Sibsi’nin hastalığı, Tunus’ta ‘beyaz darbe’ hazırlığı hususundaki tartışmaları alevlendirdi

Sibsi’nin hastalığı, Tunus’ta ‘beyaz darbe’ hazırlığı hususundaki tartışmaları alevlendirdi
TT

Sibsi’nin hastalığı, Tunus’ta ‘beyaz darbe’ hazırlığı hususundaki tartışmaları alevlendirdi

Sibsi’nin hastalığı, Tunus’ta ‘beyaz darbe’ hazırlığı hususundaki tartışmaları alevlendirdi

Tunus Cumhurbaşkanı el-Baci Kaid es-Sibsi’nin hastalığı ve bir haftada iki kez ani bir şekilde askeri hastaneye nakledilmesi, Sibsi’ye karşı “beyaz darbe” girişimi suçlamaları çerçevesinde elitler ve Tunus medya organları arasında yeni bir krizinin patlak vermesine neden oldu.  
Şu an ise dikkatler, Kartaca’daki cumhurbaşkanlığı sarayına ve Kasbah’daki hükümet başkanlığına çevrilmiş durumda. Tunuslu anayasa uzmanları, ‘vatandaşları haftalar önce başlayan seçim sürecinin devamı olarak 6 Ekim’de yapılacak seçimlere davet’ amacıyla bir “cumhurbaşkanlığı emri” yayınlanması da dâhil, birkaç gün içerisinde acil siyasi önlemler alınmasını beklediklerini ifade etti.
İktidar ve muhalefetteki parti liderleri ve sendika başkanları da birbirlerini, Cumhurbaşkanının hastalığından siyasi olarak fayda sağlama ve iktidar mücadelesinde bulunmakla suçladı. Bu çerçevede Afek Tounes Partisi (Tunus'un Ufku) Milletvekili Rim Mahcub, “iktidar arzusu duyan” koalisyon taraflarını, ülkeyi “siyasi ve anayasal boşluğa itmeye çalışmakla” suçladı. Nahda Hareketi lideri Raşid Gannuşi de bir televizyon kanalı aracılığıyla, ismini vermediği bazı siyasi kesimlere, “cumhurbaşkanından kurtulma planına” dâhil olma suçlaması yöneltti.
Siyasi taraflar ve sol medya organları, bazı Nahda liderlerini parlamento içerisinde “beyaz darbe” düzenlemeye, ayrıca 85 yaşına ulaşan ve hasta olan Parlamento Başkanı Muhammed el-Nasır’ı Nahda Hareketi içerisindeki birinci yardımcısı Avukat Abdul Fettah Moro ile değiştirmekle suçladı. Bu değişim uyarınca, (doktorların veya cumhurbaşkanlığının hastalığı dolayısıyla silahlı kuvvetler ve Tunus diplomasisinin başkanı olarak hiçbir görevlerini yerine getiremediğini açıklaması halinde) 93 yaşındaki el-Beci Kaid el-Sibsi’nin yerine cumhurbaşkanlığına Nahda liderliğinden bir ismin atanması hedefleniyor.
