Rus Enerji Bakanı: Suudi Arabistan ile işbirliğimiz, arz-talep dengesini ve petrol piyasasının istikrarını muhafaza ediyor

Rusya Enerji Bakanı (Fotoğraf: Beşir Salih)
Rusya Enerji Bakanı (Fotoğraf: Beşir Salih)
TT

Rus Enerji Bakanı: Suudi Arabistan ile işbirliğimiz, arz-talep dengesini ve petrol piyasasının istikrarını muhafaza ediyor

Rusya Enerji Bakanı (Fotoğraf: Beşir Salih)
Rusya Enerji Bakanı (Fotoğraf: Beşir Salih)

Suudi Arabistan ile işbirliğinin arz-talep dengesini ve petrol piyasasının istikrarını sağladığını dile getiren Rusya Enerji Bakanı Aleksandr Novak, dünya ticaretindeki düşük büyüme oranları ve Amerika ile Çin arasındaki ticari anlaşmazlıkların artmasıyla birlikte küresel ekonomideki yavaşlama sebebiyle önümüzdeki birkaç yıl boyunca petrol talebi risklerinin ortaya çıkabileceğini düşünüyor.
Bakan Novak, Nisan ayında OPEC Plus Anlaşması'nca belirlenen kota uygulamasında artış yaşandığına dikkat çekerek, OPEC ülkeleri ve kuruluşun üyesi olmayan devletlerde yüzde 164’lük bir ortalama uygulama oranına ulaşıldığını belirtti. Ayrıca Novak, bu yüksek oranın kaydedilmesinin sebebinin esas olarak Suudi Arabistan’ın anlaşmanın uygulanmasındaki titizliğinden kaynaklandığını açıkladı.
Novak, Şarku’l Avsat ile gerçekleştirdiği özel röportajda, 2019 yılının ikinci yarısında İran'ın üretim ve ihracatının hangi seviyeye geleceğinin belirleneceğini belirterek, Venezuela’daki üretim durumunun hala belirsiz olduğunu söyledi. Ayrıca OPEC Plus Anlaşması'nın disiplinli bir şekilde uygulanmasının, katılımcı ülkelerin 2017 ile 2018 arasında piyasaya yaklaşık bir milyar varil eksik pompalama yapmalarına yola açtığını vurgulayarak, bu durumun bir dizi ülkedeki üretimin düşüşüne ve küresel pazardaki fazlalığın azalmasına katkıda bulunduğunu kaydetti.
Suudi Arabistan ile işbirliği alanlarının enerji alanını aşarak uzay, finans sektörü, tarım ve diğer bir dizi sektöre uzandığını dile getiren Novak, 2018 yılının sonunda iki ülke arasındaki ticaret hacminin yüzde 15 oranında arttığına dikkat çekti.
Rusya Enerji Bakanı Aleksandr Novak ile gerçekleştirilen röportajın metni:
-Hafta başında Cidde'deki OPEC toplantılarına katıldınız. Hangi sonuçlara ulaştınız?

