Gemilerin hedef alınması Körfez’de bir çatışma yaşanacağına dair endişeleri arttırdı

Norveç nakliye gemisi… Geminin üzerinde gerçekleştirilen sabotaj eyleminin izleri görünüyor (EPA)
Norveç nakliye gemisi… Geminin üzerinde gerçekleştirilen sabotaj eyleminin izleri görünüyor (EPA)
TT

Gemilerin hedef alınması Körfez’de bir çatışma yaşanacağına dair endişeleri arttırdı

Norveç nakliye gemisi… Geminin üzerinde gerçekleştirilen sabotaj eyleminin izleri görünüyor (EPA)
Norveç nakliye gemisi… Geminin üzerinde gerçekleştirilen sabotaj eyleminin izleri görünüyor (EPA)

Suudi Arabistan, ABD ile İran arasında Körfez'de artan gerilimin ışığında dün yaptığı açıklamada, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) karasularındaki bölgede iki petrol tankerine saldırı düzenlendiğini bildirdi.
Suudi Arabistan Enerji Bakanı Halid el-Falih, saldırıyı kınadı ve bunun küresel petrol tedariğinin güvenliğine yönelik bir saldırı olduğunu belirtti. Halid el-Falih, SPA'ya yaptığı açıklamada, "Pazar sabahı iki Suudi gemisine, BAE'nin ekonomik sularında, el-Fuceyra Emirliği yakınında, Arap Körfezi'ni geçerken sabotaj saldırısı düzenledi" dedi. 12 Mayıs Pazar günü sabah saat 06.00'da meydana gelen kazanın ardından herhangi bir can kaybının ve sızıntının vuku bulmadığını kaydeden el-Falih, gemilerin ciddi zararlar aldığını söyledi.
Suudi Enerji Bakanı, uluslararası toplumun, denizlerin ve petrol tankerlerinin güvenliğini sağlaması gerektiğini dile getirerek, enerji piyasalarının etkilerini ve bunun dünya ekonomisi üzerindeki ciddiyetini öngörmek amacıyla ortak sorumluluk  bilinciyle hareket edilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Ayrıca seyrüsefer özgürlüğünü hedef alan ve dünyanın her yerindeki tüketicilere yönelik petrol tedariki güvenliğini tehdit eden söz konusu saldırıyı kınadı.
Uluslararası Bağımsız Tanker Sahipleri Birliği (INTERTANKO) tarafından yapılan açıklamada, elde edilen fotoğraflarda ‘en az iki geminin yan tarafında bir silahla vurulmanın etkisiyle açılan delikler’ görüldüğü kaydedildi. Ticari ve denizcilik kaynaklarına göre, gemilerden biri Suudi Arabistan Ulusal Denizcilik Firması’na (Bahri) ait olan dev bir petrol tankeriyken, diğer gemi ise el-Merzuka isimli bir başka petrol tankeriydi.
Soruşturmalar devam ediyor
Öte yandan BAE'nin Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Enver Muhammed Gargaş, Twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, soruşturmaların profesyonelce yürütüldüğünü belirterek, gerçeklerin açığa çıkarılacağını söyledi.
Riyad, deniz ticaret gemilerini hedef alan sabotaj eylemlerini kınadı. Suudi Dışişleri Bakanlığı'ndaki resmi bir kaynak, ülkesinin BAE karasuları yakınlarındaki ticari gemilerini hedef alan sabotaj saldırılarını kınadığını vurguladı. Bu saldırıların ‘deniz trafiğinin güvenliğiiçin ciddi bir tehdit olduğunu ve bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliğe olumsuz yansımaları olduğunu’ dile getiren kaynak, BAE'nin güvenliğini ve çıkarlarını korumak üzere atmış olduğu her adımda Suudi Arabistan'ın yanında olduğunu ifade etti.
Tankerlere yönelik sabotaj eylemlerine küresel kınamalar
BAE karasularındaki petrol tankerlerine yönelik gerçekleştirilen sabotaj eylemlerine karşı geniş çaplı tepkiler yağdı.
Kuveyt Emiri Şeyh Sabah el-Ahmed el-Cabir es-Sabah,Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde, önceki gün BAE karasuları yakınlarındaki ticari gemilerini hedef alan sabotaj saldırılarını kınadı. Ayrıca BAE yetkilileri tarafından yürütülen soruşturmaların, seyrüsefer güvenliğini ve ticari hareketliliği tehdit eden bu sabotaj eylemlerinin arkasında kimlerin olduğunu açığa çıkaracağını vurguladı.
Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Genel Sekreteri Dr. Abdullatif ez-Zeyyani, gerçekleştirilen saldırıyı kınadığını dile getirdiği bir açıklamada bulundu. Yaşanan olayın ciddi bir tehlike arz ettiğini ifade eden ez-Zeyyani, söz konusu saldırıların bunları planlayan ve gerçekleştiren kimselerin kötü niyetlerini yansıttığını söyledi.
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, gerçekleştirilen saldırıları sert ifadelerle kınadı ve bu sabotaj eylemlerinin deniz taşımacılığıgüvenliğini ciddi bir şekilde ihlal ettiğini ve bölgedeki tansiyonu yükselteceğini söyledi.
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Cidde’deki ana merkezinden yaptığı açıklamada, Umman Körfezi'ndeki BAE'nin ekonomik sularında dört ticaret gemisine yönelik gerçekleştirilen sabotaj eylemlerini en sert şekilde kınadı. Açıklamada söz konusu eylemlerin uluslararası deniz trafiğinin güvenliğini tehdit ettiği kaydedildi ve deniz seyrüseferlerin güvenliğinin sağlanması için uluslararası topluma sorumluluk alması çağrısında bulunuldu.
İngiltere Dışişleri Bakanı JeremyHunt, dün yaptığı açıklamada, ABD ile İran arasındaki gerginliğin tırmanması nedeniyle Körfez'deistenmeyen bir çatışma çıkabileceği hususundaki endişelerini dile getirdi.
