İngiltere hükümeti Körfez’deki İran gerginliği için acil toplanacak

İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt dün BBC’ye röportaj verdi. (Reuters)
İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt dün BBC’ye röportaj verdi. (Reuters)
TT

İngiltere hükümeti Körfez’deki İran gerginliği için acil toplanacak

İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt dün BBC’ye röportaj verdi. (Reuters)
İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt dün BBC’ye röportaj verdi. (Reuters)

İngiliz hükümeti, bugün, Umman Körfezi’nde iki petrol tankerini hedef alan ve Londra, Washington ve Riyad’ın İran’ı sorumlu tuttuğu saldırı sonrası yaşanan gerginliği ele almak için acil bir toplantı yapacak. İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt dün yaptığı açıklamada İran’ın saldırıya katılımının “neredeyse kesin” olduğuna dair istihbarat değerlendirmesi olduğunu söyledi. Askeri ve güvenlik yetkilileri bugün, “Kobra” olarak adlandırılan İngiltere’nin en üst güvenlik kurulunda bir araya gelerek ülkenin mevcut krizdeki rolünü tartışacaklar.
The Sunday Times: 100 seçkin asker Körfez’e gönderilecek
Kraliyet Donanması’nın özel kuvvetleri, Körfez’e gitmeye hazırlanıyor. The Sunday Times gazetesinin dün aktardığı habere göre İngiltere, Kraliyet Donanması’ndan 100 seçkin askeri İngiliz gemilerinin korunmasına yardımcı olmak için Körfez’e gönderecek. Gazete, kimliği açıklanmayan askeri bir kaynaktan aktardığı bilgilere dayandırdığı haberinde, söz konusu askerlerin acil müdahale gücü olarak görevlendirileceğini ve Bahreyn’deki yeni İngiliz deniz üssündeki, bölgede devriye gezen gemilerde faaliyet göstereceklerini belirtti.
İngiltere Savunma Bakanlığı Sözcüsü, Şarku’l Avsat gazetesinin sorularına karşın detay vermeyerek yaptığı açıklamada, Kraliyet Donanması’nın yaklaşık 20 üyesinin, önceden planlanmış ‘rutin’ bir eğitim görevi için Körfez’e gideceğini bildirdi.
Ancak yapılan değerlendirmeler Kobra toplantısında söz konusu askerlerin görevlerinin, Batı ile İran arasında yaşanabilecek askeri çatışma olasılığı ve artan gerilimler karşısında İngiliz çıkarlarını koruyacak şekilde değiştirilmesinin tavsiye edilebileceği yönünde.
Hunt: Başkasının yapabileceğini düşünmüyoruz
Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt da dün, BBC’ye verdiği röportajda, İngiltere’nin Umman Körfezi’ndeki petrol tankerlerine yönelik saldırıların arkasında İran’ın olduğuna ‘neredeyse kesin’ gözüyle baktığını söyledi. Londra’nın bu saldırıyı başkasının yapmış olabileceğini düşünmediğini ifade eden Hunt, “Kendi istihbarat değerlendirmemizi yaptık ve kullandığımız ifade ‘neredeyse kesin’ oldu. Bunu başkasının yapabileceğini düşünmüyoruz” dedi. Hunt, tüm tarafları gerginliği durdurmaya çağırdıklarını da sözlerine ekledi.
Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) haberine göre Bakan Hunt, gerginliğin daha da artması riskiyle ilgili olarak da diğer tarafın savaş istediğini gösterdiğine inandığını belirtti. Açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Tüm tarafları gerginliği azaltmaya çağırıyoruz. ABD Başkanı Donald Trump ile görüştüm ve bana ABD’nin bu gerginliğin müzakere yoluyla sona ermesini istediğini söyledi. İran, Lübnan’da Hizbullah’ı desteklemek, Yemen topraklarından Suudi Arabistan’a atılan füzeleri temin etmek gibi tanık olduğumuz, bölgenin istikrarını sarsan faaliyetlerini durdurmalı. Böylece uzun vadeli bir çözüm mümkün olabilir.”
Öte yandan İngiltere Savunma Bakanı Tobias Ellwood da Körfez bölgesindeki İran gerginliğinin ülkesi için endişe kaynağı haline geldiğini söyledi. Bakan Ellwood, Sky News’e verdiği demeçte, “İngiltere bölgedeki çıkarlarını korumaya kararlı” ifadesini kullandı.
Tüm dünyaya dağıtılan petrolün beşte birinin geçtiği, stratejik bir nokta olan Hürmüz Boğazı yakınlarında yaşanan son gerginlik, uluslararası arenada İran’ın ‘umursamaz’ tavırlarına ve istikrarı bozan politikalarına yönelik sert eleştirilerin yapılmasına neden oldu. Ancak Londra’da, İşçi Partisi Lideri Jeremy Corbyn’nin gelişmelere yönelik yorumlarına ilişkin iç tartışmalar yaşandı.
Corby’den uyarı