Cidde'deki OPEC toplantılarının amacı, petrol piyasasındaki durumu istikrara kavuşturma konularının görüşüleceği bakanlar komitesi toplantısına katılmak ve istikrarı korumak için gerekli adımların atılmasıydı. Bu konu çok önemli. Çünkü bu, küresel enerji gündeminin kilit konulardan biri olarak yerini alıyor. Daha önceki dönemde elde ettiğimiz başarı, ortaklaşa alınan kararlarla ve bu kararların bu sürece dahil olan tüm taraflarca uygulanmasıyla mümkün oldu.
Bizim asıl görevimiz, üretim kesintisi anlaşmasının son dört ay içinde nasıl uygulandığını ve yılın ikinci yarısına ilişkin tahminlerin formülasyonunu değerlendirmekti. Tüm bakanlar, sözleşmenin hedeflerine ulaşıldığı konusunda ittifak ettiler. Nitekim Nisan ayındaki uygulama seviyesi yüzde 168 gibi rekor bir seviyeye ulaştı.
Ortak çalışmamızın dünya petrol piyasası üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu vurgulamak isterim. Aralık ayı toplantısında gerçekleştirdiğimiz hedefli ve çalışılmış faaliyetlerimiz, pazardaki aksaklıklardan kaçınmamıza katıda bulundu ve arz-talepte önemli bir artışa yol açarak fiyatların düşmesini sağladı. Haziran ayında pazardaki durumun ele alınacağı bakanlar toplantısı geçekleştirilecek ve söz konusu toplantıda belirsiz kalan bir dizi faktör de dikkate alınacak.
Her durumda, OPEC ülkeleri ile bu kuruluş dışındaki üretici ülkeler arasındaki işbirliğinin sürdürülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Gözetim için kurulan bakanlar komitesi toplantısının yanı sıra Suudi Arabistan Enerji, Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Halid el-Falih’in de aralarında bulunduğu anlaşmaya katılan ülkelerden mevkidaşlarımızla bir dizi ikili görüşmeler gerçekleştirdik.
-Rusya ile Suudi Arabistan arasındaki mevcut ekonomik ilişkiler ve ticaret ve yatırım işbirliğinden ne kadar memnunsunuz? Bu ilişkilerin gelecekti gelişimine ilişkin ne düşünüyorsunuz?
Rusya ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler uzun zamandan bu yana enerji alanındaki işbirliğinin ötesine geçmiştir. Tarım, uzay araştırmaları ve finans sektörü gibi alanlarda büyük işbirliği potansiyeli görüyoruz. Ayrıca Rusya ile Suudi Arabistan arasındaki ticaret ve yatırım işbirliğinin sürekli genişlediğinin ve güçlendiğinin de belirtilmesi gerekiyor.
Rusya ile Suudi Arabistan arasındaki ticaret hacmi, 2018 yılının sonunda yüzde 15 artarak 1 milyar dolara ulaştı. Bu, son iki yıldaki gelişim seviyesinde kaydedilen iyi bir orandır. Bununla birlikte gelecekte ticaret hacmini arttırmaya yönelik tüm fırsatların önümüzde açık olduğun düşünüyoruz.
-Rusya ile Suudi Arabistan arasındaki koordinasyonun petrol politikası ve fiyat istikrarı açısından önemini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu işbirliği neden devam etmeli?
Suudi Arabistan'ın OPEC bünyesinde öncü bir rol oynadığına katılmamak güç. Suudi Arabistan ve Rusya’nın OPEC ülkeleriyle ve kuruluşun üyesi olmayan diğer ülkelerle işbirliği çerçevesinde gösterdikleri dayanışma, ‘petrol piyasasında arz ve talep dengesinin sağlanmasında, sektördeki uzun vadeli yatırımın sürdürülmesinde, petrol piyasasının istikrarının sağlanmasında ve spekülatörlerin yaptıklarıyla yüzleşilmesinde’ önemli bir faktördür.
Bununla birlikte OPEC formülüne göre çalışmakla Suudi Arabistan ile olan ikili ilişkilerin iki paralel yol olduğunu vurgulamak istiyorum. Ortak projelerin ve ikili yatırımların uygulanması dahil olmak üzere Suudi Arabistan ile petrol sektöründeki işbirliğini geliştirmeye devam edeceğiz. Şu anda, örneğin, havacılık endüstrisinde işbirliğine ilişkin tartışmalar devam etmekte ve kültür alanındaki ortak projeler uygulanmaktadır.
-Borsaya kademeli bir şekilde giriş bağlamında, Suudi şirketlerdeki Rus yatırımlarının büyümesinin önemi sizce tam olarak neyden kaynaklanıyor?
