Kremlin'in Avrupa'daki truva atı: Popüler milliyetçi hareketler

Sağcı ve popülist Avrupa parti liderleri, bu ay İtalya’nın Milano şehrinde düzenlenen bir miting sırasında (EPA)
Sağcı ve popülist Avrupa parti liderleri, bu ay İtalya’nın Milano şehrinde düzenlenen bir miting sırasında (EPA)
TT

Kremlin'in Avrupa'daki truva atı: Popüler milliyetçi hareketler

Sağcı ve popülist Avrupa parti liderleri, bu ay İtalya’nın Milano şehrinde düzenlenen bir miting sırasında (EPA)
Sağcı ve popülist Avrupa parti liderleri, bu ay İtalya’nın Milano şehrinde düzenlenen bir miting sırasında (EPA)

Şarku’l Avsat’ın konular sayfası, Vladimir Putin Rusya’sı ile Avrupa kıtasındaki radikal popüler ve sağ, hatta faşist partiler arasındaki sorunlu ilişki dosyası ile güne başladı.
Raid Cebr, Avusturya’nın sağcı “Özgürlük Partisi” liderini deviren “kasırganın” arka planına ilişkin Kremlin’in Avrupa’daki popüler milliyetçi hareketlerin trenine binmesi meselesini ele aldı. Cebr, Moskova’nın Avrupa’da ve ABD’de Batı’nın baskısı ve NATO’yu genişleterek “Rusya’yı askeri olarak kuşatma” girişimlerine karşı “yumuşak müdahale” yaklaşımına değindi.
Hazem Saghieh ise Vladimir Putin’in kişiliğini analiz ederken, iktidara yolculuk hikayesini ele aldı. Saghieh, dalgın bakışlarının odağının, Rus liderin “hileli mal” sattığını düşündürdüğünü belirtti. Ona göre belki de bir şeker hastasına şeker veya taze meyveler altında gömülü bozuk meyveler satıyor olabilir. Aynı şekilde Hüssam İtani, Sovyetler Birliği’nin çöküşü sonrasında Arap politikasının Rusya’ya pazarlanması, önceliklerini belirleyerek kendini yeniden şekillendirmenin nasıl yirmi yıl sürdüğü ve aynı pazarlamanın Arap çıkarları ve ekseninin çoğunluğu ile orantılı olarak görüntüde başarılı olduğu meselelerine değindi.
Nihayetinde Avusturya’daki sağcı Özgürlük Partisi’nin liderini deviren fırtına, konulara ilişkin devam eden soruşturmaların sonuçları ne olursa olsun, Batı’daki seçim süreçlerinde ve siyasi olaylardaki “Rus müdahalesine” dair hararetli tartışmayı yeniden alevlendirdi. Hatta Kremlin’in popülist politikacı Christian Strache ile fon ve seçim kampanyası desteği karşılığında geniş ekonomik kazançlar sağlamaya dair görüşmeler gerçekleştiren Rus bir kadınla “hiçbir alakası olmadığını” iddia etse bile bu yükselişin önüne geçilemedi. Zira olay, Rusya’nın onlarca ülkenin iç siyasi hayatına büyük ölçüde nüfuz etmiş parmaklarını hatırlattı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “Avrupa’yı dağıtmak” hedefiyle “milliyetçilerin ve yabancı çıkarların” üzerinde anlaşmakla suçlanması da bu yönde açık bir mesaj niteliğinde. Gösterge de “Rusların ve diğerlerinin, sağcı partilere finansman ve yardım sağlama konusunda hiç bu kadar etkili olmadığını” ortaya koydu.
