Cezayir'de ordunun başbakan önerisi iddiaları asılsız çıktı

19 Mayıs’ta Cezayir’deki gösteriler sırasında polis ve öğrenciler karşı karşıya geldi (AFP)
19 Mayıs’ta Cezayir’deki gösteriler sırasında polis ve öğrenciler karşı karşıya geldi (AFP)
TT

Cezayir'de ordunun başbakan önerisi iddiaları asılsız çıktı

19 Mayıs’ta Cezayir’deki gösteriler sırasında polis ve öğrenciler karşı karşıya geldi (AFP)
19 Mayıs’ta Cezayir’deki gösteriler sırasında polis ve öğrenciler karşı karşıya geldi (AFP)

Eski Cezayir Başbakanı Ahmed Benbitur, 19 Mayıs’ta ordunun kendisini, halk tarafından reddedilen Nureddin Bedevi’nin halefi olarak seçtiği yönünde yayınlanan haberleri yalanladı. İçişleri Bakanlığı da 19 Mayıs’ta, 4 Temmuz’da yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerine adaylık başvurusunu durdurduğunu açıkladı.
Benbitur, Şarku’l Avsat ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde, “Dostlar ve gazeteciler, bana bazı haber sitelerinde ve dijital platformlarda, ordu tarafından başbakanlık pozisyonu için seçildiğim yönünde bilgilerin yayınladığı haberini verdi. Bu söylentileri yalanlıyorum. Kimse, herhangi bir pozisyon önerisinde bulunmak için benimle iletişime geçmedi. Bu doğru olsa bile bunu onaylamıyorum. Daha önce de söylediğim gibi, mevcut çıkmazdan kurtulmak için, bir çözüm aranıyorsa eğer, bir fikre veya yol haritasına sahibim” ifadelerini kullandı.
Geçiş döneminin sorumluluğunu üstlenmesi için, eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika rejiminin kalıntıları olduğu belirtilen geçici Cumhurbaşkanı Abdulkadir Bin Salih ve Başbakan Nureddin Bedevi’nin yerine çeşitli isimler önerildi. Eski Enformasyon Bakanı ve eski diplomat Abdulaziz Rahabi de söz konusu isimler arasında. Ancak kendisi, “demokratik bir geçiş sağlayan bir projeyle ilgili olmadığı sürece” herhangi bir rol üstlenmeyi reddediyor. İsimler arasında, en konuşulanlardan biri de eski Dışişleri Bakanı Ahmed Talib el-İbrahimi. Ancak İbrahimi de “akıl hocalığı” rolünü tercih ederek bu fikri reddediyor. Aynı şekilde İbrahimi, geçen cumartesi günü, ordu komutanlığından üst düzey iki isimle birlikte, “hareket, parti ve onu destekleyen toplumsal güçlerin temsilciliği ile açık ve dürüst diyalog başlatma” çağrısında bulundu.
Öte yandan halk ayaklanmasının sembol isimlerinden, avukat ve siyasi aktivist Mustafa Buşaşi, avukatlık mesleğinden uzakta, başka hiçbir görevde kendini görmediğini, ancak vatanı içerisinde bulunduğu çıkmazdan kurtarmaya yardım etmeye çağrılırsa, bunda geç kalmayacağını açıkladı. Buşaşi’nin ifadeleri ise, geçiş dönemde ülkeyi yönetmesi için yapılacak olası bir teklifi reddetmeyeceği şeklinde yorumlandı.
Aynı şekilde ayaklanmanın aktivistlerinin, bir sonraki aşamayı ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini düzenlemek amacıyla ileriye dönük bir diyalog için kendi içlerinde bir isim üzerinde uzlaşı sağlaması bekleniyor. 4 Temmuz seçimlerine adaylık başvuru formlarının askıya alınmasıyla da sürecin gerçekleşmeyeceği açık. Öyle ki yaklaşık 100 kişi, İçişleri Bakanlığı’ndan başvuru formu alırken, bunların arasında medya organları ve siyasi çevreler arasından ise yalnızca, Müstakbel Cephesi Başkanı ve 2014 seçimleri cumhurbaşkanı adayı Abdulaziz Belid yer aldı.
Anayasal çözüme bağlı olan ordu komutanlığının, güvenilir olmadığı iyi bilinen bir öneriyi kullanamayacağı açık. Aynı şekilde ordu, “askeri bir emir” ile doğrudan müdahale etmek de istemiyor. Aynı mantıkla, Buteflika’ya karşı yapılan gibi Bin Salih ve Bedevi’yi görevden almakla da ilgilenmiyor. Eski Cumhurbaşkanı döneminde ordu, “Cezayir’i, 20 yıldır devleti kaçıran bir çeteden kurtarmış” gibi göründü. Şimdi de demokrasiyle yöneten meşru bir otoriteye geçişin bir “garantisi” olarak görünmek istiyor.
Büyük bir olasılıkla ordu, anayasa uyarınca 9 Temmuz’da (Cumhurbaşkanının istifasından 3 ay sonra) sona erecek görevini tamamlayan Bin Salih’i terk edecek. O zaman ülke, kurumsal bir boşluk gerçeğiyle karşı karşıya kalacak ve böylece askeri kuruluş, anayasal çözümü de tecrübe etmiş olacak. Bu çerçevede analistlere göre ise ordu, demokratik geçişi 3 ay boyunca ertelemek yerine yolu kısaltabilir.



