Mekke’deki Saat Kulesi Müzesi, ziyaretçilerine zaman ve evren hakkında bilgi sunuyor

Mekke'deki Saat Kulesi Müzesi
Mekke'deki Saat Kulesi Müzesi
TT

Mekke’deki Saat Kulesi Müzesi, ziyaretçilerine zaman ve evren hakkında bilgi sunuyor

Mekke'deki Saat Kulesi Müzesi
Mekke'deki Saat Kulesi Müzesi

Mekke’deki Saat Kulesi Müzesi, Ramazan ayının başlamasıyla birlikte ziyaretçilerin kozmik inanç yolculuğuna girmesi için zaman ve evren hakkında geniş bilgiler sunuyor.
Muhammed bin Selman bin Abdulaziz Vakfı (Misk) tarafından işletilen Saat Kulesi Müzesi, Mekke’nin en yüksek noktasında yer alıyor. Müze, ziyaretçilerine evren ve galaksi tanıtımından başlayarak Mekke’deki saatin tanıtımını da kapsayan bir turla hizmet sunuyor.
Ramazan ayı boyunca her gün ziyaretçilere kapılarını açan müzede, ziyaretçiler hem güneş hem de ay saatlerinin yanı sıra nanosaniyeleri kullanarak zamanın nasıl ölçüldüğünü öğreniyor. Müzenin 1. katında dünyanın en büyük saati hakkında bilgi alan ziyaretçiler, özellikle Müslümanlar için referans olan ay ve güneş saatleri hakkında geniş bilgiler ediniyor.
Müzenin 2. katında insanların binlerce yıl boyunca zamanı ölçmek için kullandığı su saatleri, güneş saatleri ve cep saatleri tanıtılıyor.
Müzenin 3. katında, ziyaretçilere güneş, ay ve atmosfer hakkında geniş bilgiler sunuluyor. Bu katta en yüksek teknoloji teleskop sistemi tarafından izlenen güneş tutulmasından ve ayın evreleri hakkında açıklamalar yer alır.
4. katta ise evren, galaksi ve Samanyolu’nu anlatan engin bilgiler bulunur.
Mekke'deki en yüksek nokta olan saat kulesinin terasta, ziyaretçiler Mescid-i Haram’ı izleme fırsatı da yakalayabiliyor.



Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı

35 yıldır karıncaların mantarla ilişkisini inceleyen Schultz, ekibiyle birlikte binlerce genetik örnek topladı (Unsplash)
35 yıldır karıncaların mantarla ilişkisini inceleyen Schultz, ekibiyle birlikte binlerce genetik örnek topladı (Unsplash)
TT

Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı

35 yıldır karıncaların mantarla ilişkisini inceleyen Schultz, ekibiyle birlikte binlerce genetik örnek topladı (Unsplash)
35 yıldır karıncaların mantarla ilişkisini inceleyen Schultz, ekibiyle birlikte binlerce genetik örnek topladı (Unsplash)

Yeni bir araştırma, karıncaların milyonlarca yıldır kendi gıdalarını yetiştirdiğini ortaya koydu.

Bilim insanları, 66 milyon yıl önce bir göktaşının Dünya'ya çarparak 5. kitlesel yok oluşu tetiklediği sıralarda karıncaların mantar yetiştiriciliğine başladığını bildiriyor. 

Kretase-Paleojen yok oluşu, dinozorları yeryüzünden silerken mantarların büyümesini sağlamış. Göktaşının fotosentezi engellemesiyle çürüyen bitkiler, karıncalarla mantarların halihazırda sürdürdüğü ortaklığı başlatmış. 

Zamanla güçlenen ilişki, insanların bitkileri evcilleştirmesine benzeyen bir süreçle, karıncaların 27 milyon yıl önce ileri tarım teknikleri geliştirmesini sağlamış. Böylece bazı karınca türleri daha kurak iklimlerde mantar yetiştirebilmiş.

Dün Science adlı bilimsel dergide bulguları yayımlanan araştırma, yüzlerce karınca ve mantar cinsinden alınan genetik verilere dayanıyor. Çıkarılan evrim ağaçları, karıncaların mantarla ilişkisinin detaylarını aydınlattı. 

Baş yazarlardan Ted Schultz şöyle diyor:

Karıncalar, tarım ve mantar yetiştiriciliğine insanlığın var oluşundan çok daha önce başladı. Karıncaların son 66 milyon yılda tarımda gösterdiği başarıdan öğrenebileceğimiz şeyler vardır.

Amerika kıtalarında ve Karayipler'de yaşayan 250'ye yakın cinsin mantar yetiştirdiği ortaya kondu. Karıncalar, tarım stratejilerine göre 4'e ayrıldı. 

En gelişmiş örnekleri sergileyen türler arasında yaprak kesen karıncalar var. Taze bitkilerle mantarları besledikleri belirlendi. Mantarlar da gongylidia adı verilen yapıları üreterek milyonlarca karıncalık kolonilere besin sağlıyor. 

Karıncaların istenmeyen bakteri ve mantarları temizleyip sağlıklı miselyumlarla onları beslediği de saptandı. İlginç bir diğer unsur da karıncaların mantarlarına saldıran hastalıklarla mücadele edebilecek antibiyotikleri üreten bakterilere sahip olması. 

Meseleyi açıklayan Schultz şu ifadeleri kullanıyor:

66 milyon yıl içerisinde mahsullerindeki hastalıkları kontrol etmeyi ve etkisini sürdüren antibiyotikler geliştirmeyi bir şekilde başarmışlar. Biz herbisit ve antibiyotikleri kullanmaya başlayalı 100 yıldan az oldu ki direnç ve yeni antibiyotik geliştirmeye dair büyük problemler yaşıyoruz.

Independent Türkçe, Newsweek, Science Daily