Mevcut aşamada, Suudi Arabistan ile ortak işbirliği konusunda bir yol haritası geliştirildi. Bu yol haritası çok çeşitli işbirliği alanlarını içeriyor. Bu bağlamda Suudi Arabistan Enerji, Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Halid el-Falih ile 10-11 Haziran 2019 tarihleri arasında Moskova'da yapılacak olan bir sonraki komite toplantısı sırasında bunları imzalamayı planlıyoruz.
İki ülke arasındaki işbirliğini güçlendirmek için atılan büyük bir adım olan bu projelerin uygulanacağına inanıyorum. Karşılıklı yatırım her zaman ilişkileri güçlendirir, yeni ufukların görülmesini sağlar ve ülkelerin deneyimlerini paylaşmalarına fırsat verir.
-Önümüzdeki birkaç yıl içinde, dünya petrol piyasasının hangi sorunlarla karşı karşıya kalacağını düşünüyorsunuz? Başlıca eğilimler neler olacak?
Bana göre önümüzdeki birkaç yıl içerisinde küresel ekonomik yavaşlama nedeniyle petrol talebine ilişkin birtakım riskler ortaya çıkabilir. Ekonomik faktörler arasında, dünya ticaretindeki düşük büyüme oranlarını ve Amerika ile Çin arasındaki ticari anlaşmazlıkların tırmanmasını not edebiliriz. Bu faktörler, dünyanın pek çok bölgesinde artan siyasi belirsizlikle birlikte küresel ekonominin daha fazla darbeyle karşı karşıya kalacağına işaret ediyor. Tahmin edilemezlik ve oyunun kurallarının belirsizliği her zaman yatırım ortamının bozulmasına ve yatırım hacminin azalmasına neden olmuştur. Bu durum, ekonomik büyümede düşüş yaşanmasına yol açar. Bu küresel faktörlerle ilişkili olan durumdur.
Ancak elbette enerji sektörü söz konusu olduğunda bu sektöre has olan diğer birtakım durumlar da var. Öncelikle, geleneksel olmayan rezervlerin gelişimindeki payın kademeli olarak büyümesinin yanı sıra artan rekabetten söz ediyoruz. Her ne kadar petrol rezervleri dinamiklerinin ana yönlendiricisi Ortadoğu ülkeleri olsa da, ABD'nin petrol üretimiyle birlikte, hepsinden öte kaya petrolü üretiminin etkisi gelecekte artacaktır.
Ayrıca, uzun vadeli çevre faktörleri, enerji verimliliği ve yakıt arzındaki rekabet de pazarda önemli bir rol oynayacaktır. Örneğin, enerji sektöründeki çevre faktörü hakkında konuştuğunuzu düşünün. Bu kapsamda, deniz yakıtlarında bulunan kükürt ölçümlerindeki değişimi dikkate almak zorundayız. Bu durum, yüksek kükürtlü akaryakıtların karşılığında sıvılaştırılmış gaz ve daha çevre dostu yakıtlar için kısmi bir alternatif sağlayacaktır. Öte yandan yenilenebilir enerji kaynakları da hızla gelişiyor. Her ne kadar bu enerji kaynakları hali hazırda petrol ve doğal gazın yerine geçemese de, enerji kaynakları arasında rekabetin artmasına yol açacaktır.
Moskova'nın üretimin azaltılması anlaşmasının süresinin uzatılması konusundaki tutumu nedir? OPEC ile birlikte gelecekte hangi adımları atacaksınız?
- Rusya, anlaşmanın uygulanmasında yüzde 100 seviyesine ulaştı. Haziran ayının sonuna kadar aynı üretim seviyesinde kalmayı planlıyoruz. Nisan ayında OPEC Plus Anlaşması'nca belirlenen kota uygulamasında yaşanan artışla birlikte OPEC ülkeleri ve kuruluşun üyesi olmayan devletlerde yüzde 164’lük bir ortalama uygulama oranına ulaşıldı. Bu yüksek oranın kaydedilmesi, esas olarak Suudi Arabistan’ın anlaşmanın uygulanmasındaki titizliğinden kaynaklanıyor. Bu nedenle, uygulamadaki disiplin seviyesinin çok yüksek olduğu söylenebilir.
Gelecekteki anlaşma ile ilgili olarak öncelikle, petrol piyasasının çok dinamik olduğunu anlamalıyız.Son aylarda yaptırımlar ve kötüleşen ticaret savaşları gibi birçok jeopolitik risk ortaya çıktı. Bu jeopolitik faktörleri ve henüz gerçekleşmemiş riskleri değerlendirmemiz; ayrıca işbirliği bildirgesinin şartlarının korunması veya değiştirilmesi hususunda karar verirken bunları dikkate almalıyız. Bu faktörlerden ‘tüketicilerin durumu ve finansal istikrar’ gibi faktörler bizim için oldukça önemlidir. Arz tarafında, tüm piyasa katılımcılarını olumsuz yönde etkileyen büyük çoklardan kaçınılması gerekiyor. Tüm katılımcı devletlerin görüşlerini dikkate almalıyız ve bunun ardından sözleşmenin geleceği hakkında toplu bir karar vermeliyiz.
Bu anlaşma küresel pazarı nasıl etkiledi? Gerçekten olumlu sonuçları oldu mu?
