Suriye nüfusunun yüzde 93’ü yoksul hale geldi

Halep’in doğusunda yaşanan yıkım. (Reuters)
Halep’in doğusunda yaşanan yıkım. (Reuters)
TT

Suriye nüfusunun yüzde 93’ü yoksul hale geldi

Halep’in doğusunda yaşanan yıkım. (Reuters)
Halep’in doğusunda yaşanan yıkım. (Reuters)

Suriyeliler için silahlı çatışmalar, “gıda güvenliğine yönelik bir felakete” dönüşürken yürütülen politikaların, devam eden çatışmaların ve silahlı kuvvetlerin gıda kaynakları hamleleri sonucunda Suriyelilerin yüzde 93’ünden fazlasının yoksulluk, yaklaşık yüzde 60’ının da aşırı yoksulluk sınırı altında yaşadığı duyuruldu. Öyle ki insanların gıdadan sistematik olarak mahrum bırakıldı. Bu, karşıt güçler tarafından bir savaş aracı olarak kullanıldı.
Suriye ekonomisindeki toplam zararın 2017 yılının sonuna kadar 380 milyar doları bulduğu tahmin ediliyor. Gelir kaynakları azaldıkça yaşam maliyetleri arttı, maaşlar ve iş fırsatları azaldı. 2010- 2017 yılları arasında enflasyon 8 katın üzerine çıktı. Buğday üretimi 2010 yılında 3 milyon tonken bu oran geçen yıl 1,2 milyona geriledi.
Bu durum Beyrut’taki Amerikan Üniversitesi ile iş birliği dahilinde Suriye Siyaset Araştırmaları Merkezi tarafından yürütülen bir çalışmada ortaya koyuldu. Çalışma, Suriye ekonomisinin 380 milyardan fazla, yani 2010 yılında Suriye’nin gayrisafi yurt içi hasılasının yaklaşık 7 katı düzeyinde zarar gördüğünü gözler önüne serdi. En ciddi boyutta olan felaketlerin ise ekonominin göç, ölüm ve yaralanmalar sonucunda insan kaynağına verilen zarar ve aynı şekilde ekonomik ilişkileri düzenleyen kuruluşların şiddete, dışlamaya, kaynak ve servet tüketimine odaklanma rolünün bozulması olarak gösterildi. Rusya tarafından yapılan tahminler, yeniden yapılanma maliyetinin yaklaşık 400 milyar olduğunu ortaya koydu.
Araştırma Merkezi’nin çalışması ayrıca, 2011 yılı öncesinde ve sonrasında gıda güvenliği politikasının ekonomik analizini de yaptı. Bu yılın başlarında silahlı çatışmalarda yaşanan son gerilemeye rağmen şiddet; insan, maddi ve kurumsal kayıpların birikmesi, adaletsizlik ve insani gereksinimlerin ağırlaşmasıyla devam etti. Öyle ki çatışma, Suriye’yi halkı ağır gıda krizinden mustarip bir ülkeye dönüştürdü ve insanlar sistematik olarak gıdadan mahrum bırakıldı.
2018 yılında ülke nüfusu 19,4 milyona geriledi. Ülke,artan ölümler, düşük doğum oranları ve yurt dışına göç dalgalarına tanık oldu. Bu bağlamda tahmini mülteci sayısı 5,3 milyona ulaşırken, Suriyelilerin yüzde 21’i diğer ülkelere sığındı.
Gıda ve çatışmanın etkileri
Tarım, Suriye ekonomisinde en önemli sektörlerinden biri olarak kabul edilirken 1970- 2010 yılları arasında sektörün tanık olduğu yıllık büyüme oranı, toplam büyümeye yaklaşık yüzde 23’lük bir katkı payı ile yüzde 2,3 oranında artış gösterdi. Tarımsal üretim, 1970’lerde toplam üretimin yüzde 32’sini oluştururken, bu oran 2010 yılında yüzde 14’e geriledi.
Raporda şu ifadelere yer verildi:
“Çiftçiler için dışlama politikaları, tarım ve çiftçileri marjinalleştiren, kamu yatırımlarını ve sübvansiyonları azaltan 1990'lardan bu yana karar alma sürecine katılımları, kurumlarda düşük temsilleri ve neo-liberal politikaların benimsenmesi ile arttı. Durum, artan eşitsizliklere, zayıf dağıtıma ve kaynak israfına etki etti. Gayrimenkul gibi sektörlerin rolünü artırdı.”
Kırsaldan kente göçü artırma politikaları ise 1970’lerde nüfusun yüzde 43’ünü kapsarken bu oran 2010 yılında yüzde 54’e yükseldi. Söz konusu politikalar, tarım işçilerinin düşük ücretlerine de yansıdı. Tarım çalışanlarının yüzde 58’i yalnızca tarımdan kazandıklarına güvenmeleri dolayısıyla aşırı yoksulluk içinde yaşamaya başladı.
Çatışma, gıda güvenliği açısından da bir felaket doğurdu. Ülkedeki Gıda Güvenliği Endeksi, 2010- 2018 yılları arasında yüzde 40 civarında geriledi. Ancak en büyük düşüş, nüfus bileşenlerinde görüldü. Yani hanelerin yüzde 46’sı abluka, zorla yerinden edilme, hareket kısıtlamaları, satın alma gücü ve gelir kaynaklarında azalmadan etkilendi.
Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’ne (OCHA) göre Gıda Güvenliği Endeksi açısından Suriyelilerin sayısı yaklaşık 6,5 milyon civarında ve 4 milyon kişi de aynı duruma düşme riski taşıyor. Bu oran Suriye içerisindeki nüfusun yüzde 54’üne tekabül ediyor.
Raporda, tarımsal açıdan GSYİH’nin bozulmasının yanı sıra çalışma alanına ilişkin de şu bilgilere yer verildi:
“Savaş, 2018’de şiddetini azaltmış olsa da tarımsal üretimde, özellikle de iklim koşulları dolayısıyla yağmurla beslenen ürünlerde düşüş gözlemlendi. Çatışma insani düzeyde, kurumsal, maddi ve çevresel üretimde büyük ve düzensiz bozulmalara yol açtı. Diğer yandan yüz binlerce insan öldü, milyonlarca kişi yaralandı ve nüfusun yaklaşık yarısı zorla göç ettirildi. Tarımsal istihdam, 2010- 2018 yılları arasında yaklaşık yarı düzeye geriledi. Sektör, çok sayıda nitelikli kadrosunu kaybetti.”
Ekilebilir alanlar, toplam 185 bin kilometrekare olan alanın yaklaşık yüzde 33’ünü oluşturuyor. Bu oranın yüzde 70’i de yağmura bağımlı. Alanın, yüzde 90’ı yılda 300 mm’den daha az yağış oranına sahip. Söz konusu oranın kışlık mahsulün yaşam döngüsünü tamamlaması için gereken minimum miktar olarak belirtildi.
Çatışmaların tarımsal arazi üzerinde etkisi yıkıcı oldu ve verimli arazi ile tarımsal yatırımdan geri toplanan arazilerden göçlere yol açtı. Çatışmalar sırasında çayırlıklar, meralar ve ormanlık alanlar yangınlardan ve kesme faaliyetlerinden ciddi şekilde etkilendi. Çatışma aynı zamanda başta su olmak üzere Suriye alt yapısının birçok bölümünü tahrip etti. İçme suyu şebekeleri birçok defa yağma ve saldırı eylemlerine tanık oldu. Sıcak noktalardaki başlıca su kaynaklarında nüfusa su sağlamada büyük bir yetersizlik yaşadı. Büyük projeler de durdu.
Bunlara rağmen tarımsal üretimdeki çöküş, GSYİH kapsamında diğer sektörlerden daha düşük düzeyde. Öyle ki tarımın üretimdeki payı 2010 yılında yüzde 17’den 2017 yılında yüzde 31’e yükseldi. Yani gıda ve asgari gelir elde etmek amacıyla birçok Suriyeli için bir güvenlik ağı oluştu. Ancak çatışma sırasında askeri egemen güçler tarafından tarım politikalarını belirleyen çeşitli sistemler kuruldu.
Kuşatma politikası
Çalışmaya göre kuşatma politikası, nüfusu “toplu ceza” aracılığıyla aç bırakmak anlamına geliyor. Bu çerçevede çalışmada şu bilgilere yer verildi:
“2015 yılından 2018 yılına kadar yaklaşık 2,5 milyon kişi kuşatma altında kaldı. Guta, Deyrizor, Halep, Rastan ve diğer bölgelerde aynı anda yaklaşık 970 bin kişi kuşatmaya maruz kalırken durum 2017 yılında zirveye ulaştı. Kuşatma ile gıda ve insani yardıma erişim engellendi, nüfus hareketliliği de kısıtlandı.”
Süreçte gelir kaynakları, maaşlar ve iş olanakları düşerken yaşam maliyetleri de artmaya devam etti. Tüketici fiyat endeksinde çatışma öncesine kıyasla bazı ürünlerde on katın üzerinde keskin bir artış gözlemlendi. Politika petrol, petrol türevleri ve elektrik gibi ana emtialara desteğin azalmasına ve Suriye lirasının fiyat artışı karşısında alım gücünün düşmesine katkı sağladı. Ücret ortalamaları, 2010 yılı için reel ücretlerin yaklaşık yüzde 24’ünü oluşturdu.
Çatışma sırasında istihdam oranı 2010 yılında yüzde 39’dan 2017 yılında yüzde 20,9’a düşerken, işsizlik oranı da 2017 yılında yüzde 52,7’ye çıktı. Şiddet, ekonomiye katılımın azalması, savaş, kaçakçılık ve yağma faaliyetleriyle daha da kötüleşti. Bu da üretim sermayesinin sürekli şiddet bileşeni haline dönüşmesine yol açtı.
Yapılan çalışmada ayrıca şu bilgilere de yer verildi:
“Sosyal sermayenin ‘güven, toplumsal ağlar ve yüksek gıda güvenliği düzeylerini korumada ortak değerlerle temsil edilen’ pozitif rolü, hem dışlayıcı kurumlar hem de şiddet ekonomilerinin gıda egemenliğinde mahrumiyet yaşanmasına neden oldu. Bu nedenle gıda güvenliği, şiddet ekonomisi, sosyal sermaye ile etkin ve katılımcı kurumlara yatırım yapılması isteniyor.”



