Hürmüz Boğazı neden önemli?

Hürmüz Boğazı'na giden bir kargo gemisi (Reuters)
Hürmüz Boğazı'na giden bir kargo gemisi (Reuters)
TT

Hürmüz Boğazı neden önemli?

Hürmüz Boğazı'na giden bir kargo gemisi (Reuters)
Hürmüz Boğazı'na giden bir kargo gemisi (Reuters)

Dünya petrol ticaretine açılan bir kapı olan Hürmüz Boğazı'nın güneyinde, Panama bandıralı Kokuka Courageous ve Marşal Adaları bandıralı Front Altair isimli iki tankerin, dün, saldırıya uğraması gözleri yine Hürmüz Boğazı'na çevirdi.
Hürmüz Boğazı
İran ve Umman’ı ayıran Hürmüz Boğazı, ayrıca Arap Denizi ile Umman'ı ve burayla da Körfez’i birbirine bağlıyor.
Boğazın en dar noktası 33 kilometre ancak gemilerin nakliye koridoru iki yön için toplamda 3 kilometre genişliğinde.
Birleşik Arap Emirlikler (BAE) ve Suudi Arabistan, daha fazla petrol boru hattının uzatılması da dahil olmak üzere Hürmüz Boğazı dışında petrol boru hattı projelerini sürekli araştırdı.
Hürmüz Boğazı’nın önemi nedir?
Petrol analiz firması Vortexa’ya göre 2018’de küresel petrol tüketimi günde 100 milyon varil civarında ve bu miktarın 17,2 milyon varili her gün Hürmüz Boğazı’ndan geçiyor.
Küresel petrol ticaretinin beşte biri Hürmüz Boğazı üzerinden sağlanıyor.
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üyesi olan Suudi Arabistan, İran, BAE, Irak ve Kuveyt’in ihraç ettiği ham petrol, Hürmüz Boğazı'ndan geçerek dünyaya ulaştırılıyor.
Hürmüz Boğazı aynı zamanda, dünyanın en büyük LNG üreticisi Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgazının neredeyse tamamını bu hat üzerinden dünyaya ihraç ediyor.
ABD, petrol ihracatını durdurma amacıyla İran’a yaptırım uyguladı.
İran ise ABD’nin ekonomisini yıkma çabalarına karşısında Hürmüz Boğazı’ndan petrol sevkiyatlarını durdurmakla tehdit etti.
Bahreyn’de üssü bulunan ABD Donanması 5. Filosu’nun amacı, bölgedeki ticari gemileri korumak.
Hürmüz Boğazı’nda yaşanan olaylar
Irak ve İran, 'Tanker Savaşı' olarak bilinen, 1980 ile 1988 arasında yaşanan savaş sırasında birbirinin petrol ihracatını engellemeye çalıştı.
ABD savaş gemisi Vincennes, 1988 Temmuz ayında yanlışlıkla İranlı bir yolcu uçağını düşürerek, 290 kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.
Tahran, bunun kasıtlı bir saldırı olduğunu savunurken, Washington, uçağın yanlışlıkla hedef alındığını öne sürdü. ABD, Vincennes savaş gemisinin tarafsız gemileri İran'ın deniz saldırılarına karşı korumak için bölgede olduğunu savundu.
ABD, 2008 yılı başında, İran'a ait gemilerin boğazdaki üç ABD donanma gemisine yaklaşarak tehdit ettiğini suçlamasında bulundu.
Devrim Muhafızları Komutanı Muhammed Ali Caferi, 2008 Haziran ayında, saldırıya uğramaları halinde Hürmüz Boğazı’nda ticari gemileri kontrol edecekleri tehdidinde bulundu.
Japon petrol tankeri M Star, 2010 Temmuz ayında, Hürmüz Boğazı’nda hedef alındı. Saldırıyı El Kaide'ye bağlı Abdullah Azzam Tugayları üstlendi.
İran, 2012 Ocak ayında, ABD ve Avrupa'nın, Tahran'ın nükleer programını durdurmak amacıyla petrol gelirlerini hedef alan yaptırımlarına misilleme olarak, Hürmüz Boğazı'nı kapatmakla tehdit etti.
İran Donanması, 2015 Mayıs ayında, Tahran’a ait sondaj platformuna zarar verdiği gerekçesiyle, Singapur bandıralı bir tankere ateş açtı. İran, aynı zamanda bir konteyner gemisini de ele geçirdi.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 2018 Temmuz ayında, İran’ın petrol ihracatını sıfıra düşürme çağrısında bulunan ABD’ye cevaben Hürmüz Boğazı'ndan petrol geçişini engelleyebileceklerini ima etti.
Mayıs 2019'da ise Hürmüz Boğazı dışında, BAE’nin doğu sahilinde yer alan El-Fuceyra Limanı yakınlarında 4 gemi saldırıya uğradı.



