Muhalefetten parlamenter sisteme geri dönelim çağrısı

Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan da dâhil bazı AK Parti liderlerinin yeni bir siyasi parti kuracağına ilişkin spekülasyonlar yapılıyor (Reuters)
Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan da dâhil bazı AK Parti liderlerinin yeni bir siyasi parti kuracağına ilişkin spekülasyonlar yapılıyor (Reuters)
TT

Muhalefetten parlamenter sisteme geri dönelim çağrısı

Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan da dâhil bazı AK Parti liderlerinin yeni bir siyasi parti kuracağına ilişkin spekülasyonlar yapılıyor (Reuters)
Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan da dâhil bazı AK Parti liderlerinin yeni bir siyasi parti kuracağına ilişkin spekülasyonlar yapılıyor (Reuters)

17 Nisan 2017 tarihinde Anayasa’nın değiştirilmesine ilişkin referandumda kabul edilmesinin ardından, 24 Haziran 2018'de düzenlenen parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra yürürlüğe giren ‘başkanlık sistemi’ne yönelik tartışmalar, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 23 Haziran’daki seçim zaferinin ardından yeniden gündeme geldi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ülkedeki siyasi partilere, başkanlık sistemini kaldırmak ve parlamenter sisteme geri dönmek için birlikte çalışma çağrısında bulundu.
Kılıçdaroğlu, “Referandumuna hazırız. Tüm partilere açık çağrımdır, vatandaşın bu beklentilerini karşılamak için biz her şeye hazırız. Getirin kanun, tek adam rejimini kaldıralım. Güçlü bir demokratik sistem kuralım’’ diye konuştu.
CHP Genel Başkanı ayrıca, 16 milyon İstanbullunun İBB Başkanlığı seçimlerinde demokrasi destanı yazdığını dile getirdi.
TİP’den seçim yorumu
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, İBB Başkanlığı seçimi sonuçlarıyla ilgili yaptığı değerlendirmede, "AK Parti'nin kaybı İstanbul değil, Türkiye olmuştur" ifadesini kullandı.
23 Haziran'da yenilenen seçimin Türkiye tarihinin en önemli seçimi olduğunu öne süren Baş, sadece İstanbul’da yapılan bu seçimin Erdoğan ve AK Parti’nin popülaritesi hakkında bir referandum niteliği taşıdığını dile getirdi.
İstanbul halkının ülkeyi tek başına yönetmeye çalışan iradeye karşı gereken cevabı verdiğini söyleyen Baş, “Bu iktidar döneminde ülkemiz ikiye bölünmüştür. Onlar zengin, biz fakir olmuşuzdur. Onlar paraya yaslandı, biz emekçiye güvendik ve onlar kaybetti, biz kazanıyoruz. Bunların sonu da farklı olmayacaktır. 23 Haziran seçimleri bize bunu göstermiştir. AKP’nin kaybı İstanbul değil, Türkiye olmuştur. AKP’nin halka düşmanlıktan, zenginlere hizmet etmekten vazgeçeceğini düşünmüyoruz. Kuşkusuz yeni yollar deneyeceklerdir. Halkı baskı ve zorbalıkla sindirmeye çalışacaklar ve biz buna asla izin vermeyeceğiz” yorumunda bulundu.
AK Partili 80 vekil ayrılabilir
Öte yandan AK Parti saflarında geniş çaplı bölünme olabileceğine dair haberler ortaya çıkarken, gazeteci Ahmet Takan, İstanbul seçimini İmamoğlu'nun kazanmasının ardından Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'nun kurduğu iki ayrı partiye toplam 80 civarında AK Partili vekilin geçeceğini yazdı.
Yeniçağ yazarı Ahmet Takan, ‘AKP'li muhaliflerin sabrı taştı’ başlıklı yazısında şu ifadeler yer verdi;
