ABD, İsrail ve İngiltere’nin ortak tatbikatı sona erdi

Geçtiğimiz hafta Umman Körfezi’ndeki USS Abraham Lincoln uçak gemisinden havalanmaya hazırlanan bir F-18 savaş uçağı (EPA)
Geçtiğimiz hafta Umman Körfezi’ndeki USS Abraham Lincoln uçak gemisinden havalanmaya hazırlanan bir F-18 savaş uçağı (EPA)
TT

ABD, İsrail ve İngiltere’nin ortak tatbikatı sona erdi

Geçtiğimiz hafta Umman Körfezi’ndeki USS Abraham Lincoln uçak gemisinden havalanmaya hazırlanan bir F-18 savaş uçağı (EPA)
Geçtiğimiz hafta Umman Körfezi’ndeki USS Abraham Lincoln uçak gemisinden havalanmaya hazırlanan bir F-18 savaş uçağı (EPA)

İsrail tarafından dün yapılan açıklamada, Akdeniz hava sahasında ABD Hava Kuvvetleri öncülüğünde İngiltere ve İsrail Hava Kuvvetleri’nin de katılım sağladığı Tri-Lightning isimli ortak tatbikatın sona erdiği belirtildi.
F-35 savaş uçakları odaklı ortak askeri tatbikat hakkında açıklama yapan İsrailli bir kaynak, F-35’lerin yanı sıra gelişmiş savaş uçaklarının çeşitli zorluklar ile başa çıkma senaryolarının takip edildiğini belirterek, tatbikatın beşinci nesil savaş uçaklarının eğitimi için fırsat teşkil ettiğini söyledi.
Kaynak ayrıca, tatbikatın amacının farklı ülkelerden gelen hava kuvvetleri arasında işbirliğini güçlendirmek olduğunu dile getirdi. İsrail ordusundan Tuğgeneral Ammon Ein Dar konu ile ilgili yaptığı açıklamada, ilk kez dün gerçekleştirilen uluslararası F-35 savaş uçakları katılımlı ortak tatbikatın, farklı ülkelerden gelen kuvvetler arasındaki yakın işbirliğini inceleme imkanı sağladığını belirtirken, tatbikatın Ortadoğu’daki ortak çıkar ve özel yetenekleri güçlendirdiğini ifade etti.



Trump'ın Gazze Şeridi ile ilgili önerisini ele almak

Mevcut İsrail hükümetinin iki devletli çözüme inanmadığı, Araplar ve İsrailliler için bir sır değil (AFP)
Mevcut İsrail hükümetinin iki devletli çözüme inanmadığı, Araplar ve İsrailliler için bir sır değil (AFP)
TT

Trump'ın Gazze Şeridi ile ilgili önerisini ele almak

Mevcut İsrail hükümetinin iki devletli çözüme inanmadığı, Araplar ve İsrailliler için bir sır değil (AFP)
Mevcut İsrail hükümetinin iki devletli çözüme inanmadığı, Araplar ve İsrailliler için bir sır değil (AFP)

Nebil Fehmi

Gazze'deki olayları, hangi milliyetten olursa olsun zerre kadar insaniyete sahip dürüst bir gözlemci olarak takip eden herkes, bir ateşkes anlaşmasına varılmasını, Gazze Şeridi sakinlerinin normal hayata dönmesini ve çatışmaların sona ermesini ummalıdır. Bu, rehinelerin ve tutukluların serbest bırakılmasını sağlayacak, İsrail işgalinin sona ermesinin ve her iki halkın da güvenlik ve barış içinde yaşayabileceği bir Filistin devletinin kurulmasının önünü açacaktır.

İnsani nedenlerle muharebeleri durdurmak, çatışmayı sona erdirmek ve iki halkın siyasi kimliklerini ifade etmelerini sağlamak için harekete geçmenin önemine, hatta gerekliliğine rağmen, mevcut İsrail hükümetinin iki devletli çözüme inanmadığı Araplar, İsrailliler ve diğerleri için bir sır değil. Bu tutum Başbakan Binyamin Netanyahu'nun kendisi tarafından dile getiriliyor. Yine İsrail'in açıklamalarına göre ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in en yakın dostu olarak kabul ediliyor. Dahası genel koşullar zorlu, beklentiler düşük ve ihtimaller, tehlikeler ve potansiyel aksiliklerle dolu.

