Kefernahum’dan gece hayatına Lübnan'da siyahi hayatlar

Etiyopyalı kadın işçiler Beyrut’taki gösteriler sırasında (Reuters)
Etiyopyalı kadın işçiler Beyrut’taki gösteriler sırasında (Reuters)
TT

Kefernahum’dan gece hayatına Lübnan'da siyahi hayatlar

Etiyopyalı kadın işçiler Beyrut’taki gösteriler sırasında (Reuters)
Etiyopyalı kadın işçiler Beyrut’taki gösteriler sırasında (Reuters)

Lübnanlı yönetmen Nadin Labaki, son filmi Kefernahum’da, Lübnan varoşlarında yaşanan hayatlara ışık tutuyor. Labaki, bu zorlu şartların yanı sıra resmi bir belge taşımadığı için tutuklanmadan önce köyde küçük bir kulübede yalnız büyüyen Afrikalı bir işçinin hikayesini anlatıyor.
Kefernahum filmi ise, bizi Lübnan’da insanlık dışı koşullarda yaşamaya zorlanan Afrikalının hayatına götürüyor.
Nadin Labaki’nin, filminde ortaya koyduğu koşullar doğru ve ışık tutulması gereken durumlardı. Ancak trajediye karşılık gelen ülkenin bu yüzünde Lübnan’daki çoğu Afrikalı, dar bir toplum çerçevesinde yaşam savaşı veriyor.
Lübnan’daki çoğu Afrikalı aile, kendi kültürlerini yansıttıkları topluluklarda yaşarken, Lübnanlıları da kendilerine çeken, kendilerine özgü restoran ve salonlar inşa etmiş haldeler.
Aynı zamanda Lübnan’daki Afrikalılar, Beyrut’un kuzeyinde bir gece nöbetiyle bir araya gelmeye başladı.
Lübnanlılara karşı kültürel ayrımcılık
Independent Arabia’dan Fidel Sbeity’in haberine göre Beyrut’un kuzeyinde bir mahallede çalışan Afrikalılar, Lübnanlılara karşı kültürel ayrımcılıkla başvurmuş durumda. Ancak elbette bu ayrımcılık, ülkelerinde özellikle de “hizmetçi” olarak çalışan, ancak ten renkleri farklı olan bazı Lübnanlılara uygulanan ırk ayrımcılığı anlamına gelmeyecek.
Uzun yıllardır Beyrut’ta yaşayan Etiyopyalılar, Sudanlılar, Somalililer, Fildişi Sahilleri’nden ve Büyük Sahra’nın bazı güney ülkelerinden gelenler, büyükelçiliklerinin müdahalesi ve haftalık tatil hakkı gibi ilgili bazı yasaların geliştirilmesi sonrasında Lübnan’da kazandıkları birkaç haktan faydalanma kararı aldı. Bu çerçevede Afrika müziği dinleyebilecekleri, şu ana kadar bütünleşemedikleri Lübnan toplumundan kaçmak için yaşam ve iş sıkıntılarından uzakta ülkelerinin geleneksel danslarının sergilendiği bir gece kulübü kurdular.
Sınırlı ayrımcılık
Afrikalı gençler, kulübe küçük bir miktar para karşılığında girerken, giriş kadınlar için ücretsiz. Ama kulüpte bulunmak isteyen Lübnanlılar ise, kadın erkek olsun 20 dolar ödeme yapıyor.
Bu durum ise, “mekan sahibi” ve Lübnanlılar arasındaki ilk ayrımcılık belirtisi. Mekana ilk defa giren ve gece nöbeti tutan Afrikalılarla daha önce dostça ilişkiler kurmamış olan Lübnanlılar, kulübe girdikten sonra kendilerini garip hissediyor. Zira Afrikalılar, Lübnanlıların mekanlarına girdiklerinde nasıl muamele görüyorsa aynı muameleyi bu kulüplerde onlara uyguluyorlar.
Bu gece yaşantısı, çoğunlukla ise Beyrut’un kuzeyindeki Dora ve Burç Hamud banliyölerindeki belirli mahallelerde Afrikalıların devamlı gece hayatıyla devam ediyor. Nitekim bu bölgelerdeki Filistinliler, Araplar ve Ermeniler, Beyrut’un kuzey banliyösüne kıyasla daha kozmopolit görünüyor.