Macron’un göstergesi, sadece Rus müdahalesi korkularıyla sınırlı değil. Zira bu gösterge, ABD yönetimine yakın Stephen Bannon ve Rus iş adamlarına işaret ediyor.
Öte yandan Macron’un uyarısından önce Avrupa’daki, İsveç, Bulgaristan, Karadağ, İtalya, İngiltere ve nihayetinde de Fransa’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Moskova’ya yönelik suçlamalar yapıldı. ABD’deki ve başta Ukrayna olmak üzere eski Sovyetlerin komşu ülkelerindeki müdahaleler konusuna değinmeye bile gerek yok. Moskova, her seferinde güçlü bir tepki gösterdi ve Avrupalı yetkililere meydan okuyarak onları, Rus resmi siyasi düzeyinin bu operasyonlara dahil olduğunu gösteren kanıtlar vermeye zorladı.
Rusya’nın buradaki meydan okuması, iç sorunlara ve krizlere dalmış “Batı demokrasilerini”, Rusya ile mücadeleyi genişletemeyeceğine, aksi halde birçoğu bürokratik meselelerle bağlantılı çok sayıda iç kısıtlama ile karşı kaşıya kalacağına ikna etti. Söz konusu durum, Kremlin’e yakın üst düzey bir uzman tarafından da açıkça belirtilmişti. Uzman, Ukrayna’daki durumla ilgili kriz başladığında, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in pozisyonunun, Batı’daki muhaliflerin pozisyonlarından daha güçlü ve istikrarlı olduğu inancına dayanarak “İlk önce kimin yorulduğunu göreceğiz!” ifadelerini kullanmıştı.
Moskova’nın her durumda gösterdiği performansa yansıyan bu inanç, bu aceleciliğin çağrışımlarına karşı koyma çalışmalarına başlamadan önce Kremlin’in “mücadeleyi erteleme” ve verileri gerçek zemine dayatma girişimi konusundaki aceleciliğinin de bir sebebi olabilir. Bu durum, 2008 yılındaki Rusya- Gürcistan savaşında da görüldü. Öyle ki Avrupa, arabulucu rolü oynamak için Moskova’ya koşarken, daha sonra Rus tankları da başkent Tiflis sokaklarına akın etti. Avrupa’nın talebi, eski Sovyet Cumhuriyeti’nden ayrılan Abhazya ve Güney Osetya bölgelerinin parçalanmasıyla sonuçlanan kalkınmanın büyüklüğüne aldırış etmeden Moskova’nın Gürcistan topraklarından geri çekilmesiyle sınırlıydı.
Bu durum, kısmen 2014 yılında Ukrayna’da da tekrar etti. Öyle ki batı uluslararası çabası, iç savaşın patlak verdiği ülkenin doğusundaki bozulmayı durdurmayı amaçladı. Kremlin’e göre Kırım’ın kaderi, “herhangi bir müzakere masasında olmayacaktı”.
Genel olarak “ülkelerin işlerine Batı müdahalesi” ve dünyanın farklı bölgelerinde “ABD savaşlarına” karşı her zaman iç propaganda sloganı yükselten Vladimir Putin’in, 18 yıllık iktidarında 3’ü Rusya toprakları dışında olmak üzere 4 büyük savaşa tanık olduğunu göz ardı etmek mümkün değil. Karayipler’den Orta Asya bölgesinden geçerek Orta Afrika’ya uzanan savaşlara dolaylı katılımına değinmeye gerek dahi yok.
 