Ürdün dün yaptığı açıklamada, aralarında iki Suudi petrol tankerinin de bulunduğu dört gemiye yönelik gerçekleştirilen sabotaj eylemlerini kınadı ve her ne olursa olsun Basra Körfezi'ndeki seyrüsefer güvenliği için tehdit oluşturan her şeyi reddettiği bildirdi. Ürdün Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, BAE karasuları yakınlarındaki dört gemiye yönelik gerçekleştirilen saldırıların en sert şekilde kınandığı belirtildi.
Ürdün Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Süfyan el-Kudat,Ürdün'ün ‘"kaynağı ne olursa olsun, Arap Körfezi'ndeki deniz trafiği güvenliğini ve emniyetini tehdit eden herhangi bir suç eylemini’ tereddütsüz reddettiğini bildirdi.
Lübnan Başbakanı Saad Hariri, el-Fuceyra Emirliği yakınında BAE'nin karasularında seyreden petrol tankerlerine yönelik gerçekleştirilen sabotaj eylemelerini kınadı. Hariri dün yaptığı açıklamada, bu sabotaj eylemlerinin dünyanın en önemli su yollarından birindeki seyrüsefer güvenliğine yönelik ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. Ayrıca söz konuş eylemlerin kardeş Arap ülkelerine ve ortak Arap güvenliğine doğrudan bir saldırı olduğunu dile getiren Hariri, bu eylemlerin uluslararası petrol piyasaları aracılığıyla küresel ekonominin istikrarını tehdit ettiğini belirtti. Hariri açıklamasının devamında, ülkesinin gerek BAE gerekse de Körfez'deki bütün Arap ülkelerinin yanında olduğunu dile getirdi.
Yemen, BAE’nin ekonomik sularında dört ticari kargo gemisine yönelik gerçekleştirilen sabotaj eylemlerini kınadı. Yemen Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, bu eylemlerin bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barış için doğrudan bir tehdit oluşturduğu kaydedildi. Açıklamanın devamında söz konusu saldırıların arasında olan kimselerin bölgedeki durumu istikrarsızlaştırmaya çalıştığı ifade edildi ve Yemen’in BAE’nin yanında durduğu belirtildi.
Arap Parlamentosu Başkanı Dr. Meşal bin Fehm es-Silmi de söz konusu saldırıları en sert ifadelerle kınadı. Ticari gemilerin hedef alınmasının bir terör eylemi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ve bu eylemlerin uluslararası barış ve güvenlik için ciddi bir tehdit oluşturduğunu dile getiren es-Silmi, bu eylemlerin faillerinin bir an önce bulunması için uluslararası topluma kararlı bir şekilde hareket etmesi çağrısında bulundu.
İran üzüntüsünü dile getirdi
Öte yandan İran Dışişleri Bakanlığı tarafında yapılan açıklamada, BAE karasularındaki ticari gemilere yönelik gerçekleştirilen sabotaj eylemlerinin ‘üzücü ve endişe verici’ olduğu kaydedildi ve olayın ayrıntılarının açığa çıkarılması için soruşturma başlatılması çağrısında bulunuldu.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abbas Musevi, farklı ülkelerden 4 ticari geminin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) kara suları yakınlarında sabotaja uğramasının "endişe verici" olduğunu belirtti. Musevi, Umman Denizi'nde 4 ticari geminin sabotaja uğramasıyla ilgili Dışişleri Bakanlığı sitesinde yaptığı yazılı açıklamada olayın aydınlatılmasını istedi.
Olayın gemicilik faaliyetlerine ve geçiş güvenliğine yönelik olumsuz etkilerine dikkati çeken Musevi, “bölgenin güvenliğine zarar vermek isteyenlere, kötü niyetlilerin komplolarına ve dış faktörlerin maceralarına karşı bölgedeki ülkelerin uyanık olması gerektiğini” ifade etti.
İran Dışişleri Bakanlığı'nın yorumu, Devrim Muhafızları kurumları için çalışan ajansların ve gazetecilerin ‘söz konusu saldırıyı gerçekleştiren kimseleri direnişin çocukları’ olarak nitelendirmesini ardından geldi.
F-35 savaş uçakları Körfez üzerinde devriyeler gerçekleştirdi
ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, son zamanlarda Ortadoğu’daki Amerikan menfaatlerine yönelik saldırı hazırlığında olmakla suçladığı İran’a yönelik baskılarını ve yaptırımlarını arttırdı. Nitekim F-35 savaş uçaklarının Körfez üzerinde devriye gezmeleri hadisesi, Washington ve Tahran arasındaki artan gerilim çerçevesinde yaşandı.
Washington, kendi adına Tahran'ı ‘yakın zamanda bir saldırı planlamakla’ suçlayarak, İran’la artan gerilim üzerine USS Abraham Lincoln uçak gemisi ve bir bombardıman görev gücüne ek olarak ‘USS Arlington’ savaş gemisini ve Patriot hava savunma bataryasını Ortadoğu’ya gönderdi.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo,Fransız, İngiliz ve Alman yetkililerle İran dosyasını görüşmek üzere Brüksel'e gitti. Ayrıca ABD'li bir yetkili Pompeo’nun gerçekleştireceği Moskova ziyaretini bundan dolayı iptal ettiğini söyledi.ABD Dışişleri Bakanı, İran dosyasına odaklanmak amacıyla son birkaç gün içinde Berlin ve Grönland’a gerçekleştireceği ziyaretleri iptal etti.
ABD Başkanı Donald Trump yönetimi,Tahran ve dünya güçleri arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmadan çekildikten sonra İran’a yönelik yaptırımlarını arttırdı.Bu ay söz konusu yaptırımları daha sıkılaştıran Washington, Tahran'ın petrol ihracatını sıfıra indirmek istediğini belirterek, bazı ülkelerin petrolalmalarını sağlayan muafiyetleri iptal etti.



Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği

Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği
TT

Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği

Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği

Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Ateşesi Dr. Faysal b. Abdurrahman Usra

Ortak iş birliğinde yeni bir dönemin tesis edilmesi, bölgede ekonomik ve lojistik entegrasyona yeni bir yapı taşı eklenmesi ve Suudi Arabistan-Katar Koordinasyon Konseyi çalışmaları kapsamında, Körfez ülkeleri arasında modern altyapı alanındaki en büyük adımlardan biri atıldı. Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani’nin himayesinde, Suudi Arabistan ile Katar arasında yolcu taşımacılığına yönelik hızlı tren projesinin hayata geçirilmesine ilişkin bir anlaşma imzalandı. İki ülke ayrıca, Riyad ile Doha’yı birbirine bağlayacak söz konusu tren projesinin resmen başlatıldığını duyurdu. Hayati öneme sahip proje, iki kardeş ülke arasındaki köklü ve tarihi ilişkilerin derinliğini yansıtmasının yanı sıra, kalkınma alanında iş birliği ve entegrasyonu güçlendirmeye yönelik stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. Proje, sürdürülebilir kalkınmanın pekiştirilmesi ve bölgede daha geniş bir refah ve gelişim ufkuna yönelik ortak iradeyi de ortaya koyuyor. Suudi Arabistan-Katar Hızlı Tren Projesi’nin ilanı, iki ülke arasındaki ilişkilerin ulaştığı düzeyi teyit eden tarihi bir dönüm noktası olarak öne çıkarken, ulaşım sektöründe ikili iş birliğinin somut bir yansıması ve bölge için ortak gelecek vizyonunun sembolü niteliği taşıyor. Modern ve sürdürülebilir bir ulaşım sisteminin geliştirilmesinde iki ülke arasındaki entegrasyonu temsil eden proje, aynı zamanda turizmin büyümesine önemli katkı sağlamayı hedefliyor. Projenin, Suudi Arabistan ve Katar’daki turistik destinasyonlara erişimi kolaylaştırarak ziyaretçi sayısını artırması ve iki başkent arasında kısa ve sık seyahatleri teşvik etmesi bekleniyor.

