Rusya, ​Suriye'de İran’a karşı ordu ve Muhaberat’ı ele geçiriyor

 Suriye’nin güneyindeki Dera’da bulunan Rusya devriyeleri (Getty)
Suriye’nin güneyindeki Dera’da bulunan Rusya devriyeleri (Getty)
TT

Rusya, ​Suriye'de İran’a karşı ordu ve Muhaberat’ı ele geçiriyor

 Suriye’nin güneyindeki Dera’da bulunan Rusya devriyeleri (Getty)
Suriye’nin güneyindeki Dera’da bulunan Rusya devriyeleri (Getty)

İran Suriye’nin güney ve kuzey doğusunda halk üzerinde nüfuzunu arttırırken Rusya da askeri bürokrasideki nüfuzunu genişletiyor.
Suriye güvenlik birimlerinde yapılan yeni atamalar ve kadro değişimleri de bu çerçevede değerlendiriliyor.
Bu çerçevede Türkiye’deki Suriye muhalefetine yakın kaynaklar yeni atamaların Rusya’nın müdahalelerinin sonucu olduğunu belirtiyor.
Moskova’nın 2015 Eylül’ündeki askeri müdahalesi, Esed kontrolündeki bölgelerin, ülkenin 186 bin kilometrekarelik yüzölçümünün yüzde yaklaşık 15’i iken yüzde 60’a çıkmasına yol açtı. Rusya dabunun karşılığında Lazkiye ve Tartus’ta iki askeri üs kurdu, Tahran’ın Lazkiye (sivil) limanını işletmek amacıyla bir anlaşma sağlamasının ardından Tartus(sivil) limanını işletmek üzere de bir anlaşma imzalandı.
Muhalefet kaynaklarına göre, askeri bürokrasideki kadroların değişimi sırasında Tuğgeneral Ekrem Muhammed Genel İstihbarat İdaresi Genel Müdür Yardımcısı olarak, Tuğgeneral KaysRecebTartus Devlet Güvenlik Birimi Başkanı olarak ve Tuğgeneral Gassan el-Ali de Haseke Devlet Güvenlik Birimi Başkanı olarak atandı.
Esed güçleri mevzileri, ABD önderliğindeki Uluslararası Koalisyon’un desteklediği Suriye Demokratik Güçleri (SDG) yakınında yer alırken, Tuğgeneral Salim el-Havaş da Suveyda Devlet Güvenliği Birimi Başkanı olarak atandı. Aynı şekilde Suveyda’da 15. Tugay Güvenlik Birimi’nde görev yapan Tuğgeneral Cemal el-Ahmed, şehrin batısındaki karayolunda suikasta uğramıştı.
Muhalif kaynaklar, Tuğgeneral Ekrem Muhammed’in Humus kırsalında rejim yanlısı Hadida kasabasındaki görevinden alınıp 2019 başında Tuğgeneral rütbesine yükseldiğini aktarıyor. Muhammed terfisinden birkaç ay sonra Tartus İstihbarat Birimi’ndeki yeni görevinin başına geçti. 2011- 2012 yıllarında da Halep’te Devlet Güvenliği Birimi başkanı olarak görev yapmıştı.
Tuğgeneral Kays Abdul Receb ise Deyr-i Zor bölgesinde bulunan el-Cufra kasabasındaki görevinden alındı. Daha önce Şam kırsalındaki Terörle Mücadele Şubesi Eğitim Dairesi Başkanlığı görevi üstlenen Receb, Tartus ataması öncesinde Şam kırsalındaki Dareyya, İdlib ve Humus el-Vaar’da protestoları şiddetle bastırmak için görev yapmıştı.
Muhaliflere göre Tuğgeneral Gassan el-Ali de daha önceHaseke bölgesindeki Genel İstihbarat Birimi Malikiyet Bölümü Başkanlığı görevini üstlendi. Kaynaklar, atamasının Tuğgeneral MuhannaMahmud’un ardından gerçekleştiğini belirtti. Tuğgeneral Salim el-Havaşise İçişleri Bakanlığı’nda görevliydi. Aynı şekilde Nabk şehrinde Genel İstihbarat Birimi Başkanı olarak görev yapmıştı. 2012 yılında Casuslukla Mücadele Şubesi Araştırma Dairesi Başkanı olarak görev yaparken, Tuğgeneral Gassan İsmail’in ardından Suveyda’yaatandı.
Muhaliflere göre söz konusu değişiklikler, Moskova’ya yakın Tuğgeneral Muhammed DibZeytun başkanlığındaki Genel İstihbarat (Muhaberat)Müdürdüğü ile ilişkilerini güçlendirmeyi amaçlayan Rusya’nın rolünü ortaya koydu.