Sömürge dönemi acıları, Cezayir ile Fransa arasındaki ilişkileri ‘zehirlemeye’ devam ediyor

Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)
Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)
TT

Sömürge dönemi acıları, Cezayir ile Fransa arasındaki ilişkileri ‘zehirlemeye’ devam ediyor

Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)
Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2017 yılında göreve gelişinden bu yana, Cezayir ile Paris arasındaki siyasi ilişkiler, Kuzey Afrika'daki en büyük ticaret ortakları olan iki ülke arasında normal ilişkilerin kurulmasını engelleyen Cezayir savaşı ve sömürge döneminde yaşanan acılar nedeniyle daha önce eşi benzeri görülmemiş bir soğukluğa tanık oluyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Pazar günü Fransız gazetesi Le Figaro’ya yaptığı açıklamalar, iki ülke arasındaki ‘krizi’ daha da karmaşık hale getirdi. Macron açıklamasında,  geçtiğimiz günlerde “Fransa, bizim ebedi ve geleneksel düşmanımızdır” diyen Cezayir Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı el-Haşimi Cabub’un sözlerinin ‘kabul edilemez’ olduğunu vurguladı.  Cabub’un sözleri, Fransa'yı oldukça rahatsız ederken daha önce yaptığı bir açıklamada, ‘Fransa ile yeni bir döneme başlandığını’ söyleyen ve bu yeni başlangıcı öven Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun için utanç kaynağı oldu.
Macron, Cezayir’de bazı kesimlerce yapılan itirazlara rağmen, Fransızlar ve Cezayirliler arasında ortak bir hafıza uzlaşısı oluşturmak istediğinin altını çizerek “Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun da aynı düşünceye sahip. Bazı tarafların itirazlarını hesaba katması gerektiği doğru” ifadelerini kullandı. Ortak hafıza dosyası ile ilgili çabalara değinen Fransa Cumhurbaşkanı, “Bunu inkar edecek değilim. İtiraf politikasının milletimizi daha güçlü kılacağına inanıyorum. Fransa-Cezayir sorununun arka planında bir Fransa-Fransa meselesi olduğu düşülmesin” şeklinde konuştu. Bir kesimin, Fransa’nın 1830’daki Cezayir işgalinin ‘kültürel yönleri de olduğunu’ düşündüğünü bir kesimin ise bunu istila, yağma ve katletme olarak gördüğünü söyleyen Macron, sömürge geçmişi ve bunun yansımalarının, halen Fransızlar arasında tartışmalara yol açan bir konu olduğuna işaret etti.
Macron açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Esasen bölünmüş hatıraları bir araya getirmedik ve homojen bir vatansever söylem inşa etmedik. Parçalanmış hatıralar, Kara Ayaklar’ın (Cezayir'de doğan ve Cezayir’in bağımsızlık savaşı sırasında ülkeden ayrılan Fransızlar) anılarıdır. Harkiler’in (Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nda Fransa tarafında savaşan Cezayirliler) anılarıdır. Fransız ve Fransa saflarında savaşan askerlerin anılarıdır. Bağımsızlık savaşı sonrası Fransa’ya gelen Cezayirlilerin anılarıdır. Bu göçmenlerin çocuklarının anıları, çifte vatandaş olanların anılarıdır.”
Öte yandan Cezayirli Bakan Cabub’un açıklamaları Fransa ile Cezayir ilişkilerini daha da karmaşık hale getirdi. Cabub 8 Nisan’da Cezayir Meclisi’nde katıldığı bir oturumda Paris Hastaneleri Kurumu’nun geçtiğimiz yıllarda Fransa'daki yüzlerce Cezayirlinin sağlık harcamalarıyla ilgili Cezayir Sosyal Güvenlik Kurumu’nun biriken borçlarından şikâyet etmesine ilişkin konuşmasında Fransız hükümetini eleştirirken Paris Hastaneleri Kurumu’nun istediği rakamın abartılı olduğunu vurguladı.
Gözlemcilere göre Cabub, konuşmasını İslami eğilimli Barış Toplumu Hareketi’nin (MSP) lideri olarak yaptı. Cabub’un lideri olduğu MSP, Fransa Cezayir’i işgal ettiği için özür dilemedikçe ve bunun için tazminat ödemedikçe iki ülke arasında herhangi bir yakınlaşmaya şiddetle karşı çıkıyor.
Buna karşın Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Clement Beaune konuya ilişkin bir açıklamasında, ülkesinin, bazı haksız suçlamaların yapıldığı açıklamalara rağmen Cezayir ile ilişkilere sakin bir atmosferin hakim olmasını istediğini söyledi.
Bu gelişme, Cezayir'in Fransız heyetindeki ‘zayıf temsili’ reddetmesi nedeniyle Fransa Başbakanı Jean Castex’in Cezayir ziyaretinin ertelendiğinin duyurulmasıyla aynı zamana denk geldi. Başbakan Castex, Cezayir'in itirazına karşın yaptığı açıklamada, Cezayir ziyareti sırasında kendisine az sayıda bakanın eşlik etmesinin nedeninin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından kaynaklandığını söyledi. 
Öte yandan Cezayir Dışişleri Bakanı, geçtiğimiz hafta Fransız yetkilileri, Fransa’nın 1960'lı yıllarda Cezayir çölünde gerçekleştirdiği ‘nükleer testler için tazminat ödenmesi dosyasını daha fazla ciddiye almaya’ çağırırken bu dosya, halihazırda kriz yaşayan Fransa-Cezayir ilişkilerinde yeni bir krize kapıyı araladı. Cezayir, Fransa'yı Pasifik Okyanusu'nda bulunan Fransa Polinezyası’ndaki ve Cezayir'deki nükleer patlamalardan etkilenenlere tazminat ödenmesini öngören bir yasanın çıkarıldığı 2009 yılından bu yana nükleer deneylerden zarar gören kurbanlar için tazminat ödenmeyi ertelemekle suçluyor. Yüzlerce Cezayirli, radyasyonun çöl bölgesi sakinlerinin sağlığına, hayvanlarına ve hatta yer altı kaynak sularına verdiği zararı ispatlayan dosyalar hazırladılar. Konuyla ilgilenen insan hakları örgütleri, bu dosyaları Fransız yetkililere gönderdiler, ancak bir yanıt alamadılar.