Taliban: İşgali bitirip İslam Emirliği kurana dek savaşacağız

Leşkergah’tan, ateşkes çağrısı yapılan Taliban kontrolündeki bir bölgeye göç eden Afganlar (EPA)
Leşkergah’tan, ateşkes çağrısı yapılan Taliban kontrolündeki bir bölgeye göç eden Afganlar (EPA)
TT

Taliban: İşgali bitirip İslam Emirliği kurana dek savaşacağız

Leşkergah’tan, ateşkes çağrısı yapılan Taliban kontrolündeki bir bölgeye göç eden Afganlar (EPA)
Leşkergah’tan, ateşkes çağrısı yapılan Taliban kontrolündeki bir bölgeye göç eden Afganlar (EPA)

Afganistan’daki Taliban hareketi, hedeflerine ulaşana kadar savaşı sürdüreceklerini açıklarken, Kabil’de batı destekli hükümet ile görüşmelere başlamak için halen hazır olmadığını ifade etti.
Taliban lideri HeybetullahAhundzade, yaptığı yazılı açıklamada, ABD ile diyalog kapılarının açık kalmaya devam etmesine rağmen, Afganistan’da yakın bir zamanda ateşkes ihtimalinin uzak olduğunu belirtti.
Afganistan’daki devam eden şiddet eylemleri ortasında herhangi bir ilerleme kaydedilemeyen Katar görüşmelerinin geçen ayki altıncı turunun sona ermesi sonrasında Taliban lideri bir açıklamada bulundu.
Taliban lideri HeybetullahAhundzade, yaklaşan Ramazan Bayramı öncesinde yayınladığı yıllık mesajında, Afgan halkına, Taliban’ın yıllarca süren çatışmaya ve tüm Afgan halkını temsil eden hükümete son verme isteğine güvenme çağrısı yaptı. Ancak Taliban’ın yasadışı olarak nitelendirdiği Afganistan hükümeti ile doğrudan müzakerelere başlama veya ateşkes sağlama niyeti taşımadığına dikkati çekti.
Ahundzade, Taliban’ın Ramazan Bayramı boyunca 3 gün süreyle, geçen yıl uyguladığı ateşkesi yineleyeceğine dair açıklama yapmadı.
Taliban lideri, mesajında “Hiç kimse, hedeflerimize ulaşmadan önce sıcak savaş cephelerine soğuk su dökmemizi veya 40 yıllık fedakarlıklarımızı unutmamızı beklemesin. Taliban, işgali sonlandırmak ve İslami bir rejim kurmak istiyor” ifadelerini kullandı.
Taliban temsilcileri, Afganistan topraklarının saldırılar için militanlar tarafından bir üs olarak kullanılmaması güvencesi karşılığında 20 bin ABD ve NATO önderliğindeki koalisyon kuvvetlerinin geri çekilmesi hususunda birkaç aydır ABD’li diplomatlarla görüşmeler yapıyor. Üst düzey Afgan politikacılar ve sivil toplum temsilcileri ile toplantılar düzenlendi. Aynı şekilde ülkenin geleceğini görüşmek için Afgan diyalogu çerçevesinde geçen hafta da Moskova’da görüşme yapıldı.
Ancak Molla Heybetullah’ın, Taliban ve Afgan siyasi sembolleri arasındaki diyaloğu bozmaya çalışmakla suçladığı Devlet Başkanı Eşref Gani ile ateşkesin ve resmi müzakerelerin kabul edildiğine dair herhangi bir işaret ortaya koyulmadı. Taliban’ın, bayram münasebetiyle yayınladığı mesajı, hareketin iktidara hükmetmek istemediği, Afgan kadınların ve erkeklerin haklarına saygı duyacağı, eğitim, ticaret, istihdam ve sosyal refah geliştirmek için çalışacağı hususlarında güvence veriyor.
Fakat Taliban’ın Afganistan Cumhuriyeti’nin mevcut anayasal çerçevesini kabul edip etmeyeceği ya da bir “İslam Emirliği” kurup kurmayacağına dair Kabil içerisindeki en önemli endişeler ele alınmadı.
Söz konusu mesajda, “İslam Emirliği, vatanımızdaki tüm Afganlar için kabul edilebilir olan egemen, İslami ve kapsayıcı bir hükümet kurmak istiyor” ifadelerine yer verildi.
Öte yandan Afganistan’da yayın yapan Hama Press haber ajansının aktardığına göre, Afganistan’daki ABD kuvvetlerinin ülkenin kuzey batısındaki Badgis ve Gor bölgelerinde düzenledikleri hava saldırılarında Taliban’a mensup 26 silahlı öldü veya yaralandı. 207. Zafar Kolordusu, yayınladığı bir bildiride, ABD kuvvetlerinin Badgis’in Bala Morğab ve Gor’unŞahrak bölgelerinde Afgan silahlı kuvvetlerine destek amacıyla hava saldırıları düzenlediği belirtildi. Bildiride, hava saldırılarında Taliban’a mensup 20 silahlının öldüğü ve 4 silahlının da yaralandığı ifade edildi. Taliban da dahil, hükümet karşıtı gruplar, söz konusu saldırılara ilişkin henüz herhangi bir açıklama yapmadı. Badgis ve Gor vilayetlerinin güvenlik durumları, geçen aylarda bozulurken, Taliban silahlıları da iki alanda terör faaliyetlerini sürdürüyor.