Kaynaklar, İran’ın Askeri Güvenlik Başkanlığı’na Tuğgeneral Muhammed Muhalla yerine Tuğgeneral Gassan Bilal’i desteklediğini ifade etti. Tartus bölgesinde üstlendiği görev süresi boyunca Moskova ile yakın ilişkiler kuran Tuğgeneral Ekrem Muhammed’in İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı olarak atanması, Rusların Genel İstihbarat (Muhaberat) Birimi Başkanlığı’nı veya bir başka güvenlik birimini devralması öncesinde Rus vesayeti olarak tanımlanıyor.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Rusların bölgedeki İran nüfuzunu sınırlamak için Tel Rıfat’taki merkezlerini güçlendirerek, Suriye’nin kuzeyindeki İran varlığını azaltmaya çalıştığını söyledi. İran, Suriye’nin güneyinde, Deyr-i Zor’da ve Şam kırsalındaki diğer bölgelerde nüfuzunu arttırmaya devam ediyor.
Öte yandan SOHR’nin 14 Mayıs’ta belirtiğine göre, Deyr-i Zor kırsalındaki farklı bölgelerde Esed güçleri, İranlılar ve milislerin kontrolündeki bölgelerde, özellikle de Ebu Kemal ve el-Meyadin’de cepheye unsur toplama faaliyetlerine devam etti.
SOHR, daha fazla genç istihdam ederek, son zamanlarda İran kuvvetleri ve milislerin saflarında savaşanların oranının, yaklaşık bin 710’ye yükseldiğini söyledi. Bu durum, Deyr-i Zor kırsalındaki Fırat Nehri’nin batısında bulunan bölgeler kapsamında yer alıyor. Orduya alma operasyonları, gizli ve aleni kampanyalar aracılığıyla Dera kırsalında İrankuvvetleri ve milislerin lehine gerçekleştiriliyor. SOHR, Suriye’nin güneyinde orduya gönüllü olarak katılanların sayısının ise 2 bin 910’a çıktığını belirtti.
SOHR’a göre İran, iki taraf arasındaki soğuk savaş çerçevesinde bağlarını güçlendirmek için Rusya’nın Suriye’nin kuzeyindeki operasyonlarla meşgul olmasından faydalanıyor.
Rusya-İran çatışması, askeri operasyonların durgunluğu ışığında Suriye sahasına hakim olmaya devam ediyor. Bu genel sakinlik, tarafların güçlerini en iyi şekilde değerlendirmesi ve nüfuzlarını genişletmesi için sömürülüyor. Bu bağlamda görünen o ki; bir taraftan İran ve topraklara sadık milisler ile Rusya ve Suriye topraklarındaki destekçileri arasındaki soğuk savaş, İran tarafına eğilimin yoğunlaşmasına neden oldu.
İran emperyalizmi Suriye’de genişliyor
İran, iç savaşın başlamasından bu yana Suriye topraklarındaki etkisini artırdı. Tahran rejimi Esed güçleriyle, saha mücadelesi sırasında dayanışma içinde bulundu.
İran nüfuzunun artması ve binlerce Suriyelinin, İran saflarına çekilmesinin ise yalnızca maddi karşılığı olmadı, aksine mezhepçi birliğe ve askerlik çağına gelmiş ancak orduda görev yapmamış gençlerin İran saflarında silah altına alınmasına sebep oldu.
Tüm bu sebeplerTahran rejiminin Esed rejimi kontrolündeki geniş alanları fiilen kontrol etmesi için yeterli.
Suriye’de İran’a karşı Türk-Rus nüfuz pazarlığı
Bu bağlamda kaynaklar, Rusya’nın Türkiye ile ittifak sağlayarak ve bazı alanlarda anlaşma imzalayarak İranlıların ayakları altındaki halıyı çekmeye çalıştığını belirtiyor.
Rusya, Türkiye’ye Şam-Halep ve Halep-Lazkiye uluslararası karayollarını açma karşılığında Tel Rıfat’ı teslim etme taahhüdünde bulunmuştu. Pazarlık, mezhepsel ve sembolik açıdan öneme sahip Nubbul ve Zehra’daki varlığı dolayısıyla İran tarafından reddediliyor.