Analistlerin hepsi, Gazze için herhangi bir güvenlik anlaşmasının uygulanmasının İsrail'in onayını, önerilerin temel unsurlarından biri Hamas'ın silahsızlanması ve Gazze Şeridi'nin yöneticisi rolünden çekilmesi talebi olsa da daha az ölçüde Hamas'ın onayını gerektirdiği konusunda hemfikir. Silahlanma ve çekilme Hamas'ın baş müzakerecisi tarafından kabul edildi.

Ancak çeşitli unsurları ve aşamaları, önerilen anlaşmanın Filistinlileri -Hamas, Gazze halkı, Batı Şeria'daki Filistin Ulusal Otoritesi ve hatta diasporadaki Filistinlileri- hedef aldığı anlamına geliyor.

Filistin davasının geleceğiyle ilgili hassas hesaplar ve kader belirleyici kararlarla karşı karşıyayız. Bu kararlar öncelikle Filistinlileri ilgilendiriyor ve sonuçları Arap ve bölgesel arenalarda geniş çaplı bir etki yaratacak.

Hamas'ın yanıtı özünde olumlu ve akıllıcaydı; prensipte kabul etmekle birlikte, bazı noktaların açıklığa kavuşturulması ve teyit edilmesi için müzakere edilmesi konusunda ısrarcıydı. Beyaz Saray bu yanıtı olumlu bir adım olarak yorumladı.

Bir Mısırlı ve bir Arap olarak benim için Filistin davası kişisel, ulusal ve bölgesel bir meseledir. Ama kararları verecek olan Filistinlilerin kendisidir. Bizim rolümüz, uzun süre Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), ardından merhum Yaser Arafat ve daha sonra Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Ulusal Otoritesi’ne yaptığımız gibi, desteklemek ve dürüst tavsiyelerde bulunmaktır.

Bu bakış açısından hareketle, karmaşık verileri, hassas aşamayı ve çatışan öncelikleri ele alan bazı gözlem ve öneriler sunuyoruz; bunları kabul etmenin veya reddetmenin temelde Filistin tarafına bağlı olduğunu da göz önünde bulunduruyoruz.

Filistinlilerin ezici çoğunluğu Gazze'deki şiddet ve savaş döngüsünü sona erdirmek istiyor. Herhangi bir anlaşmanın, tam egemen Filistin devletinin kurulmasına dayalı kalıcı bir barış pahasına olmamasını sağlamak istiyorlar.

Uluslararası toplumun büyük çoğunluğu tarafından desteklenen iki devletli çözüm, hükümetin dışındaki akıllı İsrailliler için bile barışa giden tek kesin ve sürdürülebilir yol olmaya devam ediyor.

Ancak Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümeti, iki devletli çözümü reddederek, iddialı bir barış anlaşmasının samimiyeti ve uygulanabilirliği konusunda şüphe uyandırıyor. Rehineler serbest bırakıldıktan sonra İsrail'in süreci tamamlama konusundaki taahhüdüne bağlı kalıp kalmayacağıyla ilgili endişeleri artırıyor.

Buna ilaveten, Trump'ın İsrail ile yakın ittifakı ve Batı Şeria'nın ilhakına karşı çıkması, diğer yandan da İsrail'e güçlü desteği gibi çelişkili tutumları, Filistinlilerin güven eksikliğinin iki nedenidir. Netanyahu'nun güvenlik ve Hamas'ın silahsızlandırılması ile ilgili maddeleri yorumlarken kamuoyu önünde yaptığı çarpıtmalar, olumsuz değerlendirmeleri daha da derinleştirdi.

Belgeye ve haber kaynaklarına göre, Trump yönetimi, Gazze ile ilgili önerilerini 20 ila 22 madde arasında ve hedef kitleye bağlı olarak biraz değişen çeşitli biçimlerde sundu. Bilindiği üzere ilk versiyon, Filistin çıkarlarını korumaya yönelik net açıklamalarla birlikte kendisini memnuniyetle karşılayan Arap ve İslam ülkeleri grubuna sunuldu. Bu haklar arasında, zorla göç ettirme, sürgün veya toprak ilhakının reddedilmesi, bir Filistin devletinin kurulması, acil insani yardım sağlanması, İsrail'in geri çekilmesi ve insan haklarına dair garantiler yer alıyor. Hamas tarafından kabul edilen metin de budur.

