G20 Zirvesi, yeni dünya düzeninin doğum sancılarına tanık oldu

ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, geçen cumartesi günü Osaka’da gerçekleşen G20 Zirvesi’nde bir araya geldi (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, geçen cumartesi günü Osaka’da gerçekleşen G20 Zirvesi’nde bir araya geldi (Reuters)
TT

G20 Zirvesi, yeni dünya düzeninin doğum sancılarına tanık oldu

ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, geçen cumartesi günü Osaka’da gerçekleşen G20 Zirvesi’nde bir araya geldi (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, geçen cumartesi günü Osaka’da gerçekleşen G20 Zirvesi’nde bir araya geldi (Reuters)

Dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 85’ini oluşturan G20 ülkelerinin Japonya’nın Osaka şehrindeki zirvesi, yeni dünya düzeninin doğum sancılarına tanıklık etti. Batı nüfuzundaki durgunluk ve Doğu’daki ilerleme... Japonya, ABD’nin rahatlığı, Çin’in yükselişi, Rusya’nın temkinli tutumu ve Avrupa’nın karışıklığı arasında dengeyi sağlamaya çalıştı.
G20 Zirvesi’nin ev sahibi ve aynı zamanda ABD ve Çin’den sonra dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olan Japonya'nın G20’deki tutumu, dünyadaki büyük dönüşümlere işaret etti. İkinci Dünya Savaşı’nın nükleer bombalarıyla mağlup edilen Japonya, Nagasaki ve Hiroşima’da aldığı yenilgi sonrası Amerikan ordusunu misafir etmek zorunda kaldı. Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, 1952’de yeniden egemenliğini elde etmesinin ardından Washington ile Tokyo arasında 1960 yılında ilk güvenlik anlaşması imzalandı.
Bugün Japonya'da on binlerce Amerikan askeri konuşlu. Japonya ordusu “Öz Savunma Kuvvetleri” anayasa tarafından sınırlandırılmış bir role sahip. Ancak Japon adaları Rusya, Çin, Kuzey Kore ve Güney Kore ile çevirili. Yakında Japonya’nın en uzun süre görevde kalan başbakanı olarak tarihe geçmesi beklenen Şinzo Abe, “artık sadece ABD ile yakın ilişki içerisinde olmanın yeterli olmadığını” ve bu karmaşık atmosferde “güvenli bir ortam” oluşturabilmek için bunun “değişmesi” gerektiğini biliyor. Abe, komşularının tarihe ve coğrafi çatışmaların kalıntılarına saplanıp kalmalarını istemiyor. Aynı zamanda “Rusya'nın temkinliliği” ve “Çin'in yükselişinin” önüne geçmek gibi bir niyeti de yok.
Abe dönemindeki altı öncelik
Japonya’nın Abe dönemi, altı önceliğe sahip. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1 -
ABD-Japonya ittifakının güçlendirmesi
2 - Komşu ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesi
3 - Ekonomik diplomasinin desteklenmesi
4 - Küresel girişimler gerçekleştirilmesi
5 - Ortadoğu'da barış ve istikrara katkıda bulunulması
6 - “Açık ve özgür Hint Okyanusu - Pasifik” elde etmek üzere çalışılması
Abe, Haziran 2012'de göreve başlamasından bu yana 80 ülkede toplam 167 bölgeyi ziyaret etti. 2016’da başkan seçilen Donald Trump’la görüşmek için Beyaz Saray’a resmi ziyarette bulunan ilk kişi oldu. Trump da mayıs ayında tahta geçen yeni İmparator Naruhito'yu tebrik eden ilk isimdi. Naruhito'nun tahta çıkışıyla Japonya'da Reiwa (Güzel Uyum) dönemi başladı. Ayrıca Trump, ekim ayında yapılması planlanan, yeni imparatorun göreve başlama törenine de katılacak. Abe'nin Trump ile oynadığı golf oyunlarıyla biliniyor. Bu sayede hiçbir dünya liderinin Beyaz Saray’ın efendisiyle arasında var olmayan yakın bir ilişkisi bulunuyor.