Evlilik ilişkileri
Her hafta cumartesi günleri bu mekanlara gelenlerin sayısı, akşamın ilk saatlerinden sabahın ilk saatlerine kadar bin kişiye ulaşıyor. Korumalar, Afrikalı genç insanların çoğunluğuyla tanışmış halde. Bu durum ise Afrikalılar ve bazı korumalar arasında evlilik ilişkilerinin kurulmasını sağlamış. Aynı şekilde Lübnanlı ve başta Etiyopyalılar olmak üzere Afrikalı gençler arasında da evlilik ilişkileri kurulmuş durumda. Kuzeyde bir bölgede kalıcı ve karlı bir iş olarak açılmış bir Afrika restoranında Lübnan- Afrika ikilisini görmek doğal. Aynı durum restoranlar, güzellik salonları, Asya yiyecek mağazaları ve elektrikli malzemeler de dahil olmak üzere, arzu ettikleri işleri yönetme yetenekleriyle bilinen Filipinlilerle olan Lübnan ilişkileri için de geçerli.
Antelias kulübüne gelen kibar Afrikalı kadınlar, cumartesi geceleri, hafta boyunca üstlendikleri “hizmetçi” rolünden kurtulmaya çalışıyor. Bu yüzden de yapılmış saçlarıyla, renkli elbiseleriyle ve yüksek topuklarıyla öne çıkıyorlar.
Gençler ise, Afro-Amerikan rapçilere benzer kıyafetlerle, geniş pantolon, renkli tişört ve şapkalarla kulüplere geliyor. Genelde boyunlarından karınlarının ortasına kadar sahte kolyeler takıyorlar ve parmaklarını yüzüklerle dolduruyorlar.
Afrikalı genç erkekler ve kadınlar, tüm bu uygulamalarıyla adeta tüm hafta boyunca maruz kaldıkları ayrımcılığın intikamını alıyormuş gibi görünüyorlar. Sanki kendi ülkelerinin başkentinde yaşıyorlar ve sefalet ve ayrımcılık dolu bir yaşam bulmak için göç etmek zorunda kalmadan önceki normal yaşamlarını sürdürüyorlar.
Arkadaşlık ilişkileri
Barın arkasında çalışan Etiyopyalı bir genç kadın, evinde ve ülkesinde sanki arkadaşlarının arasındaymış gibi hissettiğini söyledi. Genç kadın, Lübnanlılarla ilişkisinin beş yıl önce Beyrut’a geldiğinden beri değiştiğini ifade etti. Şu an birçoğuyla arkadaş olduğunu belirten Etiyopyalı genç kadın, Lübnanlıların kendisine de herhangi bir Lübnanlı genç kadına baktıkları gibi baktığını ve ayrımcılık yapmadıklarını vurguladı.
Arkadaşı Cynthia ise, Lübnan’ı özellikle de Beyrut’u çok seviyor. Cynthia, Antelias’taki gece kulübüne gelmenin, kendisini Lübnanlılar arasında arkadaş seçmeye yönlendirdiğini ifade etti. Cynthia ayrıca, içlerinden kimin Afrika kültürünü, Afrika müziğini ve Afrika dansını sevdiğini bildiğini söyledi. Ancak bu tür iyimser ifadeler, şu ana kadar Lübnanlı kadınları tanımadığını belirten Sudanlı Sika için geçerli değil.
Beyrut’un kuzeyindeki Antelias gece kulübü, Beyrut’taki Afrikalılarının durumlarının ve Lübnanlı yaşıtlarıyla olan ilişkilerinin bir barometresi niteliğinde, aynı zamanda ücret karşılığında çalışanlar için de bir çıkış noktası. Ancak Afrikalıların, mezhepsel, kültürel ve politik olarak bölünmüş olan Lübnan toplumuna entegre olmaması onlar açısından da bir şans sayılabilir.