Netanyahu ile yapılan istişarelerin ardından Trump, İsrail'in güvenlik yetkilerini ve Hamas'ın silahsızlandırılmasını teyit eden revize edilmiş bir versiyon açıkladı. Filistinliler bunu, İsrail kontrolünü artıracak olumsuz bir değişiklik olarak gördüler. Bu durum, Pakistan elçisini, açıklananların kendileriyle görüşülenlerle uyuşmadığını açıkça belirtmeye sevk etti.

İlave olarak, uzun vadeli planın uygulanması için muhtemel zaman çizelgesi Trump’ın başkanlık süresinin ötesine uzanıyor. Bu da ABD içindeki farklı görüşler, İsrail'in ABD’deki seçim yarışından faydalanma çabasıyla oyalamaya yönelmesi olasılığı sebebiyle endişelere yol açıyor.

Buna rağmen Hamas, mekanizmaları ve bazı hükümleriyle ilgili istişarelerde bulunma ve açıklamalar isteme konusunda ısrar etse de Amerikan önerisini kabul etti. Şimdi yapılması gereken, Gazze ve ötesinde Filistin pozisyonunu takviye etmektir. Öneride yer alan bazı madde ve pozisyonlar açısından bunu bir dereceye kadar başarmak için sağlam temel bulunmaktadır.

Bu güçlendirme ve takviye etme unsurları arasında BM'de Filistin devletinin tanınmasına dair açık ve artan uluslararası sinyaller, Trump'ın Batı Şeria'nın ilhakını reddeden ve Arap-İslam grubu tarafından kabul edilen önerinin orijinal metnine bağlı kalan açıklamaları, önerinin açıklanmasının hemen ardından bu grup tarafından yayınlanan resmi açıklama, Netanyahu'nun Trump ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamalara yanıt olarak yayınlanan Arap-İslam açıklaması, Trump'ın son saatlerde amacının ve umudunun Ortadoğu'da kapsamlı barış, güvenlik ve emniyeti sağlamak olduğunu söylemesi yer alıyor.

Tüm sürecin Filistinlilerin özelliklerini ve kimliğini taşıması ve tüm insani yardımların uluslararası meşruiyet şemsiyesi altında olması gerektiği konusunda geniş bir uluslararası destek bulunuyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Amerikan önerisi buna kapıyı araladı ve uluslararası kuvvetlerin varlığı, herhangi bir anlaşmanın değişen siyasi faktörlerin ötesinde sürdürülebilir olması için kaçınılmaz olarak geniş bir uluslararası onay veya destek gerektirecektir. İstişareler sonrasında anlaşmanın tamamen onaylanmasına karar verilirse, Filistinlilerin anlaşmayı teyit eden ve kendi pozisyonlarını ayrıntılı olarak kaydetmelerine olanak tanıyan bir Güvenlik Konseyi kararı talep etmeleri düşünülebilir. Nitekim Trump yönetimi sonrasında bile uygulanmasını sağlamak için bir siyasi ivme ve doğru yorum sağlamak, Filistinlilerin haklarını korumak ve kalıcı barışı sağlamak amacıyla aylar önce bir ABD taslak kararı için de böyle bir talepte bulunulmuştu.

Özetle; Filistinlilerin Trump'ın önerilerine verdiği yanıt, saldırıların acilen sona erdirilmesi ihtiyacı, ulusal hakları ve egemenliği koruma zorunluluğu ve İsrail'in tutumuna duyulan güven eksikliği arasında zaman zaman yaşanan çelişkilere rağmen, olumlu bir yanıt verme arzusunu yansıtıyor.

Gazze'de barış ve istikrar acil bir hedef, uluslararası ve bölgesel siyasi okumalar rahatsız edici, endişe verici ve iyimser olma veya başkalarına güvenme açısından olumsuz iken, Filistinlilerin ve destekçilerinin, herhangi bir kalıcı çözümün ulusal haklarının tanınmasını ve iki devletli bir çözüm için gerçek bir çerçeve ve garantilere dayanmasını talep etmeleri şaşırtıcı değil. Özellikle de kendilerinden veya en azından Hamas'tan, rolleri konusunda somut tavırlar alması beklendiği göz önüne alındığında.