Stockholm ve Şam, hüküm giymiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesini artırmak için iş birliği yapacak

İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)
İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)
TT

Stockholm ve Şam, hüküm giymiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesini artırmak için iş birliği yapacak

İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)
İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)

İsveç Göç Bakanı Johan Forssell, bugün yaptığı açıklamada, Stockholm ve Şam'ın, İsveç'te işlenen suçlardan hüküm giymiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesini artırmak için iş birliği yapacağını duyurdu. Bu, Stockholm'ün Suriye'ye yaptığı yardımların bir kısmını dağıtmaya devam edebilmesi için koyduğu bir koşuldu.

Forssell, İsveç kamu yayın kuruluşu SR'de yaptığı açıklamada, söz konusu kişilerin "İsveç'te bulunan ve orada suç işlemiş Suriye vatandaşı kişiler olduğunu ve sınır dışı edilmeleri gerektiğini, ancak bunun çeşitli nedenlerle bazen çok zor olduğunu" belirtti.

Forssell ve Uluslararası Kalkınma Bakanı Benjamin Dossa, bu hafta Suriye'yi ziyaret ederek Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ile görüştü. Bu, İsveçli bakanların 2011'den bu yana Şam'a yaptığı ilk ziyaretti.

2015 yılında savaştan kaçan birçok Suriyeliye İsveç'te sığınma hakkı tanıyan büyük göçmen akınının ardından, ardışık sol ve sağ hükümetler sığınma kurallarını sıkılaştırdı.

Forssell, "İsveç'in en önemli önceliklerinden biri konusunda iş birliği yapmayı kabul ettik," diyerek, "İsveç'e gelenlerin büyük çoğunluğu dürüst ve yasalara saygılı, ancak suç işleyenler de var" ifadeleriini kullandı.

Forssell, "Bu insanları sınır dışı edebilmeliyiz; İsveç'te onlara yer yok" dedi.

İsveç kalkınma yardımlarını düzenleyen ve artık göçü azaltmayı ve sınır dışı işlemlerini hızlandırmayı da içeren yeni ilkeye işaret etti; bu iki hükümet önceliği var.

"İsveç çıkarlarımız tehlikede... Kalkınma yardımı sağladığımızda, bu ülkelerin bizimle iş birliği yapmalarını ve vatandaşlarını, özellikle de İsveç'te suç işleyenleri geri almalarını bekliyoruz. Benzer adımlar atılmazsa, kalkınma yardımı sağlamayacağız" dedi.

İki bakan, Suriyelilerin geri dönüşü konusunu eş-Şara ile genel olarak görüştü. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre ülkelerine dönmek isteyen Suriyelilere, seyahat masrafları ve diğer lojistik giderlerini karşılamak üzere mali yardım alma hakkı tanınıyor.


Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü toplantısında: Rus silahlarının etkili olduğu kanıtlandı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)
TT

Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü toplantısında: Rus silahlarının etkili olduğu kanıtlandı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)

Alman Haber Ajansı'nın (DPA) haberine göre, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) toplantısında Rus silahlarının etkinliği hakkında konuştu.

Rus haber ajansı Interfax'ın aktardığına göre Putin, bugün Kırgızistan'da düzenlenen askeri ittifak toplantısında, "Gerçek muharebe operasyonlarında etkili olduğu kanıtlanmış modern Rus silahları ve teknolojisiyle birleşik silahlı kuvvetleri donatmak için geniş çaplı bir program başlatmayı öneriyoruz" dedi.

Rusya, Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşta düzenli olarak yeni silah sistemleri test ediyor.

Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te konuşan Putin, hava ve savunma kabiliyetlerine odaklanan ortak askeri tatbikatların planlandığını söyledi.

 KGAÖ, Rusya'nın hakim olduğu bir askeri ittifaktır.

Şu anda eski Sovyet cumhuriyetleri olan Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Belarus'u kapsamaktadır.

Ermenistan, Dağlık Karabağ bölgesindeki anlaşmazlıkta Azerbaycan'a yenilmesinin ardından Rusya ile gerginliğin artması üzerine Şubat 2024'te ittifak üyeliğini dondurdu.


İsrail Savunma Bakanı Katz: Suriye’deki silahlı gruplar Golan Tepeleri’ni ele geçirmeyi düşünüyor

Golan Tepeleri (Reuters)
Golan Tepeleri (Reuters)
TT

İsrail Savunma Bakanı Katz: Suriye’deki silahlı gruplar Golan Tepeleri’ni ele geçirmeyi düşünüyor

Golan Tepeleri (Reuters)
Golan Tepeleri (Reuters)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Knesset Dışişleri ve Savunma Komitesi toplantısında yaptığı açıklamada, Suriye’deki bazı silahlı grupların Golan Tepeleri’ni ele geçirmeyi düşündüğünü söyledi. Şarku’l Avsat’ın Times of Israel’den aktardığına göre Katz, İsrail’in Şam ile güvenlik anlaşması ya da normalleşme yolunda olmadığını belirterek, Suriye ordusu ya da ülkedeki farklı milislerin İsrail yerleşimlerine saldırma veya Suriye’deki Dürzi toplumunu yeniden tehdit etme ihtimaline karşı hazırlık yapıldığını ifade etti.

Katz, Husilerin de Golan Tepeleri’ne yönelik olası bir kara harekâtını değerlendirdiğini söyledi.

Öte yandan, İsrail güçleri Aralık 2024’te Beşşar Esad rejiminin çöküşünün ardından Suriye’nin güneyinde dokuz noktada konuşlandı. Bu noktaların büyük bölümü, iki ülke arasındaki sınırda Birleşmiş Milletler tarafından izlenen tampon bölgede yer alırken, konuşlanma alanları arasında Cebel Hermon’un (Şeyh Dağı) Suriye tarafındaki iki nokta da bulunuyor.

İsrail, bu birliklerin İsrail yerleşimlerini korumak ve düşman unsurların eline geçtiğinde tehdit oluşturabilecek silahları güvence altına almak amacıyla Suriye topraklarında yaklaşık 15 kilometre derinliğe kadar faaliyet yürüttüğünü açıkladı. Bu potansiyel tehdit unsurları arasında Lübnan Hizbullahı ile İran destekli diğer milis gruplar da yer alıyor.

Suriye’nin güneybatısında bulunan Golan Tepeleri, başkent Şam’ın yaklaşık 60 kilometre batısında yer alıyor ve toplamda 1.860 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. İsrail, Haziran 1967 Savaşı sırasında bölgenin yaklaşık 1.250 kilometrekarelik kısmını işgal etmiş, 1981’de ise fiilen ilhak etmişti. Ancak bu ilhak, bölgeyi hâlen işgal altındaki Suriye toprağı olarak kabul eden Birleşmiş Milletler tarafından tanınmıyor.