İsrail'in Filistin'e yönelik planlarına ciddi şekilde karşı çıkmak

Filistin davasını tamamen ortadan kaldırmak, İsrail'in ateşkesin ikinci aşamasını uygulamaktan vazgeçmesinin ardındaki gerçek ve temel amaçtır (AFP)
Filistin davasını tamamen ortadan kaldırmak, İsrail'in ateşkesin ikinci aşamasını uygulamaktan vazgeçmesinin ardındaki gerçek ve temel amaçtır (AFP)
TT

İsrail'in Filistin'e yönelik planlarına ciddi şekilde karşı çıkmak

Filistin davasını tamamen ortadan kaldırmak, İsrail'in ateşkesin ikinci aşamasını uygulamaktan vazgeçmesinin ardındaki gerçek ve temel amaçtır (AFP)
Filistin davasını tamamen ortadan kaldırmak, İsrail'in ateşkesin ikinci aşamasını uygulamaktan vazgeçmesinin ardındaki gerçek ve temel amaçtır (AFP)

Nebil Fehmi

Geçtiğimiz günlerde büyük bir uluslararası toplantıya ilk gününde düzenlenen önemli bir genel oturumun ana konuşmacısı olarak katıldım. Diğer konuşmacı Irak ve Afganistan'da önemli bir rol oynamış, tanınmış ve önemli eski bir Amerikan askeri figürdü. Kendisi İsrail'in Hamas'ı ortadan kaldırma hedefine ulaşmak için sağlam askeri planlar benimsememesi karşısında duyduğu şaşkınlığı ve eleştirisini dile getirdi. Açıkça Philadelphia Koridoru dahil olmak üzere İsrail'in daha fazla bölgeyi kontrol etmesi çağrısında bulundu.

Konuşmacıyla meselenin askeri yönlerini tartışmadım, bunun yerine askeri operasyonun siyasi bir hedefe ulaşmak için bir araç olduğunu, tam tersi yani siyasi hedefin askeri operasyonun bir aracı olmadığını kendisine ilettim. Ayrıca ABD'nin Irak ve Afganistan'daki deneyiminin umulduğu gibi başarılı olmadığını da belirttim. Filistinliler arasındaki büyük can kayıplarını, İsrail hükümetinin aşırılıkçı pozisyonlarını, açıklamalarını ve askeri planlarını göz ardı ederek, Hamas'ın ortadan kaldırılmasına odaklanmasına şaşırdığımı ifade ettim. Zira bu planlar İsrail’in gerçek amacının Filistin davasını tamamen ortadan kaldırmak, Filistinlilere baskı yapmak için onları Gazze Şeridi'nin belirli bölgelerinde toplamak, hem orada hem de Batı Şeria'da yerleşim birimlerini genişletmek dahil olmak üzere çeşitli yollarla zorla göç ettirmek olduğunu yansıtıyor.