Böyle bir Tunus senaryosu, eski Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin bin Ali’nin, Kasım 1987 yılında kabul edilen bir tıbbi kararla, 87 yaşındaki eski Cumhurbaşkanı Habib Burgiba’yı devirme gerekçesini hatırlatıyor. Ancak Nahda Hareketi kurucularından Abdul Fettah Moro, bu senaryoyu piyasaya süren taraflara şiddetle karşı çıktı. Moro, hastalığı nedeniyle bir süredir kayıp olan Parlamento Başkanını telefonla arayanların başında olduğunu, ofisini ziyaret ettiğini ve parlamento bloğu başkanlarıyla bir toplantı düzenlediğini ifade etti.
Nida Tunus Bloğu Başkanı Sufyan Tubal da dâhil partiden politikacılar da söz konusu senaryoya cevap vererek, kendilerinin ve partilerinin “parlamento içerisindeki beyaz darbe girişimlerini” boşa çıkartmaya çalıştıklarını belirtti. Nida milletvekilleri, Nahda içerisindeki liderlerin, Cumhurbaşkanının görevlerini geçici veya kalıcı şekilde uygulayamaması halinde bu tür bir senaryoyu değerlendirdiklerini savundu.
Cumhurbaşkanlığını ve parlamento başkanlığını hedef alan “beyaz darbeye” karışanlara yönelik suçlamalar, parlamentodan bazı isimlerin, bazı politikacıların ve medya organlarının “Cumhurbaşkanı Sibsi’nin 27 Haziran Perşembe günü tedavi için askeri hastaneye kaldırılmasından kısa bir süre sonra öldüğüne” dair yayılan söylentilere karışmasıyla tırmandı. Bazı isimler, Cumhurbaşkanının öldüğü söylentilerini piyasaya sürmeleri dolayısıyla sosyal medya organları aracılığıyla daha sonra özür diledi. Başbakan Yusuf Şahid, Savunma Bakanı Abdul Kerim el-Zubeydi, Nahda Hareketi lideri Raşid Gannuşi, Cumhurbaşkanının oğlu ve Nida Partisi’nin bir kanadının lideri Hafız Kaid el-Sibsi de dâhil askeri hastanede Kaid el-Sibsi’yi ziyaret eden çok sayıda Tunuslu üst düzey politikacı da söz konusu söylentileri ve Cumhurbaşkanının görevini sürdüremeyeceği haberlerini yalanladı.
Öte yandan Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Saida Karraş, Cumhurbaşkanının sağlığına kavuşmasından kısa bir süre sonra Kartaca Sarayı’na döneceğini açıkladı.
Cevher bin Mubarek, Selim el-Luğmani ve Kays Said de dâhil çok sayıda anayasa uzmanı, Kaid el-Sibsi’nin önceliklerinin başında ofisinde bulunma faaliyetlerinin yeniden başlaması, seçmenleri Kasım ayında parlamento ve Aralık ayında cumhurbaşkanlığı seçimlerine davet ederek özel cumhurbaşkanlığı kararlarının imzalanması olduğunu ifade etti. Uzmanlar, bu bahsi kazanmanın, ‘ülkenin siyasi meşruiyet krizinden’ ve ‘cumhurbaşkanlığı makamının boşalması halinde geçiş döneminde ülkenin işlerini üstlenmesi gereken isimlere yönelik anlaşmazlıklardan’ kurtulması anlamına geleceğini vurguladı.



ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Şera’ya politikasını gözden geçirmesi çağrısında bulundu

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (Reuters)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (Reuters)
TT

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Şera’ya politikasını gözden geçirmesi çağrısında bulundu

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (Reuters)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (Reuters)

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, geçen hafta yaşanan kanlı mezhep çatışmalarının ardından Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera’ya politikalarını gözden geçirmesi ve daha kapsayıcı bir yaklaşım benimsemesi çağrısında bulundu. Aksi takdirde uluslararası desteği kaybetme ve ülkenin parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını söyledi.

Barrack, özel görüşmelerde eş-Şera’ya savaş öncesi ordunun yapısını yeniden gözden geçirmesini, İslamcıların etkisini azaltmasını ve bölgesel güvenlik yardımı talep etmesini tavsiye ettiğini belirtti.

Beyrut'ta Reuters’a verdiği röportajda Barrack, hızlı bir değişiklik yapılmazsa eş-Şera'nın bir zamanlar onu iktidara taşıyan itici gücü kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunu ifade etti.

Eş-Şera, 13 yıldan fazla süren iç savaşın ardından, komutasındaki silahlı grupların aralık ayında Beşşar Esed'i devirmesinden sonra iktidara geldi.

Eş-Şera, Suriye'deki çok sayıda dini azınlık üyesini korumaya söz verdi. Ancak bu söz, önce mart ayında Esed'in mensubu olduğu Alevi mezhebine mensup kişilerin toplu katliamlarıyla, şimdi de güneybatıda yaşanan son şiddet olaylarıyla sınanıyor.

Güneydeki Suveyda vilayetinde Dürzi militanlar, Sünni Bedevi aşiretleri ve eş-Şera'nın kendi güçleri arasında çıkan çatışmalarda yüzlerce kişinin öldüğü bildirildi.

Öte yandan İsrail, hükümet güçleri tarafından Dürzilerin toplu katliamına engel olmak için hava saldırıları düzenledi.

Hükümet güçleri Dürzilere karşı ihlallerde bulunmadı

Barrack, yeni hükümetin azınlıkların yönetim yapısına entegrasyonu konusunda ‘daha hızlı ve daha kapsayıcı’ olmayı düşünmesi gerektiğini söyledi.

Ancak Suriye güvenlik güçlerinin Dürzi sivillere karşı ihlallerde bulunduğuna dair haberleri de reddetti. DEAŞ militanlarının hükümet üniforması giymiş olabileceğini ve sosyal medyada yayınlanan videoların kolayca manipüle edilebileceğini, dolayısıyla güvenilir olmadığını belirtti.

Barrack, “Hükümet güçleri şehre girmedi. Yaşanan bu zulümler Suriye hükümet güçleri tarafından işlenmiyor. Onlar şehirde bile değiller. Çünkü İsrail ile şehre girmeme konusunda anlaştılar” ifadelerini kullandı.

Şera’nın varisi yok

ABD, geçen hafta ateşkesin sağlanmasına yardımcı oldu ve 13 Temmuz'da Bedevi aşiretleri ile Dürzi gruplar arasında çıkan çatışmalar sona erdi.

Barrack, Suriye'de yeni hükümet için bir halef veya alternatif planın olmaması nedeniyle risklerin çok yüksek olduğunu söyledi.

Barrack, “Suriye hükümetinde alternatif bir plan yok. Bu Suriye rejimi başarısız olursa, birileri başarısızlığa teşvik etmiştir. Ne amaçla? Ortada bir halef yok” dedi.

Libya'dan ‘daha kötü’

Suriye'nin Libya ve Afganistan'ın durumuna düşüp düşmeyeceği sorusuna yanıt olarak Barrack, “Evet, hatta dahada kötüsü” cevabını verdi.

ABD, İsrail'in Suriye'ye yönelik hava saldırılarını desteklemediğini açıkladı ve Barrack, saldırıların Suriye'deki kaosu artırdığını söyledi.

Şam'daki mevcut yetkilileri tehlikeli radikaller olarak nitelendiren İsrail, hükümet güçlerini Suriye'nin güneybatısından uzak tutmayı ve bölgedeki Dürzi azınlığı korumayı taahhüt ediyor. İsrail'deki Dürzi mezhebinin çağrıları da Netanyahu hükümetini bu yönde teşvik ediyor.

Barrack, İsrail'e mesajının Suriye'nin yeni lideriyle ilgili endişelerini gidermek için diyalog kurması olduğunu ve ABD'nin endişelerin giderilmesine yardımcı olmak için ‘tarafsız arabulucu’ rolünü üstlenebileceğini belirtti.

Barrack, eş-Şera'nın iktidarının başında İsrail'in düşmanı olmadığını ve zamanı geldiğinde İsrail ile ilişkileri normalleştirebileceğini ima ettiğini söyledi.

ABD'nin Suriye'nin nasıl bir siyasi yapıya sahip olması gerektiğini dayatmadığını, ancak istikrar, birlik, adalet ve kapsayıcılık özelliklerine sahip olması gerektiğini ifade eden Barrack, “Eğer sonuçta federal bir hükümet kurulursa, bu onların kararıdır” dedi.