Ana muhalefet partisi lideri Corbyn, Twitter hesabından paylaştığı mesajda İngiliz hükümetinin elinde Körfez’de iki petrol tankerine yapılan saldırıdan sorumlu tuttuğu tarafa yönelik suçlamalarını destekleyici kanıt olup olmadığını sorgulayarak gerilimi artırmanın sonuçlarına karşı uyardı. Corbyn, cuma akşamı Twitter üzerinden yayınladığı mesajlarda iki tankerin hedef alındığı saldırılara ilişkin güvenilir kanıtlar olmadan yapılan hükümet açıklamalarının yalnızca savaş riskini artıracağını söyledi. İşçi Partisi lideri, Washington’ın 2015’te İran ve dünya güçleri arasında Tahran’ın nükleer faaliyetlerini sınırlandırmak üzere imzalanan anlaşmadan çekilmesine işaret ederek “İngiltere Körfez’deki gerilimi düşürmek için gayret etmeli. ABD’nin İran’la yapılan nükleer anlaşmadan çekilmesiyle başlayan askeri gerilimi körüklemek için değil” ifadelerini kullandı.
Ancak Corbyn’nin mesajına hem resmi hem de gayri resmi çok sayıda tepkinin gelmesi gecikmedi. Dışişleri Bakanı Hunt, Corbyn’nin ifadelerini “acıklı ve beklenen” olarak nitelendirdi. İngiltere Başbakanı Theresa May’in istifasını açıklamasının ardından yerine geçebilecek güçlü adaylardan biri gözüyle bakılan Bakan Hunt, “Corbyn neden hiçbir zaman İngiltere’nin müttefiklerini, İngiliz istihbaratını veya İngiliz çıkarlarını desteklemiyor?” diye sordu.
Yine May’in koltuğuna aday isimlerden olan İngiltere İçişleri Bakanı Sacid Cavid da şunları söyledi:
“Jeremy Corbyn neden liderliğini yapmak istediği ülkesinin yanında olmuyor? Noviçok saldırısı ve Hizbullah’ın yasaklanması gibi konularda zaman zaman ulusal güvenliğimizi tehdit edenler için şüpheli bir ayrıcalık sunuyor. Bırakın büyük ülkemizin başbakanı olmayı, Corbyn’in yalnızca eski ilişkilerine dayanarak İçişleri Bakanlığı'na giriş izni almaya dahi hakkı yok.”
Cavid, Noviçok saldırısı ile İngiliz hükümetinin, Salisbury’de eski bir Rus ajanına yapılan kimyasal saldırı nedeniyle Rusya’yı suçlama kararını sorgulayan Corbyn’nin geçen yıl karşılaştığı sert eleştirilere işaret etti.
Theresa May liderliğindeki Muhafazakâr Parti’nin başına geçebilecek isimler arasında gösterilen Dominic Raab da Corbyn'nin açıklamalarını, onun ülkeyi yönetmeye uygun olmadığının göstergesi olarak nitelendirdi. Raab, “Corbyn’nin Amerikan karşıtı önyargısı, ahlaki bağı ve siyasi yargılarını etkiliyor” dedi.
May’in koltuğuna aday bir diğer isim olan Kalkınma Bakanı Rory Stewart da Twitter hesabından hatalı olarak nitelediği Jeremy Corbyn’e yönelik şunları söyledi:
“İki tankerin hedef alındığı saldırı, neredeyse kesin olarak Yemen ve Suriye’deki saldırılarla ilişkisi bulunan İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) dış faaliyetlerini yürüten Kudüs Gücü tarafından gerçekleştirildi. Kimse bölgedeki ve dışındaki istikrarı bozacak davranışlarda bulunmamalı.”
İngiltere’de başbakanlığa gelebilecek adaylar arasında ön plana çıkan Boris Johnson da konuya ilişkin açıklamasında, “Jeremy Corbyn, birinci müttefikimiz olan ABD’nin DMO aleyhine olan tutumunu desteklemeyi reddediyor” dedi.
Corbyn’nin İran rejimine yönelik tutumuna dikkat çekilen tartışmada İşçi Partisi liderinin Tahran’dan para aldığı da iddia edildi. Muhafazakar Parti milletvekili Tom Tugendhat da Twitter üzerinden yayınladığı mesajda şu ifadeleri kullandı:
“İranlıların sana yıllarca para ödediğini biliyorum. Fakat bu propagandayı (Tahran) desteklemeye devam etmek zorunda mısın?”
Tugendhat, İngiliz Avam Kamarası’ndan alınan verilere göre Corbyn’in 2009-2012 yılları arasında İran Radyo Televizyon Kurumu’na bağlı Press TV kanalından 20 bin euro aldığını belirtti.
İlgili bağlamda İngiltere'nin Tahran Büyükelçisi Rob Macaire de dün İran Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldığı yönündeki açıklamayı yalanladı. Büyükelçi Macaire, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Benim için ilginç ve yeni bir haberdi” dedi. İran Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan dünkü yazılı açıklamada İngiltere Dışişleri Bakanı Hunt’ın Umman Körfezi’ndeki iki tankere yönelik saldırının sorumlusu olarak İran’ı işaret etmesiyle ilgili olarak Macaire'in bakanlığa çağrıldığı ve “İngiliz hükümetinin İran’a yönelik tutumlarını kabul edilemez olduğu söylenerek şiddetle protesto edildiği” belirtilmişti. Ancak Büyükelçi, İran Dışişleri Bakanlığı’na acil toplantı talebinde bulunduğunu, talebinin kabulü üzerine kendisinin bakanlığa gittiğini fakat “çağrılmadığını” kaydetti. Macaire, “Tabii ki resmi olarak çağrılırsam buna tüm büyükelçiler gibi cevap veririm” dedi.