Bu, anlaşmayı tanıyan veya dikkate alan bir Güvenlik Konseyi kararı çıkarılarak başarılabilir ve bu, ABD'nin ateşkes arayışıyla kendi inisiyatifiyle attığı bir adım. Bilhassa öneri, örgütün kurumlarına bir rol öngördüğü ve Gazze Şeridi'nde uluslararası kuvvetlerin konuşlandırılmasına atıfta bulunduğu için Rusya'nın girişime ilk tepkisinin açık ve olumlu olduğunu belirtmekte fayda var.

Nihayetinde, kalıcı barışa ulaşmak, bu karşıt taleplerin şeffaf, adil ve uluslararası destekli bir siyasi süreçle uzlaştırılmasını gerektirir. Allah Filistinlilere muvaffakiyet versin ve onlara, Araplara ve Ortadoğu'ya güvenlik ve emniyet bahşetsin.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


Gazze savaşını sona erdirme görüşmeleri sürerken İsrail, 7 Ekim'in ikinci yıldönümünü anıyor

İsrail'in güneyinde bulunan Reim'deki Nova Müzik Festivali alanında 7 Ekim saldırılarının kurbanlarından biri için yapılan anıtın önünde oturan bir aile (AFP)
İsrail'in güneyinde bulunan Reim'deki Nova Müzik Festivali alanında 7 Ekim saldırılarının kurbanlarından biri için yapılan anıtın önünde oturan bir aile (AFP)
TT

Gazze savaşını sona erdirme görüşmeleri sürerken İsrail, 7 Ekim'in ikinci yıldönümünü anıyor

İsrail'in güneyinde bulunan Reim'deki Nova Müzik Festivali alanında 7 Ekim saldırılarının kurbanlarından biri için yapılan anıtın önünde oturan bir aile (AFP)
İsrail'in güneyinde bulunan Reim'deki Nova Müzik Festivali alanında 7 Ekim saldırılarının kurbanlarından biri için yapılan anıtın önünde oturan bir aile (AFP)

İsrail bugün, 7 Ekim'de Hamas tarafından kendisine karşı düzenlenen ve Gazze Şeridi'nde devam eden yıkıcı savaşı tetikleyen eşi görülmemiş saldırının ikinci yıldönümünü anıyor. Bu arada iki taraf (İsrail ve Hamas), savaşı sona erdirmek için Mısır'da dolaylı müzakereler yürütüyor.

7 Ekim 2023 sabahı, Sukot Bayramı'nın sonunda, Hamas liderliğindeki silahlı gruplar Gazze Şeridi'nden İsrail'in güneyine sürpriz ve eşi görülmemiş bir saldırı düzenledi. Bu saldırı, Yahudi devletinin tarihindeki en kanlı gün olarak kayıtlara geçti.

O gün Filistinli savaşçılar, Yahudi devletinin güney sınırını geçerek İsrail kasabalarına ateşli silahlar, füzeler ve patlayıcılarla saldırdı. Ayrıca o gün çölde düzenlenen bir müzik festivaline de saldırı düzenlediler.

afrgt
7 Ekim saldırısının kurbanları için yapılan anıtların yanında birbirlerine sarılan İsrailliler (AFP)

Saldırı sonucunda İsrail'de bin 219 kişi öldü ve 251 kişi kaçırılarak Gazze Şeridi'ne götürüldü. Bu kişilerden 47'si halen rehin tutuluyor ve İsrail ordusu, bunlardan 25'inin öldürüldüğünü söylüyor.

Anma etkinlikleri

Saldırının yıldönümü anısına bugün İsrail'de anma etkinlikleri düzenlenecek.

Kurbanların aileleri ve arkadaşları, Hamas militanlarının 370’ten fazla kişiyi öldürdüğü ve onlarca kişiyi rehin aldığı Nova Müzik Festivali'nin yapıldığı yerde toplanacak.

Bir başka tören ise Tel Aviv'deki Rehine Meydanı'nda düzenlenecek. Bu meydanda, Filistin topraklarında halen tutuklu bulunanların serbest bırakılması için haftalık gösteriler düzenleniyor.

Öte yandan İsrail, Yahudi takvimine göre hareket ettiği için bu saldırıyı bu yıl 16 Ekim'de resmen anacak.