Ancak Japon uzmanlara ve eski yetkililere göre Trump’lı ABD, diğer ülkelere hiç benzemiyor. ABD tarafında ise Başkan Trump, G20 Zirvesi için Osaka’ya gelişinin hemen öncesinde ABD-Japonya Güvenlik Anlaşması’yla ilgili “Eğer bir savaş çıkarsa biz Japonya’yı savunmak için savaşacağız. Fakat eğer bize saldırılırsa Japonlar savaşı Sony marka televizyonlarından izleyecekler” şeklinde eleştirilerde bulundu. Bu açıklama Tokyo için şaşırtıcı değildi. Zira Trump, daha önceki bir açıklamasında, “ABD, dünyanın polisi olmak istemiyor. Önce ABD” ifadelerini kullanmıştı. Ayrıca uluslararası anlaşmalardan ve ittifaklardan da çekilen Trump, müttefik ülkelerin ABD’nin omuzlarında yük olduğuna inanıyor. Bu müttefikler arasında Japonya da bulunuyor.
Her ne kadar gazeteciler Japon yetkililerin ağzından Başkan Trump’ın açıklamalarına ilişkin birkaç kelime kapmaya çalışsa da Tokyo, Trump ile olası bir gerginliğin faturasının pahalıya patlayacağını çok iyi biliyor. Japon yetkililer, ABD ile Japonya arasındaki güvenlik anlaşmasında herhangi bir değişikliğe ilişkin görüşme yapılmadığını vurgulamakla yetindi. Abe, ABD (Trump) ile ilişkinin “strateji ve canlılık” için gerekli olduğunu biliyor. Ancak bu, günümüz dünyası için artık yeterli değil. Dünya şu an 70 yıl öncesine dayanan düzeni değiştiriyor.
Japon yetkililer, ABD ile ilgili şimdiki ve gelecekteki endişelerini açıkça ifade etmiyorlar. Ancak Abe'nin G20 Zirvesi sırasındaki diplomatik tavırları birçok işaret taşıyordu. Öyle ki Abe, G-20 Zirvesi öncesinde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yapılan resmi görüşmelerin ardından Şi onuruna bir yemek verdi. Ertesi gün Trump ile gerçekleştirdiği ikili görüşme sonrasında da birlikte kahvaltı yaptılar. Abe zirveyi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yapılan ikili görüşmeyle sonlandırdı. Bu arada Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile de bir araya geldi.
Ev sahibi ülkelerin liderinin ziyaretçilerini herhangi bir uzun soluklu zirvede karşılaması normaldir. Ancak Osaka’daki G20 Zirvesi'nde iki farklı durum vardı. Bunlardan ilkinde Abe, Batı ülkelerinin liderlerine; İngiltere Başbakanı Theresa May, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a karşı aynı çabayı sarf etmedi. İkincisi ise Tokyo ile komşu ülkelerin başkentleri arasında çatışmalar ve kemikleşmiş olumsuz bir geçmiş var...
Çin ‘anlaşması’
Abe, komşularıyla “güvenli bir ortam” arayışının ötesine geçtiğine işaret eden birçok sinyal verdi. Japonya Başbakanı’nın aklında Çin ile yapmayı istediği bir sürü “anlaşma” var. Japonya, Çin'in çok büyük bir küresel güç haline geldiğini kabul ediyor. Ancak Çin’de Japonya’nın sömürgeciliğinden kaynaklanan düşmanca hislerin halen derinlerde bir yerlerde devam ettiği gerçeği var. Pekin’in gelecekte nasıl davranacağı ise Japonya için tam bir muamma. Bu belirsizliğin başında Çin’in Doğu Çin Denizi'ndeki Japonya’nın Senkaku Adası karasularındaki askeri tutumu ve yine aynı ada üzerindeki davranışları geliyor.
Çin’in Kuzey Kore ile iyi bir ilişkisi var. Öyle ki Şi, Osaka’daki G20 Zirvesi’nden kısa bir süre önce Pyongyang'ı ziyaret etmişti. Bununla birlikte Japonya dünyanın üçüncü büyük ekonomisiyken komşusu Çin ikinci büyük ekonomik güç konumunda. İki komşu arasındaki ilişkiler ise ağır aksak...
Çin savunma bütçesini “şeffaf olmayan bir şekilde” artırdı. Doğu Çin Denizi'ndeki Japon adasına yönelik “düşmanca politikası” ise halen devam ediyor. Ancak geçen yıl Çin ve Japonya’nın karşılıklı ziyaretlerinin ardından aralarındaki ilişki yeniden kuruldu. Japonya Başbakanı Abe, geçen yıl Çin Başbakanı’nın Tokyo ziyaretinden sonra Çin'e gitti. Bununla birlikte G20 Zirvesi için Osaka’ya gelen Çin lideri Şi’nin önümüzdeki bahar Tokyo’ya “resmi” bir ziyaret gerçekleştirmesi bekleniyor.
Japonya’nın bir diğer komşusu Güney Kore ile resmi ilişkileri ise biraz karmaşık. Ancak geçen yıl 7,5 milyon Güney Koreli Japonya'yı ziyaret ederken 2,5 milyon Japon da Güney Kore'yi ziyaret etti. İki halkın komşu ülkeye gösterdikleri ilgi, ilişkilerin geliştirilmesi için bir temel oluşturuyor. Ancak şu an “sessiz diplomasi” tercih ediliyor.