“Ekrem İmamoğlu, 2 seçim üst üste kazanarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı perçinledi. Hep söyledik, bu sadece İstanbul'un seçimi değil diye. Türkiye'nin önüne yeni bir dönem açılıyor. 31 Mart ile başlayan ancak 23 Haziran'da son nokta konulabilen mahalli seçim  sonuçlarına dikkatle bakmak lazım. Muhalefet, özellikle kazandığı büyükşehirlerle  hem nüfusun büyük bölümünü ve de neredeyse Türkiye ekonomisinin yüzde 70'ini yönetebilme fırsatını ele geçirdi. İstanbul'da seçim bitti ama sonuçları Ankara'nın  iç siyaset gündemini bir süre daha meşgul edecek. Sıcaklığını hep koruyan, sürekli konuşulan, Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu'nun yeni parti kurma arayışları, 23 Haziran akşamı seçim sonucunun netleşmesiyle yine siyaset kulislerinin en hararetli gündem maddesi haline geldi.”
“AKP iç muhalefetinde son durum ne?” diye soru yönelten Takan, yazısına şöyle devam etti;
“AKP'de milletvekilliği de yapan ve Ahmet Davutoğlu'na yakınlığıyla bilinen Selçuk Özdağ, vakit kaybetmeden İstanbul seçimlerinde  ağır yenilgi alan  AKP'yi eleştirdi. Özdağ, "Bu seçimin sonuçları İstanbul ile sınırlı kalmayacaktır. Başka siyasi yansımaları da olacaktır" dedi. Ali Babacan'ın Ankara'da geçtiğimiz Cumartesi günü katıldığı bir düğünde, ‘Önümüzdeki hafta yoğun  istişarelere başlayacağız’ değerlendirmesi AKP kulislerinde yeni yorumlara yol açtı. İddialar şöyle; ‘Ahmet Davutoğlu parti kurarsa en az 30-35, Ali Babacan parti kurarsa  40-45 civarında milletvekili AKP'den kopar’. Babacancılar, ‘Eğer Ali Bey bir parti kurmazsa, hepimiz Davutoğlu'nun peşine gideriz’ diyorlar. Anlayacağınız, 23 Haziran'ın ardından 80 civarında milletvekilinin AKP ile yolları ayırabileceği konuşuluyor.”
Birkaç aydır, Türkiye’deki siyasi çevrelerde, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eski Ekonomi Bakanı Ali Babacan da dahil olmak üzere yeni bir siyasi parti kuracağına ilişkin haberler dolaşıyor.
AB’den Gezi Davası açıklaması
Ülkedeki siyasi arena oldukça sıcakken, Avrupa Birliği (AB), Türkiye'de tutuklu sivil toplum aktivistleri hakkında önemli bir açıklama yaptı. AB, aralarında Osman Kavala’nın da olduğu 16 kişinin yargılandığı Gezi Davası hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu. 
Açıklamada, Yiğit Aksakal’ın serbest bırakılmasının olumlu olduğu ifade edilirken, Kavala’nın da acilen serbest bırakılması gerektiği vurgulandı.
Uzun tutukluluk süresinin adil yargılanma hakkına zarar verdiğine işaret edilen açıklamada, “AB’nin defalarca söylediği gibi Gezi Parkı gösterilerine katılanlar hakkında açılan davalar endişe vericidir. Bu davalar, bir korku ortamı yaratmaya ve barışçıl toplanma hakkını engellemeye katkıda bulunuyor” ifadelerine yer verildi. 
Açıklamada, AB üyeliğine aday bir ülke olan Türkiye’nin, uluslararası standartlara uygun davranması ve bağımsız sivil toplum kuruluşlarının yasal ve meşru faaliyetlerini kısıtlamaması gerektiğinin de altı çizildi.



Savaş gibi dramatik bir şekilde yeni Ortadoğu'ya doğru

Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)
Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)
TT

Savaş gibi dramatik bir şekilde yeni Ortadoğu'ya doğru

Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)
Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)

Emel Şehade

Washington ve Tel Aviv arasında, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer'in de katılımıyla İran'a karşı savaşın nihai hedefini gerçekleştirmek için bu günlerde yüksek ve hızlı bir tempoda çalışmalar ve koordinasyonlar yürütülüyor. Gazze'deki savaşının sona ermesini ve Suriye'nin İbrahim (Abraham) Anlaşmalarına dahil edilmesini öngören kapsamlı bir anlaşmayla Lübnan meselesini sona erdirecek adımların atılmasına başlandı. Batı Şeria ise, bazı bölgelerinin ilhakı ve İsrail'in bu bölgeleri ilhakının tanınmasıyla İsrail'e verilen bir hediye olacak.

