Kaçakçılık yolları: Mısır ve Libya arasındaki terörizm haritası

Kaçakçılık yolları: Mısır ve Libya arasındaki terörizm haritası
TT

Kaçakçılık yolları: Mısır ve Libya arasındaki terörizm haritası

Kaçakçılık yolları: Mısır ve Libya arasındaki terörizm haritası

Mısır güvenlik güçlerinin kaçakçılık oranlarını azaltma konusunda son iki yıl boyunca elde ettiği başarılara rağmen, her türlü aktif silah kaçakçılığının yapıldığı Mısır ve Libya arasındaki yaklaşık 1100 kilometrelik sınırda, Mısır devletini her zaman rahatsız eden sorunlardan biri olmaya devam ediyor.
Verimli bölge ve güvenlik kaosu
Mısır ve Libya arasındaki geniş coğrafi sınırların doğası ve bu sınırlar içerisinde bulunan dağlar, mağaralar ve kum tepeleri, kaçakçılık olayları için oldukça verimli bir zemin oluşturuyor. Bu olaylar, 2011'de Kahire'de Hüsnü Mübarek ve Libya'da Muammer Kaddafi rejimlerinin yıkılmasıyla sonuçlanan hadiselerin ardından daha da arttı.
O zamandan bu yana iki komşu ülkede yaşanan güvenlik kaosu, silahların kontrolsüz bir şekilde yayılması ve kaçakçı çetelerin sınırda çoğalması, her iki ülkenin de ulusal güvenliğini tehlikeye atıyor.


2011'den sonra Mısır ve Libya sınırları arasındaki kaçakçılık operasyonlarında artış gözlendi (Mısır Silahlı KuvvetleriSözcüsü’nün resmi Facebook sayfası)

6 milyon silah
Birleşmiş Milletler’in (BM) 2011 yılı tahminlerine göre, Libya'da devletin kontrolü dışında 6 milyon kadar silah bulunuyor. Bu durum iki ülke arasındaki güvenlik hattı risklerini bütün bölgenin güvenliğini tehdit edecek şekilde genişletiyor. Bu hususta Mısır resmi makamlarından ardı sıra uyarılarda bulunuldu ve Mısır silahlı kuvvetleri tarafından bir dizi geniş çaplı operasyon gerçekleştirildi.
Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (Chatham House) tarafından 2017 yılında yayınlanan bir araştırmaya göre silahlı gruplar ve kaçakçılar,iki ülkenin sınırlarının tanık olduğu güvenlik kaosu dönemlerinde, Kahire'nin batı sınırındaki sızıntıları önlemeye yönelik güvenlik önlemlerinin sıkılaştırılmasına rağmen Mısır topraklarına ulaşmak için yeni yollar bulabildiler.