Nitekim İsrail Dışişleri Bakanı yakın zamanda ülkesinin bir Filistin devleti kurulması fikrini prensip olarak tamamen reddettiğini açıkça beyan etmekten çekinmedi. İsrailli Bakan Ben-Gvir, Gazze'deki durumun çözümünün müzakereler değil kan dökmek olduğunu deklare ederek, ABD Özel Temsilcisi Witkoff'un çabalarını eleştirdi. Fransa Cumhurbaşkanı’na Fransa Filistin devletini tanımak istiyorsa, kendi topraklarında ona bir yer ayırsın dediğinde de ne yazık ki, ABD'nin İsrail büyükelçisi onu desteklemişti.

Filistin davasının tamamen ortadan kaldırılması, aylar önce Mısır, Katar ve Amerikan çabalarıyla ulaşılan ateşkesin ikinci aşamasını uygulamaktan İsrail'in geri çekilmesinin ardındaki gerçek ve temel hedeftir. Savaşın bu hedef yönünde devam etmesi, Başbakan Netanyahu için hükümet koalisyonu içindeki aşırı sağcı eğilimin devamını da sağlayacak güvenli limandır.

Uluslararası kamuoyunun İsrail'e karşı derin bir öfke duyduğu ve insanlık dışı politikalarını ve uygulamalarını reddettiği bir sır değil. Filistinlileri yerinden etmeye yönelik Amerikan önerisi ve İsrail'in çabaları geniş çaplı bir küresel öfke uyandırdı. Batı Şeria’da işgal altındaki Filistin topraklarında 750 bin İsrailli olduğu için iki devletli çözüm çağrısının pratiğe geçirilmesinin zor olduğuna işaret edildiği bir zamanda, iki milyon Filistinliyi topraklarından zorla göç ettirmenin mantığı, uygunluğu ve gerçekçiliği yaygın bir şekilde kınanıyor.

Tüm bunların ortasında, Filistinliler arasında açlığın yayıldığını ve derinleştiğini, Filistinli kurbanların sayısının arttığını ve çoğaldığını, İsrail'in ise buna tamamen kayıtsız kaldığını görüyoruz. Acil soru şu; uluslararası toplumun güvenlik ve emniyet için çabalayan, hakka bağlı kalan, haksızlığı reddeden devletler olarak hepimizin insanlığımızı ve güvenilirliğimizi kaybetmemize neden olan bu acı gerçekle başa çıkıp değiştirmesi için ne gerekiyor? Bu soru ısrarla soruluyor ve tekrarlanıyor, işleri ilerletecek, acıları hafifletecek, tüm halklar, bölge ve dünya için güvenlik ve istikrar sağlayacak şekilde çatışmayı çözüm ve uzlaşı yoluna sokacak önlemlere ulaşılmaya çalışılıyor. Savaşı ve dökülen kanı durduracak belirli ve somut önlemlere ulaşılmak isteniyor, zira koşullar artık sadece kınama ve suçlama ile yetinmeye olanak tanımıyor.

İki paralel süreçte net ve belirli önlemler almazsak durumun değişmeyeceğini, aksine daha da kötüleşeceğini söylemek abartı olmaz. Birincisi, Filistin halkının hayallerinin anlaşıldığını ve desteklendiğini hissetmesi için 1967 sınırlarına dayanan, işgal altındaki topraklarda bir Filistin devletinin daha geniş bir şekilde tanınması. Böylelikle İsrail arenası kibirle diretmesinin ve şiddete başvurmasının ters bir etki ve iki devletli çözüm için daha geniş bir siyasi destek yarattığını hissedebilir.