Doğrudan olan askeri ve diplomatik hareketlilik karşısında, 2004 yılından bu yana ana özellikleriyle tanınan “Rus siyasi doktrininin” sağlamlaştırdığı “Başkalarının düştüğü yerlerde ilerliyoruz” şeklindeki söylemlere göre Kremlin, Avrupa’da ve ABD’deki Batı baskısı ve NATO’yu genişleterek “Rusya’yı askeri olarak kuşatmaya” karşı “yumuşak müdahale” yaklaşımını takip etti.
İç savaşlarla ve çatışmalarla karşı karşıya kalmış ülkeleri tam katılımdan mahrum bırakan NATO belgelerine dayanarak bu iki cumhuriyetin NATO’ya girişini önlemek için Gürcistan ve Ukrayna’ya doğrudan askeri müdahale gerekliydi. ABD ve Avrupa ile olan ilişki ise, iç krizleri tırmandıran medya seferberliğine dayalı olarak başka türden bir müdahale gerektiriyordu. Bu da 2016 yılında Rusya’nın NATO’ya katılıma dair İsveç referandumuna yaklaşımında açıkça görüldü. Muhafazakar sağcı milliyetçi hareketlerde temsil edilen, Batı’nın iç siyasi hayatındaki ana güç unsularının daha geniş şekilde kullanılmasına değinmeye gerek bile yok.
Bu nedenle Kremlin’in 2008 yılından bu yana “Rusya ideolojisi” hakkında bir iç tartışma başlatması garip değil. Bu dönem, önemliydi. Zira daha sonra bir geçiş dönemi başlattı ve 2012 yılında Devlet Başkanı Putin, Batı’nın üzerinde yürüttüğü baskıya karşı büyük mücadele araçlarıyla silahlanarak iktidara geri döndü. O zamanlar araştırma merkezlerinin ve kamuoyu sanayi kuruluşlarının diyalogları, aktif şekilde Rusya’nın yeni kimliğinin komünizmden uzaklaştırılması ve Batı demokratik liberalizmine hiçbir şekilde yaklaştırılmaması gerektiği fikrini ele alıyordu. Burada da Putin’in 2013 yılında millete yönelik yıllık konuşmasında değindiği “muhafazakar devlet” fikri görülmüş oldu.
Yarın bu giriş, Kremlin’in Avrupa’daki muhafazakar sağcı güçlerle en yakın ilişkilerini kurmak açısından da önemli. Kremlin’in liberal demokrasiyi dağıtma konusundaki “mücadelesinde” müttefiki olan bu güçler, Avrupa Birliği’ni parçaladılar ve ulus devlet fikrini yeniden sağladılar.
İki yıldan daha kısa bir süre sonra Rusya, Şubat 2015’te sağcı popülist güç ve partilerin en geniş toplantısına ev sahipliği yaptı ve pozisyonları düzenlemek, devamlı ortak eylem için planlar geliştirmek üzere bir konferans düzenledi. Söz konusu konferansın, 2. Dünya Savaşı’ndaki Nazizm dehşetine maruz kalan Sankt- Peterburg’da yapılması ironik. Rus partileri ve bireylerinin “Rusya Uluslararası Muhafazakar Güçler Forumu” başlıklı konferansı engelleme girişimleri de başarısız oldu, tıpkı toplantı sırasında protestolar düzenleyen küçük grupların kamuoyunun dikkatini çekmeyi başaramamış olması gibi. Zira bu protestolar, eylem için önceden izin almadıkları gerekçesiyle polis tarafından sert bir müdahaleyle karşılaştı. Bu çerçevede Batılı bir gazeteci, Rus üst düzey bir yetkiliye sorduğu, “Ukrayna’da faşistlerle savaştığınızı ve Avrupa faşistleri için bir konferansa ev sahipliği yaptığınızı nasıl ilan ediyorsunuz?” sorusuna, “Neden kendiniz için uygun gördüğünüzü bize yasaklıyorsunuz?” yanıtını aldı.
Kremlin, konferansa resmi olarak katılmazken konferans, sadece politikacı Dmitry Rogozin gibi çok sayıda üst düzey parlamenter ve politikacının varlığıyla sınırlı kaldı. Rogozin, Rusya ulusal “Rodina” hareketinin bir simgesi sayılırken, yıllarca NATO’da Rusya’yı temsil etti. Ancak Devlet Başkanı Putin’in “ilham verici” ifadeleri, Rusya’nın en doğusundaki Cebelitarık’tan Vladivostok’a uzanan Avrorus grubu, Yeni Güç Partisi (İtalya), Barış ve Özgürlük İçin Koalisyon (İngiltere), Ulusal Bağımsızlık Partisi (Finlandiya), Ulusal Demokrat Parti (İspanya), Altın Şafak (Yunanistan), Yeni Güç (İtalya), Birlik (İngiltere), Ataka Hareketi (Bulgaristan), Kuzey Ligi (İtalya) ve Avrupa ülkelerinden diğer onlarca parti de dahil onlarca Avrupa milliyetçi partisinin temsilcilerinin bir karışımından oluşan salonun duvarlarını kapladı. Ortak Koordinasyon Komitesi’nin açıklanmasının ardından bir sonraki hamle, yarın Rusya açısından daha kolay. Aynı şekilde bir sonraki konferans ise 2017 yılında Rusya’nın başkenti Moskova’nın merkezinde devlet tarafından işletilen lüks bir otelde gerçekleştirildi.



Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Kentucky Eyalet Üniversitesi'nde meydana gelen silahlı saldırıda bir kişi hayatını kaybetti, bir kişi de yaralandı.

Kentucky Eyalet Üniversitesi kampüsünde silahlı saldırının ardından bir polis aracı (AP)
Kentucky Eyalet Üniversitesi kampüsünde silahlı saldırının ardından bir polis aracı (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Kentucky Eyalet Üniversitesi'nde meydana gelen silahlı saldırıda bir kişi hayatını kaybetti, bir kişi de yaralandı.

Kentucky Eyalet Üniversitesi kampüsünde silahlı saldırının ardından bir polis aracı (AP)
Kentucky Eyalet Üniversitesi kampüsünde silahlı saldırının ardından bir polis aracı (AP)

Kentucky Eyalet Üniversitesi'nde dün meydana gelen silahlı saldırıda bir kişi öldü, bir kişi de ağır yaralandı. Yerel polis, şüpheli silahlı saldırganın gözaltına alındığını bildirdi.

Yetkililer, sosyal medyada yaptıkları açıklamada, eyaletteki yerel polis ve ilçe yetkililerinin, aktif bir silahlı saldırgan olduğuna dair ihbarların ardından kampüsü kısa süre içinde güvenlik altına aldığını belirtti. Polis Departmanı olayla ilgili daha fazla ayrıntı vermedi.

Tarihsel olarak siyahi öğrencilerin eğitim gördüğü bir üniversite olan Kentucky Eyalet Üniversitesi'nin bir sözcüsü yorum yapmaktan kaçındı, ancak üniversitenin daha sonra bir açıklama yapacağını söyledi.

New York Times, bir üniversite sözcüsüne atıfta bulunarak, şüphelinin öğrenci olmadığını, ancak ölen ve yaralananların her ikisinin de öğrenci olduğunu ve silahlı saldırının üniversite yurtlarının dışında gerçekleştiğini bildirdi.


Deniz gücü olarak Çin, ABD'nin çevreleme stratejisini bozacak mı?

Güney Çin Denizi üzerinde keşif uçuşu yapan bir Çin donanma helikopteri (Arşiv – AP)
Güney Çin Denizi üzerinde keşif uçuşu yapan bir Çin donanma helikopteri (Arşiv – AP)
TT

Deniz gücü olarak Çin, ABD'nin çevreleme stratejisini bozacak mı?

Güney Çin Denizi üzerinde keşif uçuşu yapan bir Çin donanma helikopteri (Arşiv – AP)
Güney Çin Denizi üzerinde keşif uçuşu yapan bir Çin donanma helikopteri (Arşiv – AP)

Çin, 600 yıl aradan sonra deniz gücüne yeniden açılıyor. Coğrafi konumu gereği hem kara hem deniz ülkesi olarak sınıflandırılan Çin’in kara sınırları 14 ülke ile 22 bin 117 kilometre, deniz sınırları ise 18 bin kilometre uzunluğunda.

15. yüzyılda Çin, yaklaşık 300 savaş gemisinden oluşan en büyük donanmaya sahipti (günümüzde bu sayı 370). O dönemde Çin’in denizlerdeki hâkimiyeti tartışmasızdı; hem Pasifik hem de Hint Okyanusu’nda etkin bir güç olarak öne çıkıyordu. İlginç olan, o dönemin deniz komutanı Zheng He’nin Han etnisitesinden olmamasıydı. Müslüman ve Moğol kökenli olan Zheng He, o dönemde Hac görevini de yerine getirmişti. Zheng He’nin okyanus seferlerinin amacı halkları boyunduruk altına almak değildi. Seferler daha çok vergi toplamak ve kültürel alışverişi sağlamak üzerine kuruluydu; gemilerinde askerlerin yanı sıra tercümanlar ve doktorlar da bulunuyordu.