- Bildiğiniz gibi, OPEC anlaşmasının amacı her zaman küresel olarak petrol piyasasında istikrarı sağlamak olmuştur. Yolun başında fark etmiş olduğumuz piyasa katılımcılarının şüphelerine rağmen bu hedefe ulaştık. OPEC ülkeleri ile bu örgütün üyesi olmayan başlıca petrol üreticisi ülkeler arasında geliştirilen işbirliğinin yalnızca enerji şirketleri için küresel piyasayı dengelemekle kalmayıp, aynı zamanda enerji sektöründeki tüm büyük üreticiler arasında diyaloğun geliştirilmesine de katkıda bulunduğunu belirtmek lazım. Söz konusu işbirliği bütün bunların yanı sıra, karşılıklı güven ve saygı üzerine inşa edilecek işbirliği için de yeni ufuklar açıyor. Bu, tüm ikili işbirlikleri için geçerlidir.
OPEC Plus Anlaşması'nın disiplinli bir şekilde uygulanması, katılımcı ülkelerin 2017 ile 2018 arasında piyasaya yaklaşık bir milyar varil daha az pompalama yapmalarını sağladı. Ayrıca bir dizi ülkedeki üretimin düşüşüne ve küresel pazardaki fazlalığın azalmasına katkıda bulundu. 2016'nın sonundan 2019'un ilk çeyreğine kadar Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'ndeki (OECD) petrol ürünleri ve petrol rezervleri150 milyon varil kadar azaldı. Öte yandan 2018 yılının Mart ayında -3,5 yılda ilk kez- seviye 5 yıllık ortalamanın altına düştü.
Biraz geriye gidersek aşırı üretim ve pazarın gelişim ufkunun darlığı nedeniyle 2016 yılının başlarında fiyatın 27 dolara düştüğünü hatırlarız. Bundan dolayı öngörülemezlik ve düşük fiyatlar, dünyadaki petrol endüstrisine yapılan yatırımdaki çöküşe benzer bir düşüşe yol açıyor. İki buçuk yıl içerisinde yatırım projelerinde yaklaşık 1 trilyon dolar kaybedildiği zaman, bu durum yatırım eksikliğinden dolayı gelecekteki üretimde keskin bir çöküşe neden oldu.
Anlaşmanın ardından durum çarpıcı bir şekilde değişti. Üst üste 3 yıl boyunca petrol ve gaz sektöründeki küresel yatırımlarda artış yaşandığına tanık olduk. 2016 yılında yaklaşık 430 milyar dolar olan bu rakam 2019'da 500 milyar dolara ulaştı. Yatırımları teşvik eden ve uzun vadeli büyümeyi sağlayan şey,fiyat değişiminin son zamanlarda çok düşük olmasıdır.
Analizimiz, anlaşmanın imzalanmamış olması durumunda 2018’deki üretim fazlalığının günlük 0.6 milyon varil olacağını gösteriyor. Bundan dolayı söz konusu üretim fazlalığı ile birlikte bir varil petrolün fiyatı 30 ila 50 dolar arasında değişecek ve bu durumun bazı ülkelerde ciddi sosyal ve ekonomik sonuçları olacaktı.
 ABD’deki kaya petrolü üretiminin artması küresel pazarı nasıl etkiler?
- Üretim yapısının analizi, büyümenin orta vadede devam edeceğini gösterse de ABD’deki petrol üretimi devam ediyor. Aynı zamanda, ABD’deki kaya petrolü üretiminin petrol fiyatına tamamen duyarlı olduğunu unutmamalıyız. Kaya petrolü üretimindeki verimin ve artışına ve teknolojinin gelişmesine rağmen üretim önemli ölçüde azalmıştır.
Sizce, Venezuela’daki durum ve ABD’nin İran’a yönelik yaptırımları küresel piyasayı nasıl etkiledi? Piyasa bu faktörlerin etkisini nasıl en aza indirebilir?
- Yaptırımlar ve diğer jeopolitik faktörler,petrol rafinerisi sektörünün ağır bir kıtlık sıkıntısı çekmesine neden olmuştur. 2019 yılının ikinci yarısının İran'ın üretim ve ihracatının hangi seviyeye geleceği konusunda belirleyici olacağını düşünüyorum. Venezuela’daki üretim durumu ise hala belirsiz. Bununla birlikte 2019 yılının üçüncü ve dördüncü çeyreğinde, Permiyen havzasındaki altyapı kısıtlamaları süresinin bitiminden sonra ABD'de üretim artışı bekliyoruz.
ABD Başkanı Donald Trump'ın petrol üretimi ve fiyatları hakkındaki görüşleri piyasayı nasıl etkiledi?
- Herhangi bir açıklamanın etkisi oldukça sınırlıdır. Bunlardan en önemlisi piyasayı sadece geçici olarak etkileyebilir. Her şeyden önce piyasaları etkileyen ana faktör arz ve talep dengesidir.Arz talebi aşarsa, üretim fazlası oluşur ve piyasadaki kalıntılarda artış olur. Bugün piyasada daha istikrarlı veya sakin bir durum gözlemliyoruz. Bu istikrarın, OPEC'in üretimi azaltma anlaşması sayesinde sağlandığına inanıyoruz.