Bağımsız bir Filistin devletinin kurulması meselesine gelince İsrail'in raporuna göre ikincil bir konu olarak ele alındı. İsrail, Filistinlilerle olan savaşın iki devletli çözüm fikri çerçevesinde çözülmesine hazır olduğunu belirtirken bunun için Filistin Yönetimi'nde reformlar yapılmasını şart koştu. ABD ise Batı Şeria'da belirli bir İsrail egemenliğini tanıyacağını bildirdi.

‘Büyük anlaşmanın’ gerçekleşmesi umuduyla, Netanyahu'yu yargılanmaktan kurtarmak ve İsraillilerin onun için öngördüğü hapishaneden uzak bir siyasi hayat sürmesini sağlamak için her türlü çaba gösteriliyor. Bu, yıllardır onu takip eden ve savaşları uzatmasına neden olan bir kabus.

İki hafta içinde Netanyahu’nun Washington’ı ziyaret etmesi ve orada Ortadoğu'da atılacak dramatik adımlarla ilgili mevcut görüşmeleri sonuçlandırması bekleniyor.

Netanyahu, ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff, İbrahim Anlaşmalarının genişletilmesine ilişkin iyimserliğini dile getirmesinin ardından İsrail halkına seslendiği kısa bir videoda şunları söyledi:

"İran'a karşı cesurca savaştık. Savaşta büyük ve önemli bir zafer elde ettik. Bu zafer, barış anlaşmalarının dramatik bir şekilde genişletilmesi için bir fırsat yaratacak. Kaçırılan vatandaşlarımızın kurtarılması ve Hamas'ın yenilgiye uğratılması için büyük bir gayretle çalışıyoruz. Ek barış anlaşmalarını ilerletmek için kaçırılmaması gereken stratejik bir fırsat yakaladık, bir günü bile boşa harcamamalıyız.”

Gazze'den başlıyor

İsrail kaynakların görüşmelerin gidişatını yakından takip eden siyasi ve güvenlik kaynaklarından aktardığı bilgilere göre Netanyahu, Gazze’deki savaşı iki hafta içinde sona erdirme önerisine karşı çıkmadı. Anlaşma, İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasını da içeriyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de dahil olmak üzere dört Arap ülkesinin, Gazze'nin yönetimine müdahil olması öngörülüyor. İsraillilere göre bu ülkeler Gazze Şeridi'nin yönetiminden uzaklaştırılacak olan Hamas’ın yerine Gazze'nin işlerini yönetecek.

Siyasetçiler ve konuyla ilgili gelişmeleri yakından takip edenler, böyle bir adımın İsrail’deki mevcut hükümet koalisyonu iktidardayken kolayca geçmeyeceğini tahmin ediyorlar. İbrahim Anlaşmalarının genişletilmesi olasılığı hakkında yorum yapan İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, “Bu harika bir şey, ancak ülkenin bölünmesi, düşmana toprakların teslim edilmesi ve Filistin terör devletinin kurulması şeklinde varlığımı tehdit eden parlak bir ambalaj. Biz bunu istemiyoruz, teşekkürler” ifadelerini kullandı.

Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir de Smotrich’e katılarak, “Başbakanın geçmişteki hataları tekrarlamasına ve Filistin terör devletinin kurulmasına veya tehlikeli tavizlere yol açacak müzakerelere girmesine inanmak zor. İsrail halkı zafer istiyor, barış kisvesi altında teröristlerle uzlaşı girişimleri değil” dedi.

İsrailli analist Itamar Eichner, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Trump, İsrail muhalefetini de bölgesel adımlarla ilişkilendirebilir. Naftali Bennett, Yair Lapid ve Benny Gantz gibi isimler, Smotrich ve Ben-Gvir'in hükümetten ayrılması durumunda Netanyahu'ya siyasi bir güvenlik ağı oluşturmak için daha sonraki bir aşamada Beyaz Saray'a davet edilebilir.”