Birçok İsrailli dün Nova Müzik Festivali’nin yapıldığı alanı ziyaret etti.

Elad Ganz, AFP'ye “Burada yaşananlar zor ve yıkıcıydı, ancak biz yaşamak istiyoruz. Her şeye rağmen hayatımıza devam ediyor ve o gün burada olan, ancak ne yazık ki artık aramızda olmayanları anıyoruz” dedi.

Hamas saldırısından bu yana İsrail, Gazze Şeridi'ndeki harekete karşı askeri misilleme kampanyasını sürdürüyor. Kara, hava ve denizden yürütülen bu amansız kampanya, Filistin topraklarını harabeye çevirdi ve on binlerce Filistinliyi öldürdü.

Birleşmiş Milletler'in (BM) güvenilir kabul ettiği Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı'nın son rakamlarına göre, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde en az 67 bin 160 Filistinli hayatını kaybetti.

Maddi kayıplar açısından ise mahallelerin tamamı yerle bir edildi; evlerin, hastanelerin, ibadethanelerin, okulların ve altyapının büyük bir kısmı tahrip edildi.

Savaşın patlak vermesinden bu yana yüz binlerce Filistinli kalabalık kamplarda ve açık alanlarda evsiz olarak yaşıyor. Yerlerinden edilmiş insanlar, gıda, su kıtlığı ve hijyen eksikliğinden mustarip.

Cibaliye Mülteci Kampı’ndaki evinden göç etmek zorunda kalan 49 yaşındaki Hanan Muhammed, “Bu savaşta kelimenin tam anlamıyla her şeyimizi kaybettik; evlerimizi, aile üyelerimizi, arkadaşlarımızı ve komşularımızı. Hayatlarımızı, rutinlerimizi ve hayatımızın tüm ayrıntılarını, hatta akıl sağlığımızı bile sonsuza dek kaybettik” ifadelerini kullandı.

Muhammed, “Ateşkes ilan edilmesini, kan dökülmesinin ve ölümlerin sona ermesini sabırsızlıkla bekliyorum. Artık dayanamıyoruz. Hayatımızın zor olmaya devam edeceğini düşünüyorum. Burada yıkımdan başka bir şey yok” dedi.

Zor bir görev

Son iki yıl içinde İsrail, askeri operasyonlarını Filistin topraklarının ötesine genişleterek Tahran dahil beş bölgesel başkentteki hedefleri de kapsar hale getirdi.

Yahudi devleti, Hamas'ın üst düzey liderlerinin çoğu ve Hizbullah'ın eski genel sekreteri Hasan Nasrallah dahil olmak üzere birçok yetkili ve lideri ortadan kaldırmayı başardı.

Gazze Şeridi'ndeki savaş üçüncü yılına girerken, hem İsrail hem de Hamas bir anlaşmaya varmaları için artan uluslararası baskı ile karşı karşıya.

ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz hafta, acil ateşkes, Hamas'ın tüm rehineleri serbest bırakması, hareketin silahsızlandırılması ve İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nden çekilmesini öngören 20 maddelik bir plan açıkladı.

Aksa Tufanı’nın ikinci yıldönümünün arifesinde, Hamas ve İsrail heyetleri arasında Trump'ın planı üzerinde anlaşmaya varmak için dolaylı müzakereler dün Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde başladı.

sdfrgt
Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Cibaliye Mülteci Kampı’ndaki evlere düzenlenen İsrail hava saldırılarının ardından kurbanları arayan Filistinliler (Reuters)

Kahire el-İhbariyye televizyonu, görüşmelerin ABD Başkanı’nın planına uygun olarak rehine takası için ‘koşulların yaratılması’ üzerine odaklandığını bildirdi.

Hamas müzakerecilerine yakın bir Filistinli kaynak, görüşmelerin ‘birkaç gün sürebileceğini’ söyledi.

Hamas ve İsrail, Trump'ın önerisini memnuniyetle karşılasa da, ayrıntılar üzerinde anlaşmaya varmak zorlu ve çetrefilli bir görev olacak gibi görünüyor.

