Kushner: Ekonomik gidişat Ortadoğu'daki barışın şartı

Jared Kushner, Manama Çalıştayı açılış oturumunda konuşurken (Reuters)
Jared Kushner, Manama Çalıştayı açılış oturumunda konuşurken (Reuters)
TT

Kushner: Ekonomik gidişat Ortadoğu'daki barışın şartı

Jared Kushner, Manama Çalıştayı açılış oturumunda konuşurken (Reuters)
Jared Kushner, Manama Çalıştayı açılış oturumunda konuşurken (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı ve danışmanı Jared Kushner, ekonomik gidişat konusunda anlaşmanın İsrail- Filistin barış planının zorunlu şartı olduğunu söyledi. Ancak Filistin halkı için refahın, adil bir siyasi çözüm olmadan sağlanamayacağını ifade etti.
Kushner: ABD sizden vazgeçmedi
Kushner, ABD barış planını ekonomik yönden sunmak için Bahreyn'de düzenlenen çalıştayda yaptığı konuşmada, siyasi yönün burada tartışılmayacağını vurguladı. Kushner, Filistinlilere hitaben, “ABD, sizden vazgeçmedi” dedi. ABD’nin barış planının yüzyılın fırsatı olduğunu ifade etti.
Kushner, medyada ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak bilinen planın ilk aşamanın başladığını açıkladı. Filistinlilere, Lübnan, Ürdün ve Mısır’ın da aralarında bulunduğu komşu devletlere kapsamlı bir refah vaadinde bulundu. Trump’ın Filistinlilere verdiği mesajın, “ABD, sıkıntılara rağmen fırsat, ahlak ve onura dayalı, daha iyi bir gelecek için size yardımcı olmaya çalışıyor” dedi.
“Yüzyılın Anlaşması, yüzyılın fırsatı olabilir”
Kushner, ‘Yüzyılın Anlaşması’ planının, liderlerin cesaret ettiği takdirde ‘yüzyılın fırsatı’ olabileceğine işarette bulundu. Planın, bu bölgeyi çatışmaların kurbanı olmaktan, fırsat çeken bir alana dönüştürmeyi hedeflediğini söyleyen Kushner, anlaşmanın 10 yılda 50 milyar dolarlık bir yatırım paketi uygulayacağını vurguladı. Filistin topraklarında bir alt yapı kurma, bölgedeki durumu iyileştirirken, Batı Şeria ile Gazze Şeridi’ni birbirine bağlamaya çalıştığını söyledi.
Kushner, Filistin'in Manama Çalıştayı’nı boykot etmesi hakkında, “Olumsuzdan olumluya dönülebilirdi” diyerek diğerlerini kınamak yerine fırsatları değerlendirme çağrısında bulundu. Bölgedeki yolsuzluk nedeniyle umutların birçoğunun yok olduğunu söyleyen Kushner, “Bunlar sağlık ve eğitim alanında yatırım için kullanılabilirdi. Şu ana kadar yaptıklarımızdan dolayı mutluluk duyuyoruz “dedi.
Barış planının ilk aşaması, dün, Bahreyn'in başkentinde Kushner’ın başkanlığı altında başlatıldı. ABD yönetimi, bunu 1948 yılından beri İsrail ve Filistin arasındaki çatışmaların çözüm bulması için hazırlanan ve başarıya ulaşmayan onlarca planın yerine koymaya çalışıyor. Washington, kredi, bağış ve yatırım yoluyla 50 milyar dolar toplamak için çabalıyor. 2 gün sürecek olan uluslararası çalıştayı yöneten Jared Kushner, bu çalıştayın, Washington planının bir kısmı olduğunu söylemişti. Bu, Washington'ın İsrail- Filistin çatışmasının çözmek için izlediği en kapsamlı politika oldu. Anlaşmanın geri kalanının ilerleyen zaman içerisinde açıklanacağı ifade edildi.
Filistin ve İsrail yönetimleri çalıştaya katılmadı
Filistin yönetimi, çalıştayı boykot ederek katılım göstermedi. İsrail hükümeti de çalıştaya katılmadı. Filistinliler çalıştayın siyasi ve ekonomik durumu birbirinden ayırdığını söylüyor. Öte yandan önümüzdeki Kasım ayından önce açıklanacak olan siyasi kısmın, bağımsız bir Filistin Devleti kurmayı içermediğine dair tahminler yürütülüyor.
Batı Şeria ve Gazze şeridini birbirine bağlayan yol projesi
ABD tarafından hazırlanan plan, Filistinliler lehine 50 milyar dolardan daha fazla değere sahip bağış ve yatırım çekme teklifi içeriyor.  Ayrıca onlara 10 yıl içerisinde 1 milyon iş fırsatı sağlama ve gayri safi yurt içi milli hasılanın iki katına çıkarılmasını vaat ediyor. Önerilen 179 proje içerisinde, 5 milyar dolara mal olan Batı Şeria ve Gazze şeridini birbirine bağlayan bir yol projesi ön plana çıkıyor.