Şili'de aşırı sağcı aday başkanlık seçimini kazandı

Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)
Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)
TT

Şili'de aşırı sağcı aday başkanlık seçimini kazandı

Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)
Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)

Şilililer dün, Augusto Pinochet'nin diktatörlüğünün sona ermesinden 35 yıl sonra, en sağcı cumhurbaşkanını seçti. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun resmi sonuçlarına göre Jose Antonio Kast oyların yüzde 58'ini alırken, rakibi yenilgiyi kabul etti.

10 milyondan fazla oy sayıldıktan sonra, toplam oyların yaklaşık yüzde 70'ini temsil eden sonuçlarla, Kast, geniş bir sol koalisyonun başında bulunan Komünist Parti üyesi Janet Jara'ya karşı açık bir üstünlük sağladı.

51 yaşındaki Jara, yenilgiyi kabul ederek sosyal medya paylaşımında seçmenlerin yüksek sesle ve açıkça konuştuğunu ve cumhurbaşkanı seçilen kişiye tebriklerini ve en iyi dileklerini ilettiğini söyledi.

Muhafazakâr Katolik Cast, kampanyasını Şili'deki suçlarla mücadeleye odakladı ve çoğu Venezuelalı olmak üzere yaklaşık 340 bin belgesiz göçmeni sınır dışı edeceğine söz verdi.

Şarku'l Avsat'ın edindiği nilgiye göre Kast, askeri diktatörlüğün açık bir destekçisi ve Pinochet hayatta olsaydı ona oy vereceğini söylemişti.

16 Kasım'da yapılan ilk turda, her iki aday da oyların dörtte birini aldı ve sol kanat az bir farkla öndeydi. Ancak, tüm sağcı adaylar birlikte oyların yüzde 70'ini topladı.


Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.