Mısır'daki müzakerelerin ilerleyişi ve özellikle Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gibi ön koşulları olup olmadığına ilişkin bir soruya yanıt veren ABD Başkanı, “Kırmızı çizgilerim var. Belirli şeyler gerçekleşmezse, ilerlemeyeceğiz. Ancak işlerin iyi gittiğini düşünüyorum ve Hamas'ın bazı çok önemli konularda anlaşmaya vardığını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı şöyle devam etti: “Bir anlaşmaya varacağımızı düşünüyorum. Yıllardır bir anlaşmaya varmaya çalıştıkları için bunu söylemek benim için zor. Gazze'de bir anlaşmaya varacağız, bundan neredeyse eminim.”

Savaşta daha önce iki kez ateşkes ilan edilmiş ve bu ateşkesler sayesinde onlarca rehine serbest bırakılmıştı. Ancak İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Şarm eş-Şeyh müzakerelerinin başarısız olması halinde ordunun ‘savaşa geri döneceği’ uyarısında bulundu.


Tahran Irak'ta zemin kaybediyor ama henüz savaşı kaybetmiş değil

Cevad Nasrallah, 3 Ekim 2025 tarihinde Bağdat'ta, Hizbullah’ın eski Genel Sekreteri olan babası Hasan Nasrallah'ı anma törenine katıldı. (Reuters)
Cevad Nasrallah, 3 Ekim 2025 tarihinde Bağdat'ta, Hizbullah’ın eski Genel Sekreteri olan babası Hasan Nasrallah'ı anma törenine katıldı. (Reuters)
TT

Tahran Irak'ta zemin kaybediyor ama henüz savaşı kaybetmiş değil

Cevad Nasrallah, 3 Ekim 2025 tarihinde Bağdat'ta, Hizbullah’ın eski Genel Sekreteri olan babası Hasan Nasrallah'ı anma törenine katıldı. (Reuters)
Cevad Nasrallah, 3 Ekim 2025 tarihinde Bağdat'ta, Hizbullah’ın eski Genel Sekreteri olan babası Hasan Nasrallah'ı anma törenine katıldı. (Reuters)

İki yıl önce Iraklı gruplar, Aksa Tufanı Operasyonu sonrası yaşanan süreçte varlıklarını hissettirebilmek için can atıyorlardı. Ekim 2023'ten sonraki aylarda, hükümet ile bu gruplar arasında Irak'ı savaştan uzak tutmak için oldukça karmaşık müzakereler yapıldığı söylenirken, bu coşku azaldı.

İran'ın Suriye'yi kaybettiği gibi Irak'ı da tamamen kaybettiğine dair bir kanıt yok, ancak Bağdat sahnesinde Amerikalılara karşı raunt raunt kaybetmeye başladı. İran'ın vekil güçleri de, eski bir Iraklı bakanın ifadesiyle ‘bugünlerde dünyanın en tehlikeli iki adamı olan Donald Trump ve Binyamin Netanyahu’ ile barış içinde yaşamaya alışmaya başladı.

Bağdat'taki politikacılar, Amerikalıların İranlılara karşı kazandığı ‘boks rauntlarının’ kanıtı olarak üç olayı gösteriyor: Irak'taki İran destekli Şii milislerin elinde tutulan İsrail vatandaşı Elizabeth Tsurkov'un anlaşma yapılmadan serbest bırakılması, Halk Seferberlik Güçleri yasasının parlamentoda oylamaya hazır hale geldiğinde geri çekilmesi ve bundan önce, 12 gün süren İsrail-ABD saldırıları sırasında bile Amerikan güçleriyle uzun bir ateşkesin sağlanması.

thy6
Iraklı gruplar, Bağdat'ın merkezindeki Tahrir Meydanı'nda Hasan Nasrallah'ın ölüm yıldönümünde sembolik olarak ona veda etti. (Iraklı gruplar)

‘Arenaların birliğinden’ ve Hamas'ın 7 Ekim'de gerçekleştirdiği operasyondan iki yıl sonra, Iraklı gruplar Aksa Tufanı’nın son sahnesinde, arka planda bile görünmediler. Birçokları için bu, şimdilik iyi bir haber.

B planı arayışı

Şii bir siyasetçi kısa süre önce Tahran'ı ziyaret etti ve Kasım 2025 parlamento seçimleri için parti kampanyalarının başlamasından önce karışık duygularla Bağdat'a döndü.