3 kaçakçılık güzergahı
Araştırmaya göre, bu bölgede kullanılan 3 adet kaçakçılık rotası bulunuyor. Bu yollardan birincisi, kuzey tarafından Libya’daki İmsaad ile Mısır’daki Sallum şehri arasında yer alıyor. İkinci yol, Libya’daki Jaghbub Vahası sınırından Mısır’ın Vadi Cedid iline doğru uzanıyor. Bu rotalardan üçüncüsü ise batı sınırının güneyinde Mısır, Libya ve Sudan arasındaki Uveynat Dağı’nda yer alıyor.
Ticaretten kaçakçılığa
Britannica Ansiklopedisi’ne göre, Mısır-Libya sınırının sarp yollar üzerinden kat edilmesi her iki bölge sakinleri için yeni bir şey değil. Mısır sınırlarının çok eski zamanlara uzanan derin bir tarihi bulunuyor. Sınırın iki tarafında çağlar boyunca Libyalı kabileler ve Mısır hükümdarları bulundular. Ayrıca coğrafyanın dayattığı uzun göç dönemleri boyunca karşılıklı hareketliliğinin etkileri kristalleşti.
Ansiklopediye göre, iki ülkenin sınırları arasındaki hareketin doğal bir şekilde iç içe geçmesi kabilelerin yayılmasına yol açtı. 1920'lerden önce doğu Libya ile e batı Mısır halkı arasında hiçbir engel veya ayrım bulunmuyordu; bilakis bölge yalnızca coğrafi olarak değil, aynı zamanda demografik olarak da doğal bir uzanımdı. Bölge, birçok Arap kabilesine ev sahipliği yapmanın yanı sıra,ticari konvoylar ve hacı kafileleri için de kullanılan bir geçiş olarak kaldı.
1920 yılının Nisan ayında sırasıyla Mısır ve Libya’yı sömürgeleştiren İngiltere ile İtalya arasında Milner-Scialoja Anlaşması imzalandı. Anlaşmayı, İngiliz Sömürge Bakanı Vikont Milner ve İtalya Dışişleri Bakanı Vittorio Scialoja imzaladılar. Bu anlaşma, Libya ile Mısır arasında hayali sınırların kurulmasına neden oldu. Nitekim İtalya ve İngiltere  vardıkları anlaşmada, Mısır'ın kuzey sınırının başlangıç ​​noktasının Sallum’un batısında bulunan Burka olarak belirlenmesini kabul etti. Bunun ardından Jaghbub vahası İtalyan topraklarına dahil oldu ve böylece iki ülke arasındaki sınır bin kilometreden daha fazla bir mesafeye uzandı.
İki ülkenin halkı arasında demografik iç içe geçişlik ve doğal uzanım göz önüne alındığında,ülkeler arasındaki göç ve ticareti hareketlilik devam etti. Bu durum, 1931 yılının Eylül ayında Ömer el-Muhtar’ın idam edilmesine dek böyle devam etti. Nitekim İtalyan savaş arşivleri, Libyalı direnişçilerin ve mücahitlerin, İtalyan sömürüsüne karşıt direniş dönemlerinde Mısır derinliğine dayandıklarını ve Mısır sınırı yoluyla üç binden fazla silah temin ettiklerini ve destek aldıklarını kaydediyor.


Batı Sahra'daki operasyonlar sırasında yoğun bir şekilde konuşlandırılan Mısır kuvvetleri (Mısır Silahlı Kuvvetleri Sözcüsü’nün resmi Facebook sayfası)