Kuzey Kore’ye gelince... Tokyo, 2004 yılında “Altılı Görüşmeler” ile Washington ve Pyongyang arasındaki müzakerelerin kapısını açtı. Bu arada ABD Başkanı Trump, Osaka Zirvesi’nin ardından doğruca Kuzey Kore ile Güney Kore arasındaki silahtan arındırılmış tarafsız bölgede Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un ile bir araya gelerek üçüncü görüşmesini gerçekleştirdi.
Washington, Pyongyang’ın nükleer programını ‘dondurmasını’ ve ABD’nin başlıca eyaletlerine ulaşabilecek uzun menzilli füzeler geliştirmek için testler yapmamasını istiyor. Abe ise Trump’tan Kuzey Kore’ye kaçırılan Japonlar dosyasını gündeme getirmesini ve Pyongyang’ın “nükleer programını tamamen sonlandırması için bir zaman çizelgesi” belirlemesini talep ediyor. “Japonya'nın nükleer kaynaklı en büyük güvenlik sorunlarından biri” olan Kuzey Kore, 2016 - 2018 yılları arasında 40 füze fırlattı. Bazıları Japonya’nın üzerinden geçti. Pyongyang’ın en kısa menzilli füzesi dahi Japonya'yı vurabilir. Bunun kendileri için varoluşsal bir tehdit olduğunu belirten Japon bir uzman, Tokyo’nun Pyongyang ile diplomatik ilişkileri olmadığını ancak normalleşme çabalarının yanı sıra nükleer program, füzeler ve kaçırılan Japonlar dosyalarına da çözüm arayışında olduğunu söyledi. 
Rusya’nın temkinli tutumu
Peki, ya Rusya? Rusya ve Japonya arasında Sovyetler Birliği’nin (SSCB) 1945 yılında işgal ettiği dört adaya dair bir anlaşmazlık var. Rusya Devlet Başkanı Putin geçen yıl sonbaharda, konuğu Abe’ye bir barış anlaşması önererek şaşırttı. O zamandan beri iki taraf arasındaki müzakereler halen devam ediyor. Abe ve Putin barış anlaşması yapılmasını istiyor. Rusya önemli bir ülke ve Kuzey Kore meselesinde küresel bir role sahip. Ancak Japonya ve Rusya arasındaki asıl mesele dört adanın iadesidir. Moskova, adaları Tokyo'ya geri vermek istemiyor. Zira Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov konuya ilişkin yaptığı bir açıklamada “İkinci Dünya Savaşı'nın sonuçlarını kabul etmelisiniz” dedi. Lavrov’un açıklaması, Tokyo ve Abe için hassas bir konu olan adalar meselesinde Rusya’nın Japonya’ya attığı bir gol oldu.
Putin, G20 Zirvesi öncesinde adaları iade etmeyeceğini söyledi. Bu açıklama, zirvenin sona ermesinin ertesinde gerçekleşen Putin-Abe görüşmesini engellemedi. İkili, görüşme gerçekleşirken bir de dostluk anlaşması imzalandı. Görüşmede dünya ve Asya’daki gelişmeler ele alındı. Tokyo için “barış anlaşmasının” imzalanması adaların geri iadesine bağlı. Ancak barış anlaşması imzalanana kadar çarklar dönmeye devam edecek. İki ülke arasında vizelerin kaldırılması, ekonomik ortaklıklar ve güven artırıcı önlemlerle adım adım ilerleyen bir yakınlaşma mevcut.
Japonya’da ABD’ye yönelik eğilimin azalmasıyla Çin’e yönelik eğilim bir arada gidiyor. Washington ile stratejik bir ittifak sürdürmeye kararlı olan Abe bölgesindeki “güvenlik ortamını” değiştirmeye çalışıyor. Komşu ülkelerle normalleşmenin yanı sıra anlaşmalar yapmaya ve Öz Savunma Kuvvetleri’nin kapasitesini güçlendirmeye çalışıyor. ABD’nin Ortadoğu'daki ve dünyadaki müttefiklerinin çoğu bu konuda sessiz kalmayı sürdürüyor. Ancak “artık Washington ile iyi ilişkiler içerisinde olmak yeterli değil.”
Osaka’da gazeteciler, planlarına ilişkin ipuçları elde edebilmek için Trump-Şi görüşmesine kenetlenmişlerdi. Hong Kong’un kaderi, protestolar, insan hakları ihlalleri ya da siber saldırılar kimsenin umurunda değildi. Amerikan “modeli liderliğe” ilgi de yoktu. Çin’in telekomünikasyon devi Huawei'nin kaderi ve “ticaret savaşı” konularının peşinde koşuldu. İki gün süren G20 Zirvesi, önümüzdeki onlarca yıl içinde yaşanacak dönüşüme dair birçok işaret barındırıyordu.



