesinde çok iyi bir şekilde korunmuş (Monash Üniversitesi)
TT

12 bin yıllık ritüelin kalıntıları bulundu: En uzun soluklu gelenek olabilir

Son Buzul Çağı'nın bittiği döneme ait çubuklar, toprağın kuru kalması sayesinde çok iyi bir şekilde korunmuş (Monash Üniversitesi)
Son Buzul Çağı'nın bittiği döneme ait çubuklar, toprağın kuru kalması sayesinde çok iyi bir şekilde korunmuş (Monash Üniversitesi)

Avustralya'daki kazılar, Aborjinlerin yaklaşık 500 nesil boyunca aktardığı bir geleneği ortaya çıkardı. Bilim insanları bunun en uzun soluklu ritüel olabileceğini düşünüyor. 

Ülkenin güneydoğusundaki Avustralya Alpleri'nin eteklerinde yer alan Cloggs Mağarası'ndaki ilk kazılar 1970'lerde yapılmıştı. Bu çalışmalara bölgede uzun süre yaşamış Gunaikurnai halkının dahil olmadığını söyleyen araştırmacılar 2020'de mağarayı yeniden kazmaya başladı. 

Avustralya Aborjinleri'nden Gunaikurnai halkını temsil eden yerel bir kuruluşla işbirliği yapan arkeologlar mağarada iki çubuk buldu. Bulgularını Nature Human Behaviour adlı hakemli dergide pazartesi günü yayımlayan ekip, en uzun soluklu insan geleneğinin kalıntılarını keşfetmiş olabilir. 

Radyokarbon tarihleme yöntemi, çubuklardan birinin 11 bin, diğerininse 12 bin yıllık olduğunu ortaya çıkardı. Avustralya'da bulunan en eski ahşap nesneler olan çubukların ikisi de casuarina ağacından yapılmış.

Analizler sonucu çubuklarda insan ve hayvan yağı kalıntıları tespit edildi. Bilim insanları, ısınma ya da yemek pişirmek için kullanılamayacak kadar küçük şöminelerde bulunan çubukların amacını ilk başta çözemedi. 

Daha sonra araştırmacılar, 19. yüzyıldan Avustralyalı antropolog Alfred Howitt'in yazılarında casuarina ağacından çubuklarla yapılan bir ritüele rastladı. 

Antropolog notlarında, Gunaikurnai halkında mulla-mullung denen şifacıların yağ kaplanmış çubuklara hasta birine ait bir şeyi bağlayıp çubuğu ateşin önüne koyduğunu anlatıyor. Araştırmacılar mulla-mullung'un hasta kişinin adını söylediğini ve çubuk yere düştüğünde ritüelin tamamlandığını söylüyor. 

Howitt'in 1880'lerde halen uygulandığını belirtiği ritüelin, hastaları iyileştirmenin yanı sıra birine zarar verme amacıyla da kullanıldığı söyleniyor. 

Çalışmanın ortak yazarı Bruno David, Popular Science'a yaptığı açıklamada, "Casuarina ağacından yapılmış ahşap nesnelerin, üzerlerine bulanmış hayvan ve insan yağlarıyla birlikte mükemmel bir şekilde korunmuş halde bulunması olağanüstü" diyor:

Bu arkeolojik bulgulara dair ayrıntıların, 19. yüzyıldaki Gunaikurnai ritüel uygulamalarının etnografik tanımlarıyla birebir örtüşmesi ve ritüel bilgisinin 12 bin yıl boyunca kültürel bir şekilde aktarıldığına işaret etmesi tek kelimeyle hayret verici.

Makalenin bir diğer yazarı Russell Mullett, 19. yüzyılda Avrupalıların bölgeye gelip Gunaikurnai halkını uzaklaştırmasıyla kültürel aktarımın kesintiye uğradığını söylüyor. 

Gunaikurnai halkından Mullett, doktorlara benzettiği mulla-mullung'lara şifa için gidildiğini ifade ediyor:

Ama insanlara zarar verebilecek başka güçleri de vardı. Bu yüzden molla-mullung'lar kabul görüyordu ama aynı zamanda onlardan korkuluyordu. Bu, kişinin iyi ya da kötü olmasına bağlıydı.

Çalışmanın bir diğer yazarı Jean-Jacques Delannoy, AFP'ye yaptığı açıklamada "Sembolizmi bu kadar uzun süre korunmuş, bilinen başka bir davranış yok" diyerek ekliyor:

Avustralya, ilk halklarının anısını güçlü bir sözlü gelenek sayesinde canlı tutarak onun aktarılmasını sağladı.

Araştırmacılar bölgedeki diğer mağaralarda kazı yaparak Gunaikurnai kültürünün tarihini araştırmaya devam etmeyi planlıyor.

Independent Türkçe, Phys.org, Popular Science, Australian Broadcasting Corporation, Nature Human Behaviour