50’li ve 60’lı yıllar boyunca bölgede tanık olunan bağımsızlık dalgasının ardından, Libya ve Mısır arasındaki ilişkiler işgal güçlerinin vesayetinden uzak bir şekilde düzene girdi. Öte yandan, sınırın her iki yakası arasında mal kaçakçılığından uyuşturucu, insan ve silah kaçakçılığına kadar çeşitli kaçakçılık operasyonları yapıldı.
Libya sınırındaki yerel ve uluslararası kaçakçılık çeteleri 2011 yılında Muammer Kaddafi rejiminin düşmesiyle birlikte, komşu ülkelerle faaliyetlere başladılar. Kaddafi rejiminin sembol isimlerinden biri olan Ahmed Kaddafi el-Dem Independent Arabia'ya verdiği bir röportajında, Libya’nın komşusu olan bütün devletlerin sınırlarının istisnasız bir şekilde açık bir dosya ve canlı bir mesele olduğunu söylemişti. Bu durum, uzun yıllar boyunca bu alanlardan yapılan silah kaçakçılığı, militan sızıntıları dolayısıyla terör operasyonlarının artmasına sebep oldu ve ülkenin ulusal güvenliğini tehdit eden en önde gelen meseleler arasında yer aldı. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettahes-Sisi’nin Mayıs 2017'de bir Kıpti otobüsüne yönelik gerçekleştirilen terör saldırısı sonrasında yaptığı açıklamaya göre, 2016 ve 2017 yılları arasında  Libya'dan Mısır şehirlerine sızmaya çalışan binden fazla arazi aracı imha edildi.
Röportajında, Libya krizinden en çok etkilenen ülkelerden birinin Mısır olduğunu belirten Kaddafi el-Dem, “Çünkü hala Libya içlerinden silah ve militan kaçakçılığı devam ediyor. Mısır hükümeti, Libya halkını birleştirmek, ülkenin silahlı kuvvetlerini desteklemek ve terörizm ve aşırılıkçılıkla mücadele etmek için Libyalı taraflar arasında yoğun diyalog oturumları düzenlemeye çalışıyor. Bununla birlikte hala her taraftan silah, militan ve paralı asker akını var” ifadelerini kullandı.
Kaçakçılık rotaları
Üst düzey bir güvenlik yetkilisine göre kaçakçılar, çeşitli faaliyetlerini arazi araçları ile gerçekleştiriyor ve bazen şifreli olmak üzere özel iletişim araçları kullanıyorlar. Batı Sahra'daki çöl yolları boyunca yürüyen kaçakçılar, Libya’nın Kufra ve Tobruk bölgelerinden güneye ve Jagboub vahasına doğru yol alıyorlar. Kaçakçılar bundan sonra vahaları aşıyor ve petrol şirketlerinin yollarından geçerek ya Asyut ve Minye şehirlerinin kuzeydoğusuna ya da güneye doğru devam ediyorlar.
Mısır-Libya sınırındaki herhangi bir kaçakçıyla temaslarda bulunmak oldukça zor olsa da, isminin açıklanmamasını isteyen bir kabile kaynağı bize, şu anda en tehlikeli kaçakçılık koridorlarının, ülkede aranan haydutlar tarafından idare edilenler olduğunu söyledi.
Batı Sahra'nın uzunluğu, güneyden kuzeye yaklaşık bin kilometreyi, batıdan doğuya ise 600 kilometreyi buluyor. Bu bölge, toplam alanı bir milyon kilometrekareyi geçen Mısır’ın yaklaşık 681 bin kilometrekaresini oluşturuyor. Mısır-Libya sınır çizgileri üzerinde, Sallum ve Siwa dışında herhangi bir yerleşim bölgesi bulunmuyor. Libya ile olan sınırıyla birlikte kum denizi olarak adlandırılan ve ayrıca 150 kilometre uzunluğunda ve 75 kilometre genişliğinde olan bu bölgeler Mısır'a geçin en zor olduğu yerler olarak kabul ediliyor.
Güvenlik kaynağı, son yıllarda Libya ve Mısır arasında karşılıklı olarak gerçekleşen en önde gelen kaçakçılık faaliyetlerinin silahlar ve terörist militanlar üzerinden yürütüldüğünü dile getirerek, Mısır resmi makamlarının bazı yıllarda ülkeye gelen kaçak silahların yüzde 80’den fazlasının Libya’dan geldiğini tahmin ettiklerini ifade etti. İki ülke arasındaki kaçakçılık faaliyetleri arasında insan kaçakçılığının da önemli bir yer tuttuğunu dile getiren güvenlik kaynağı, bunun en bariz örneğinin yasadığı göçmen kaçakçılığı faaliyetleri olduğunu söyledi. Ayrıca silah ve insan kaçakçılığının yanı sıra, Libya'dan çeşitli komşu ülkelere nakledilen uyuşturucu kaçakçılığı gibi geleneksel kaçakçılık faaliyetlerinin de bulunduğunu belirtti.
Bir başka güvenlik kaynağı, yaklaşık 2015 yılına kadar devam eden söz konusu kaçakçılık faaliyetlerinin çoğunlukla Mısır sınırına yaklaşık 700 km mesafedeki Bingazi kentinden başlayarak, Akdeniz kıyısında bulunan Sallum limanının güneyine ve 200 kilometre uzunluğunda olan Siwa vahasının güneyine ulaştığını dile getirdi. Bu mesafede 45'den fazla çöl yolu bulunduğuna işaret eden güvenlik kaynağı, bu yollar aracılığıyla silah ve uyuşturucu madde kaçakçılığı yapıldığını kaydetti. Son yıllarda bölgede süregelen güvenlik kısıtlamaları ile birlikte kaçakçıların her zaman alternatif rotalara başvurduklarını belirten güvenlik kaynağı, 2013 ve 2017 yılları arasında bu bölgede gerçekleştirilen terör olayların genişlemesinin ardından güvenlik güçlerinin çalışmalarını yoğunlaştırdığını ifade etti.