3 Ekim 2025'te bir sonraki parlamentoda koltuk kazanmak için resmi kampanyasına başlayan bu siyasetçi, “Tahran, nakavt darbesi almamak için ‘B planı’ arıyor” dedi. Ona göre, Tahran'ın elindekiler birçok kişiyi şaşırtabilir ve Suriye'yi başka yerlerden telafi edebilir.

Siyasetçiye göre, Bağdat'taki Şii siyasetçilerin bağlı kaldığı alışkanlıklardan biri, ‘İranlıların anlayacağı bir dilde seçim kitabını okumak’.

ds7u6
Bağdat'ın kuzeyinde keşif devriyesi sırasında Halk Seferberlik Güçleri üyeleri (Halk Seferberlik Güçleri Medya Ofisi)

Bu tahmin nasıl doğru olabilir? İran'ın Irak'taki etkisini ölçmek için kesin bir araç yok. Bu etkinin boyutu ve Suriye'de devrilen domino taşının Irak'taki vekillerini ve müttefiklerini de devirdiği için etkisinin bu kadar azalmış olup olmadığı konusunda fikir ayrılığı var.

Gerçek şu ki, Irak kamuoyu ve bu ölçümü yapan partizan araçlar, uydurma veya icat edilmiş anlatılara ve bazen de belirsiz mesajlara maruz kalıyor.

Gruplar soruyor... İran cevap vermiyor

İran'a karşı olası bir savaş haberi Bağdat'taki gruplara baskı uyguladı. Kaynaklara göre, bu grupların liderleri 2025 yılının eylül ayı sonunda bir toplantı düzenledi ve savaş çıkması durumunda durumun ne olacağı konusunda Devrim Muhafızları Ordusu'na (DMO) danışma talebinde bulunmaya karar verdi. Kısa süre önce ABD'nin terörist örgütler listesine eklenen bir fraksiyonun Şii lideri, Tahran'ın henüz yanıt vermediğini söyledi.

Aynı zamanda, Irak'taki Şii güçler arasında seçim ittifakları kurmakla uğraşan DMO'dan bir grup, Koordinasyon Çerçevesi ittifakındaki aktörlerle çeşitli toplantılar düzenledi. Kaynaklar, ‘bu grubun, rakip listeler arasında Şii güçlerin dağılımını denetleyen bir İran seçim komitesi olarak kabul edilebileceğini ve daha önceki parlamentolarda dengeli ittifaklar kurduğunu’ belirtiyor.

u
Bağdat'taki el-Firdevs Meydanı'na giden bir caddede, eski Irak Başbakanı Nuri el-Maliki'nin de yer aldığı seçim afişleri (AFP)

Söz konusu komite, Şii parti liderlerini, ülkenin orta ve güneyindeki seçim bölgelerinde belirli sonuçlar elde etmek için listeleri birleştirmek veya adayları yeniden dağıtmak üzere belirli bir planı uygulamaya ikna edemedi.

Seçimlerle ilgili İran'ın talimatlarına karşı geldiği iddia edilen Şii aktörler arasında, bir süre Aksa Tufanı’na dahil olan, ardından çeşitli etki kaynakları arayışında ‘arka plana’ çekilen direniş gruplarının üyeleri de bulunuyor.

Yarı boş alanlar

DEAŞ'dan kurtarılan şehirlerde Sünni partiler nispeten istikrarlı bir seçim kampanyası yürütüyor. İran'ın etkisinin azalmasının onların serbestçe hareket etmelerine yardımcı olduğu hissi var, ancak bunu ifade etmekten çekiniyorlar ve direniş eksenini kışkırtmamak için itidal göstermeye çalışıyorlar.

2023 yılında İran yanlısı bir ittifak tarafından sahneden uzaklaştırılan eski Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi'nin şu anda güçlü bir geri dönüş yaptığına dair yaygın bir inanç var. Ona yakın olanlar bunu ‘kişisel beceriler ve dikkatli hesaplamalar’ olarak nitelendiriyorlar.

Öte yandan, Halbusi ile rekabet eden Sünni liderler, bahislerini güvence altına almak için halen Şii aktörlerle ittifak kurmaya ihtiyaç duyuyor. Ninova, Salahaddin ve Kerkük'te, İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney'e sadık gruplara bağlı listelerle adaylarını hazırlayan aktörler var.