Suudi Arabistan Ulaştırma ve Lojistik Hizmetleri Bakanı Mühendis Salih el-Casir ile Katar Ulaştırma Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdullah Al Sani tarafından yakın zamanda imzalanan anlaşma, Suudi Arabistan-Katar Hızlı Tren Projesi’nin fiilen başlamasının işaretini veriyor. Proje, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı ve Veliaht Prens ile Katar Emiri’nin doğrudan ilgi ve desteği altında yürütülüyor; bu durum, iki kardeş ülke arasındaki entegrasyon projeleri arasında stratejik önemini ortaya koyuyor. Bu devasa proje, aynı zamanda Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu ve Katar Ulusal 2030 Vizyonu’nun somut bir uygulaması olarak değerlendiriliyor. Proje, iki ülke liderliğinin, daha bağlantılı ve refah dolu bir gelecek yaratma vizyonunu yansıtıyor ve bölgedeki altyapı entegrasyonuna yönelik daha geniş bir çerçevede konumlanıyor; özellikle ulaşım, enerji ve ticaret alanlarında iş birliğini güçlendiriyor. Proje, sürdürülebilir kalkınmanın gerçek bir örneği olarak öne çıkıyor; vatandaşlar arasındaki bağları güçlendirirken, iki ülke arasındaki seyahati daha hızlı, konforlu ve güvenli hâle getiriyor. Ayrıca modern ve sürdürülebilir altyapının geliştirilmesi yoluyla ekonomik büyümeyi destekliyor, yaşam kalitesini artırıyor ve ileri düzeyde ulaşım seçenekleri sunuyor. Hızlı tren hattı, ekonomik çeşitliliğin sağlanmasına, turizmin canlandırılmasına ve ulaşım sektörünün etkinliğinin artırılmasına katkıda bulunacak. Projenin, başta havaalanları ve büyük ekonomik şehirlerle entegrasyonu sayesinde, iki ülke arasındaki ticaret, yatırım ve iş hareketliliğinde önemli değişiklikler yaratması bekleniyor. Böylece proje, iki halk için daha bağlantılı ve refah dolu bir geleceğin inşasında merkezi bir rol oynayacak ve Körfez’deki stratejik bağlantı zincirinin en önemli halkalarından biri olarak değerlendirilecek.

Suudi Arabistan ile Katar arasında inşa edilecek hızlı tren projesi, Riyad ile Doha’yı birbirine bağlamanın ötesinde, iki halk arasındaki tarihi ve kültürel bağların derinliğini de yansıtıyor. Proje, yalnızca bir altyapı yatırımı değil; ortak dini ve kültürel değerleri paylaşan, gelenek ve alışkanlıklarıyla birbirine yakın iki halkın birleşik geleceğini simgeleyen bir sembol niteliği taşıyor. Proje, ülkedeki ulaştırma ve lojistik sektörüne de önemli katkılar sağlayacak. Sektör, Kral Selman bin Abdulaziz’in liderliğinde ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın desteğiyle kapsamlı yapısal reformlar ve 280 milyar Suudi riyalini aşan ulusal ve uluslararası yatırım sözleşmeleriyle güçlendirilmiş durumda. Suudi Arabistan, güçlü ve yatırım çekici ulaşım ile lojistik altyapısına sahip bir ülke olarak öne çıkıyor. Riyad-Doha hızlı tren hattı, toplam 785 kilometrelik uzunluğuyla yolculara hızlı ve sürdürülebilir bir seyahat imkânı sunacak. Proje, Riyad’daki Kral Selman Uluslararası Havalimanı ile Doha’daki Hamad Uluslararası Havalimanı’nı birbirine bağlayarak iş ve turizm amaçlı seyahatlerde esneklik sağlayacak. Hattın güzergâhı Riyad, Hufuf ve Dammam olmak üzere üç önemli Suudi şehrine de uzanacak ve toplamda 5 ana yolcu istasyonu yer alacak. Bu istasyonlar, konfor, hız ve akıllı teknolojileri bir araya getirerek modern bir yolculuk deneyimi sunacak. Trenin saatte 300 kilometreyi aşan hızı, iki başkent arasındaki seyahat süresini yaklaşık iki saate indirecek. Bu sayede ticaret ve turizm hareketliliği artacak, ekonomik büyüme desteklenecek ve yaşam kalitesi yükseltilecek. Proje, yıllık 10 milyondan fazla yolcuya hizmet verecek ve Suudi Arabistan ile Katar’daki önemli turistik ve kültürel noktaların keşfini kolaylaştıracak. Ayrıca proje, hafif ve orta ağırlıktaki yük taşımacılığını geliştirerek sınır ötesi lojistik çözümler sunacak, iki ülke arasındaki ticaret hacmini artıracak ve teslim sürelerini kısaltarak operasyonel maliyetleri düşürecek. Yapım ve işletme aşamalarında ise Suudi Arabistan ve Katar’da 30 binden fazla doğrudan ve dolaylı istihdam yaratması öngörülüyor. Tüm bu özellikleriyle proje, bölgesel kalkınmayı destekleyen ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri arasındaki entegrasyonu güçlendiren stratejik bir altyapı yatırımı olarak öne çıkıyor.