Silahlı kuvvetler Batı Sahra’da bir kaçakçılık operasyonunu hedef aldığı sırada (Mısır Silahlı Kuvvetleri Sözcüsü’nün resmi Facebook sayfası)

Öte yandan güvenlik ve strateji uzmanı General Cemal Mazlum, “Bu bölgelerde kampların veya terörist grupların bulunmasına rağmen, ülkenin toplam alanının yüzde 80’den fazlasını oluşturan bu geniş alanın coğrafi niteliği, zaman zaman Mısır valiliklerinin çoğunda çeşitli terörist operasyonların düzenlenmesi için uygun bir başlangıç noktası teşkil ediyor. Bu bölgenin tehlikesi temelde birkaç yıldır güvenlik ve siyasi çatışmalara tanık olan Libya ile Mısır sınırlarına yakın olmasından kaynaklanıyor. Bu durum, terörist grupların buralarda yoğun bir şekilde konuşlanmalarına ve Mısır'a geçip çeşitli silah kaçakçılığı yapmalarına izin veriyor. 30 Haziran 2013'ten sonra Mısır makamları tarafından güvenlik önlemlerinin sıkılaştırılmasına ve Müslüman Kardeşler'in devrilmesine rağmen sınırlara bağlı kaçakçılık faaliyetleri devam ediyor” açıklamasında bulundu.
Gerçekleştirilen başlıca terörist saldırılar, dikkatlerin yeniden Mısır-Libya sınırları arasında yapılan kaçakçılık faaliyetlerinin (silah ve terörist transferi) tehlikesine dönmesine yol açtı. Nitekim Mısır, 2014-2017 yılları arasında 8 büyük terör operasyonuna tanık oldu. Mısır güvenlik yetkililerine göre, Mısır silahlı kuvvetleri Şubat 2018’de hava, deniz, kara ve polis müdahaleleri ile kapsamlı bir operasyona başladı.
Mısır Bilgi Servisi, 2014 yılında gerçekleştirilen 222 terör operasyonuna kıyasla 2018 yılı içerisinde 8 zayıf operasyonun gerçekleştirildiğine işaret ederek, 2018 yılını ‘terörizmin ölüm yılı’ olarak nitelendirdi. Cumhurbaşkanlığı kurumu tarafından yayınlanan raporda, 2018 yılı içerisindeki terörist operasyonların neticesinin geçen 5 yıl boyunca kaydedilenden az olduğuna işaret edildi. Ayrıca raporda, 2018 yılı içerisinde ülke genelinde sadece 8 terör eylemin gerçekleştirildiği; 2014 yılında bu sayının 222, 2016'da 199 ve 2017'de ise 50 olduğu kaydedildi.
Sınır sızıntıları
Mısır silahlı kuvvetlerinden ayrılan subay Hişam Ali Haşmavi’nin önderliğini yaptığı, radikal İslamcı Ensar Beyt el-Makdis örgütüne bağlı Güney Giza adlı bir terörist hücrenin ortaya çıkmasıyla birlikte uluslararası ve bölgesel dikkatler ‘gerginlik ve terör olaylarının odağındaki’ Batı Sahra'ya çevrildi. Bu hücre, 19 Temmuz 2014 tarihinde Farafra şehrinin 100 kilometre mesafesinde bulunan Yeni Vadi Valiliği'ndeki Farafra Oasis Yolu'ndaki çöl kontrol noktasına gerçekleştirdiği baskınla aralarından subay ve erlerin yer aldığı 21 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olmuştu. Ağustos 2015'te ise saldırganları takip eden hava kuvvetlerine ait bir uçak, Siwa vahasının güneydoğusunda düşürüldü. Yapılan resmi açıklamada, kazanın teknik bir arızdan kaynaklandığı bildirildi. Olayda 4 hava kuvvetleri personeli hayatını kaybetti ve diğer 2 kişi yaralandı. Daha sonra ordu tarafından yapılan bir açıklamada, söz konusu saldırganlara ait 4 aracın imha edildiği bildirildi.
Aynı ay içerisinde Sina vilayeti terör örgütü tarafından yapılan açıklamada, Tomislav Salopek adlı bir Hırvat rehinenin katledildiği bildirildi. Salopek 6 Ekim tarihinde, çalıştığı petrol sahalarının birine doğru giderken silahlı kimseler tarafından kaçırılmıştı. Mısır İçişleri Bakanlığı 2015 yılının Ekim ayında, Asyut çölünde 48 saatlik bir askeri operasyon sırasında 20 silahlı unsurun öldürüldüğünü ve 22 kişinin tutuklandığını açıkladı. 2016 yılına girilmesiyle birlikte Batı Sahra’daki tansiyon dinmeye başladı.