O dönemde okyanuslar, sömürgeciliği kolaylaştıran bir araç değil; uygarlıkları birbirine bağlayan bir köprü işlevi görüyordu. Ancak bu, gücün kullanılmadığı anlamına gelmiyordu; güç, ‘yumuşak güçle’ birlikte var oluyordu. Zheng He, son seferinde hayatını kaybetti ve cenazesi denize bırakıldı. Onun ardından Ming Hanedanı, denizlerdeki etkinliğini azaltma kararı alarak kuzeyden gelebilecek Moğol tehlikesine odaklandı.

dfrgt
Çin ve Tayvan bayrakları (Reuters)

Dünya değişti ve Çin birçok krizden geçti; özellikle Batı’nın ve komşusu Japonya’nın yol açtığı ‘Aşağılanma Yüzyılı’ bu dönemin en çarpıcı örneklerindendi. Bu süreçten sonra Napolyon’un sözleri gündeme geldi: “Çin uyuyor, bırakın uyusun; çünkü uyandığında dünyayı sarsacak.”

Çin, zamanla kıyı savunması veya ‘önleme yoluyla caydırma stratejisi’ (Green Navy-Denial) anlayışından uzaklaşarak, uzak mesafelerde operasyon yapması öngörülen ‘mavi su donanması’ (Blue Navy) stratejisine geçti.

Stratejik etki

Çin’in güçlü bir deniz gözüne sahip olması mantıklı görünüyor. Çünkü deniz güvenliği ve deniz geçiş noktalarının (Choke Points) kontrolü hâlâ büyük ölçüde Amerikan donanmasının insafına bağlı. Bu durum özellikle Güney Çin Denizi ve Malakka Boğazı için geçerli. Çin, enerji ihtiyacının yüzde 80’ini bu boğaz üzerinden karşılıyor ve toplam ticaretinin yüzde 66’sı da buradan geçiyor. Bazı strateji uzmanlarına göre Çin, bu sıkışmış durumdan iki yolla çıkmaya çalışıyor: Birincisi, ABD ile deniz rekabeti; ikincisi ise Kuşak ve Yol Girişimi’ne dayalı strateji. Söz konusu girişim, Çin’i Amerikan deniz hâkimiyetinden kurtarırken, aynı zamanda ülkeyi en önemli rakibi Rusya’nın insafına bırakıyor. Peki Çin, ulusal güvenliğini bir rakibinin eline bırakmayı kabul edecek mi?

b
Mayıs 2024'te gizli bir yerde yapılan denemeler sırasında Çin’in üçüncü uçak gemisi Fujian'ı gösteren videodan alınan ekran görüntüsü (AFP)

ABD’nin Büyük Okyanus’taki stratejisi, Çin’i coğrafi olarak kuşatma üzerine kurulu. Bu strateji, güney Japonya’dan Tayvan üzerinden Malezya’ya uzanan Birinci Ada Zinciri (First Island Chain) ve temel ağırlık merkezi olarak Guam Deniz Üssü’ne dayanan İkinci Ada Zinciri’ne dayanıyor. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Tayvan’ı ana topraklara katmayı 2027 yılı için öngörüyorsa, Çin donanmasının buna uygun araçlara sahip olması gerekiyor; bu araçların başında uçak gemileri geliyor.

Fujian uçak gemisi

Çin’in üçüncü uçak gemisi, diğerlerinden farklı olarak tamamen Çin yapımı ve üstün teknolojiye sahip. Gemide, uçakları fırlatmak için elektromanyetik (Electromagnetic) katapult sistemi kullanılıyor. ABD’nin çoğu uçak gemisinin aksine nükleer enerjiyle çalışmıyor, ancak katapult sistemi bakımından USS Gerald R. Ford ile benzerlik gösteriyor. Gemide 50’den fazla uçak barındırılabiliyor; bunlar arasında hayalet uçaklar, erken uyarı uçakları (örneğin KJ-600) ve çok sayıda insansız hava aracı (İHA) da bulunuyor. Uçak gemisi, yakıt ikmali yapmadan denizde 45 gün boyunca görev yapabiliyor.

cdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump ve Japonya Başbakanı Sanae Takaichi, 28 Ekim 2025 tarihinde Tokyo'da düzenlenen ABD-Japonya ticaret anlaşmasının imza töreninde (Reuters)

