Süpersonik jet Londra-Tokyo arasını 7 saatte sessizce uçacak

Sessiz Süpersonik Teknoloji Uçağı 11 saat 35 dakikalık Londra-Tokyo uçuşunu 4 saat 30 dakika azaltacak (Lockheed Martin Havacılık)
Sessiz Süpersonik Teknoloji Uçağı 11 saat 35 dakikalık Londra-Tokyo uçuşunu 4 saat 30 dakika azaltacak (Lockheed Martin Havacılık)
TT

Süpersonik jet Londra-Tokyo arasını 7 saatte sessizce uçacak

Sessiz Süpersonik Teknoloji Uçağı 11 saat 35 dakikalık Londra-Tokyo uçuşunu 4 saat 30 dakika azaltacak (Lockheed Martin Havacılık)
Sessiz Süpersonik Teknoloji Uçağı 11 saat 35 dakikalık Londra-Tokyo uçuşunu 4 saat 30 dakika azaltacak (Lockheed Martin Havacılık)

Yeni bir sessiz süpersonik jet modeli halihazırda 11 buçuk saat süren Londra-Tokyo yolculuğunu yalnızca 7 saate indirecek.
Lockheed Martin Havacılık tarafından tasarlanan Sessiz Süpersonik Teknoloji Uçağı’nın hızı 1,8 Mach (2 bin 223 km/s) olacak. Ancak uçak, ses hızını aşan diğer uçaklar gibi sonik patlama sesi çıkarmayacak.
Bu da demek oluyor ki Sessiz Süpersonik Teknoloji Uçağı seleflerinin aksine karasal rotaları takip edebilecek. Concorde’un uçuş sırasındaki sonik patlama sesi nedeniyle bu rotaları kullanması yasaktı.
Independent Türkçe'nin haberine göre henüz konsept aşamasındaki uçak NASA’yla işbirliği içinde hazırlanan X-59 Quiet SuperSonic Technology X-plane’in tasarımını baz alıyor. Bu model ses hızına ulaştığında bir otomobil kapısının çarpışına benzer bir gürültü ortaya çıkıyor.
Sessiz Süpersonik Teknoloji Uçağı, 5 bin 200 deniz mili kadar yüksekte uçabilen 40 yolcu kapasiteli tek koridorlu bir ticari jet uçağı olacak.  
Bu da New York-Londra, Tokyo-Los Angeles, Londra-Pekin ve Tokyo-Sidney uçuşlarının mümkün olacağını gösteriyor.
Halihazırda 11 saat 35 dakikalık Londra-Tokyo uçuşu 4 saat 30 dakika azalarak 7 saate inecek.
Yeni uçak Amerikan Havacılık ve Uzay Bilimleri Enstitüsü’nün Dallas’ta düzenlenen konferansında tanıtıldı. Konferans kapsamında CNN Travel’a konuşan Lockheed Martin havacılık mühendisi Mike Buonanno, “Şimdilik tasarımın uygulanabilirliğini kanıtlamak için ilk kavramsal tasarım çalışmalarını gerçekleştirdik” dedi.
Çift motorlu jet tasarımın genişletilmiş keskin bir burnu bulunuyor. Bu burun Concorde’un ses bariyerini aşmasındaki gibi sağır edici etkisi olmaksızın şok dalgalarının uçak boyunca ilerlemesini sağlıyor.



Dinozorlar Çağı'ndaki kuşların Arktika'da yuva yaptığı ortaya çıktı

Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
TT

Dinozorlar Çağı'ndaki kuşların Arktika'da yuva yaptığı ortaya çıktı

Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)

Bilim insanları, kuşların kutup bölgelerine en azından 73 milyon yıldır yuva yaptığını keşfetti. 

Günümüzde Arktika'da yuva yapan 200'den fazla kuş türü var. Bilim insanları bu hayvanların ekosistemin önemli üyeleri olduğunu, polenleşme ve tohum dağılımı gibi temel görevlere katkı sağladığını söylüyor.

Daha önce yapılan araştırmalarda bu davranışın yeni olmadığı görülmüştü. Princeton Üniversitesi'nden Lauren Wilson "Kutup bölgelerinde yuva yapmaya dair en eski kanıt, Antarktika'nın Eosen dönemine ait yaklaşık 46,5 milyon yıl önce yaşamış bir penguen kolonisiydi" diyor.

Wilson liderliğindeki ekibin yeni araştırmasıysa bu tarihi yaklaşık 25 milyon yıl daha geriye çekti. 

Bilim insanları Alaska'nın kuzeyindeki Prince Creek formasyonunda yaptıkları kazılarda aralarında embriyo ve yavru kalıntıları da olan 50'den fazla kuş fosili ortaya çıkardı. Çoğunun boyu 2 milimetreden daha kısa olan bu fosiller, kuşların kutup bölgelerinde yuva yaptığına dair en eski kanıtı sunuyor. 

Bulguları hakemli dergi Science'ta yayımlanan çalışmanın ortak yazarı Patrick Druckenmiller, "Bu yeni fosiller, kuşların evrimi hakkındaki bilgilerimizde önemli bir boşluğu dolduruyor" diyerek ekliyor:

Bu çalışmadan önce, birkaç ayak izi dışında Alaska'da kuş fosilleri bulunmamıştı.

Araştırmacılar yaklaşık 73 milyon yıl önce Arktika'da yuva yapan bu kuşların en azından üç ayrı gruptan geldiğini saptadı. Fosillerin bir kısmı martıya benzeyen Ichthyornithes ve dalgıç kuşuna benzeyen Hesperornithes gruplarına aitti. Artık soyu tükenen bu gruplar dişli kuşları içeriyordu.

Ancak kalıntıların çoğu ördeklere benzeyen dişsiz kuşlara aitti. Araştırmacılar dişsizliğin, bugün yaşayan bütün kuşları içeren grubun belirleyici özelliği olduğunu ifade ediyor. Bu nedenle bulgular, milyonlarca yıl önce Arktika'da yuva yapan kuşların, modern kuşların yakın akrabaları olduğuna işaret ediyor.

Ekip, bölgenin o dönemde bugüne kıyasla daha sıcak olduğunu ve muhtemelen 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığı aldığını söylüyor. Ancak bu durum kuşların dondurucu soğuklara maruz kalmadıkları anlamına gelmiyor.

Druckenmiller "Kışlar bugünkü kadar sert olmasa da yıl boyunca burada yaşayan hayvanlar dondurucu soğuklara, ara sıra yağan kara ve yaklaşık 4 ay süren kış karanlığına katlanmak zorundaydı" diye açıklıyor.

Ancak bölgede o zaman yuva yapan kuşların tek sorunu sıcaklıklar değildi. Araştırmacılar bazılarının uzunluğu 5 metreye ve ağırlığı 2 tona çıkan yaklaşık 12-13 dinozor türüyle beraber yaşadıklarını söylüyor. 

Druckenmiller, Troodon gibi etçil dinozorların, "bu sevimli küçük kuşları akşam yemeğinde seve seve yiyeceğini" söylüyor. 

Edinburgh Üniversitesi'nden paleontolog Steve Brusatte, yer almadığı çalışmanın bulgularını şöyle değerlendiriyor:

Bu fosiller, kuşların onlarca milyon yıl önce bu yüksek enlemlerdeki toplulukların ayrılmaz bir parçası olduğunu ve bu toplulukların modern zamanlardaki ekolojik bir yenilik değil, Dünya tarihinin uzun vadeli bir normu olduğunu gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, Live Science, Science