Mayıs 2017'nin sonunda DEAŞ terör örgütüne bağlı unsurlar tarafından Hristiyan vatandaşları taşıyan bir otobüsün hedef alınmasıyla en kanlı saldırılardan biri gerçekleşti. Saldırı sırasında 28 Kıpti hayatını kaybetti. Bunu takiben Mısır ordusu, Minya terör olayının planlamasına ve uygulamasına katılan Libya topraklarındaki terörist topluluklara yönelik hava saldırıları gerçekleştirdi. Saldırılar çoğunlukla Derne ve Cufra şehirlerini hedef aldı. 20 Ekim 2017'de ‘vahalar saldırısı’ olarak da bilinen yılın en büyük terör eylemlerinden biri gerçekleştirildi. Saldırı sırasında 11 subay, 4 asker ve bir polis memuru hayatını kaybederken, aralarından subay ve erlerin yer aldığı 13 kişi yaralandı. Ayrıca Giza'nın güneyinde bulunan bir terör hücresine yönelik gerçekleştirilen baskında bir subay hayatını kaybetti. Mısır İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklama, baskın sırasında 15 militanın öldürüldüğü bildirildi.
Geçtiğimiz 2 yıl içerisinde, Halife Hafter'in liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu'nun Mısır yakınlarında elde etiği başarılar ve kaydettiği ilerlemelerle eş zamanlı olarak bölgedeki terör eylemlerinde bir düşüş yaşandı. Bununla birlikte Mısır makamları, bölgede gerçekleştirilen tarama operasyonları ve baskınların yanı sıra çok sayıda  silah kaçakçılığı operasyonuna engel olunduğunu kaydediyorlar.
Mısır’ın kaçakçılığı ortadan kaldırmaya yönelik çabaları başarılı oldu mu?
Mısırlı bir güvenlik kaynağı, 2018 yılında Libya sınırındaki her tür kaçakçılık operasyonunun yaklaşık yüzde 70’in durdurulduğuna ve bu oranın 2017 yılında yüzde 25 olduğuna işaret ederek, silahlı kuvvetler ve polis gücü tarafından sarf edilen çabaların yanı sıra Libya ile olan işbirliğinin güçlendirilmesinin kaçakçılık risklerini oldukça azalttığını söyledi. Ayrıca içinde bulunduğumuz yılda kaydedilen oranın fazlalığına dikkat çeken güvenlik kaynağı, çoğu kaçakçılık operasyonunun fiili olarak boşa çıkarıldığını ve güvenlik güçlerinin sınır muhafızları ile koordineli hareket ederek binlerce yasadışı göçmenin ülkeye sızmasını engellendiklerini belirtti.
Yerli ve yabancı basında çıkan haberlere göre Kahire, son yıllarda bir dizi Batı ülkesiyle modern ve sofistike izleme cihazları ithal etmek üzere büyük askeri anlaşmalar imzaladı. Kahire’deki bir Batılı diplomat, Mısır’ın kaçakçılık çeteleriyle ve son yıllarda her türlü kaçakçıyla mücadele etme kabiliyetinde bir artış yaşandığını belirtiyor. Almanya'nın Kahire Büyükelçisi Julius Georg Luy, Batılı diplomatın ifadelerini destekler bir şekilde, terörle mücadele konusunda Mısır’ın yanında olduklarını ve iki ülke arasında eğitim, işbirliği ve bilgi alışverişine alanlarında programlar bulunduğunu belirterek, Mısır’ın son olarak insanları bütünüyle tespit eden ve patlayıcı cihazları açığa çıkaran cihazlar aldığını söyledi. Julius, Kahire'deki görevinin sona yaklaşması münasebetiyle düzenlediği basın toplantında, teknik elemanlar için eğitim kurslarının bulunduğuna dikkat çekerek, hava limanlarındaki ve limanlardaki terör eylemi planlarını tespit etmek ve engellemeye yönelik programların olduğunu kaydetti.
Kaçakçılığın bu bölgede aktif olmasının sebebi nedir?
Gözlemciler, tüm çeşitleriyle birlikte kaçakçılığın Mısır-Libya sınırında revaç bulmasını, bazı grupların tekfirci fikirlerinin yayılması, bölgede tanık olunan güvensizlik hali ve iki ülke gençlerinin yaşadığı ekonomik sıkıntılarla ilişkilendiriyorlar.
Ekonomik zorluklar
Sevhac ilinin bir köyünde yaşayan bir genç olan AhmedAbdülalim, şu açıklamalarda bulunuyor:

  • “Özellikle –halihazırdaki durumun aksine yasadışı yollara erişimin kolay olduğu- eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hüsnü Mübarek döneminde yaşanan tecrübenin ardından pek çok kişi inşaat alanında çalışmak üzere tekrar Libya'ya dönmeyi düşünüyor. 2010 yılında iş aramak için yasadışı yollardan Libya’ya gittim. Daha önce birkaç arkadaşım böyle yapmış ve gerek evlilikleri için gerekse de ailelerin iyi bir yaşam sürmesi için gerekli olan parayı kazanmıştı. 2010'dan 2015'e kadar Bingazi'de bir inşaatta çalıştım. Bir dizi kaçakçı, Libya sınırının yakınlarında bulunan Sidi Barrani kasabasından Libya’ya girmeme yardımcı oldu. O sıra kaçakçılara bunun için 5 bin cüneyh (şu anda yaklaşık bin dolar) ödeme yapmıştım. İki ülke arasındaki çöl yolu boyunca resmi limanlara ihtiyaç duymaksızın arazi araçlarıyla yolu tamamladık.”

Yirmili yaşlarının sonlarında olan bir diğer genç Muhammed Abdürrazık ise Buhayre ilinde bulunan köyündeki yaşam şartlarının kötüye gitmesiyle birlikte 2014 yılında inşaatta çalışmak için yasadışı yollardan Libya'ya gittiğini söylüyor. Libya'ya nasıl girdiğini anlatan Abdürrazık, köylerine sık sık gelip giden bir kaçakçıya 10 bin cüneyh (şu anda yaklaşık 2 bin dolar) ödediğini kaydediyor. Kaçakçıların arazi araçlarıyla çölden geçen yasadışı yollardan Libya'ya girişlerini kolaylaştırdıklarını ifade eden Abdürrazık, bu şekilde Tobruk şehrine ulaştıklarını dile getiriyor. Ayrıca Abdürrezzak Mısırlı kaçakçılar ile Libyalıların koordineli bir şekilde hareket ettiklerini belirterek, bu kişilerin Libya topraklarına girişi kolaylaştırdığını kaydediyor. DEAŞ örgütünün Mısırlıları katletmesinin ardından ülkeye döndüğünü belirten Abdürrezzak, ülkedeki durumun düzelmesiyle birlikte tekrar Libya'ya dönmeyi düşündüğünü söylüyor.
Ahmed Abdülhekim - ​Independent Arabia



Netanyahu ‘ateşkes’ müzakerelerine rağmen neden İsrail ordusundan Gazze'yi işgal planı yapmasını istiyor?

Netanyahu, Kabinet toplatısına başkanlık ederken (Arşiv - DPA)
Netanyahu, Kabinet toplatısına başkanlık ederken (Arşiv - DPA)
TT

Netanyahu ‘ateşkes’ müzakerelerine rağmen neden İsrail ordusundan Gazze'yi işgal planı yapmasını istiyor?

Netanyahu, Kabinet toplatısına başkanlık ederken (Arşiv - DPA)
Netanyahu, Kabinet toplatısına başkanlık ederken (Arşiv - DPA)

Hamas Hareketi ve İsrail’den müzakereciler Katar’ın başkenti Doha'da Gazze'de ateşkes konusunda dolaylı müzakerelere başlamaya hazırlanırken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ordusundan Gazze'yi işgal etmek için bir plan hazırlamasını istedi.

Netanyahu'nun adamları, cumartesi akşamı savaşı yönetmek için yapılan güvenlik toplantılarında yaşananları sızdırdılar. Toplantıda şiddetli tartışmalar, bağırışmalar ve masaya vurmalar yaşandığını söylediler. Ayrıca Başbakan’ın Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir'e Gazze'yi işgal etmek için bir plan hazırlamasını ve ateşkesin ilan edilmesi muhtemel görünen Washington ziyaretinden döndükten sonra kendisine sunması talimatı verdiğini aktardılar.