Kremlin, sadece Ukrayna meselesine odaklanmayan kapsamlı bir Rus-Amerikan zirvesi istiyor

Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İstanbul'da Rus-Ukrayna müzakerelerine başkanlık ediyor (Reuters)
Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İstanbul'da Rus-Ukrayna müzakerelerine başkanlık ediyor (Reuters)
TT

Kremlin, sadece Ukrayna meselesine odaklanmayan kapsamlı bir Rus-Amerikan zirvesi istiyor

Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İstanbul'da Rus-Ukrayna müzakerelerine başkanlık ediyor (Reuters)
Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İstanbul'da Rus-Ukrayna müzakerelerine başkanlık ediyor (Reuters)

Moskova ve Washington arasında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD Başkanı Donald Trump'un bir araya gelmesi gerektiğine dair karşılıklı açıklamalar, Rusya ile Ukrayna arasında İstanbul'da doğrudan müzakerelerin başlamasıyla birlikte büyük ilgi gördü. İki tarafın öncelikleri arasında büyük farklılıklar göze çarptı. Trump, “Ukrayna'daki barış sürecini ilerletecek” hızlı bir toplantının önemine vurgu yaparken, Kremlin “masadaki tüm konuları, Ukrayna'daki durum da dahil olmak üzere, ele alacak kapsamlı bir zirve için hazırlıkların ve titiz çalışmaların başlatılması” gerektiğini vurguladı.

Moskova, 3 yıl sonra yapılan ilk müzakere turunda büyük bir ilerleme beklentisi konusunda temkinli davranırken, “uzlaşma mekanizması” belgeleri hazırladığını doğruladı, ancak Kiev'in niyetinden şüphe duyduğunu ve Ukrayna ile Avrupa'daki müttefiklerinin davranışlarının “öngörülemez” olduğunu söyledi.

gthyjucd
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (ortada), 2022'de İstanbul'da yapılan görüşmeler öncesinde Rus ve Ukrayna heyetlerini karşılarken (AP)

Kremlin, Trump'un Putin ile acil bir toplantı çağrısına hızlı yanıt verdi. ABD Başkanı, Birleşik Arap Emirlikleri ziyareti sırasında gazetecilere, Putin ile beklenen toplantı ayarlandığı anda “iki ila üç hafta içinde dünyanın daha güvenli bir yer haline geleceğine” inandığını söyledi.