BM Soruşturma Komisyonu: İsrail Gazze'de ‘soykırım’ yapıyor

Gazze şehrindeki Şeyh Rıdvan mezarlığında yakınlarının mezarlarını ziyaret eden Filistinliler (AP)
Gazze şehrindeki Şeyh Rıdvan mezarlığında yakınlarının mezarlarını ziyaret eden Filistinliler (AP)
TT

BM Soruşturma Komisyonu: İsrail Gazze'de ‘soykırım’ yapıyor

Gazze şehrindeki Şeyh Rıdvan mezarlığında yakınlarının mezarlarını ziyaret eden Filistinliler (AP)
Gazze şehrindeki Şeyh Rıdvan mezarlığında yakınlarının mezarlarını ziyaret eden Filistinliler (AP)

Birleşmiş Milletler (BM) uzmanları bugün yayınladıkları bir raporda İsrail'in, Filistinlilerin yaşamını ortadan kaldırmaya yönelik sistematik bir kampanyanın parçası olarak Gazze Şeridi'ndeki okullara ve dini mekanlara sığınan sivilleri öldürerek ‘soykırım’ suçu işlediğini açıkladı.

BM İşgal Altındaki Filistin Toprakları ve İsrail Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu'nun raporunu 17 Haziran'da Cenevre'de BM İnsan Hakları Konseyi'ne sunması bekleniyor.

Komisyona başkanlık eden eski BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay yaptığı açıklamada, “İsrail'in Gazze Şeridi'nde Filistinlilerin yaşamını ortadan kaldırmak için organize bir kampanya yürüttüğüne dair giderek artan kanıtlar görüyoruz. İsrail'in Filistin halkının eğitim, kültür ve dini hayatını hedef alması mevcut ve gelecek nesillere zarar verecek ve kendi kaderini tayin hakkını baltalayacaktır” ifadelerini kullandı.

Komisyon, uluslararası hukukun ihlal edilip edilmediğini değerlendirmek üzere eğitim kurumları ile dini ve kültürel alanlara yönelik saldırıları inceliyor. İsrail şubat ayında BM İnsan Hakları Konseyi'nden çekilmiş ve Konsey'in taraflı olduğunu iddia etmişti.

BM İşgal Altındaki Filistin Toprakları ve İsrail Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu'nun geçtiğimiz mart ayındaki son raporunda, İsrail'in Gazze savaşı sırasında kadınlara yönelik sağlık tesislerini sistematik olarak tahrip ederek Filistinlilere karşı ‘soykırım eylemleri’ gerçekleştirdiği sonucuna varıldığında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bulguları önyargılı ve antisemitik olarak nitelendirmişti.

Komisyon son raporunda İsrail'in okul ve üniversite binalarının yüzde 90'ından fazlasını ve Gazze Şeridi'ndeki dini ve kültürel alanların yarısından fazlasını tahrip ettiğini belirtti.

Raporda, “İsrail güçleri, eğitim tesislerine yönelik saldırılarında sivillere yönelik saldırıları yönlendirmek ve kasten öldürmek de dahil olmak üzere savaş suçları işledi... İsrail güvenlik güçleri, okullara ve dini mekanlara sığınan sivilleri öldürerek insanlığa karşı imha suçu işledi” ifadeleri yer aldı.

Gazze Şeridi’nde devam eden savaş, Hamas mensuplarının 7 Ekim 2023'te İsrail yerleşimlerine sürpriz bir saldırı başlatması ve İsrail verilerine göre bin 200 kişinin ölmesi ve 251 kişinin esir alınmasının ardından patlak vermişti.

İsrail, 7 Ekim saldırısına, Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı’nın 54 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybetmesine yol açtığını söylediği askerî harekâtla karşılık verdi.

Rapor, Filistin eğitim sistemine verilen zararın Gazze ile sınırlı olmadığı sonucuna vararak, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te İsrail askeri operasyonlarının arttığını, buralarda öğrencilerin taciz edildiğini ve yerleşimcilerin saldırılarına maruz kaldığını belirtti.

Raporun devamında, “İsrailli yetkililer, Gazze Şeridi'ndeki sivillerle ilgili endişelerini ya da dayanışmalarını dile getiren İsrailli ve Filistinli eğitim çalışanlarını ve İsrail içindeki öğrencileri de hedef aldı. İsrail makamları, kadınları ve kız çocuklarını kamusal alanlarda aktivizmden caydırmak amacıyla özellikle kadın öğretmenleri ve öğrencileri hedef alıyor” denildi.