Moskova'nın faaliyetleri artarken İngiliz Donanması Rus fırkateynini ve petrol tankerini durdurdu

İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
TT

Moskova'nın faaliyetleri artarken İngiliz Donanması Rus fırkateynini ve petrol tankerini durdurdu

İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)

İngiltere Savunma Bakanlığı, dün yaptığı açıklamada, İngiliz devriye gemisinin Manş Denizi'nde takip ettiği bir Rus firkateyni ve petrol tankerini durdurduğunu, Rus donanmasının İngiliz suları etrafındaki faaliyetlerinin son iki yılda yüzde 30 arttığını belirtti.

Bakanlık, Kraliyet Donanması devriye gemisi HMS Severn'in son iki hafta içinde Manş Denizi'nden geçiş yapan Rus firkateyni RFN Stoyky ve tanker Yelnya'yı durdurduğunu açıkladı.

AP’ye göre Severn, sonunda izleme görevini Bretonya açıklarında kimliği belirsiz bir NATO müttefik gemisine devretti.

Bakanlık, İngiltere'nin, kıyılarında konuşlu gemilere ek olarak, NATO'nun Kuzey Atlantik ve Arktik bölgesindeki Rus gemileri ve denizaltılarını izleme misyonu kapsamında İzlanda'ya üç Poseidon keşif uçağı konuşlandırdığını bildirdi.

Bu haber, Savunma Bakanı John Healey'nin gazetecilere, Rus casus gemisi Yantar'ın İskoçya açıklarındaki faaliyetlerini izleyen keşif uçağı pilotlarına lazer ışınları tuttuğunu söylemesinden sadece birkaç gün sonra geldi.

İngiltere, Yantar'ın eylemlerini "pervasız ve tehlikeli" olarak nitelendirerek, topraklarına yönelik herhangi bir ihlale yanıt vermeye hazır olduğunu belirtti.