Bu stratejik projenin altyapı inşaatları, yerel müteahhitlik şirketleri tarafından gerçekleştirilecek; modern tren teknolojileri ise alanında uzman uluslararası şirketler tarafından sağlanacak. Projenin tamamlanması, altı yıllık bir zaman çizelgesine göre yürütülecek ve en yüksek uluslararası kalite ve güvenlik standartlarına uygun olarak gerçekleştirilecek. Tren hattında en son demiryolu teknolojileri ve akıllı mühendislik çözümleri kullanılacak, böylece güvenli ve sorunsuz bir işletme sağlanacak. Proje, çevresel sürdürülebilirliği destekleyerek karbon emisyonlarını azaltacak ve bölgedeki akıllı ve sürdürülebilir ulaşım çözümlerine geçişi teşvik edecek. Böylece ekonomik ve lojistik entegrasyonda yeni bir dönemin temelleri atılmış olacak. Hızlı tren, iki ülke arasındaki ticaret ve turizm hareketliliğinin haritasını yeniden çizecek. Geleneksel ulaşım yollarının ötesine geçerek bireylerin hareketini kolaylaştıracak, turizm ile büyük spor ve eğlence etkinliklerini canlandıracak ve yaşam kalitesini yükseltecek. Projede tamamen temiz enerji kullanılacak; elektrikli trenler sayesinde çevreye olumlu katkı sağlanacak ve bireysel taşımacılıktan toplu taşımaya geçiş, çevresel yükü büyük ölçüde hafifletecek. Altı yıl içinde tamamlanması planlanan proje, güvenli ve sorunsuz işletmeyi garanti eden en son demiryolu ve akıllı mühendislik teknolojilerini bir araya getirecek. Suudi Arabistan-Katar hızlı tren hattı, hız, sürdürülebilirlik ve benzersiz yolculuk deneyimini bir araya getirerek bölgede ulaşım ve seyahat geleceği için yeni bir standart oluşturacak ve yenilik ile ilerlemenin sembolü olacak.

Başarıyı veren Allah’tır…


Suudi Arabistan, ocak ayında yabancıların mülk sahibi olmasına izin vermeye hazırlanıyor

Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)
Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)
TT

Suudi Arabistan, ocak ayında yabancıların mülk sahibi olmasına izin vermeye hazırlanıyor

Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)
Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)

Suudi Arabistan, gayrimenkul sektöründe yabancı yatırımcılara yönelik yeni bir döneme hazırlanıyor. Ülke, ocak ayında yürürlüğe girecek güncellenmiş yabancı mülkiyet yasası ile yabancı birey ve kuruluşların ülke genelinde gayrimenkul edinimini düzenleyecek. Bu sistem, gayrimenkul sektörünün gayri safi yurt içi hasılaya (GSYİH) katkısını artırmayı ve gelir kaynaklarını petrolden bağımsız olarak çeşitlendirmeyi hedefleyen stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. Söz konusu hedefler, Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 programıyla uyumlu bir yaklaşım sergiliyor.

Uygulamadan sorumlu olan Gayrimenkul Genel Otoritesi, yürütme yönetmeliğini hazırlıyor ve yabancıların mülkiyet ve yatırım yapabileceği bölgeleri belirlemeye çalışıyor. Belirlenen detaylar, sistemin yürürlüğe girmesinden önce kamuoyuna açıklanacak.

Yeni yasa ayrıca, uluslararası profesyonellerin ülkede kalmasını desteklemeyi, şehirleşme ve kentsel yaşam kalitesini artırmayı amaçlıyor.