 Eşit derecede önemli, hatta daha önemli olan diğer süreç, hem kişisel hem de kurumsal olarak genel uluslararası ve insani hukuku ihlal edenlerden hesap sormak için bir dizi önlem üzerinde anlaşmaktır. Yani insanlığa karşı suçlar için cezalandırıcı önlemler uygulanmalı, lider ve kurumlar bu önlemleri almanın sorumluluğunu yüklenmeli. Buna, ateşkesi reddetmeye ve zorla göç ettirmede diretmeye, soykırım uygulamaya devam ettiği sürece İsrail’e silah ihracatını ve onunla iş birliği anlaşmalarını durdurmak da dahil. Bunun için uygun mekanizmalar sunan birçok ulusal ve uluslararası yasa bulunuyor. Buradaki amaç, İsrail toplumunun bir bütün olarak uluslararası toplum tarafından kabul edilemez ve yasak olan politikalara ve uygulamalara devam etmenin sonuçları olduğunu hissetmesini sağlamaktır. Aynı durum, Batı Şeria veya Golan Tepeleri'ni ilhak etme gibi İsrail ihlalleri için de geçerli olmalıdır.

İçinde bulunduğumuz Haziran ayı içinde New York'ta iki devletli çözüm hedefini uygulama yolları ile ilgili Suudi Arabistan ve Fransa tarafından koordine edilen bir konferans düzenlenecek. Konferans için kapsamlı hazırlıklar devam ediyor ve çeşitli alanlarda uzman komiteler, hazırlıkları tamamlamak, prosedürler ve düzenlemeler üzerinde anlaşmak için toplanıyor. Bu, kendi başına, Gazze'deki suçlara ve iki devletli çözüme yönelik çabalara daha fazla siyasi ivme kazandırma fırsatı sunan iyi bir adım.

Konferansın öncesinde ve sonrasında Filistin devletinin daha fazla tanınmasına yönelik bir dizi adım atılması gerektiğine inanıyorum, çünkü çatışmanın barışçıl çözümüne destek, yalnızca ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde meşru Filistin haklarına yönelik açık bir desteğin toplanmasıyla elde edilebilir.

Konferans ayrıca, İsraillileri ihlallerinden sorumlu tutmak için bir dizi önlem ve tavsiye yayınlamalı ki eylemlerinin hesapsız kalmayacağı, uluslararası toplumun uluslararası normlara aykırı ihlaller karşısında eli kolu bağlı kalmayacağı yönünde net ve kararlı bir mesaj verilsin.

Ülkeler uygun pozisyonlar alır ve konferansta destekleyici kararlar, hesap sormaya dönük icraatlar açıklanırsa, İsrail'in Filistin davasını ortadan kaldırmaya yönelik mevcut politikalarının başarısızlıkla sonuçlanacağının, insanlık dışı güvenlik uygulamalarının kendisi için sonuçlarının kötü olacağının farkına varacağına inanıyorum. Bu görüş kanıtlanırsa, üç yıl içinde uygulanacak Mısır-Arap önerisine uygun olarak Gazze'deki durumu içeren kapsamlı bir plan önerilebilir. Buna ek olarak, beş ila sekiz yıl içinde 1967 sınırlarına dayalı bir Filistin devleti kurulması için bir yol haritası belirlenebilir. O zaman ve işgalin sona ermesi, başkalarının topraklarını işgal etmeyen devletler arasında bölgesel bir güvenlik kurumu ve sistemi kurulmasıyla İsrail ile Arap devletleri arasında normal ilişkiler kurulabileceği vurgulanabilir. Bu, anlaşmanın bölgesel ve BM Güvenlik Konseyi de dahil olmak üzere uluslararası olarak onaylanması, böylece hedefler konusunda önceden ve kapsamlı bir taahhütte bulunulması, ayrıntıların ve prosedürlerin müzakereye bırakılmaması anlamına geliyor

Mazlum halka destek olmadan, uluslararası ve insani hukukun bütün kurallarını ihlal eden  insanlık dışı işgalci devletten hesap sormadan, siyaset arenasını etkileme ve değiştirme fırsatı olmadığını bir kez daha vurguluyorum.

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.