Zayıflıklar ve sınırlamalar

Askeri uzmanlar, Çin’in bu başarısını son derece önemli buluyor; çünkü uçak gemisine sahip olmak, bir ülkenin küresel düzeydeki konumunu ve gücünü yansıtıyor. 21. yüzyıldaki savaşlarda bunun tersinin kanıtlanması mümkün olsa da, uçak gemisi Çin’e sahillerden uzak denizlerde ileri düzeyde varlık gösterme imkânı sağlıyor. Üzerindeki uçaklar sayesinde hızlı bir askeri müdahale olanağı da sunuyor. Bu uçak gemisi, diğer iki gemiyle birlikte Tayvan çevresinde görev yaptığında, ABD’nin deniz planlarını ve bölgedeki diğer ülkelerin stratejilerini zorlayabilir. Ancak gemi tek başına çalışamıyor; bunun için deniz üslerine ihtiyaç var ve Çin’in çevresindeki birçok ülke ile deniz sınırı sorunları bulunduğundan bu üsler mevcut değil. Buna ek olarak, deniz savaşları konusundaki deneyim ve birikim de kritik bir faktör. 1775’te kurulan ABD donanması, özellikle 2. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş dönemlerinde yaklaşık 249 yıl boyunca tecrübe kazandı. ABD’nin 11 uçak gemisi bulunuyor; hepsi nükleer enerjiyle çalışıyor ve özellikle toplu operasyonlar, hızlı konuşlanma ve uygulama gibi kabiliyetlere sahip. 21. yüzyılda ise teknoloji hızla ilerlediği için, uçak gemisinin korunması büyük önem taşıyor; zira gemiler büyük ve hareketleri nispeten yavaş.

Güvenlik ikilemi

Güvenlik ikilemi şu prensibe dayanıyor: Güvenliğini artırdıkça, başkasının güvenliğini tehdit edersin. Bu nedenle, yeni bir tehdide uyum sağlamak için kendi güvenliğini geliştirmek gerekir. Kendi güvenliğini artırdığında ise diğerinin güvenliği tehlikeye girer ve o da güvenliğini yeniden güçlendirmek zorunda kalır; süreç böyle devam eder. Çin’in uçak gemisi Fujian da bu prensipten muaf değil; gemi, özellikle Tayvan çevresinde Doğu Asya’daki stratejik dinamikleri hareketlendirdi.

thy
Güney Kore'nin Busan kentindeki bir deniz üssünde bulunan USS George Washington uçak gemisi (Arşiv – EPA)

Japonya Başbakanı Sanae Takaichi’ye, Çin’in Tayvan’a saldırması hâlinde nasıl bir tutum izleneceği sorulduğunda şu yanıtı verdi: “Bu, varoluşu tehdit eden bir durumdur.” Japonya’nın 2015 Güvenlik Yasası’na göre bu ifade, kaçınılmaz bir askeri karşılık anlamına geliyor. Coğrafyanın jeopolitiği belirlemesi, Japonya’nın 14 bin 125 adadan oluşması, deniz hatlarının ulusal güvenlik açısından yaşamsal olması ve ülkenin Birinci Ada Zinciri’nin en kritik düğüm noktası konumunda bulunması nedeniyle, Çin’in Tayvan’ı ele geçirme girişimi hem Japonya’nın ulusal güvenliğine doğrudan tehdit oluşturacak hem de hayati deniz hatlarını tehlikeye atacaktır. Örneğin Japonya, sıvılaştırılmış doğal gazın yüzde 99’unu deniz yoluyla ithal ediyor; çünkü deniz, en ucuz ve en etkili güzergâh.

Bu nedenle, Çin’in artan askeri faaliyetlerine karşılık Japonya, özellikle seyir füzeleri ve hipersonik füzeler başta olmak üzere silah envanterini modernize etmeye başladı. Uzmanlara göre, eğer bir çatışma çıkarsa bu savaş büyük ölçüde deniz merkezli olacak.

Aynı çerçevede, Çin’in deniz gücü modernizasyonu nedeniyle ABD de Pasifik’teki ana askeri ağırlık merkezi olan Guam Deniz Üssü’nü, 360 derece kapsama sağlayan hava savunma sistemleriyle güçlendirdi.