Hamas heyeti, MİT Başkanı’yla Gazze anlaşmasının uygulanmasına ilişkin gelişmeleri görüştü

Gazze şehrinin Şucaiyye semtinde İsrail ordusunun yıktığı binalar harabeye döndü. (AP)
Gazze şehrinin Şucaiyye semtinde İsrail ordusunun yıktığı binalar harabeye döndü. (AP)
TT

Hamas heyeti, MİT Başkanı’yla Gazze anlaşmasının uygulanmasına ilişkin gelişmeleri görüştü

Gazze şehrinin Şucaiyye semtinde İsrail ordusunun yıktığı binalar harabeye döndü. (AP)
Gazze şehrinin Şucaiyye semtinde İsrail ordusunun yıktığı binalar harabeye döndü. (AP)

Hamas, Halil el-Hayye liderliğindeki bir heyetin dün İstanbul'da Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın ile bir araya gelerek Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasının uygulanmasındaki gelişmeleri görüştüğünü duyurdu.

Hamas tarafından yapılan açıklamada, toplantıda İsrail'in Gazze anlaşmasını ‘ihlal’ ettiği konuların ele alındığı belirtildi. Bu ihlaller arasında İsrail ordusunun kontrolündeki bölgelere yönelik bombardıman ve ateş açma, Refah Sınır Kapısı dahil geçişlerin kapatılması ve yardım, tıbbi malzeme ve altyapı yeniden inşa ihtiyaçlarının girişinin engellenmesi yer alıyor.

Açıklamada, el-Hayye'nin Kalın’a Mısır'ın başkenti Kahire'de düzenlenen Filistinli grupların son toplantıları hakkında bilgi verdiği ve ‘arabuluculara ve ilgili tüm uluslararası taraflara, İsrail'in Filistinli mahkûmlara yönelik korkunç ihlallerini durdurmaları için baskı yapma’ gereğini vurguladığı belirtildi.