Mülkiyet kapsamı

Suudi Arabistan Belediye, Köy İşleri ve İskân Bakanı Macid el-Hakil, geçtiğimiz hafta yaptığı bir televizyon röportajında, gelecek ay yabancıların konut amaçlı gayrimenkul edinme sisteminin yürürlüğe gireceğini açıkladı. Bakan, uygulamanın Suudi Arabistan’daki tüm şehirlerde geçerli olacağını, ancak Mekke, Medine, Cidde ve Riyad olmak üzere dört şehirde yalnızca belirlenen bölgelerde mülkiyetin mümkün olacağını belirtti. Ülkede ikamet eden yabancılar ise birer konut sahibi olabilecek.

Öte yandan, sistemin ekonomik sektörler açısından daha esnek olacağı ve ticari, sanayi ve tarım alanlarında yabancıların tüm şehirlerde mülkiyet ediniminin sınırlama olmadan mümkün olacağı kaydedildi.

Suudi Arabistan Belediye, Köy İşleri ve İskân Bakanı Macid el-Hakil (SPA)Suudi Arabistan Belediye, Köy İşleri ve İskân Bakanı Macid el-Hakil (SPA)

Suudi Arabistan Gayrimenkul Genel Otoritesi’nde yabancılar için mülkiyetten sorumlu icra direktörü Fahd bin Süleyman, kasım ayında yaptığı açıklamada, Riyad, Cidde ve kutsal şehirler (Mekke ve Medine) için yabancılara ayrılan bölgelerin hâlâ gözden geçirildiğini ve ‘yakın zamanda’ yeni mülkiyet kurallarını belirleyen yönetmeliklerle birlikte ilan edileceğini duyurdu. Bin Süleyman, söz konusu bölgelerin ‘çok geniş’ olacağını ve büyük ölçekli projeleri kapsayacağını belirterek, bu alanlarda yabancı mülkiyet oranının yüzde 70 ile yüzde 90 arasında olması beklendiğini aktardı. Kutsal şehirlerde satın alma yapacak kişilerin Müslüman olması gerektiğini vurgulayan Bin Süleyman, bunun dışında büyük bir kısıtlama bulunmayacağını ifade etti. Bin Süleyman, “Büyük şartlar yok ve sınırlamalar getirmek istemiyoruz; mevcut yasa ile güncellenmiş yasa karşılaştırıldığında belirgin bir fark görülecek” dedi.

Piyasa tahmini

Uzmanlar ve gayrimenkul sektörü profesyonelleri, güncellenmiş yabancı mülkiyet yasasının yürürlüğe girmesine kısa süre kala, söz konusu sistemin hazır konutlara yönelik ek bir talep yaratacağını ve gayrimenkul piyasasındaki likiditeyi artıracağını belirtti. Uzmanlar, uluslararası şirketlerin Suudi Arabistan’da ofis ve projeler kurmasını teşvik edecek bu sistemin ekonomik aktiviteyi canlandıracağını ve gayrimenkul sektöründe daha istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyüme dönemini başlatacağını öngörüyor. Etkinin özellikle Riyad, Cidde, Mekke, Taif, Medine ve turistik bölgelere yakın şehirlerde hissedileceği, yasanın etkilerinin 2026’nın üçüncü ve dördüncü çeyreği ile 2027 yılı boyunca netleşmeye başlayacağı tahmin ediliyor.

Gayrimenkul uzmanı ve pazarlamacı Sakr ez-Zehrani, konuyla ilgili açıklamasında, yasanın uygulanmaya başlamasının Suudi Arabistan gayrimenkul piyasasında dönüm noktası oluşturacağını belirtti. Zehrani, sistemin, geniş bir kesimin kiralamadan mülkiyete geçmesine yol açarak işlem yapan kullanıcı tabanını genişleteceğini vurguladı.

Zehrani, bu dönüşümün hazır konutlar ve planlı konut projelerine yönelik ek talep yaratacağını, satış ve alım hareketliliğini artıracağını ve piyasadaki likiditeyi güçlendireceğini kaydetti.

Gayrimenkul kalitesinin iyileştirilmesi

Zehrani, yabancıların ticari, sanayi ve tarım sektörlerinde tüm şehirlerde mülkiyet edinmesine izin verilmesinin, uluslararası şirketler için Suudi Arabistan’da ofis ve projeler kurma motivasyonunu artıracağı ve bunun ekonomik faaliyetleri canlandırarak gayrimenkul sektöründe daha istikrarlı bir büyüme dönemini başlatacağı öngörüsünde bulundu.