Çin’in yaklaşımının, Mao Zedong’un ‘kalem ve silah’ doktrinine dayandığı belirtiliyor. Buna göre ‘kalem’, ulusal ve uluslararası kamuoyunu hazırlamak için; ‘silah’ ise kalemin yetersiz kaldığı noktada devreye girmek için kullanılıyor. Aynı zamanda Çin, büyük düşünür Sun Tzu’nun ‘düşmanın stratejisini hedef alma’ ilkesine dayanarak doğrudan çatışmadan kaçınan bir yöntem izliyor. Bu bağlamda Pekin, ‘salami stratejisi’ yerine ‘cabbage stratejisini’ benimsiyor. Cabbage stratejisi, elde edilen her kazanımın sağlamlaştırılması ve geri döndürülemez biçimde bir sonrakine geçilmesine dayanıyor.

Ancak bütün bu teorik analizlere rağmen asıl yanıt sahada verilecek. Dolayısıyla kritik soru şu: Çin ordusu ve donanması muhtemel savaş sahnesi için gerçekten hazır mı?

*Bu makale Şarku’l Avsat için bir askeri analist tarafından kaleme alındı.


Ukrayna’ya karşı savaşan “Donbas Kovboyu’nu” öldüren Rus askerlere hapis cezası

Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)
Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)
TT

Ukrayna’ya karşı savaşan “Donbas Kovboyu’nu” öldüren Rus askerlere hapis cezası

Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)
Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)

Ukrayna'ya karşı savaşan ABD vatandaşı Russell Bentley'in ölümünden sorumlu tutulan 4 Rus askere hapis cezası verildi.

Donetsk'in Kremlin'in kontrolündeki bölgesinde görülen duruşmada karar dün açıklandı.

Mahkeme, Binbaşı Vitaliy Vansitaski ve Teğmen Andrey Iordanov'un askeri rütbelerini sökerek ikisine de 12 ay hapis cezası verdi. Çavuş Vladislav Agaltsev 11 yıl, olaya karışan diğer bir askerse işlenen suçu gizlediği gerekçesiyle 1,5 yıl hapis cezası aldı.

Açıklamada, 63 yaşındaki Bentley'nin geçen yıl Ukrayna'nın Donetsk'e düzenlediği saldırıya ilişkin görüntülerden bir belgesel hazırlarken Rus askerlerince 'ajan sanılarak' gözaltına alındığı belirtildi.

Askerlerin, "Donbas Kovboyu" diye de bilinen ABD vatandaşının kafasına çuval geçirip onu zorla arabaya soktuğu belirtildi.

Bentley'nin ağır darp ve işkence sonucu yaşamını yitirdiği aktarıldı. Rus askerlerin cesedi ortadan kaldırmak için arabanın bagajına yerleştirip aracı patlattığı ifade edildi.   

Russell Bentley'in Moskova kontrolündeki Ukrayna topraklarında ölümü Rusya'da tepki yaratmıştı.

"Teksaslı" diye de anılan Amerikan vatandaşının, Ukrayna ordusunun Donetsk'teki Petrovski bölgesine geçen yıl 8 Nisan'da düzenlediği topçu saldırısının ardından kaybolduğu bildirilmişti.

Eşi Lyudmilla da Bentley'nin Rus ordusuna ait 5. Tank Tugayı'ndaki askerler tarafından kaçırıldığını söyleyerek serbest bırakılmasını istemişti.

2014-2017'de Donetsk'teki Kremlin yanlısı ayrılıkçıların safına katılarak Vostok Taburu'nda Ukrayna'ya karşı savaşan Bentley, 2021'de Rusya pasaportu da almıştı. 

Bentley, tabura katılmak için GoFundMe üzerinden topladığı 2 bin dolarla Rusya'ya gitmişti.

BBC, Bentley'nin Rusya'daki radikal solcu "Sut' vremeni" (Zamanın Özü) hareketinin parçası olduğunu da yazmıştı. Rus milliyetçiliğiyle komünizm düşüncesini merkez alan hareket, Sovyetler Birliği'ni yeniden diriltmeyi amaçlıyor.

Independent Türkçe, Guardian, CBS News