Geçtiğimiz ay Kahire'de bir araya gelen Filistinli gruplar, Gazze'nin yönetimini Gazze Şeridi'nden bağımsız uzmanlardan oluşan geçici bir Filistin komitesine devretme ve Gazze Şeridi'nin yeniden inşasının finansmanı ve uygulanmasını denetlemek üzere uluslararası bir komite kurma konusunda anlaşmaya vardıklarını açıklarken, ‘Filistin siyasi sisteminin birliği ve bağımsız ulusal karar alma mekanizmasının’ önemini vurguladılar.

Gazze Şeridi'nde güvenlik ve istikrarı sağlamak için gerekli tüm önlemleri almayı kabul eden gruplar ayrıca, ateşkesi izlemek üzere kurulacak geçici uluslararası güç hakkında bir Birleşmiş Milletler (BM) kararı alınmasının önemini vurguladı.


Mısır, gergin ilişkilere rağmen İsrail ile barış anlaşmasına bağlılığını yineledi

5 Kasım Çarşamba günü (dün) çekilen bir fotoğrafta Gazze'deki yıkımın bir kısmı görülüyor. (Reuters)
5 Kasım Çarşamba günü (dün) çekilen bir fotoğrafta Gazze'deki yıkımın bir kısmı görülüyor. (Reuters)
TT

Mısır, gergin ilişkilere rağmen İsrail ile barış anlaşmasına bağlılığını yineledi

5 Kasım Çarşamba günü (dün) çekilen bir fotoğrafta Gazze'deki yıkımın bir kısmı görülüyor. (Reuters)
5 Kasım Çarşamba günü (dün) çekilen bir fotoğrafta Gazze'deki yıkımın bir kısmı görülüyor. (Reuters)

Mısır, Gazze Şeridi'ndeki savaş ve her iki tarafın da anlaşmayı ihlal ettiği yönündeki suçlamalar nedeniyle Kahire ile Tel Aviv arasında gerginliklerin yaşandığı bir dönemde, İsrail ile barış anlaşmasına bağlılığını yineledi.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati salı akşamı bir televizyon röportajında şunları söyledi: “Mısır her zaman önemli bir ülkedir ve taahhütlerine saygı duyar. İsrail dahil herhangi bir ülkeyle barış antlaşması imzalarsa, karşı taraf antlaşmaya uyduğu sürece antlaşmayı ihlal etmez.”

İsrail ile ilişkilerin ‘Gazze savaşı nedeniyle ciddi şekilde gerginleştiğini ve bunun iletişime yansımaları olduğunu’ ifade eden Abdulati, ‘ilişkilerin yönetimi, düzeyleri ve karşılıklı ilişkiler ile barış antlaşması arasında fark olduğunu’ vurguladı. Abdulati, “Antlaşma yürürlükte ve her iki ülke için bağlayıcı; her iki ülke de antlaşma kapsamındaki taahhütlerine saygı duyuyor” dedi.

SDFRG
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

İsrail'in Philadelphia Koridoru ve Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafını kontrol altına almasıyla iki ülke arasındaki gerginlik arttı.

Gerginlik, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin, 1979'da imzalanan anlaşmadan bu yana ilk kez İsrail'e atıfta bulunarak ‘düşman’ kelimesini kullanıp İsrail hükümetinin politikalarının mevcut barış anlaşmalarını tehdit ettiğini söylemesiyle geçtiğimiz eylül ayında zirveye ulaştı.

Aynı sıralarda Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'ın yönetiminden Mısır'a baskı yapmasını ve Sina Yarımadası'ndaki askeri yığınaklaşmayı azaltmasını istedi. Axios internet sitesine göre Netanyahu, “Bunlar Mısır'ın barış anlaşmasını ciddi şekilde ihlal etmesidir” dedi.

Abdulati, son açıklamalarında Mısır'ın ‘Amerikan tarafına, Mısır'ın anlaşmayı ihlal ettiği yönündeki iddiaların yalan olduğunu ve böyle bir şeyin hiç yaşanmadığını bildirmek istediğini’ belirtti.