Zehrani’ye göre piyasadaki ilk değişiklikler, gayrimenkul ürünlerinin kalitesinin yükselmesi, geliştiricilerin daha yüksek standartlı ve iyi planlanmış projeler üretmesiyle daha geniş bir alıcı kitlesinin taleplerini karşılamaya yönelik olacak. Ayrıca, yerli ve yabancı yatırımcıların pazara girmesiyle organize arz hacminde de artış yaşanacak.

Yeni sistemin fiyat istikrarını da destekleyeceğini belirten Zehrani, çünkü hem yerleşiklerin hem de yabancıların mülkiyeti genellikle uzun vadeli olup kısa vadeli spekülasyonları sınırlayacağını ifade etti. Yasa ile birlikte uygulanacak yasal ve denetim mekanizmalarının şeffaflığı artıracağını ve finans sektörüne, hem yerleşikler hem de yabancılar için özel finansal ürünler sunma fırsatı sağlayacağını söyledi. Bu durumun kredi hacmi ve piyasa likiditesi üzerinde olumlu etkisi olacağı kaydedildi.

Zehrani, yasanın yürürlüğe girmesinin ilgiyi ve sorgulamaları doğrudan artıracağını, ancak piyasadaki işlemler üzerindeki gerçek etkinin kademeli olarak hissedileceğini belirtti. İlk sinyallerin 2026’nın ikinci çeyreğinde, yabancılar ve yerleşikler için ilk işlemlerin tamamlanmasıyla ortaya çıkmasının beklendiğini söyledi.

Açık göstergelerin 2026’nın üçüncü ve dördüncü çeyreğinde netleşeceğini belirten Zehrani, uygulamanın ilk yılının geçiş dönemi olacağını, en somut etkilerin ise 2026’nın ikinci yarısı ve sonrasında gözlemleneceğini vurguladı.

Coğrafi konuma bağlı olarak değişen etki

Gayrimenkul ve değerleme uzmanı Mühendis Ahmed el-Fekih, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, yeni mülkiyet yasasının etkisinin coğrafi konuma göre farklılık göstereceğini belirterek, en olumlu etkilerin Mekke ve çevresindeki şehirler (Cidde ve Taif) ile Medine’de hissedileceği öngörüsünde bulundu. Riyad’daki gayrimenkul piyasasının ise gayrimenkul mülkiyeti ve yatırımı için yabancı sermayeyi çekmede önemli bir rol oynayacağını ifade etti.

El-Fekih, turizm sektörüne yatırım yapmayı hedefleyen sermayenin, Mekke’ye yakınlığı nedeniyle Taif gibi turistik bölgelere, ayrıca Abha ve Cizan ile Neom projesine yakınlığı sebebiyle Tebük’e yönelmesinin muhtemel olduğunu belirtti.

Uzman, yeni sistemin uygulanmasının ilk yılının piyasanın test edilmesi ve fırsatların değerlendirilmesi açısından bir geçiş dönemi olacağını, gerçek etkinin ise 2027’de, yani ikinci yıl itibarıyla hissedilmeye başlanacağını vurguladı. Ayrıca, yasanın Vizyon 2030 hedefleri doğrultusunda ulusal ekonomide gelir kaynaklarını çeşitlendirmeye ve petrol bağımlılığını azaltmaya katkı sağlayacağını, bu yatırımların Suudi vatandaşlar için yüzbinlerce yeni istihdam fırsatı yaratacağını kaydetti.

Sistem teşvikleri

Suudi Arabistan, Ocak 2026’dan itibaren yürürlüğe girecek olan yeni yabancı mülkiyet yasasıyla gayrimenkul sektöründe kapsamlı bir açılım gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Yasayla, Suudi Arabistan’da yabancıların belirlenen coğrafi alanlarda taşınmaz mülkiyeti edinmeleri yasal olarak düzenlenecek. Bu adım, Vizyon 2030 hedefleri doğrultusunda yabancı yatırımları çekmeyi, gayrimenkul sektörünün GSYİH’ye katkısını artırmayı ve ulusal ekonomide petrol dışı gelir kaynaklarını çeşitlendirmeyi amaçlıyor. Yasa ayrıca uluslararası yeteneklerin ülkede istikrarlı şekilde kalmasını ve yaşam kalitesinin yükselmesini hedefliyor.

Yasa kapsamında, yabancılar yalnızca Bakanlar Kurulu’nun belirleyeceği coğrafi alanlarda mülk edinme yetkisine sahip olacak. Bu alanlar, Gayrimenkul Genel Otoritesi’nin önerisi ve Suudi Arabistan Ekonomi ve Kalkınma İşleri Konseyi onayıyla belirlenecek.