İsrailli analistler bu sızıntının amacına ilişkin farklı görüşlere sahipler. Bazıları, bunun sadece ‘Hamas liderliğine Doha turunda önerileri kabul etmesi için son anda baskı yapmayı amaçladığını’ bazıları ise Netanyahu'nun ‘hükümetin kendisine Gazze'yi işgal etmesi ve Filistinlilere karşı şiddetli operasyonlarının dozunu artırması için baskı uyguladığını sızdıran ordu kademesine öfkesini göstermeyi amaçladığını’ söylediler.

Üçüncü bir analist grubu ise bu gidişatın ‘hükümetin ateşkesi reddetme tutumunun gerçeğini’ yansıttığı görüşündeydi.

Birden fazla sebep

Ancak tüm bu nedenlerin bir araya gelmesi Netanyahu'nun Zamir'den taleplerinin arkasında yatan neden gibi görünüyor. Netanyahu, Hamas'a baskı uygulayarak kalıcı ateşkes şartından vazgeçmesinin yanı sıra (Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in temsil ettiği) Dini Siyonizm akımının hükümetten çekilmemesi için işgal ve sürgün tehdidini masada tutmak ve böylece sağcı tabanını memnun etmek istiyor.

Jfkfjf
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Kudüs'ün eski kentinde dolaşıyor (Arşiv - Reuters)

Son olarak Netanyahu, ordunun kendini savunma konumunda kalmasını istiyor ve başarısızlıkla suçlanmaktan korkuyor. Ayrıca, ABD Başkanı Donald Trump’a da Netanyahu’nun kendisi gibi ‘sadece güç yoluyla barış istediği’ mesajını veriyor.

Toplantıda neler oldu?

Toplantı, ateşkes anlaşmasına varılamaması durumunda askeri planların görüşülmesi üzerineydi. İsrail merkezli televizyon kanalı Kanal 12'nin haberine göre toplantı, İsrail ordusunun ‘Gideon'un Arabaları Operasyonu’nun hedeflerine ulaşmaya yaklaştığını açıklamasının ardından, ‘savaşın, rehineleri kurtarma ve Hamas'ı hezimete uğratma hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla siyasi düzeyde sunacağı çeşitli olasılıkların ve planların ortaya çıkmasının ardından gerçekleşti.

Kanal 12, toplantıda Başbakan Netanyahu ile Genelkurmay Başkanı Zamir arasında sert bir tartışma yaşandığını, bakanlar Ben Gvir ve Smotrich'in ise başbakanı desteklediğini bildirdi.

Ben Gvir ve Smotrich'in Genelkurmay Başkanı'nı siyasi düzeydeki tavsiyeleri uygulamamakla suçladığını aktaran Kanal 12, Genelkurmay Başkanı'nın ise “Gazze'de oyalanacak zaman yok... Sözlerinize dikkat edin. Savaşlarda askerler ölüyor” şeklinde yanıt verdiğini kaydetti.

Toplantı sırasında Netanyahu'nun sesini yükselterek masaya yumruğunu vurduğunu ve Gazze halkı için geniş çaplı bir tahliye planı hazırlanarak onların Gazze'nin güneyine yerleştirilmesini talep ettiğini iddia eden Kanal 12’ye göre Netanyahu, “Taviz vermeyeceğim. Hamas hiçbir koşulda Gazze'de kalmayacak” dedi.

Kanal 12 ayrıca Genelkurmay Başkanı Zamir’in İsrail'in Gazze halkı üzerinde kontrolünü sürdürmesine karşı çıktığını ve kontrolün kaybedileceği konusunda uyardığını bildirdi.

İsrail Genelkurmay Başkanı toplantıda, “Askeri yönetim mi istiyorsunuz? İki milyon aç ve aşağılanmış insanı kim yönetecek?” diye sordu. Bunun üzerine Netanyahu yüksek sesle “Ordu ve İsrail Devleti” yanıtını verdi ve ardından “Askeri yönetim istemiyorum, ancak Hamas'ı hiçbir şekilde kabul etmeyeceğim” diye ekledi.

Zamir, Netanyahu'nun sözlerine “Bunu konuşmalıyız, bu konuda anlaşamadık. Aç ve öfkeli insanları kontrol etmek, kontrolün kaybedilmesine ve ordunun saldırıya uğramasına yol açabilir” diye yanıt verdi. Zamir ayrıca, bu planın İsrail ekonomisi ve toplumu üzerinde muazzam etkileri olacağını ve düzenli ve yedek kuvvetlerin konuşlandırılması açısından büyük kaynaklar gerektireceğini belirtti.