Haley çarşamba günü yaptığı açıklamada, "Rusya'ya ve Putin'e mesajım şu: Sizi görüyoruz ve ne yaptığınızı biliyoruz" dedi.

Londra'daki Rusya Büyükelçiliği, Haley'nin sözlerine, İngiliz hükümetini "askeri bir saplantıyı körüklemekle" suçlayarak yanıt verdi ve Moskova'nın Birleşik Krallık'ın güvenliğini baltalamaya çalışmadığını ifade etti.


Trump, Müslüman Kardeşler'i terör örgütü ilan etmeyi planlıyor

ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde gazetecilere konuşuyor (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde gazetecilere konuşuyor (Reuters)
TT

Trump, Müslüman Kardeşler'i terör örgütü ilan etmeyi planlıyor

ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde gazetecilere konuşuyor (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde gazetecilere konuşuyor (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, Müslüman Kardeşler'i "yabancı terör örgütü" ilan etme planının son aşamasında olduğunu doğruladı.

Trump, ilan planıyla ilgili bir soruya yanıt olarak dün sağcı Amerikan haber sitesi Just the News'e, "Mümkün olan en güçlü şekilde yapılacak. Nihai belgeler hazırlanıyor" dedi.

Trump'ın açıklaması, Teksas Cumhuriyetçi Valisi Greg Abbott'un geçen hafta Müslüman Kardeşler ve Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi'ni (CAIR) "yabancı terör örgütleri ve ulusötesi suç örgütleri" olarak tanımlamasının ardından geldi.

Abbott, kararında grubun "terör eylemleri gerçekleştiren gruplar da dahil olmak üzere dünya çapındaki yerel şubelere destek sağladığını" ve bu şubelerin faaliyetlerinin çeşitli hükümetler tarafından "terörizme bulaşmaları veya bu ülkeleri istikrarsızlaştırmaya çalışmaları" nedeniyle "kısıtlandığını veya yasaklandığını" söyledi.

CAIR, Abbott'u iftira atmakla suçlayarak, "Başka bir Amerikan Müslüman örgütünü uydurma komplo teorileri ve uydurma sözlerle itibarsızlaştırarak Abbott, bir kez daha ilk önceliğinin Müslümanlara karşı nefret yaymak olduğunu kanıtlıyor" ifadelerini kullandı.


Güney Afrika eski cumhurbaşkanının kızı Rusya'ya savaşçı gönderdiği gerekçesiyle soruşturuluyor

Jacob Zuma (Reuters)
Jacob Zuma (Reuters)
TT

Güney Afrika eski cumhurbaşkanının kızı Rusya'ya savaşçı gönderdiği gerekçesiyle soruşturuluyor

Jacob Zuma (Reuters)
Jacob Zuma (Reuters)

Güney Afrika polisi dün yaptığı açıklamada, eski Cumhurbaşkanı Jacob Zuma'nın kızı Dodozile Zuma-Sambudla ve iki kişinin Ukrayna'da Rusya adına savaşmak üzere 17 kişiyi göndermedeki rolleri nedeniyle soruşturma başlatacaklarını duyurdu.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre soruşturma, Zuma-Sambudla'nın üvey kız kardeşi Nkosazana Bonganiini Zuma-Mncube'nin yetkililerden konuyu incelemelerini istemesinin ardından geldi.

Güney Afrika Cumhurbaşkanlığı bu ayın başlarında, yaşları 20 ile 39 arasında değişen adamların, evlerine dönmek için yardım çağrısı yaptıktan sonra paralı asker güçlerine nasıl katıldıklarını araştıracağını açıklamıştı.

Polis yaptığı açıklamada, "Bayan Mankobi, söz konusu adamların sahte iddialarla Rusya'ya çekildiğini ve Ukrayna savaşında kendi bilgileri veya rızaları olmadan savaşmaları için bir Rus paralı asker grubuna teslim edildiğini söylüyor" dedi.

Polis, soruşturma dosyasının daha detaylı inceleme için uzman polis birimine (Şahinler) teslim edildiğini belirtti. Zuma-Sambodla'nın yasal temsilcisi yorum talebine henüz yanıt vermedi.