Cuma günü, mümkün olan en kısa sürede Rus cumhurbaşkanı ile doğrudan görüşmeler yapmaya çalıştığını belirterek, Putin'i yakında arayabileceğini ifade eden Putin, “Bunu yapmanın zamanının geldiğini düşünüyorum. O ve ben bir araya geleceğiz ve bence sorunu çözeceğiz ya da çözemeyebiliriz. En azından öğrenmiş olacağız, çözemezsek de çok ilginç olacak" dedi.

 Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in sözcüsü Dmitry Peskov, ”Bu tür toplantılar geniş çaplı hazırlık ve titiz bir çalışma gerektirir" dedi. Taraflar arasındaki görüş ayrılığı, uzun zamandır beklenen zirveden beklenen hedefler konusunda olduğu anlaşılıyor. Trump Ukrayna ve güvenlik konularına odaklanırken, Kremlin zirvenin kapsamlı olması ve tarafların gündemindeki tüm konuları ele alması gerektiğini savundu.

Peskov, “Böyle bir toplantı kesinlikle gerekli. Ancak böyle bir zirve için iyi bir hazırlık yapılmalı ve somut sonuçlar alınmalı. Zirveye her zaman uzmanlar düzeyinde müzakereler ve istişareler ile uzun ve yoğun hazırlıklar eşlik eder, özellikle de Rusya ve ABD başkanları arasında bir zirve toplantısı söz konusu olduğunda. İki başkanın kişisel görüşmesi, hem ikili ilişkiler açısından hem de uluslararası meseleler ve bölgesel sorunlar, tabii ki Ukrayna krizi de dahil olmak üzere, en üst düzeyde ciddi bir tartışma ve görüşme açısından gereklidir” dedi.

Peskov, Avrupa'nın güvenliği konusuna da değinerek, Avrupa kıtasının stratejik istikrarıyla ilgili meselelerin bir an önce tartışılmaya başlanması gerektiğini söyledi.

Moskova, müzakere hatlarını ayırmak amacıyla Avrupa taraflarının İstanbul müzakerelerine katılmasını reddetmişti. Moskova'ya göre, İstanbul müzakereleri Ukrayna'da bir çözüm mekanizması oluşturmayı amaçlarken, Avrupa'nın güvenliği konusundaki tartışmalar, Moskova'nın Batı ile ilişkilerinin temellerinin belirlenmesi ile bağlantılı, bağımsız bir müzakere süreci gerektiriyor. Peskov, şu anda askıya alınmış olan Rusya-NATO Konseyi'nin yeniden çalışmaya başlamasının olasılığıyla ilgili bir soruya yanıt olarak, “Güvenlikle ve Avrupa kıtasındaki istikrar süreciyle ilgili tüm konuların en kısa sürede tartışılması gerekiyor” dedi.

fghyju
Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (sağda) İstanbul'da Rus müzakere heyeti başkanı Vladimir Medinsky ile bir araya geldi (Reuters)

Bloomberg ajansının bir kaynağa dayandırdığı habere göre ABD'nin Ukrayna'daki çatışmayı çözmek için Rusya ve NATO Konseyi'nin yeniden faaliyete geçmesi önerisini tamamladı.

Öte yandan, Rusya Dışişleri Bakanlığı Özel Temsilcisi Rodion Mironov, Trump'ın Ukrayna'daki uzlaşma sürecine doğrudan müdahalesinin önemini azalttı. Kiev rejiminin ihlalleri ve suçları dosyasından sorumlu büyükelçi, Moskova'nın ABD yönetiminin Ukrayna'daki çatışmayı barışçıl bir şekilde çözme arzusunu yüksek takdirle karşıladığını, ancak ayrıntılara, pratik yaklaşımlara, ciddi ve kararlı çalışmaya ihtiyaç duyduğunu ve bu çalışmaya hazır olduğunu belirtti.

Büyükelçi, ABD'nin son birkaç ay içinde Rusya'ya karşı tutumunu kökten değiştirdiğini ve siyasi bir çözüm arzusunu vurgulayarak, bu arzuyu elbette çok takdir ettiklerini, ancak Trump'ın kişisel müdahalesinin bu aşamada gerekli olmadığınıda ifade etti.