Kahire'nin uluslararası hukuka veya ikili anlaşmalara bağlılığını sorgulamayı kabul etmediğini vurguladı. Bazı medya veya siyasi raporlarda ortaya atılan iddiaların ‘Mısır'ın imajını ve dengeli bölgesel rolünü çarpıtmayı amaçladığını’ ifade etti.

Güven verici mesajlar

Mısır Düşünce ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Danışma Kurulu Başkanı Abdulmunim Said, İsrail'in ordunun Sina Yarımadası'ndaki konumuna ilişkin iddiaları ışığında, Mısır'ın İsrail'e barışa bağlı olduğunu gösteren güven verici mesajlar göndermeye çalıştığını söyledi.

Said, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Sisi ve Dışişleri Bakanı’nın son zamanlarda gönderdiği mesajların anlaşmaya bağlılığı teyit ettiğini bildirdi.

SDFRGT
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, 2017 yılındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantısı sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede (Reuters)

Sisi, Ekim 1973 savaşını anma konuşmasında Mısır ile İsrail arasındaki barış anlaşmasını överek, bunu ‘taklit edilmesi gereken tarihi bir model’ olarak nitelendirdi. Sisi, “Mısır'ın İsrail ile barış deneyimi sadece bir anlaşma değil, istikrarı pekiştiren adil bir barışın kurulmasıydı” dedi.

Said, Mısır'ın ‘İsrail ile barışı destekleyen bir ülke olarak kendini göstermeye çalıştığını ve bölgede devam eden diğer çatışmalara da barış getirmeye çalıştığını, bunun da Mısır'a bölgede daha önemli roller kazandırdığını’ düşünüyor, ancak aynı zamanda ‘İsrail ile iş birliğinin bir gereklilik olmaya devam edeceğini’ vurguluyor.

Said, Mısır'ın Gazze Şeridi'nde İsrail'in savaşını durdurma rolü ile İsrail ile çatışmayı tırmandırmaya ve mevcut barışı aşmaya çalışanlar arasında bir denge kurmaya çalıştığını söyledi. Said, “Mısır'ın İsrail ile ilişkileri, Filistin devleti kurulana kadar sınırlı kalacak. Daha fazla güvenlik iş birliği ve Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad'ın İsrail'e yaptığı ziyaretler gibi tekrarlanan ziyaretler şeklinde olacak” ifadelerini kullandı.

Raşad'ın geçen ayki ziyareti sırasında İsrail Başbakanlığı yaptığı açıklamada, iki tarafın ‘İsrail-Mısır ilişkileri, iki ülke arasındaki barışın güçlendirilmesi ve bir dizi diğer bölgesel konuyu’ da görüştüğünü belirtti.

Barışın geleceği

Geçtiğimiz eylül ayında Doha'da düzenlenen Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesinde Mısır Cumhurbaşkanı İsrail halkına hitaben şunları söyledi: “İsrail'in ihlalleri barışın geleceğini baltalıyor, sizin güvenliğinizi ve bölgedeki tüm halkların güvenliğini tehdit ediyor, yeni barış anlaşmaları için her türlü fırsatın önünü kesiyor ve hatta Arap ülkeleriyle mevcut barış anlaşmalarını bozuyor.”

CDFG
Mısır-İsrail sınırının bir bölümü (Reuters)

Yüksek ve Stratejik Araştırmalar Askeri Akademisi Danışmanı Tümgeneral Muhammed el-Gabari'ye göre Mısır, son zamanlarda bağlı kaldığı ilkeleri teyit ederek Gazze'de ateşkes anlaşmasına varılmasını sağladı ve sınırda ortaya çıkan sorunları, yerinden edilmeyi reddeden ve barışı koruyan tutarlı bir yaklaşımla ele aldı.

El-Gabari, “İsrail sürekli gerginliği artırmasına rağmen, şu ana kadar Mısır'ın vizyonu galip geldi” dedi.

El-Gabari, “Barış anlaşmasının iptal edilmesi sadece Mısır ve İsrail için değil, bölgedeki güvenlik ve istikrar için de bir tehdit oluşturuyor. Mısır'ın anlaşmaya bağlı kalma konusundaki ısrarı, anlaşmayı sürekli ihlal etmekle tehdit eden İsrail üzerinde baskı oluşturuyor” ifadelerini kullandı.