Bilim insanları yaşlanmayı yıllarca geciktirebilen takviyeyi açıkladı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Bilim insanları yaşlanmayı yıllarca geciktirebilen takviyeyi açıkladı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Uzun yaşam açısından umut verici stratejilere yol açabilecek yeni bir çalışmaya göre günlük D3 vitamini takviyesi almak, biyolojik yaşlanmayı yıllarca önleyebilir.

American Journal of Clinical Nutrition'da perşembe günü yayımlanan çalışmada, ABD'den 55 yaş ve üzeri kadınlarla 50 yaş ve üzeri erkeklerin D3 vitamini ve omega 3 yağ asidi takviyesinden sonra 5 yıl boyunca izlendiği Vital adlı klinik çalışmadan elde edilen veriler değerlendirildi.

Takviyenin özellikle hücrelerdeki telomerler üzerindeki etkisi incelendi; tekrarlayan DNA dizileri olan telomerler, kromozomların uçlarında bulunur ve onların bozulmasını önler.

Kromozomların bu koruyucu başlıkları doğal yaşlanma sürecinde kısalıyor ve yaşa bağlı çeşitli hastalıkların gelişimiyle de bağlantılılar.

Brigham ve Kadın Hastanesi'nden çalışmanın ortak yazarı JoAnn Manson, "Vital, D vitamini takviyelerinin telomerleri koruduğunu ve telomer uzunluğunu muhafaza ettiğini gösteren ilk büyük ölçekli ve uzun vadeli randomize çalışma" diyor.

Bu bulgu özellikle dikkate değer çünkü Vital, D vitamininin iltihaplanmayı azaltma ve ileri seviye kanser ve otoimmün hastalıklar gibi yaşa bağlı belirli kronik hastalıkların riskini düşürmedeki faydalarını da gösterdi.

Daha önceki kısa süreli, küçük ölçekli çalışmalar, D vitamini veya omega 3 yağ asidi takviyesinin telomerleri desteklediğini öne sürse de sonuçlar tutarsızdı.

Araştırmacılar Vital çalışmasında 5 yıl boyunca katılımcılarda D3 vitamini (günde yaklaşık 50 mikrogram) ve omega 3 yağ asidi (günde 1 g) takviyesini takip etti.

Yaklaşık 1054 katılımcının beyaz kan hücrelerindeki telomer uzunluğu, çalışmanın başında, ikinci ve 4. yıllarında incelendi.

Araştırmacılar D3 vitamini takviyesinin telomer kısalmasını 4 yıl boyunca kayda değer derecede azalttığını saptadı.

Bilim insanları "Plaseboyla karşılaştırıldığında, D3 vitamini takviyesi lökosit telomer uzunluğundaki azalmayı önemli ölçüde azalttı" diye yazıyor.

Bu, "plaseboya kıyasla yaklaşık üç yıllık yaşlanmayı" önlemeye eşdeğer.

Ancak omega 3 yağ asidi takviyesinin takip süresince telomer uzunluğu üzerinde önemli bir etkisi olmadığını belirtiyorlar.

Çalışmanın bir diğer yazarı Haidong Zhu "Bulgularımız, hedefe yönelik D vitamini takviyesinin biyolojik yaşlanma sürecine karşı koymada umut verici bir strateji olabileceğini gösteriyor ancak daha fazla araştırmaya ihtiyaç var" diyor.

Omega 3 yağ asitleriyle birlikte veya bunlar olmadan günlük D3 vitamini takviyesi, telomer aşınması veya hücre yaşlanmasına karşı koymada rol oynayabilir.

Independent Türkçe