ABD başkanının “o olmadan hiçbir şey başaramayız” şeklindeki açıklamasına ise bu müzakereler Trump'un katılımı olmadan da yürütülebilir, Trump'un kişisel katılımı doğal olarak beklenmiyordu, çünkü bu bir Rus girişimi” şeklinde yorumladı. Özel Temsilcisi Rodion Mironov, "Bu, ortak bir tutum oluşturmak, uzlaşma seçenekleri bulmak, bunları sınıflandırmak, kağıda dökmek ve projeler haline getirmek için yapılması gereken iş müzakereleridir. 2022'deki önceki müzakere turunda olduğu gibi, tarafların baş harfleriyle imzaladıkları belirli bir belge ortaya çıktı; bu nedenle, müzakere ekipleri şu anda bu görevi yerine getirmek için çağrıldı" şeklinde konuştu.

dfgthy
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskiy'nin birleştirilmiş fotoğrafı (AFP)

Aynı zamanda, büyükelçi, ABD'nin Kiev rejimi üzerindeki etkisinin küçümsenemeyeceğini vurguladı. Bu nedenle, Miroşnik'e göre, Washington'un Ukrayna'ya barışçıl çözüm seçenekleri araması için baskı yapmaya devam etmesi faydalı olacaktır.

Kapalı kapılar ardında süren müzakerelerin gidişatı hakkında Miroşnik, Moskova'nın sunduğu önerilerle ilgili bazı ayrıntıları açıkladı. İstanbul'daki Rus ve Ukrayna müzakere gruplarının Ukrayna'daki çatışmayı çözmek için bir mekanizma bulma şansı olduğunu söyledi.

Ukraynalı bir yetkili, Fransız haber ajansı AFP'ye verdiği demeçte, Rusya'nın İstanbul'daki görüşmelerde Ukrayna'ya “kabul edilemez” taleplerde bulunduğunu ve bu taleplerin Kiev'in daha fazla toprak vermesini de içerdiğini söyledi. Yetkili, “Rus heyet üyeleri, toplantı öncesinde görüşülenlerin ötesine geçen kabul edilemez talepler sundu” dedi. Bu talepler arasında ateşkes anlaşmasına varılması için Ukrayna'nın kontrolündeki geniş toprakların Ukrayna güçleri tarafından boşaltılması da yer alıyor. Kaynak, bu taleplerin “kabul edilemez” olduğunu ve müzakereleri rayından çıkarmayı amaçladığını belirtti.

Ukraynalı bir yetkili, “İlk aşamayı geçmeliyiz, yani barış için bir anlaşmaya varmalıyız, yani uzlaşma mekanizmasını oluşturmalıyız ve her iki tarafta oluşturulan gruplar bunu yapmaya tamamen muktedir” dedi.

Kaynaklar müzakere ekiplerinin Rusya ve Ukrayna'nın kabul edebileceği ve uluslararası toplumun da kabul edeceği bir model geliştirebileceklerini söyledi. Rus yetkili, "Moskova İstanbul'da müzakereleri düzenlemek için elinden geleni yaptı. Tartışmaya sunulan belgeler çerçevesinde somut öneriler içeren metinler sunduk, ancak sorumsuz, tutarsız ve öngörülemez bir rakibin davranışlarından ve tutumundan sorumlu tutulamayız. Kiev'in Rusya ile Ukrayna arasında İstanbul'da düzenlenen barış görüşmelerini bir tür tiyatro gösterisine dönüştürmeye çalıştığını, ancak başarısız oldu” dedi.

Miroşnik, ülkesinin ateşkesin geçici olarak durdurulmasını reddettiğini yineledi ve Avrupa'nın 30 günlük ateşkes önerisinin Kiev'e yeniden silahlanma ve yeni bir tırmanışa geçme imkanı vereceğini, bunun barışa doğru bir adım olmadığını söyledi.

Miroşnik, “Ukrayna tarafının ateşkesin sadece konumlarını daha da güçlendirmek, siperler inşa etmek, silahlanmak, kuvvetlerini ve kaynaklarını yeniden toplamak vb. için gerekli olduğunu açıkça anlıyoruz. Yani bir ay içinde yeni bir tırmanışa geçmek için. Bu adımın uzlaşma yönünde değil, tam tersi yönde olduğu açıktır” şeklinde konuştu.