Kushner’ın konuşmasının ardından, İmar Gayrimenkul Şirketi’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve kurucusu Muhammed el-Abbar ve ABD'li Blackstone Grup’un kurucusu Stephen Schwarzman, Washington’ın ekonomik planındaki fırsatlardan bahsetti.  Schwarzman, Kushner’ın sunduğu planın derinliği, önemi ve ayrıntılarını beğendiğini söyledi. Bir iş insanı olarak bu planın uygun şartlarda başarılı olabileceğini, kötü şartlarda ise başarısızlığa uğrayabileceği belirtti. Schwarzman, ayrıca doğal kaynakların ekonomik başarı için zorunlu olmadığını söyledi. Singapur’u örnek vererek, “Doğal kaynaklara sahip değil ancak mükemmel bir yönetimi var” dedi. Abbar ise Filistin yönetiminin çalıştayı boykot etmesi hakkındaki bir soruya, “Filistin meselesi, tüm Arapların önem verdiği merkezi bir konudur. Burada olmadıkları için üzgünüz. Ancak bugün onları temsil ettiğimizi düşünüyorum. Bizler olumlu bir halkız gerek hava koşulları, gerekse de siyasi şartlar açısından zor bir çevrede yaşıyoruz. Ancak tüm pozitifliğimizi koruyor ve bunu gerçekleştiriyoruz. Bize düşen Filistinlilere bunun iyi bir plan ve arkasında iyi kişiler olduğunu göstermek” şeklinde konuştu.
Schwarzman, güvenlik ve politik anlamda bir istikrar olmaksızın Filistin ekonomisinin refaha kavuşmasının zor olduğunu söylerken Abbar, Ortadoğu bölgesinin ‘iş açısından kolay bir alan’ olduğunu belirterek, Mısır, Ürdün ve Lübnan'da elde ettiği başarılı tecrübelerine değindi. Abbar, ayrıca “Filistinliler parlak bir zekaya sahip. Onları destekliyor ve imkan sağlıyoruz” dedi. Çalıştaya katılan Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) bir iş insanı ise Manama Çalıştayı’ndan iyi bir sonuç elde etme oranı yüzde bir dahi olsa çabalanması gerektiğini söyledi.
Uluslararası katılım
Kushner, çalıştayın açılışında katılımcılara teşekkür etti. Çalıştayda IMF Başkanı Christine Lagarde gibi mali ve ekonomik kurumların temsilcilerinin, ayrıca yatırımcı ve uluslararası sermaye sahibi kişilerin bulunduğuna dikkat çekti.
Çalıştaya uluslararası bakan ve temsilciler katılıyor. Katılımcılar arasında, ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin,  Dünya Bankası Başkanı David Malpass ve FIFA Başkanı İsviçreli Gianni Infantino da bulunuyor. Arap, Batı ve Körfez ülkelerinden bakan ve temsilciler de çalıştaya katılanlar arasında yer alırken İsrail, yalnızca iş adamlarına göndermekle yetindi. Öte yandan Bahreyn ve İsrail arasında diplomatik ilişkiler bulunmuyor.
22 Arap ülkesi arasında Ürdün ve Mısır dışında hiçbirinin İsrail ile tam bir diplomatik ilişkisi bulunmuyor. Bu iki ülke Manama Çalıştayı’na maliye bakanları ve vekilleri düzeyinde katılım sağladı.         Ürdün Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Süfyan el-Kudah, “Ürdün’ün tutumu açık ve net. Hiçbir ekonomik teklif, işgali sonlandıracak, kardeş Filistin halkının meşru haklarını karşılayacak siyasi bir çözüme alternatif olamaz” dedi.
Çalıştaya Suudi Arabistan adına katılan heyete Maliye Bakanı Muhammed bin Abdullah el- Cud’an başkanlık ediyor. SPA’nın haberine göre Suudi heyetinde, Devlet Bakanı Muhammed Al Şeyh ve Kamu Yatırım Fonu Genel Sekreteri Yasir er-Ramyan bulunuyor. Habere göre Suudi Arabistan’ın bu çalıştaya katılması tutumunun sabit olduğu ve Filistin halkının yanında durup davalarına destek vermeye devam ettiğinin bir delili.
Suudi Arabistan'ın bağımsız bir Filistin Devleti kurulma vurgusu
Suudi Arabistan tarafından yapılan açıklama, ayrıca Filistin meselesi konusunda sarsılmaz bir tutuma sahip olunduğu yeniden vurgulandı. Arap barış girişimine göre çözümün 1967 sınırlarına uygun olarak, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin Devleti kurulması ile sağlanabileceğinin altı çizildi. Adil ve kapsamlı bir barış sağlanabilmesi için uluslararası toplum çaba sarf etmeye çağırıldı. Ayrıca bölgenin refaha kavuşmasının, yatırım için cazip bir hale gelmesinin ve ekonomik kalkınma fırsatlarını güçlendiren tüm uluslararası çabaların desteklediği ifade edildi.