Netanyahu, toplantı sırasında Zamir'den, ABD Başkanı Donald Trump ile Gazze ve İran konusunda görüşmeler yapmak üzere Washington'a gittikten sonra geri dönene kadar Gazze Şeridi için tahliye planı hazırlamasını istedi. Netanyahu, hafta sonuna kadar Washington'da kalacak.

Zafer pozu arayışı

İsrail ordusu Gazze'deki operasyonlarını korkunç bir şekilde yoğunlaştırdı. Çünkü savaşı güçlü bir zafer pozuyla bitirmek istiyor.

Şimdiye kadar onun Lübnan, Suriye ve İran cephelerinde ‘başarılı’, ancak Gazze cephesinde ‘başarısız’ olduğu yönünde bir tablo ortaya çıktı. Savaşın Hamas'a ağır darbeler indirilmeden sona ermesini hayal edemeyen İsrail ordusu, Gazze'de şimdiye kadar elde ettiği başarıların hükümet tarafından siyasi kazanca dönüştürülmesi için yeterli olduğuna inanıyor.

Netanyahu’nun öfkesinin sebebi de tam olarak bu eğilim. Çünkü bu durum topu kendi sahasına atıyor. Oysa sorumluluğu başkalarına yükleme konusunda gerçek bir usta olan Netanyahu 7 Ekim 2023’ten bu yana görevden aldığı çoğu komutan ve güvenlik yetkilisiyle de aynısını yapmıştı.

Hem Netanyahu hem de Zamir, Hamas'ın İsrail askerlerinin hayatına kasteden operasyonlarını sürdürmesinden dolayı bir miktar hayal kırıklığı yaşıyor. Halbuki Hamas büyük suikastlara uğramış, kalesi olan Gazze ile halkı katliama ve yıkıma maruz kalmıştı.

Kcjfj
Gazze'de yaralanan bir İsrail askerini taşıyan İsrail Hava Kuvvetleri askerleri, Ocak 2024 (AFP)

Ancak Genelkurmay Başkanı Zamir, Gazze'deki başarısızlıkları diğer cephelerdeki kazanımlarla telafi etmenin mümkün olduğunu düşünüyor. Savaşı bu aşamada sona erdirmeyi tercih eden Zamir, “Gazze'de kalmak bir kumar ve dünyanın en güçlü orduları bile işgalci örgütlerle savaşamaz” diyor.

Bununla birlikte Zamir, farklı bir görüşe sahip olsa bile siyasi liderliğin emirlerine uymaya hazır olduğunu söyledi.

Sızıntılar öfkeye neden oldu

Ancak sorun şu ki, Netanyahu'nun hükümetteki arkadaşları, sadece Ben-Gvir ve Smotrich değil, Likud Partisi’nden milletvekilleri ve bakanlar da Netanyahu'nun açıklamalarıyla yetinmiyor ve bunları Beyaz Saray'da olacakları örtbas etme girişimi olarak görüyorlar.

Bu yüzden pazar günü Zamir ve Netanyahu'yu eşit şekilde eleştiren açıklamalarda bulunan Smotrich, “Kabinet’ten sızdırılan bilgiler, devletin güvenliğini tehdit eden kabul edilemez bir durumdur ve buna bir son verilmeli” ifadelerini kullandı.

Jgjfj
Netanyahu ve Smotrich Kabinet toplantılarından birinde (Reuters)

İsrail Maliye Bakanı Smotrich, eleştşirilerini şöyle sürdürdü:

“Gerçek şu ki tüm cephelerdeki büyük başarılara rağmen, insani yardımların Hamas'a ulaşmasını engellemek konusunda Genelkurmay Başkanı görevini yerine getirmiyor ve siyasi liderliği Hamas'a yardım ulaştırmaya zorluyor. Bu yardımlar savaş sırasında düşmanın lojistik tedarikine dönüşüyor. Tüm saygımla, eleştirilerim aynı zamanda savaşın sürdüğü aylar boyunca siyasi düzeyde alınan kararları uygulamaya koyamayan ve ordunun üst düzey komutanlarına dayatamayan Başbakan’a da yöneliktir. Bu kararlar, Hamas'ı ortadan kaldırmak ve rehineleri geri almaktı.”