Bu nedenle, İran'ın etkisinden tamamen uzak bölgeler bir serap gibi görünebilir. Şii siyasetçiler, etkili grupların son zamanlarda Tahran'dan direniş ekseni ülkelerindeki sadık grupların faaliyetlerini Bağdat'a aktarmalarına yardım etmeleri için talepler aldığını ve bunun zaten gerçekleştiğini bildiriyor.

Şarku’l Avsat, çeşitli kaynaklardan İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani'nin ‘savaştan etkilenen vekil güçlere yardım etmek için düzenlemeleri denetlediğini’ öğrendi. Laricani kısa süre önce Beyrut'ta bulunmuş ve “Hizbullah hızla gücünü geri kazanıyor ve dengeleri değiştirecek” diyerek ayrılmıştı.

‘Usame bin Ladin'in kaderi kaçınılmaz değil’

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın terör örgütleri listesine son olarak şu dört grup eklendi: En-Nuceba Hareketi, Ketaib el-İmam Ali, Ensarullah el-Evfiya ve Ketaib Seyyid eş-Şuheda. Böylece Irak'ın bu listede yer alan gruplarının sayısı altıya yükseldi. Bu listeye yıllar önce El Kaide lideri Usame bin Ladin de dahil edilmişti.

Asaib Ehli’l Hak 2020'de, Ketaib Hizbullah ise 2009'da listeye eklendi. Her iki grup da parlamentoda koltuk ve hükümette bakanlık sahibi.

cdfrgt
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ve Koordinasyon Çerçevesi liderleri (Irak hükümet medyası)

Adil Abdulmehdi hükümetinde (2018-2019) görev yapmış eski bir Iraklı bakan, “Bu listeye dahil olsanız bile, kaderiniz mutlaka Bin Ladin'inki kadar kötü olmak zorunda değil. İran yanlısı gruplar şu anda dünyanın en tehlikeli iki adamı olan Donald Trump ve Binyamin Netanyahu'ya uyum sağlıyor” ifadelerini kullandı.

Bağdat'taki Şii partiler içinde, ABD Başkanı’nın Irak'ta İsrail'in saldırılarını geciktirip, karşılığında ABD'nin hükümet ve karar alıcılar üzerinde İran'la ilişkilerini kesmesi için baskı uygulamasından fayda sağladığını merak eden sesler duyuluyor.

Trump bizi Netanyahu'dan koruyor mu?

İsmini vermek istemeyen eski bakan, Iraklıların İran'ın kargaşa içinde olduğu bir anda baskıya boyun eğdikleri için Washington'un Tahran'da zafer kazandığını söylüyor. Şii gruplar da aylardır şu soruyu soruyor: “Trump bizi Netanyahu'dan gerçekten koruyor mu?” Öyle görünüyor.

Şu anda İran'ın üzerinde çalıştığı B planının özelliklerini izleyen eski Bakan şu ifadeleri kullandı: “Aksa Tufanı'nın yansımalarına dahil olmayan Şii partilerden yeni oyuncular var. Bunlar şimdi radikal versiyonlarını güncellemeye ve kendilerini tehlike çemberinden kurtaracak sivil bir kılık takmaya çalışıyorlar.”

Bir dereceye kadar bu durum, profesyonel bir keskin nişancının nişan aldığı bir adam gibi. En ufak bir hareket onu anında öldüreceği için sola veya sağa hareket edemiyor. Kurban hareketsiz kaldığı sürece keskin nişancı nişan almaktan sıkılmıyor.

Peki ya hedef yüzünü, adını ve davranışını değiştirirse? Eski bakan, “silahlı grupların liderleri artık silahlarını depoya geri koyma ve sakallarını kesme fikrine ilgi duyuyorlar, bu da onları Washington ve Tahran için çok yararlı hale getirecektir” diyor.

Şii siyasetçi, Trump ile dört yılın uzun bir süre olduğunu, Netanyahu ile daha da uzun olduğunu ve değişimin gerekli olduğunu düşünüyor.

Seçimlerin heyecanıyla geçen yazın ardından Bağdat'ta sonbahar geceleri başladı. İran ile İsrail arasında savaşın yeniden alevlenme olasılığı haberleri olsa da, iki yıl önce Tel Aviv'i bombalamak için haritalarını açan grup liderleri, şimdi ofislerini liberal ve seküler elitlere açarak, seçimler hakkında uzun tartışmalar yapıyorlar.