Öte yandan BAE Dışişleri ve Uluslararası İş Birliği Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, çalıştaydan memnuniyetle bahsedildi. Başkenti Doğu Kudüs olmak üzere bağımsız bir Filistin Devleti kurulması konusundaki siyasi tutumunun sabit olduğu vurgulandı.
Mısır ve Fas da çalıştaya katılan ülkeler arasında yer aldı. Birleşmiş Milletler (BM) adına ise Birleşmiş Milletler Orta Doğu Barış Süreci Koordinatörü Yardımcısı Jamie McGoldrick katıldı.
Başarı fırsatları hakkında şüpheler
Kushner’ın çalıştay öncesinde yaptığı iyimser açıklamalara rağmen Filistinli yetkili ve çok sayıda Filistinli işadamının çalıştayı boykot etmesi, uygulama fırsatları konusunda bir tehdit oluşturdu. Trump yönetimi, planla, Filistinlilerin uluslararası destekle uygulayacağı bir ‘vizyon’ oluşturmak istiyordu. ‘Ekonomik vizyon’ olarak adlandırdığı projenin önündeki engelleri fark eden Kushner, Manama Çalıştayı’nın hedefinin bir barış antlaşması imzalandığında, projelerin uygulamaya konulması için büyük yatırımcılar ve kalkınma bankalarıyla ekonomik plan hakkında görüş alışverişinde bulunmak olduğunu söyledi. Kushner, iki gün önce gerçekleştirdiği basın toplantısında barış antlaşması olmaksızın, ekonomik projelerin uygulanmasının mümkün olmadığını vurgulamıştı.
Kushner’ın planı, ABD, Filistin ve uluslararası çevre tarafından yapılan eleştiriler ve birtakım zorluklarla karşı karşıya kaldı. Çoğunluk siyasi bir çözüm olmaksızın ekonomik refahın söz konusu olamayacağını düşünüyor. ABD yönetimi, önceki başarısızlıklarına benzer bir durumdan kaçınmak için siyasi çözümden önce ekonomik tekliflere yöneldi. Filistin'deki ekonomik durumla ilgili planda, siyasi kullanımlardan kaçınıldı. Planda, ‘işgal’, ‘denetim noktaları’, ‘yerleşim birimleri’ ve ‘Filistin Devleti’ gibi ifadeler kullanılmadı. Ancak Filistinlilerin, işgal altında günlük olarak karşılaştığı zorluklardan üstü kapalı bir şekilde bahsedildi. Örneğin; ‘Filistinliler rutin olarak Batı Şeria ve Gazze’de ulaşımı engelleyen, ekonomik durgunluğa neden olan, ihracatı azaltıp, yabancıların doğrudan yatırım yapmasına mani olan lojistik zorluklarla karşı karşıya kalıyor’ ifadelerine yer verildi.
Öte yandan pek çok kişi Washington’ın yardım programlarını fon sağlamayı askıya alması ve Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) sağlanan fonun kısmi olarak iptal edilmesi ile ABD'nin daha önce desteklediği tarzda milyarlarca dolarlık bir ekonomik program başlatması arasındaki çelişkiye dikkat çekti. ABD'nin eski Tel Aviv Büyükelçisi Daniel B. Shapiro, geçtiğimiz hafta, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “ABD yönetimi Filistin ekonomik planının tüm hedeflerini destekleyen, yardımcı programlarını sonlandırdı. Biz, yatırımlarımızı çektikten sonra şimdi diğerlerine yatırım yapmaya çağırıyoruz. Bölgede biraz zaman geçiren herkes anlar ki Filistin'in ekonomik meseleleri ve siyasi-güvenlik meselelerini birbirinden ayıramazsınız. İsrail ve Filistinlilerin bu konuyu tek bir paket halinde çözmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Ortadoğu'da Barış İttifakı Kurumu'nun Yönetim Kurulu Genel Müdürü Joel Braunold, ekonomik plan belgesinde kullanılan bazı fotoğraflara işarette bulunarak, Trump yönetimi tarafından askıya alınmadan önce ABD’nin desteklediği yardım programlarına ait olduğunu söyledi. E-mail ile Şarku'l Avsat' a yaptığı açıklamalarda, Washington planında önerilen birçok programın, ABD'li ajanslar tarafından uluslararası kalkınma için destek verilenler olduğuna dikkat çekti. Bunlar arasında içme suyu programı, yeni okullar inşa edilmesi, ulaştırma programı ve benzerlerinin bulunduğuna işarette bulundu.
Braunold, Filistin çalışma toplumunun Kushner’ın projesine cevap verme olasılığı hakkındaki bir soruya, “Bunun tartışmalı durum olduğunu düşünüyorum. Siyasi anlaşma sağlanmaksızın onaylayacaklarını söyleyemem. Anlaşmanın siyasi bölümünün açıklanmasının beklendiğini biliyorum. Ancak Filistinli iş insanlarının siyasi bölüm olmaksızın bunu kabul edip etmeyecekleri hakkında bir hüküm vermek imkansız” şeklinde yanıt verdi.



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.