Buna göre, Suudi Arabistan’da ikamet eden yabancılar, belirlenen coğrafi alan dışında sadece bir adet konut satın alabilecek. Mekke ve Medine’de mülk edinmek isteyenlerin ise Müslüman olması zorunlu.

Şirketler açısından ise Suudi şirketler yasasına göre kurulan ve hisselerinde yabancı ortak bulunan şirketlere, belirlenen coğrafi alanlarda mülk edinme hakkı tanınıyor; alan dışında ise faaliyet veya çalışan konutları için mülk edinilebilecek.

Yasa, borsaya kayıtlı şirketler, yatırım fonları ve özel amaçlı kuruluşlar için ise Suudi Arabistan genelinde mülk edinme imkânı sağlıyor. Bu haklar, Sermaye Piyasası Kurumu (CMA) tarafından Gayrimenkul Genel Otoritesi ve ilgili kurumlarla koordineli olarak belirlenen düzenlemelerle uygulanacak.

Yasa, özel ikamet programları veya Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleriyle yapılan anlaşmalarla tanınan hakları etkilemiyor ve yabancı mülkiyetine ekstra ayrıcalık sağlamıyor.

Ayrıca, yabancılardan yapılacak taşınmaz işlemleri için değerinin yüzde 5’ini aşmayan bir harç alınacak; detaylar yürütme yönetmeliğinde belirlenecek. Kurallara uymayanlar para cezası veya uyarı ile karşı karşıya kalacak; yanlış beyanda bulunanlara 10 milyon riyale kadar ceza uygulanabilecek ve mahkeme kararıyla gayrimenkulün satışı sağlanabilecek.


Guterres,'ten Suudi Arabistan’ın dijital hükümet alanındaki nitelikli ilerlemesine övgü

Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)
Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)
TT

Guterres,'ten Suudi Arabistan’ın dijital hükümet alanındaki nitelikli ilerlemesine övgü

Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)
Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Suudi Arabistan’ın dijital hükümet alanında kaydettiği nitelikli ilerlemeyi övgüyle değerlendirerek, ülkenin ulaştığı seviyenin uluslararası ölçekte örnek teşkil ettiğini ve yenilikçi, etkili kamu hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik açık bir kararlılığı yansıttığını söyledi.

Guterres, beraberindeki heyetle birlikte Riyad’daki Dijital Hükümet Kurumu (DGA) İnovasyon Merkezi’ni ziyaret etti. Ziyarette Kurum Başkanı Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Suudi Arabistan’ın New York’taki Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Dr. Abdulaziz el-Vasıl da hazır bulundu.

BM Genel Sekreteri, gelişmiş bir dijital geleceğin inşasına katkı sağlayacak girişimleri desteklemek için ortak iş birliğinin güçlendirilmesinin önemini vurguladı.

cds
Fotoğraf: DGA

Taraflar, görüşmede dijital hükümetlerin geliştirilmesi, inovasyonun desteklenmesi, dijital dönüşüm ekosistemlerinin sürdürülebilirliğinin artırılması gibi ortak konuları ele aldı. Ayrıca Suudi Arabistan’ın sürdürülebilir kalkınma hedeflerini desteklemek ve kamu sektörünün etkinliğini yükseltmek için yürüttüğü dijital yetkilendirme çabaları da değerlendirildi.

Toplantıda, kurum ile BM kuruluşları arasındaki iş birliği imkânları; özellikle bilgi paylaşımı, dijital standartların geliştirilmesi, ortaya çıkan teknolojiler ve yapay zekânın etkinleştirilmesi, kapasite geliştirme ve hizmet kalitesini uluslararası ölçekte yükseltecek ortaklıkların kurulması konularında incelendi.

dsec
Guterres'e Suudi hükümetinin dijital stratejisi hakkında görsel bir sunum yapıldı (SPA)

Guterres, İnovasyon Merkezi’nin dijital kapsayıcılık, hizmet tasarımı, eğitim deneyimleri, yapay zekâ ve yeni teknolojiler gibi alanlarda uzmanlaşmış laboratuvarlarını gezerek merkezde sunulan imkânlara ilişkin bilgi aldı.

Kurum ekibi, Suudi Arabistan’ın dijital hükümet stratejisine ve ilgili BM göstergelerinde kaydedilen ilerlemeye dair bir sunum gerçekleştirerek ülkenin dijital altyapısının olgunlaştığını ve ulusal deneyimin gelişmişliğini ortaya koydu.