Anahtar ülke Suriye

İsrailliler, Suriye'nin Abraham Anlaşmalarına katılan ilk ülke olacağını düşünüyorlar. Hatta İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Tzachi Hanegbi'nin bu konuyu bizzat takip ettiği ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara yönetimiyle doğrudan görüşmelerde bulunduğu ortaya çıktı. Hanegbi’nin İsrail parlamentosu Knesset’in Dışişleri ve Güvenlik Komitesi'ndeki konuşmasından, Suriye'nin ötesinde daha büyük hedefleri olduğu anlaşılıyor. Suriye ile barışın sadece zaman meselesi olduğunu söyleyen Hanegbi, Lübnan ile anlaşmanın çok yakında imzalanabileceğini belirtti.

İsrailliler, Hanegbi’nin Lübnan ile ilgili sözlerine hassas bir konu olduğundan itiraz ettiler. Öte yandan Hizbullah, askeri gücünü artırmaya devam ederken siyasi açıdan da halen önemli bir konuma sahip. Suriye konusunda ise İran ve Hizbullah'ın Suriye'de yeniden kontrolü ele geçirmesine izin vermemek konusunda İsrail ve Suriye ortak çıkarları olduğunda hemfikirler.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, İsrail televizyonu KAN’a verdiği röportajda Suriye ile barış konusunda sorulan bir soruya, Şara ile İsrail'in güvenliğini garanti altına alacak şekilde barış görüşmeleri başlatabileceklerini ve Suriye'nin artık kendileri için stratejik bir tehdit olmadığını, şu anda tehdidin İran olduğunu ve diğer ülkelerinse İsrail’in uyum sağlaması gereken zorluklar olduğunu söyledi.

Katz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Witkoff’un Arap ülkeleriyle yapılan anlaşmalar konusundaki iyimserliği, 10 yılı aşkın bir süredir ortaya koyduğumuz vizyonu yansıtıyor ve İran böyle bir barışı engellemeye çalışıyor. Bugün durum daha kolay çünkü bu ülkelerin bazıları İsrail ile yakınlaştı. Bizim büyük bir güç olduğumuzu anladılar. Bu yüzden bölgedeki barış konusunda iyimserim.”

ABD’li bir kaynağa göre İsrail, Suriye konusunda kırmızı çizgilerini ortaya koydu. Bunlar arasında Türkiye’nin Suriye’de asker bulundurmaması ve İran ile Hizbullah'ın geri dönmelerinin engellenmesi yer alıyor. İsrail ayrıca Suriye’nin güneyinin silahsızlandırılmasını talep etti. İsrailli üst düzey bir yetkiliye göre İsrailliler ABD'li Temsilci Witkoff’a İsrail’in ülkenin güneyindeki silahsızlandırma tamamlanana kadar Suriye'deki güçlerini muhafaza edeceği mesajını iletti. İsrail'in, kuzey sınırında konuşlu Birleşmiş Milletler (BM) güçlerine ABD askerlerinin de eklenmesini istediği belirtildi. Buna karşılık, İsrailli yetkili, Suriye hükümetinin müzakereler sırasında Golan Tepeleri konusunu gündeme getireceğini, ancak Beşşar Esed rejiminden daha esnek davranacağını tahmin ettiklerini ifade etti.

Netanyahu'nun yargılanması

İsrail sahnesine gelince iktidardaki koalisyon ortaklarından Likud Partisi tarafından Netanyahu'nun yargılanmasını iptal etmeyi amaçlayan bir hareketlilik başlatıldı. Parti ayrıca, Netanyahu'nun yargılanmasını iptal edebilecek bir yasa tasarısı hazırlayarak Knesset'e sunmaya hazırlanıyor. Netanyahu ise, ‘bölgesel, uluslararası ve güvenlikle ilgili son derece önemli gelişmelerle’ meşgul olduğu gerekçesiyle, önümüzdeki iki hafta içinde görülmesi planlanan hakkında davanın ertelenmesi için mahkemeye acil bir talepte bulundu.