Abdulmunim Said, “İsrail medyasında Mısır'a yönelik gerilimin son zamanlarda azaldığına inanılıyor; eskiden Mısır'ın barış anlaşmasını ihlal etmesine odaklanan birçok makale, artık anlaşmanın istikrarının öneminden bahsediyor” dedi.


ABD’de gıda yardım programlarının askıya alınmasıyla birlikte aileler gıda bankalarına ve yakınlarına yöneldi

Los Angeles'taki bir gıda bankası, ihtiyaç sahibi Amerikalılara yardım dağıtırken (AFP)
Los Angeles'taki bir gıda bankası, ihtiyaç sahibi Amerikalılara yardım dağıtırken (AFP)
TT

ABD’de gıda yardım programlarının askıya alınmasıyla birlikte aileler gıda bankalarına ve yakınlarına yöneldi

Los Angeles'taki bir gıda bankası, ihtiyaç sahibi Amerikalılara yardım dağıtırken (AFP)
Los Angeles'taki bir gıda bankası, ihtiyaç sahibi Amerikalılara yardım dağıtırken (AFP)

Maryland eyaletinin Montgomery County bölgesinde yaşayan Dalitia Chung, kasım ayı gıda yardımının gecikeceğini öğrendiğinde, kendisi ve çocuğunu besleyebilmek için geniş ailesiyle yemek ve market alışverişini paylaşmak üzere hemen bir plan yaptı.

Ancak Silver Spring'deki Manna Food Center gıda bankasından bir sepet dolusu gıda yardımı aldıktan sonra, bu yardıma sonsuza kadar güvenemeyeceğini anlayan Chung, “İki hafta içinde (yardım) almazsam, (başka) seçenekler arayacağım” dedi.

Chung, ABD tarihinin en uzun süren hükümet kapanması nedeniyle, gıda kuponu olarak da bilinen Ek Beslenme Yardım Programı'ndan (Supplemental Nutrition Assistance Program/SNAP) yardım almakta gecikme yaşayan yaklaşık 42 milyon Amerikalıdan sadece biri.

Kasım ayının başı çoğu kişi için SNAP’ın 60 yıllık tarihinde ilk kez gıda yardımı programının askıya alınmasıyla birlikte kafa karışıklığı, endişe ve zorlu seçimler yapılmasını gerektirdi. Başkan Donald Trump'ın yönetimi, bu ay kısmi yardım sağlamak için federal mahkeme kararını uygulayacağını açıkladı, ancak SNAP’tan yararlanan kişilere fonların ulaşmasının haftalar sürebileceği konusunda uyardı.

SNAP yararlanıcıları aynı zamanda sınırlı bütçelerini dikkatli bir şekilde yönetiyor, gıda bankalarına başvuruyor ve bu zorlu dönemi atlatmak için bazı şeylerden fedakarlık ediyorlar. Oklahoma, Tulsa'dan 47 yaşındaki Amanda Traster, gıda satın almak için para biriktirebilmek amacıyla aylık tedavi masraflarının sadece yarısını ödediğini söyledi.

Müşterilerin ziyaret edebilecekleri sayıya sık sık kısıtlamalar getiren belirli mağazalardan aldığı gıda teslimat tarihlerini takip etmek için ikinci bir takvim tutan Traster, artık her öğünde daha az yediğini ve elinden geldiğince tasarruf ettiğini belirterek “Şu anda durum çok kaotik” diye ekledi.

ABD Tarım Bakanlığı verilerine göre SNAP yardımlarından yararlanan ailelerin yaklaşık yüzde 80'inde bir çocuk, bir yaşlı veya engelli bir kişi bulunuyor. Programdan yararlanabilmek için, yararlanıcıların gelirlerinin ulusal yoksulluk sınırının yüzde 130'unun altında olması gerekiyor. Bu sınır, birçok bölgede tek kişilik haneler için aylık bin 632 dolar, iki kişilik haneler için ise 2 bin 215 dolar.