Mahkemeye sunulan dilekçede, İran'a karşı savaşın ve bölgesel ve uluslararası gelişmelerin ardından, Başbakan Netanyahu’nun tüm zamanını ve enerjisini birinci dereceden siyasi, ulusal ve güvenlik meselelerine ayırması gerektiği, bunların arasında Gazze'ye karşı savaşın yönetimi ve rehinelerin kurtarılması dosyasının ele alınmasının da bulunduğu belirtildi.

Dilekçede ayrıca, “Bu olağanüstü koşullar altında, saygın mahkemenin, İran'a karşı savaşın ardından önümüzdeki iki hafta içinde Başbakan’ın ifade vermesi planlanan duruşmaları iptal etmesi talep ediliyor” ifadesi yer aldı. İsrail yargısı bu talebi reddetti.

İsrailli analist Eichner, ABD Başkanı Trump'ın Netanyahu'nun yargılanmasının iptalini talep ettiği dramatik paylaşımının, yargılamanın iptal edilmesi çağrısının bağlamından kopuk olmayan, aksine bir ‘paket anlaşmanın’ parçası olabileceği ihtimalini göz ardı etmemek gerektiğini belirterek “Trump, Netanyahu’ya açıkça ve muhtemelen pratik olarak da destek sağlarken, Başbakan Netanyahu’nun da Gazze’deki çatışmayı sona erdirmesi ve bölgesel hedeflerine doğru ilerlemesi için elinden geleni yapması bekleniyor. Bu daha geniş bir bağlamda atılan ilk adım olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Netanyahu da Trump'ın sözlerine yanıt verdi. Muhtemelen böyle bir anlaşmayla bağlantılı olabilir, çünkü Trump'ın paylaşımına katılarak “Başkan Trump, bana, İsrail’e Yahudi halkına verdiğiniz büyük destek için teşekkür ederim” yazdı. Netanyahu “Ortak düşmanlarımızı yenmek, kaçırılanlarımızı kurtarmak ve barış çemberini hızla genişletmek için birlikte çalışmaya devam edeceğiz” diye ekledi.

Affetmek yok

Öte yandan İsrail'de, Trump'ın Netanyahu'nun yargılanmasının iptal edilmesi talebiyle iç işlerine müdahale etmesini reddeden birçok ses yükseldi. Ayrıca, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'a, iddianamede yer alan ağır suçlamalar nedeniyle Netanyahu hakkında af çıkarmaması çağrısında bulundular.

İsrail gazetesi Haaretz geçtiğimiz cuma günü yayınlanan sayısını bu konuya ayırdı. Gazete Cumhurbaşkanı Herzog'dan baskıya boyun eğmemesini ve ‘rüşvet almak ve görevini kötüye kullanmakla’ suçlanan Başbakan hakkında af çıkarmamasını istedi. Trump'ın talebini büyük bir hata olarak değerlendiren gazeteye göre bu hem İsrail'in yasaları uygulama mekanizmasını zayıflatıyor hem kutuplaşmayı derinleştiriyor hem de Trump’ın bu ‘kaba’ müdahalesi İsrail'i ABD’ye bağlı bir devlet olarak gösteriyor.

Gazete ilgili haberinde şu ifadelere yer verdi:

“Netanyahu ise her zamanki gibi İran'a karşı mücadelede ulusal birliğin oluştuğu bir anı, hakkındaki davanın iptal edilmesi şeklinde kişisel çıkar sağlamak için kullanıyor. Aralarında Gideon Sa'ar, Yoav Kisch ve ve Shlomo Deri'nin bulunduğu bazı bakanların Başkan Trump'ın talebini desteklemesi, egemenlik, ulusal onur ve yönetim gibi kavramları bayrağına yazan hükümeti gülünç bir duruma düşürürken bu adımın gerçekte Netanyahu'nun yargılanmasının iptalini amaçlayan planlı bir siyasi hamle olduğunu gösteriyor.”